Yanılsamalar

Ergenekon itirafçısı Tuncay Güney 2001'deki polis sorgusunda Doğu Perinçek'le Veli Küçük arasındaki bağlantıyı detaylarıyla anlatmıştı.

Güney, Akşam gazetesinde çalıştığı dönemde bu derin ilişkiye tanıklık etmişti: Mesela, Perinçek'in Aydınlık'taki adamları için “Veli Küçük'ün mutemet elemanları gibiydiler” diyor.

Şu itiraf da Tuncay Güney'e ait:

“Aydınlık'tan aldığımız bilgileri Veli Küçük'e gönderiyorduk. Onun onayını aldıktan sonra gazetede yayınlıyorduk…”

Güney, o sorguda Perinçek için çok net olarak şunları söylüyordu:

“Doğu Perinçek aslında ABD ile savaşan birisi değil. NATO'nun Türkiye'deki adamıdır…”

*

Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in NATO-ABD karşıtıymış gibi görünen söylemi onun asıl misyonunu kamufle etmek içindir.

İşçi Partisi Genel Merkezi'nde aylardır asılı duran pankartta “Ergenekon Yalanı Amerikan Planı” diye yazıyor.

Nedir bu?

Kafaları karıştırmak, hakikati saklamak ve gerçek yüzlerinin/konumlarının üzerini örtebilmek için icra ettikleri ters köşe numarasıdır.

Perinçek, Ergenekon Davası'ndaki savunmasında “Türk yargısını ABD'nin infaz memuru olmakla” suçluyor.

“Batı Perinçek” antetli bu hinoğluhin illüzyonun peşine takılıp aklımızı ve temel hakikatleri çöpe mi atacağız?

*

Son günlerde özellikle medyada “Ergenekon davası Batıcıların Avrasyacıları tasfiyesidir” ya da “ABD, Ergenekon operasyonuyla devletin/askerin içindeki Amerikan karşıtlarını veya Rusçuları temizliyor” gibi tümüyle gerçek dışı, dayanaksız, dahası hayal mahsulü yorumlar gırla gidiyor.

Sadece Ulusalcılar değil, Ergenekon örgütünün üzerine gidilmesini samimi olarak isteyen kimi akademisyen ve yazarlar da “Ergenekon soruşturmasını ABD'nin desteğinde veya örtülü onayıyla gerçekleştirilen bir operasyon” olarak “izah etme” yarışındalar…

Bu kapsamdakiler, vahim yanılgıları sayesinde Doğu Perinçek gibilerinin gözbağcılıklarına katkıda bulunmuş oluyorlar.

Öyle ki, Ergenekoncuların Avrasyacılığını “zorunlu bir durum” olarak görenlere rastlıyoruz…

“50 yıldır Batı güvenlik sistemi içinde bulunan bir Ordu'nun, NATO ve ABD ile işbirliğine karşı, Rusçu bir kliğin eline geçmesine seyirci kalınır mı?” diye soranlar da var:

Bu yorumların sahipleri; sadece yüzeyde olup bitenlere bakarak arka planı yok sayarcasına tez kuruyorlar, perde arkasında neler olup bittiğinden ise kesinlikle habersizler…

*

Türkiye'deki bütün darbe ve provokasyonların arkasında/can damarlarında ABD-NATO ekseninin yer aldığı gerçeği çoktan (sayısız kez) ispatlanmış durumdadır.

Gayet tabii, 28 Şubat'ın arka planı da bu cümleye dahildir.

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan veya tutuklanan kimi isimlerin “28 Şubat'ın Adamları” olduğunu da hatırlayalım.

28 Şubat'tan bugüne -özellikle son üç yıldır- Türkiye'ye kaos yaşatmak isteyen provokasyonların, en başta da darbe hazırlıklarının arkasındaki gizli örgütlenmenin -ortaya çıkan sarsıcı belge ve bilgilerle her geçen gün biraz daha netleşen çarpıcı bağlantıları bizleri önce 28 Şubat'a ardından da 12 Eylül'e ve öncesine doğru götürüyor mu?

Hem de nasıl…

Bu durumda günümüzde “ABD karşıtı” görüntüsü veren veya Avrasyacı gibi duran demeç sahiplerinin iyice görünür hale gelen Ergenekon bağlantıları kendilerini “Rusçu” mu yapıyor; yoksa bütün bu ters köşe numaraları, kamuflaj siyaseti Amerikancılıklarını gizlemek için midir?

Tuncer Kılınç'ın kendi konumunu örtmeye yönelik “ABD'yi eleştiren” veya “Rusya seçeneği”nden bahseden demeçlerine inanırsak; hep görünürde olanlara bakıp, perde arkasını yok sayıp 'sürekli yanılacağız' demektir!

Kılınç Paşa, safkan bir 28 Şubatçıdır. Bu temel gerçeği hiç kimse inkar edemez.

İddia edildiği gibi ortada “Rusçu bir klik” falan yoktur. Olayı böyle tanımlamak en hafif deyimle saflıktır.

ABD-NATO ekseninin Türkiye'de yeniden hakim olmasını isteyen ve Ergenekon'a toz kondurmayan kimi emekli paşalara “Rusçu, Avrasyacı” derseniz kamuoyunu yanıltmaya tam teşebbüste bulunmuş olursunuz.

*

Ergenekon Soruşturması, Ankara'nın Washington'a karşı tarihi operasyonudur. Aynı Ankara'nın, son dönemde “ABD'ye rağmen” İran ve Rusya ile iyi ilişkiler kurduğunu bu cümleye ekleyelim. Bütün bu gelişmeler, en çok “28 Şubat'çı” Tuncer Kılınç ve benzeri isimleri rahatsız ediyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar