Güzel Türkistan Sana Ne Oldu

Güzel Türkistan sana ne oldu?
Seher çağında güllerin soldu
Çemenler berbad, kuşlarda feryad,
Hepsi mahzun, olmaz mı dil şad?
Bilmem niçin kuşlar ötmez bu bahçelerinde.

Birliğimizin sarsılmaz dağı
Ümidimizin sönmez çerahı
Birleş ey halkım gelmiştir çağı
Bezensin şimdi Türkistan bağı
Uyan halkım bitsin artık bunca zulümler

Bayrağını al kalbin uyanın
Kulluk, esaretin her şeyin yansın.
Kur yeni devlet düşmanlar ürksün
Yüce Türkistan Göklere değsin.
Yayıl yeşer öz vatanın gül bağlarında.

(Batı Türkeli, Türkiye Oğuz Türkçesi ile)

Güzel Türkistan senge ne boldu
Sebep vakitsiz güllerning soldu
Çemenler berbad kuşlar her feryad
Hemmesi mahsun bolmaz mı dil şad
Bilmem ne içün kuşlar uçmaz bahçeleringde


Birligimizning teprenmes tagı
Ümdimizning sönmez çıragı
Birleş ey halkım kelkendür çagı
Bezensin imdi Türkistan bağı
Kozgal halkım yeter şunca cevrü cefalar

(Doğu Türkeli, Uygur Türkçesi ile)

 

Çoğumuz çocukluk ve gençlik yıllarımızı bu marşı dinleyerek geçirdik. “Güzel Türkistan” deyince, hem uzun bir dönem Sovyetler Birliği sınırları içerinde esaret yaşayan Batı Türkistan’ı, hem de halen özgürlüğüne kavuşamamış durumda olan ve şu günlerde de dünyanın sıcak gündem konularından birisi olan Doğu Türkistan’ı kastediyorduk.

Güzel Türkistan her dinlediğimizde yüreğimizi titreten bir marş. İçinde hüzün, hasret, acı ve kaybettiğimiz güzelliklerin hatırlanması var.

Türkistan’ın batı tarafında 1990 sonrasında olumlu gelişmeler yaşandı. 1991 Eylül’ünde Özbekistan’a gitmiştik. Uzun yıllar birbirinden habersiz yaşamış aile fertlerinin birbirine kavuştuğunda yaşanılan sevinç ve coşkuyu yaşadık.

Yüz çizgilerimiz aynı, dillerimiz birazcık farklılaşsa da aynı, dinimiz aynı, kültürümüz aynı.

Son aylarda TRT yaptığı ataklarla Türk dünyasının aynı coşkuyu yaşamasını kolaylaştırıyor. Tebrik ediyoruz emeği geçenleri.

Şu günlerde dünyanın gündeminde Doğu Türkistan var.

Uygur kaynaklarına göre, son karışıklıklarda binlerce Uygur Türkü öldü, binlercesi tutuklandı. Çin yönetimi ise konuyu olduğundan başka bir türlü gösterme gayretinde.

Doğu Türkistan’da 25-30 milyon kadar Uygur ve Kazak Türkü yaşıyor. Doğu Türkistan toprakları Türkiye topraklarının iki katından daha büyük.

Çin yönetimi Uygur Türklerine karşı yıllardır yozlaştırma, asimilasyon ve yok etme politikaları uyguluyor.

1980 sonrası zaman zaman özgürlük alanlarını genişletme denemeleri yapılmakla birlikte, her seferinde baskı politikalarına geri dönüldü.

Çin 60 yıldan beri Doğu Türkistan’da inanılması zor bir zulüm uygulamalarına imza atıyor.

1990’lı yılların başında, Doğu Türkistan davasının Türkiye’deki lider isimlerinden İsa Yusuf Alptekin’le tanışma ve Çin zulmünden örnekler dinleme fırsatı bulmuştum.

Anlattıklarının özeti şu idi: “Çinliler dünyanın en tehlikeli milletidir, acıma nedir bilmezler.”

(İsa Yusuf Alptekin Beyin Doğu Türkistan’da devam eden Çin zulmünü anlattığı kitapları 1993-1995 yılları arasında Seha Neşriyat tarafından yayınlandı.)

Geçtiğimiz aylarda Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Dr. Alimcan Ataullah’ı Marmara FM’de İyilik Olsun programında misafir etmiştim.

İki saat süren program boyunca Doğu Türkistan’da yarım asırdan fazla bir süredir devam eden zulmü konuştuk. Programın sonunda Ataullah’ın sözlerinin özeti de, 15 yıl kadar önce merhum İsa Yusuf Alptekin’in söyledikleriyle neredeyse aynı idi.

Yakın tarihli bu söyleşi de ortaya koydu ki, soğuk savaş sonrası dönemde de Çin’in zulüm uygulamalarında fazla bir değişiklik olmamış, Doğu Türkistan’da büyük acı sürüyor.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’yi ziyaretinin sembolik değeri yüksektir. Oradaki kardeşlerimize büyük moral destek olmuştur bu ziyaret.

Çin, Sayın Cumhurbaşkanı’nı Uygur Özerk Bölgesi’nde misafir etmekle, Türkiye’ye ve dünyaya “değişim, ılımlılık, özgürlük” mesajları veriyordu ama samimiyetten uzak bu jestin görüntüleri hafızalarımızda henüz çok taze iken, tam tersi görüntüler bütün dünyanın ekranlarına yansıdı.

Türkiye’de kayda değer sayıda Doğu Türkistan kökenli vatandaşımız var.

Onlar, kısıtlı imkânlarıyla öncelikle kendi çocuklarına, bir taraftan da bütün dünyaya “Doğu Türkistan Gerçeği”ni anlatmaya çalışıyorlar.

Bize düşen Türkiye’de faaliyet gösteren Doğu Türkistan’la ilgili dernek ve vakıflarla dayanışma içinde olmaktır.

Türkiye’den Doğu Türkistan’a destek vermenin, yardım ulaştırmanın birçok yolu var ve bu yolları en iyi bilenler ise bahsettiğimiz dernek ve vakıfların yetkilileri.

Bu kuruluşların yöneticilerinin birinci dereceden yakınları halen Doğu Türkistan’da yaşıyor. Onların varlığı hem sağlıklı bilgi alınmasını kolaylaştırıyor, hem de zulmün boyutlarını bütün gerçekliğiyle görme, anlama fırsatı veriyor.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, “Eğer malını tükettiğimiz ülkelerde, insanlığa saygı yoksa, o zaman bizim bu tüketimi gözden geçirmemiz, bu ürünlere karşı da tavrımızı açıkça ortaya koymamız lazım” dedi.
Bakan’ın bu sözleri, Çin mallarına karşı boykot çağrısı olarak yorumlandı. Ancak bakanın bu açıklamasından kısa bir süre sonra, bakanlık Basın Müşaviri Devlet Arık, bunların “Bakanlık ve hükümetin değil bakanın görüşleri” olduğunu açıkladı. Böylece bir bakanın açıklaması, aynı bakanlığın basın müşavirliği tarafından, “kendi görüşleridir” denilerek geri çevrilmiş oldu.

Devlet yetkililerinin açıklamaları bir yana, her birimizin fert fert sergileyebileceğimiz protesto yöntemleri olmalı.

En basitinden kalben buğz etmeliyiz. Alış verişlerimizde bilinçli tercihler yapmalıyız. Çin zulmünü dünyaya duyurmak üzere yapılacak mitinglere katılmayı önemsemeliyiz. İlgili dernek ve vakıfları yalnız bırakmamalıyız.

Ortaya konulacak samimi çabalar mutlaka semeresini verecektir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “vahşet” tanımlaması başlı başına önemli bir çıkıştır. Özellikle son dönemde yıldızı parlamış, İslam dünyası, Arap âlemi ve Türk dünyası tarafından geçmiş yıllara nazaran daha dikkatle takip edilen bir Türkiye’den yükselmesi beklenen bir tepki idi.

Hükümetin yapabileceği işler, imkânlar vardır. Onların hızla uygulamaya geçirilmesi gerekiyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun uluslar arası arenada konuyu duyurma çabaları takdire şayan.

Umarız, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin uğradıkları zulme direnişleri, mazlumane duaları ve uluslararası tepkilerin de artması ile, Çin devinin orta ve uzun vadede zulümlerini sürdüremeyecek hale gelir.

Bugün kardeşlerinin uğradığı zulme seyirci kalanlar, hiç şüphe etmesinler ki, benzer bir akıbet yarın da onları beklemektedir.

gumuslale@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum