Ürktüm Ahmet Altan'ı okudum dün, ürktüm. Resmen ürktüm.

"Kürtler'den ne istiyorsunuz" diye başlık atmıştı yazısına...
Bu soruyu Türkler'e soruyordu. Çünkü ona göre Türkler, Uludere faciasına aldırış etmeksizin yılbaşını Taksim'de havai fişeklerle kutlamışlardı.
"Ne istediğiniz açıkça görülüyor" diyordu. "Siz efendi olmak, Kürtler'i de köle yapmak istiyorsunuz."
"Kürtler köle olmayacak"Ahmet Altan'a göre. (Türkler) "Bunu asla gerçekleştiremeyecek"ti. Selahattin Demirtaş, "Biz bölündük, burası Kürdistan derken çok haklıydı" ona göre.
Ahmet Altan'ın bir söz ustası olarak, Selahattin Demirtaş'tan, Leyla Zana'dan, hatta Hasip Kaplan'dan çok daha etkili ve hatta onların cüret edemeyeceği şeyler söylediği muhakkak.
Ama "Bu mudur" demekten de kendimi alamıyorum.
Ben yılbaşını kutlamadım.
Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Türkiye'de milyonlarca Türk'ün kutladığını da sanmıyorum.
Acaba Taksim'de yılbaşı kutlayanlar arasında Kürt yok muydu?
Acaba Diyarbakır'da gece kulüpleri kapalı mıydı yılbaşı gecesi?
Bütün Kürtler, o "Kürdistan" denen yer her neresi ise orada yas mı tutuyorlardı?
Hadi sorayım:
PKK yas mı tuttu Ortasu ve Güzelyazı'dan 35 korucu çocuğu can verdi diye? Yoksa "Dört karakol bassak böyle netice alamazdık" diye kına mı yaktılar?
Düşünüyorum, acaba Ahmet Altan'ın yazısı Ortasu ya da Güzelyazı köyünde nasıl okunmuştur?
Bu mudur, diyorum evet.
Memleketi bölelim, Leyla Zana eline bir kılıç alsın, sınırları çizsin, varsın olsun, buna hakkı var, neresi Türkiye olsun neresi Kürdistan?.. Kürtler'in yüzde 75'inin rızası olmamasına rağmen orada bir PKK imparatorluğu kurulsun. Önder ne diyorsa o olsun. Heykel heykel donatılsın meydanlar... KCK şehir yapılanması ile zapturapt altına alsın bir bölgeyi... Hatta "Kürdistan" yetmez, İstanbul, İzmir, Mersin gibi illerde özel Kürt mahalleleri oluşturulsun, Kürdistan'a bağlı...
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın, "Kürtler'i köle yapmak" gibi bir niyetinin bulunmadığından adım kadar eminim.
Ama acaba Ahmet Altan, PKK'nın Kürtler'i köle yapmak gibi bir niyetinin bulunmadığından emin midir? Tıpkı bizdeki kurulu düzenin çook çok uzun seneler -hatta hâlâ bir ölçüde- tüm memleketi Türk'ü Kürt'ü ile köle statüsünde yönettiği gibi...
Bunları niye yazıyorum, Ahmet Altan ısrarla olan biteni Türkler-Kürtler eksenine oturttuğu için...
Aslında, kendi içinde bir çelişki barındırıyor Altan'ın yaklaşımı...
Hadi Başbakan'ın Kürtler üzerinde söz söyleme hakkı olmasın çünkü o bir Türk, peki Ahmet Altan'ın Kürtler üzerinde söz söyleme hakkı nereden doğuyor? Kendisi de bir Türk olarak Kürt bölgesini tanzime soyunmuyor mu? Kürtler'i temsil etme makamına BDP'lileri oturtuyor da onun için söylüyorum. Mehdi Eker'in, Cevdet Yılmaz'ın, Beşir Atalay'ın Kürt bakanlar olarak taziyeye gitmesini ıskalıyor da onun için...
Onlar da "Köleleştirilmiş Kürtler" sayılıyor zahir.
Ürktüm, diyorum.
Ahmet Altan'ın her manada yürekli (yufka yürekli ve cesur yürekli) bir aydın olduğunu biliyorum.
Devlette çok ciddi yanlışlar bulunduğunu biliyorum.
Ama, "Kürt sorunu" hadisesinin "Türkler'e öfke yöneltme" formatında gündeme gelmesinin makul olmadığını, insaflı olmadığını da biliyorum. Hükümetin, "devlet olma" mantığıyla yanlışlar yapabileceği ihtimalini de göz ardı etmiyorum ama bunu "Türklük" adına yapacaklarını da düşünmüyorum.
"Türkler, Türkler, Türkler" diye ha bire etnik işaretlemeler yapmanın insafını bulamıyorum.
Yazık, diyorum sadece, yazık...

Önceki ve Sonraki Yazılar