Kibirli Olmak…

İnsan yaratılış gereği hep bir önemli olma ve önemli hissettirilme içgüdüleri ile doludur. Bu zaman zaman masum noktalarda dolaşırken bazı anlar olur ki , önemli olma duygusu zamanla kibre doğru yol almaya başlar.

Zaman olur kendini Allah’ın hayatta tuttuğunu, O’nun rızıklandırdığını dilerse tüm verdiklerini geri alabileceğini bile unutur ve özellikle Rabbi karşısındaki aczinin bilincinde değilse insan, kibir içinde yaşar.  

Bazı ruhlar vardır Rabbinin verdiklerini kendisi yaptı sanır ve asıl anlamı görme derinliğinden hep uzak yaşar.

Kendine benlik verir, kendini herkesten daha fazla sever; çıkarıyla ters düşen her şeyde, bencil istek ve tutkularını önde tutar.

Tüm duygularının üstündeki büyüklük duygusu vefayı, şefkat, merhamet ve koruma duygularını yok eder. Gerektiğinde insan yalan da söyler; anlamsız, boş ve hikmetsiz konuşur. Kalbinde gerçek sevgi olmaz; kalbi Allah aşkıyla dolu insanda ise kibir olmaz. Allah’ın sonsuz gücünün bilincindeki insan, kibirlenmeye güç yetiremez. İnsan hem aczini bilip aynı zamanda da büyüklenemez.

İçinde büyüklük duygusu taşıyan kişi, ilgi hep üzerinde olsun ister. Mal, mülkte, servet ve çocuklarda çoğalma tutkusu da bu nedenledir. Çoklukla övünür, gösteriş yapar, insanlara ve çevresine hakim olmak ister. Gözünde büyüttüğü, gururlandığı zenginlik, güzellik, makam, kariyer, mal ve çocuklar gibi konuları özellikle sıkça gündeme getirip övgüleri toplamaya çalışır.

Oysa insan tüm bunlara, Allah’ın belirlediği kader doğrultusunda sahip olur. Her şey ona bir imtihan konusu olarak verildiği halde gurura kapılır, haksız yere büyüklenir.

Diğer yandan en doğruyu, en uygun olanı o bilir. Hep kendi istekleri, kendi dediği kabul edilsin ister; hiçbir zaman alttan alamaz. Hoşgörülü, sabırlı, affedici, uzlaşmacı bir karakter gösteremez. Ödün vermez; inatçı, dik başlı bir tavır gösterir. Kısacası zor insandır. Onunla sevgiyi, dostluğu, güzelliği yaşamak zordur.

Kibirli insan hep nefsini gözettiği halde gerçek mutluluk ve huzuru da bulamaz. Sahip olduklarıyla kibirlenirken, yitirme olasılığının verdiği korku ve tedirginliği yaşar. Sahip olamadıkları yüzünden ise eziklik hisseder; her durumda mutsuzdur. Oysa insanın nimetlerinin artırılması ya da eksiltilmesi, kendisindeki bir özellikten kaynaklanmaz. Allah, verdikleri ya da vermedikleriyle kulunu dener. Önemli olan dünyevi meta değil, insanın ruhu ve Allah’a olan yakınlığıdır…

İnsan ruhundaki anarşiyi Allah sevgisi ve Allah korkusu önler. Allah’a aşkla bağlı insan, O’nun buyruklarına çok titiz olur, en çok O’nu sever ve en çok O’na saygı duyar. Kalbindeki derin Allah aşkı ve korkusu nedeniyle içi içine sığmaz. Güzel ahlâka, nimet ve güzelliklere kavuşmuş olmanın verdiği mutlulukları yaşar. En önemlisi ise Allah’ın sonsuz gücünün kontrolünde olmanın, O’na yakın olmanın mutluluğudur.

İnsan, eski bütün alışkanlıklarını; kibir, şüphecilik, dünya hırsı, çıkarcılık gibi nefsani duygularını bırakmalı, Allah’a saf ve temiz olarak, tam bir teslimiyetle teslim olmalıdır. Sonsuz mutluluğa kavuşmak için insan yalnızca nefsinden vazgeçmeli, kenara koymalıdır.

Ünlü bir düşünür diyorki ; “İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.” 

İnsanın yaşaması gereken yüzeysel bir iman değildir. Yıkılmayan, derin ve gerçek bir hisle yaşanan iman en büyük nimettir. Unutmamak gerekir ki samimi insan ruhunu besleyip derinleştirdikçe, Allah’ın sonsuz kudretini  ve kuvvetini anlarken ,kendi aczini de öğrenir.

Boyun büker, Yaratanına teslim olur, O’na kul olur. Bu derin imana sahip insan, büyük bir güce sahiptir. Gerçek anlamda onur ve üstünlük budur…

Üstat Necip Fazıl’ın söylediği gibi;

Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
İnsan bağırırken düşünemez.
Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.
Popçular, rockçular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.
Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Rabbim yüreğini güzel eyleyenlerden olmayı cümlemize nasip eylesin.

21 Aralık 2012  - Istanbul

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum