Devşirmecilikten "çıkış" -1: İbn Haldun'dan Bediüzzaman'a medeniyet fikr

Türkiye, bedenine ve her şeyine bir virüs gibi sirâyet eden, omurgasını komitacı devşirme/ci/lerin oluşturduğu "ur"larından "arınıyor"... Devşirme/ci/lerin, önce "İslâm milleti" sütunu üzerinde/n yükselen devletimizi ele geçirerek çökertip, sonra da hâriciyesinden yüksek bürokrasisine, sinemasından müziğine, edebiyatından medyasına kadar bütün bir siyasî, entelektüel ve kültürel hayatımızı yönlendirebilecek kadar medeniyet iddialarımızı ve ufkumuzu yerle bir eden hegemonyalarının sonuna gelindi gibi... Sanki...

Bu sürecin sekteye uğratılmadan sürdürülebilmesi ve Türkiye'nin, hem "İslâm milleti"ni yeniden tarihe girdirebilecek, hem de yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük edebilecek esaslı bir yolculuğa soyunabilmesi için yeniden "İslâm milleti" kavramı ekseninde köklü bir medeniyet fikriyle donanması şart.

 

* * *

İslâm milleti'nin omurgasını, müslümanlar oluşturmaz; İslâm oluşturur: Müslümanlar da, gayr-i müslimler de, İslâm milleti'nin ayrı ve farklı ama ayrılıklarını ve farklılıklarını koruyan ayrılmaz ve kopmaz parçalarıdır.

Kur'ân'dan alınarak hayata uygulanan "millet" kavramı, "ulus" anlamındaki "kavmî unsur" değildir. Bunun medeniyet çapında en sofistike ve mükemmel tatbikatını Osmanlı tecrübesinde görüyoruz; -ki, bunu, yarınki yazıda tartışacağım.

 

* * *

Kur'ânî "millet" kavramını en iyi kavrayan ve Kur'ânî "millet" kavramından dâhiyâne ve -henüz anlaşılamayan, yanlış anlaşılan- muazzam bir tarih fikri, yaratıcı bir medeniyet tasavvuru ve esaslı bir tarih felsefesi geliştiren düşünürlerin başında İbn Haldun gelir.

İbn Haldun'un Kur'ânî "millet" kavramı çerçevesinde geliştirdiği "asabiye" nazariyesi, -kendi terimlerimle ifade edecek olursam- iki eksenden oluşur: "sebep asabiyesi" ve "nesep asabiyesi".

Çağ körleşmesi sorunuyla malul sosyal bilimcilerin, tarihçilerin İbn Haldun'un asabiye nazariyesi'ni, Batılı, modern / seküler kavramlara indirgeyerek "milliyetçilik teorileri" geliştirmeye kalkıştıklarını görüyoruz. İslâm düşüncesine de, İbn Haldun'un düşüncesine de "ne'yse o" olarak nüfûz edememenin ve çağ'ın entelektüel ağlarına ve bağlarına mahkûm olmanın getirdiği bu nokta, İbn Haldun'dan yola çıkarak geliştirilecek muazzam medeniyet fikrinin iptal edilmesine yarıyor sadece: Çağ'ın zihnî ağlarına, bağlarına ve prangalarına mahkûm olmanın yol açtığı ürpertici çağ körleşmesinin kaçınılmaz ve düşündürücü bir sonucudur bu.

 

* * *

Oysa İbn Haldun'un "asabiye nazariyesi"nde keşfedilmeyi, çağımıza aktarılmayı ve geliştirilmeyi bekleyen imajinatif bir medeniyet fikri gizlidir: Asabiye nazariyesi'ndeki "sebep asabiyesi" ekseni, geliştirilecek medeniyet fikrinin dikey eksen'inini, dolayısıyla yaratıcı ruhunu oluşturur; "nesep asabiyesi" ise, yatay eksen'i ve kurucu irade'yi.

Modernleşmenin "ulusçuluk" fikriyle, İbn Haldun'un doğrudan Kur'ânî "millet" kavramı çerçevesinde geliştirdiği "asabiye" nazariyesini, -sebep asabiyesi'ni atlayarak- yalnızca "nesep asabiyesi"ne indirgeyen ağ'daş sosyal bilimci ve tarihçiler, hem İbn Haldun'un asabiye teorisini "milliyetçilik teorileri" geliştirmek için kullanarak tanınamaz hâle getirdiler; hem de Kur'ânî "millet" kavramını -psişe'lerinin bozuk olmasından ve yaşadıkları zihnî savrulmadan ötürü- hayatımızdan ve fikriyatımızdan kaldırıp atarak, İbn Haldun'dan yola çıkarak geliştirilecek imajinatif bir medeniyet tasavvurunun önünü -belki farkında olmayarak- tıkadılar; -bir süreliğine de olsa.

Oysa İbn Haldun'un Kur'ânî "millet" kavramı çerçevesinde geliştirdiği asabiye nazariyesindeki "milliyet'e / ulus'a / kavm'e" karşılık gelebileceğini söyleyebileceğimiz (arızî) "nesep asabiyesi"nin varlık şartının, Kur'ânî anlamdaki "millet" kavramına tekabül eden (aslî) "sebep asabiyesi" olduğunu bizzat İbn Haldun'un kendisi özellikle vurgular.

 

* * *

Devletimizin inkirazından sonraki fırtınalı atmosferde, "millet fikri"ni, Kur'ânî çerçevede yeniden tarif eden ve sadece bu toprakları değil, bütün bir İslâm dünyasını büyük bir yok oluş sürecine sürükleyeceğini gördüğü "milliyet" fikrine karşı esaslı eleştiriler geliştirerek, bize, "İslâm milleti" kavramı üzerinden muazzam bir medeniyet fikri sunan bir düşünür var: Bediüzzaman.

Yarınki yazıda kısmen Cevdet Paşa ve münhasıran da Bediüzzaman'ın bu çerçevede geliştirdikleri medeniyet fikrini temellendireceğim...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar