TÜRÇE OLİMPİYATLARI MİLLETE AİTTİR

“Bir şeyimiz olmadığı zamanlarda bile mutlu olmayı öğrendik.”

“İnsanların adetlerine, kültür ve geleneklerine saygılı ve toleranslı olmayı öğrendik.”

“Türkiye’de bir aydan fazla kaldığımda Senegal’i özlüyorum.”

Yukarıdaki sözler, Türkiye’den adeta koparak dünyanın birçok ülkesine giden bir öğretmen veya onun aile fertlerinden her hangi birinin dile getirdiği cümleler.

Buradaki “koparak gitme” ifadesinin, ülkesinden bıkıp, yılgınlık gösterenlerin bir kaçış davranışı olarak görülmemesi gerektiğini öncelikle vurgulamak lazım. Bu hareket,  Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nabi Avcı’nın ifadesiyle günümüz modern yaklaşımıyla aynı Yemen türküsündeki gibi “ Bakın bavuluna acep nesi var?” diyebileceğimiz, hayatlarını birkaç bavula sığdırmış, tüm dünyayı kapsayacak sevgi ve barış adına yollara koyulmuşların kutsal yolculuğunun adı olmuştur.

Gönüllü insanların, hiçbir beklenti içerisinde bulunmadan bir araya gelerek insanlığa hizmeti kendine düstur edinen bu hareketin literatüründe “Öncüler”, “Önden Giden Atlılar” şeklinde de tanımlanan öğretmenler, yirmi yılı aşkın süredir içinde bulundukları hizmet tarzlarıyla çok kültürlü, karşılıklı uzlaşıya dayalı bir hayatın da tecrübelerine sahip oldular. Gittikleri toplumların insani yanlarını Türkiye’ye ve diğer ülkelere taşıyan birer elçi oldular.

“Evrensel Barış” slogonu ile yola çıkan, millet olarak her sene sabırsızlıkla bekler olduğumuz Türkçe Dil ve Kültür olimpiyatları, bu kültür ve diyalog- uzlaşı, barış tecrübeli bir hayat tarzının birer meyvesi olarak ortaya çıkmıştır desek yalan olmaz her halde.

Türkçe olimpiyatları, artık her şeyiyle milletimize ait, milletimizin gururu uluslararası bir organizasyondur. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ nin de ifade ettiği gibi şimdilerde sadece ve sadece bir camiaya mal etmenin doğru olmadığı bir organizasyon halini almıştır. Hocaefendi tarafından kullanılan yukarıdaki tarif ve yaklaşım, bu konuda dikkat çekici bir özellik arz etmektedir.

Kendileri sözlerine şöyle devam etmektedir:

Bu organizasyon, Siyahın beyazla, esmerin griyle sarmaş dolaş olması, öldürücü silahların karanlık gösterdiği istikbal ile alakalı endişeler açısından da bir ümit ve inşirah teşkil ediyor. Mesele lisan adı altında sunulsa da, o öğretmenler gittikleri yerlere sevgi götürüyorlar, herkesi kucaklıyor ve derbeder olmuş insanların ellerinden tutup onların bellerini doğrultmalarına vesile oluyorlar.

Esas marifet mücerred bir söz karşısında tereddüt etmeden çantasını eline alıp gidenlerin yaptığıdır. Ben o arkadaşların hepsinin alınlarından öperim. O marifeti, meçhul bir dünyaya giden, nereye gittiğini, nasıl geçineceğini bilmeyen gittikten sonra altı ay bir sene maaş almadan oralarda hizmet eden o arkadaşlar ortaya koydular. Onların arkasında da tarih boyunca civanmertliğiyle serfiraz olan mübarek milletimiz vardı. Bu açıdan mesele tamamen millete aittir; onu sadece bir camiaya, bir cemaate mal etmek doğru değildir.

Ecdadımız tarihimizin hiçbir faslında kimsenin dinine, diline karışmamış, kimsenin iktisadi, idari, siyasi, kültürel hayatına müdahale etmemiş ve kimseye kendi dillerini, değerlerini dayatmamışlardır. Günümüzde onların bahtiyar torunları da bir kısım sömürgecilerin ortay koydukları dayatmacı tavırlara asla tenezzül ve tevessül etmeden –kınına girmiş maddi kılıca bedel- ellerindeki beyan meşalesi ile cihana açılmışlardır. Ayrıca fedakar ruhlar ile gittikleri yerlerdeki insanlar arasında bir değerler teatisi – alışveriş- gerçekleşiyor. Herkes birbirinin faziletlerinden ve birikimlerinden istifade ediyor; birbirinin ufkunun genişlemesine katkı sağlıyor ve hep beraber el ele kemale yürüyorlar.

Öğrencilerin ayrılış tablolarını görünce gözyaşlarımı tutamadım. On beş günlük beraberlik içinde birbirlerine çok ısınmışlar, kardeş olmuşlar; ayrılırken bir hasret tablosu var ortada, herkes ağlıyor. Çok rikkatime dokundu. Kadirşinas insanlar takdir gösterip alkışlasalar da olimpiyatların meçhul kahramanları olan o fedakar öğretmenler, katiyyen alkış beklentisinde değillerdir. Zaten beklentilere bağlanmış gayret ve faaliyetler devam vaat etmez.”

Son dönemlerde dünyada ve kendi ülkemizde yaşanan planlı veya iyi niyetli olunmakla beraber provokatif eylemlere karşı durulamadan yaşatılan şiddet içerikli olayların çokça yaşanması, insanlığı yeni arayışlar içerisine sokmaktadır. Bunun batı ve ya diğer coğrafyalardaki toplumların değerleriyle olamayacağını herkes artık anlamış durumda. Batının bugüne kadar insanlık adına, onun ruh ve kalp dünyası adına bir katkısının olduğunu hiç kimse söyleyemez.

Yaşanan tüm bu olumsuz tablolara, tüm bu dertlere bir alternatif veya bir çare olacak büyük çaptaki uluslararası organizasyonlar, milletimiz tarafından ısrarla dünya yüzüne taşınmakta, yeni bir dünyanın oluşumunda hiçbir sosyoloğun açıklayamayacağı bir hız ve kabullenme ile yeni ufuklara, yüreklere sevgi ve barışın, şefkat ve merhametin asıl kaynağını sızdırma yollarını arama ve gerçekleştirme çabasının bir neticedir.

Bu açıdan bakıldığında artık bizim de elimizde bir gücün var olduğunu söyleyebiliriz. Bizleri ve tüm insanlığı asıl kaynağa, taşıyacak bir dil. O da Türkçemiz.

Türkçe bir lisandan öte artık sevginin de dili.

Sevgi dili sevgi ile öğretilir…

 

ulvi_sevecen@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.