Zehirli Davranışlar!

Olur mu öyle şey demeyin hemen. Olur. Hem de nasıl olur.

Hayatı zehirleyen davranışlar vardır. Uyanık olmalıyız bunlara karşı. Hayatımızın zehirlenmesine izin vermemeliyiz.

Kendimizi bu konuda duyarsızlaştırmalıyız. Zehirleyici davranışlara karşı koyma yeteneğimizi güçlendirici çalışmalar yapmalı ve kendimize zırhlar oluşturmalıyız.

Zehirleyici davranışlar her zaman uzaktan gelmez. Ya da uzak bildiğimiz kişilerden, uzak coğrafyalardan gelmez. Yakın mesafelerden atılan sözlerle de zehirlenmemiz mümkündür.

Aslında çoğunlukla yakın atışlarla gerçekleşir hayatımıza atılan zehirler.

Yakın ve bilinçli zehirli ok atışlarıdır bunlar…

Bizi bilenler tarafından zehir edilir genellikle hayatımız… ‘El bizi nitsin’ onlardan gelir bu davranışlar. Zira bizi tanımaktadırlar. Bünyemizi bilmektedirler. Duyarlılıklarımızın farkındadırlar.

Hangi zehirli davranışın beden bütünlüğümüzü bozacağını bilirler.

Hangi zehirli davranış psikolojik bütünlüğümüzü alt üst eder? Bu konuda doğru tespitleri vardır. Teşhisleri vardır. Öngörüleri mevcuttur.

Yaklaşımları, bakışları, cümle kuruşları hep buna göredir. Karavana atışları pek yoktur. Tam yerine saplarlar zehirli oklarını.

Kimi zaman zehirlerini hissettirmeden, yavaş yavaş ama sistematik şekilde yaparlar. Sürdürme konusunda da ihmalkar değildirler, ısrarcıdırlar. İz sürer, takip ederler. Sonuç almak için uğraşırlar.

Bir nevi eskilerin değimi ile ‘Ülfet’ oluştururlar, artık tepki veremez hâle getirirler. Şimdinin diliyle söyleyecek olursak ‘Kanıksama’ sağlatırlar.

Bazen da beklemediğiniz bir anda şoke edici bir yaklaşımla yaparlar zehirleyici davranışlarını…

Şaşırırsınız. Söyleyecek söz bulamaz ve bu şaşkınlık durumu nedeniyle tepkisiz kalırsınız.

Ancak netice değişmez. Sonuç alırlar. Bu zehirleyici davranışlarla sizin ‘Bendesel ve Psikolojik Bütünlüğünüzü’ bozmayı başarırlar.

Moraliniz bozulur. Kendinizi işlevsiz hissedersiniz. Değersizlik duygusu içine girersiniz. Özgüveniniz yerle bir olur. Hayatta tutunacak bir dalınız olmadığı fikrine kapılır kendinizi yapayalnız sanırsınız.

Zehirleyici davranışları yapanlar her zaman sizi alabora etmek için mi bunu yaparlar? Hayır!

İyi niyetlerle bu yola tevessül edenler de olur.

Sizi bu şekilde iyiye yönelttiklerini düşünürler. Bu tarzda davranarak veriminizi artırabileceklerine inanırlar. Kendilerini buna inandırırlar.

Şımartmamak için böyle yapıyorum şeklinde savunurlar kendileriyle konuşulduğunda. Yalan söylüyor değiller, gerçekten de böyle düşünürler.

Niyet temiz olsa bile yöntem yanlıştır.

Olan yine size olur, zehirli davranışlar bünyenizi harap eder. Onların iyi niyetli oluşu bunu önlemez.

Bu davranışı yapanlar daha ziyade aile büyükleridir. Sıkı tuttuklarını düşünürler ve böylece yaşamın zorluklarına, çevrenin verebileceği kötülüklere karşı koymayı öğrettiklerine inanırlar.

 Bazen öğreticilerimiz, rehberlerimizdir bunlar. Sürekli bir üst aşamaya geçmemiz için zorladıklarını söylerler. Mertebeleri bu şekilde tırmandırdıklarını düşünürler. Acıları yudumlata yudumlata mutluluk şerbete ulaştıracaklarını belirtirler.

Niyet kötü mü? Hayır değil, niyetler halistir. Emek de verirler üstelik. Ama hiçbirimiz bir bilginin/alimin iyi niyetle ulu orta bizi hedefe koyması sonrasında bahsedilen konuyu uygulamaya koymayız. Çoğunlukla tersinin yapıldığı görülür. Yanlışımızda ısrar etmemizi sağlar ne yazık ki bu tutumlar!.. O kişinin semtine bile uğranmaz artık. Benzer ortamlardan da bir ömür uzak durulur. Zira bünye bu davranışla zehirlenmiştir. Yürek incinmiştir.

Zehirli davranışlara karşı doğru bir direnç geliştirmeliyiz.

Doğru tepkiler vermek üzerinde düşünmeliyiz. İçinde yapıcı veriler barındırıyorsa onlardan yararlanmayı ihmal etmemeliyiz. Bunu başarabildiğimizde bu zehirli davranışın panzehirini geliştirdiğimizi düşünebiliriz.

Buraya kadar daha ziyade zehirli davranışlara muhatap olmaktan bahsettik.

Bu davranışlar bizim tarafımızdan da sergilenir kimi zaman…

Fark etsek bile geri durmayız. Karşımızdakinin bundan incindiğini, ince bir dal gibi sallandığını, bir yaprak gibi koptu kopacak duygusu verdiğini hissetmemize rağmen devam ettiğimiz de olur.

Durduramayız kendimizi.

Hastalıklı bir zevk hâlidir bu ama ne yazık ki zaman zaman buradan beslendiğimiz de olur.

Alışkanlık hâline getirdiğimizde…

Başkalarının hayatlarını, günlerini, morallerini, başarılarını, iyi duygularını, davranışlarını, hatta niyetlerini zehirlemekten şeytani bir haz alışa dönüşebilir de bu tutumumuz.

Kişi bize yaralandığını söyler, incindiğini, kırıldığını, darmadağın olduğunu anlatır muktedir olduğu kadar.

Ama nafile!

Ah kurtulmak istemeyiz bu marazi bağımlılığımızdan. Zehirli davranışlara devam eder dururuz biteviye. Kendimizi dolaylı yoldan zehirlediğimizi de bilmeden.

Belki de bilerek…

Bir nevi manevi özkıyıma razı olarak.

Oysa beklenen incindiğin yerden incitmemektir.

Kırılan dalların varsa, dikkat etmek, dal kırmamaktır yakışan kişiye…

Atıldığın kuyuya başka canlar atmamaktır insani olan…

Heyhat ki, zehirlenenler de zehirlemekten haz alır hâle gelirler zamanla… Müşteki olduğu hallere düçar olur. Başkaları da ondan müşteki olur.

İşte burada başkasının hissiyatını, duygusunu, gönül dünyasındaki tahribatı duyabilmek olarak isimlendirebileceğimiz empatiye ihtiyacımız vardır.

Acilen üstelik!

Söz uzadı, keselim.

Nedir zehirli davranışlar diyorsanız yazının sonunda söyleyelim.

Eleştirmek, yıkıcı davranmak, aşağılamak, kıyaslamak, yakınmak, öfkelenmek yersizce, çekişmek, çekiştirmek, didişmek, kıskanmak…

Varın gerisini siz tamamlayın!

HABER NAME/ 04.10.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum