Üsküdar Üniversitesi’nde Amatör Heyecanlar

Hayata renk katarlar amatör heyecanlar.

Kişiyi bulunduğu sosyal ve bilimsel statülerden uzaklaştırır, yıllardır içinde biriktirdiği, filizlenmeye zaman ve zemin bulamamış yetenekleri ortaya çıkarır.

Profesyonellik aranır mı, aranmaz!

İddialı olunur mu, hayır!

Maksat nedir peki?

Ortaklaşmaktır. Duygu birlikteliğini ortaya çıkarmak ve sağlıklı bir mecrada akmasını temin etmektir.

Pozisyonlar nedeniyle değil ortak duyguları keşfetmek ve bu duyguların salınımları içinde ortak bir titreşim yakalayabilmektir.

Hobileri ortaklaştırmaktır. Bir potada eriterek aynı hedefe yöneltebilmektir.

Neden anlattım bunları?

Dün yaşadığımız bir duygu ortaklığını dile getirmek için.

Ve hayatımızda buna benzer etkinliklerin kendimize yaptığımız bir iyilik olduğuna işaret edebilmek için.

Üsküdar Üniversitesi akademik ve idari personelinin ortak bir etkinliğiydi bahsettiğim! Üniversitenin Altunizade Yerleşkesi’nde Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda ‘Nöro-Koro’nun ilk faaliyeti Psikoloji İngilizce Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sevda ASGAROVA’nın yoğun gayretleri ve fedakarâne çalışması sonucunda gerçekleşti. Özgün ismiyle Nöro-Koro’nun bu etkinlikleri geleneksel hale de getirilmesi amaçlanıyor…

Kendileri piyano eşliğinde değerli kızları Sosyal Bil. Enst. Müdürü Prof. Dr. Çiçek AGHAYEVA ile bizi çalıştıran değerli koro şefimiz, hocamız, çalıştıranımız olmaktadır.

Önceleri pek çoğumuz gibi bende yoğun işler nedeniyle alaka gösteremedim, zaman ayıramadım. Daha önceki ‘Türkülü muhabbetlerimiz’den dolayı koroda yer almam konusunda ısrarlıydı. Ancak benim kendime olan güvensizliğim ve sahnede okumanın farklı gerekleri sebebiyle yakın durmamıştım.

Bir gün felsefe hocası olan İnsan ve Toplum Bilimleri Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu’nun odasında yaptığımız bir edebiyat sohbeti esnasında kendisine yazar Gürbüz Azak’ın ‘Bir Gelin Kiraz Yıkarken’ yazısını okuyordum. Tam o sırada içeri giren Sevda Hoca biraz dinledikten sonra birden gözleri aydınlandı ve “İşte bu” dedi. Türkü yerine bu yazıyı okumamı istedi. Kaçamadım elbette.

Sonrasında düşündüğümde ilk dönem sonunda yeni yılı karşılama amacıyla gerçekleşecek amatör bir koro eğlencesinde bu yazının konsepte uymayacağı fikrine kapıldım.

Üsküdar Üniversitesi’nin kıymetli hocalarından Prof. Dr. Muhsin Konuk hocanın odama geldiği bir anı yakalayıp hocam! ‘Arkana yaslan, gözünü yum ve şu yazıyı dinle’ diyerek daha evvel bu köşede yayınlanan (http://www.yazete.com/yazilar/ugur-canbolat/ruzgar/477306)  Rüzgâr yazısını okudum. Onayını aldıktan sonra da düşüncemi değiştirdim bu yazıyı okuma kararı aldım.

Peki, kurtarabildik mi türkü söylemekten?

Hayır. Sevda Hoca buradan yakaladı kolumuzu ve bırakmadı. İki türkü okuma konusunda ikna etti. Çalışmalar sırasında zamansızlıktan aksamalar oldu yine. Katılamayan başkaları da olmuştu. Yılmamıştı Sevda Hoca. Hedefe kilitlendi. Kurucu Rektör Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hoca ile paylaştığında durumu görevimiz kesinleşti. Nevzat Hocadan koroya liderlik etme görevi geldi.

İyi de oldu!

İçimizdeki amatör heyecanı ortaya çıkarma fırsatı oldu. Yurdumuzun unutulmaz seslerinden Aşık Veysel’in ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ türküsü ile küçüklüğümden beri okurken nedense pek bir hislendiğim ‘Çarşambayı Sel Aldı’ türküsünü başını gözünü kırmış olsak bile okuma cesareti gösterdik.

Bu yaştan sonra amatör bir heyecanın koynunda buldum kendimi.

Yapım gereği dışarıdan pek belli olmasa bile mevcut olan çekinikliği kırmak konusunda atılmış bir adım oldu.

Sadece çok yakınlarımın bildiği pek keyif aldığım ‘Türkü çığırma’ zevkimi Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi ve çalışan kadrosu huzurunda da gerçekleştirmiş oldum.

Yıllardır birlikte çalıştığımız Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hocaya da âşikar oldu.

Nevzat Hoca da program sırasında bir hâtırasını paylaştı. İlk kez hayatında ortaokul sırasında müzik dersinde öğretmenin isteği üzerine bir eser okuduğunu ve bundan not olarak 10 puan aldığını anlattı. Ama işin püf noktası ve güldüren kısmı arkasından geldi. O da bu on puanın 100 üzerinden verilmiş olduğunu ilave etmesi oldu.

Nöro-Koro’nun bu ilk sahne alışında değerli gazeteci arkadaşım Şaban Özdemir’in bana ve ekibe katkısı çokçaydı. İlk eserin okunmasında farklı bir sesle eşlik etmesi, kendi icra ettiği eserleri, düetlere katkı vermesi, efe hareketi yapması programın en önemli güzelliklerindendi. Prof. Dr. Nazife Güngör, Yrd. Doç. Dr. Ömer Osmanoğlu, Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, Uzman Psikolog Leyla Arslan koroda yer aldılar ve solo yaptılar. Kurumsal İletişim’in elemanlarından Mustafa Özkan’ın sunumuyla, Ece Tözeniş, Canan Ekmekçioğlu, Müge Alyuyamaner, Cihan Bağdatlı, İsmail Eygören ve Hasan Şenkul, aktif görev aldılar. Hem koroda yer aldılar hem de solo yaptılar.

 

Bu amatör heyecanın bir yerinde Prof. Dr.Selahattin Gültekin ve Prof. Dr.Adnan Ömerustaoğlu’nun oturdukları yerden Erzurum yöresine ait bir türküyü icra etmeleri çok hoştu. Genel Sekreter Selçuk Uysaler’in, Rektör yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Zelka, Prof. Dr. Muhsin Konuk, Prof. Dr. Tayfun Uzbay ve diğer hocalarımızın coşkulu katılımları ise heyecanımızı destekledi.

Bu amatör heyecandan bir kez daha anladım ki, hayatımızda bu türden etkileşimler önemli.

Ortak duygularla ancak ortak hedeflere yürünebileceğini öğretiyor.

Gücün ayrı ayrı duruşlarla, tekil gayretlerle değil Nevzat Tarhan Hoca gibi liderlik özellikleri güçlü kişilerle ortaklaştırılmış, duygu ve heyecanlarla desteklenmiş bir biçimde ancak hedefe gidilebileceğini bir kez daha gördüm.

Bu yazının özeti budur!..

Ortak duygularla benimsenmiş aynı hedefe birlikte gitmeye ne çok ihtiyacımız var!

Her alanda üstelik! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum