KENDİNE MUHALİF!..

MUHALİF,  bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olan, aykırı olan kişiye deniyor.

Bir muhalefet duygusu var içimizde evet ama neye muhalefet edeceğiz?

Ne kadar muhalefet edeceğiz?

Muhalif olmanın bir kıvamı, dozu, yönü, yöntemi yok mudur? Bana sorarsanız olmalı!

Kıvamını yani dozu aşan her şey tersine sonuç verir. Pek çoğumuzun hayatında buna dair örnekler az değildir.

Bugün muhalif olduğumuz şeye gün gelir muvafık olduğumuz da olur!

Hayatın öğreticiliği işte böyle bir şeydir. Bizler iyi bir öğrenici olmayı başarırsak hayatın katkılarına yakından tanık oluruz.

Bana kalırsa hayat bizim aşırılıklarımızı törpüleme konusunda çok başarılı… İyi bir hoca…

Dün körü körüne savunduklarımızdan bugün biz kaçıyor olabiliriz.

Dün yere göğe koyamadıklarımızı bugün bir kenara bırakmaya karar vermiş olabiliriz.

Dün değerli bulduklarımızı bugün başka noktalarda görerek değer ölçülerimizi yenilemiş olabiliriz.

Dün vazgeçilmezimiz saydığımız kimi düşüncelerimizi bugün asla sahiplenmek istemeyebiliriz.

Aynı şey muhalif olduklarımız için de elbette geçerli olabilir.

Dün kızdıklarımıza bugün sempati ile bakıyor olabiliriz.

Dün buna selam verilmez dediklerimizle bugün sohbeti harlayabiliriz.

Dün bu fikir çok zararlı dediklerimize bugün bizde katılıyor olabiliriz.

Peki, bu durum kötü mü? Asla!

Bilincimizin gelişmesi, tahammülümüzün artması, muhakememizin derinleşmesi, bilgimizin çeşitlenmesi, çevremizin renklenmesi tüm bunlar olması gerekenler. Hayatın doğal akışına radikallik girdabına düşmeden kendimizi bıraktığımızda doğruyu bulmamız kaçınılmazdır. Zira insanın özü doğruya ayarlanmıştır. Zaten onu arayıp durmaktadır. İç sesi kişinin berraklaşıp, hayatın debdebesinden uzak kalarak bu sese şartlanmasız kulak verebildiğinde hakikati bulur. Buna bir nevi fıtrat arayışı da diyebiliriz.

Konuya bir başka açıdan yaklaştığımızda muhalefet insana iç barışı da getirebilir.

Yüreğinde hakikatin bayrağının dalgalanmasını sağlatabilir. Bütün mesele muhalefet edecekleri ile muvafakat edeceklerini birbirine karıştırmamasıdır.

Temel soru şu: Neye muhalefet, ne kadar muhalefet, ne sebeple muhalefet?

İkinci soru: Muhalefet mi, düşmanlık mı?

Üçüncü soru: Yıkıcılık mı, onarımcılık mı?

Düşünelim.

Cimriliğe muhalefet edersek, cömert olmaz mıyız?

Tembelliğe muhalefet edersek, çalışkan olmaz mıyız?

İsrafa muhalefet edersek, tutumlu olmaz mıyız?

Korkaklığa muhalefet edersek, cesaretli olmaz mıyız?

Cahilliğe muhalefet edersek, ilim sahibi olmaz mıyız?

Karanlığa muhalefet edersek, aydınlığa talip olmaz mıyız?

Basitliğe muhalefet edersek, ciddilik yanlısı olmaz mıyız?

Yalana muhalefet edersek, doğruluğu yüceltmez miyiz?

Riyaya, ikiyüzlülüğüme muhalefet edersek, samimiyet sahibi olmaz mıyız?

Haram kazanca muhalefet edersek, helal gözümüzü ışıtmaz mı?

Konuya böyle baktığımızda muhalefetimizi dışımızda değil, içimizde yapmamız gerektiğine kendimizi ikna edebiliriz. Kendi kötücül yanlarımıza muhalefet etme kararlılığına ancak böyle yönelebiliriz. Kendi içimiz bir muhalefet harmanı iken dışımıza yönelip ona, buna muhalefet etmeye, kötü söz söylemeye, yıkıcı söz ve eylemlerde bulunmaya nasıl cüret edebiliriz ki?

Ayrıca başkasına muhalefet edebilmek, onu eleştirebilmek için kendimizi ondan daha bir üst konuma otomatik olarak koymuş olmuyor muyuz?

Bu üstenci bakış zaten başlı başına problemli…

Kendimizi bilgili, onu cahil;

Kendimizi mâhir, onu beceriksiz,

Kendimizi tamam olmuş, onu eksikli,

Kendimizi geniş görülü, onu dar görmüş olmuyor muyuz? Biraz yukarıdan oturup söz söylemiş sayılmıyor muyuz?

Bize bu hakkı, yetkiyi kim veriyor?

Demem o ki; muhalefet edeceksek gelin önce kendimize edelim. Temizliğe içeriden başlayalım. Bakalım ömrümüz yetecek mi?

Kendine muhalif olmayanın başkasına muhalefet hakkı olur mu? Yaparsa değerli olur mu? Etkisi olur mu?

Gelin önce kendi iç muhalefetimizi başlatalım.

Kendimize muhalif olalım. Arzularımıza, hırslarımıza, öfkelerimize, başkalarına muhalefet etme duygumuza muhalefet edelim.

Başarılar elde edelim.

Sonra dış muhalefeti de konuşuruz. Olmaz mı?

Geçtiğimiz hafta gazeteci Şaban Özdemir ile Üsküdar Üniversitesi Stüdyoları’nda (tv.uskudar.edu.tr) bunları konuştuk.

Bilmem ki, iyi mi ettik!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum