İZNİK SEYAHATİ- 3

NİLÜFER HATUN İMARETİ- İZNİK MÜZESİ

Sultan Orhan Gazi’nin eşi Nilüfer Hatun İznik’te 1388 yılında bir zaviye- imaret yaptırır. Yeşil Cami’nin kuzeybatısında, Müze, Türbe ve Lefke sokaklarının bulunduğu yerde olan imaret günümüzde İznik Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
İmaretin doğu cephesindeki giriş kapısı üzerinde üç satırlık bir kitabe bulunmakta. Bu kitabede Sultan Murad’ın (1362-1389) annesi Nilüfer Hatun için 1388’de bu imaretin yapılmasını emrettiği belirtilmiştir. Kitabede : 
“Bu mamur olarak sürecek olan mübârek ve şerefli imaretin yapılmasını büyük hükümdar, kerem sahibi Hakan  Sultan oğlu Sultan, Orhan’ın oğlu Murad emretti. Annesi merhume vemakfure Nilüfer Hatun için yedi yüz doksan senesinin Cumade’l-evvelinin başında.”  yazıyor.

muze.jpg

Nilüfer Hatun İmareti / İznik Müzesi

19. yüzyıl sonlarına kadar imaret işlevini sürdüren bu yapı, İznik’i Yunan işgali sırasında büyük ölçüde tahrip olmuş. Cumhuriyet döneminde bir süre depo olarak kullanılmış, daha sonra tamirat neticesinde binanın çevresini kuşatan ekler ortadan kaldırılmış ve bugünkü görünümünü almış. İlk olarak Kültür Bakanlığı’nca 1960 yılında restore edilen imaret aynı yılın ağustos ayında müze olarak ziyarete açılmış. 

Müzenin dış kısmında avluda İznik ve çevresinden çıkarılan arkeolojik eserler ile İznik Roma Tiyatrosu ve İznik’teki çini fırınları kazılarından çıkarılan eserler sergileniyor. İç kısmında ise Yunan-Roma- Bizans dönemi seramik örnekleri, taştan eserler, cam malzemeler, sikkeler, ziynet eşyası, kandiller, madeni eserler, seramik fırın malzemeleri, el yazmaları, tütün,para, saat, tabancalar sergileniyor.

Nilüfer Hatun İmaretinin güneye bakan tarafında Sultan II. Beyazıt’ın vezirlerinden Çandarlı İbrahim Paşa tarafından 15. Yüzyılda yapılan Şeyh Kutbettin Camii bulunmaktadır. Orijinali tamamen yıkılmış olan camii son halini sonradan almış. Tek kubbeli ve kare planlı kubbede İznik’in o dönem tanınmış müderrislerinden olan ve 1418’de vefat eden Şeyh Kutbettin yatmaktadır.  Türbe ve camii 2007 yılında orijinaline uygun olarak onarılıp ibadete açılmış.

kutbettin.jpg

Şeyh Kutbettin Camii ve Türbesi

 ÇANDARLI HALİL PAŞA TÜRBESİ

Türbe, İznik Kılıçaslan Caddesi üzerinde, İtfaiye ve Özel İdare Müdürlüğü’nün karşısında bulunmaktadır. Çandarlı Halil Paşa, Çandarlı İbrahim Paşa’nın büyük oğlu olup, Sultan II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet döneminde sadrazamlık yapmış, yeni haçlı seferlerine neden olacağını öne sürerek İstanbul’un fethine karşı çıkmıştır. Buna rağmen muhasaraya katılmış, Rumelihisarı’nda kendi adına bir de kule yaptırmış. Fetihten sonra idam edilmiş ve İznik’te kendinden önce ölen oğullarının yanına gömülmüştür.

Türbe, basit ve sade bir yapı görünümünde.  Türbenin içinde oğulları Yusuf Çelebi, Süleyman Çelebi, kızı Nefise, ve Hatice Hatun’un mezarları bulunmakta.

candarli.jpg

Çandarlı Halil Paşa ve ailesinin yattığı türbe

 Çandarlı Halil Paşa, 1364-1387 tarihleri arasında II. Murad’a sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. İstanbul’un fethinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından idam ettirildiği 1 Haziran 1453 tarihine kadar 15 yıl vezir-i âzâmlık yapmıştır.Bu dönemde iki defa devlet işlerinden uzaklaşarak Manisa’ya çekilen II. Murad’ın yerine fiilen Osmanlı Devleti’ni yönetmiş ve dış tehlikeler nedeniyle padişahın iki defa tahta geri çıkmasına önayak olmuştur.

1429′da sadrazam olan Halil Paşa medrese öğrenimi görmüş, çeşitli kadılıklarda ve kazaskerlikte bulunmuş, sadrazamlığı dö­neminde devlet yönetiminde büyük güç kazanan Halil Paşa, II. Murad’ın 1444 ‘te saltanatı o sırada 14 yaşında olan oğlu II. Mehmet’e (Fatih) bırakmasından sonra genç padişahın deneyimsizliğinden kaynaklanan sorunları başarıyla çözmüştür.

Osmanlı Devleti’nin başına çocuk yaşta bir padişahın geçmesini fırsat bilen Avrupa devletleri papanın da desteğiyle yeni bir Haçlı ordusu toplama girişiminde bulunduklarında tehlikeyi sezen Halil Paşa, padişaha yönetimi babasına bırakmasını, savaştan sonra yeniden tahta geçmesini önerir. II. Mehmet önce direndiyse de Halil Paşa’nın baskısı sonucunda padişahlığı babasına bırakmak zorunda kalır.

İkinci kez II. Murad 1444′te Varna Savaşı’nı kazandıktan sonra tahttan gene çekilmek ister, ama Halil Paşa’nın ısrarlı tutumu karşısında padişahlığı bırakamayınca bu durum Halil Paşa’yla II. Mehmet’in arasının açılmasına neden olur. 1451′de babasının ölümü üzerine tahta çıkan II. Mehmet hemen İstanbul’u kuşatma hazırlıklarına girişir. Bunu haber alan Bizans imparatoru, padişahı bu niyetinden vazgeçirmeye çalıştıysa da başarılı olamaz. Halil Paşa da Edirne’de yapılan bir toplantıda İstanbul’ un kuşatılmasına karşı çıkar ve bu sebepten İstanbul’un fethinden sonra Bizanslılardan rüşvet aldığı suçlamasıyla idam edilir.

Çandarlı Halil Paşa, Osmanlı tarihinde idam edilen ilk sadrazamdır.

Halil Paşa, 1453′de İstanbul feth edildikten sonra önce zindana konulmuş ve 40 gün kadar sonra da idam edilmiştir. İdam edilişi hakkında bir takım sebepler öne sürülmüştür. Genel itibariyle şu iki tanesi öne çıkmaktadır:

  1. II. Murad’ın iki defa saltanattan çekilip oğlu II. Mehmet’i tahta geçirmesinden sonra tekrar Padişah olmasında rol oynayan devlet adamlarının başında Çandarlı Halil Paşa gelmekteydi. II. Murad, Halil Paşa’nın teşvikiyle ikinci defa Edirne’ye gelerek tekrar tahta geçmiştir. Bu yüzden Fâtih Sultân Mehmet‘in haklı olarak ona gücenmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
  2. İstanbul’un fethi meşveretinde Akşemseddin, Molla Güranî ve vezir Zağanos Paşa ısrarla feth-i mübinin nasib olacağı ümidiyle İstanbul’un muhasara ve fethini teşvik   ederken, Halil Paşa, geçmişteki üç haçlı seferini bilen bir devlet adamı olarak ısrarla fethe karşı çıkmış ve muhasaranın kaldırılmaması halinde bütün Avrupa’nın asırlar boyunca Osmanlı düşmanı olacağını iddia etmiştir. Hatta bizim bir türlü inanamadığımız, ama yerli ve yabancı tarihçilerden bazısının ifade ettikleri gibi, muhasaranın kalkması yolunda Bizans devlet adamlarıyla işbirliğine dahi gitmiştir ve hatta Âşıkpaşazâde gibi bazı tarihçilere göre rüşvet bile almıştır. İşte bütün bu sebepler bir araya gelince, İstanbul’un fethinden sonra, Halil Paşa’nın Rumlara taraftar olduğu ve rüşvet aldığı şeklindeki iddialar da, sevmeyenleri tarafından abartılmış ve Fâtih Sultân Mehmet tarafından 1453′de idam edilmesine yol açmıştır.

Önemle ifade edelim ki, Halil Paşa’nın Türk bir aileden gelmesinin veya benzeri iftiraların idamında rolü yoktur. Ancak Zağanos Paşa gibi Halil Paşa’nın muhalifi olan devlet adamlarının devşirme olması ve Fâtih devrinden sonra devşirme devlet adamlarının Osmanlı Devleti’ne hâkim olması böyle bir dedikodunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Böyle olsaydı, idamından sonra, Süleyman Çelebi adındaki oğlu Kazaskerliğe ve bir diğer oğlu İbrahim Çelebi de Fâtih zamanında Edirne kadılığına ve II. Beyazıt zamanında da Vezir-i Azamlığa kadar yükselemezlerdi.

Çandarlı ailesinin hem ilmiyeden gelmeleri ve hem de öz be öz Türk olmaları, gerçekten de kendilerinden sonra gelenlerin ulaşamayacağı önemli özellikler olarak kabul edilmektedir.

İznik, sahip olduğu zengin tarihiyle son dönemde insanımızın ilgisini çekmeye devam ediyor. Bizlerin kaleme alamadığı Hacı Özbek camii, Yakup Çelebi zaviye ve türbesi, Mahmut Çelebi Camii, 1. ve 2. Murat Hamamları gibi daha nice türbe, camii ve hamamlara sahip.

İznik,  gerek eski Roma dönemini gerekse Osmanlının ilk dönemini hala yansıtan  kadim bir şehir.

ulvi_ sevecen@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.