28 Şubat POST MODERN DARBESİ

28 Şubat POST MODERN DARBESİ

Hesabı sorulmamış suçların, hatta cinayetlerin kahramanları

Emekli General: "28 Şubat'ta Sincan'da tankları yürüten, balans ayarını yapan benim. Öncesinden ne Başkanın haberi vardı ne de..."

Hesabı sorulmamış suçların, hatta cinayetlerin kahramanları (!) çok olur. Hele bir de, emsâl-i kesîresiyle mâlum nice cinâyetler irtikap edildiği halde hesabı sorulmamış, yargı önüne çıkarılacak yerde, hayalinden bile geçiremediği makamlara çıkarılmış ise; irtikap ettiği menfur fiile uygun bir yaptırım olmayacağı için, fâil, ya da fâillerin encâmı başkaları için caydırıcı da olmayacaktır. Nitekim, bugüne kadar fâillerin hiç birisi, kendilerini caydıracak yaptırımla karşılaşmamış "silahtarlı sellemehullah" gibi dalıvermişler sistemin canevine...

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül'ün birer "taklîb-i Hükümet"ten ibâret olmadıkları, başka bir ifadeyle, hükümetleri yıkmakla kalmadıkları, berâberinde ülkenin kurulu düzenini, mânevî değerlerini de yıktıkları apaçık görülmüştür.

Arkadan gelen, "28 Şubat Post Modern Darbesi" depremi ise klasik teşbihle "artçı" gibi görünmekte ise de, düzenleniş biçimi, uygulanış şekli, tahrip ettiği alanlar itibariyle tam bir  "Şok Vuruş"tur ve deprem arkadan gelmiş de olsa "artçı" değil tam bir "öncüdür".

İç ve dış çıkar çevrelerinin ittifakı hemen oluşturulmuş, dışa bağımlılara dıştan kaynaklı talimatlar gelmekte gecikmemiş; içteki "iş birlikçi takım" kâr- zarar hesabında Millet'in ve ülkenin âlî menfaatlerini bilerek çiğnemekte hiçbir beis görmemiştir.

Hemen her fırsatta kullanmayı, kendileri için kurtuluş çaresi telakki ettikleri "Anayasa, Yasa, İlke-İnkılap"lar bizzat bu kahramanlar(!) eliyle ayaklar altına paspas yapılmıştır âdetâ... Şu çok sığındıkları, Anayasa'nın 2. maddesinin fıkra başındaki: "...huzur, milli dayanışma, adalet anlayışı, insan haklarına saygı... temel ilkeler..." gibi kavramlar berhevâ edilmiş, diğer darbelerde olduğu gibi, bu " Postmodern Darbe"de de, Cumhuriyetin temelini oluşturan "demokrasi, laiklik, sosyallik, hukuk devleti..." olma temel nitelikleri ayaklar altına alınmıştır.

Hep olduğu gibi, bu darbe de, sayısız tahribatına rağmen yapanın yanına kâr kalmıştır. Hattâ bu darbe, yeni kahramanlar (!)  üretmiştir.

"Neden?!.." diye yakasına yapışan olmadığı içindir ki, şimdi darbeciler "En Kahraman"ı seçme çabasındalar: "28 Şubat'ta Sincan'da tankları yürüten, balans ayarını yapan benim. Öncesinden ne ...nın haberi vardı, ne de ...nın..." Sadece 3 kişi biliyorduk: İlk defa sana açıklıyorum. Silahlı Kuvvetlerde Refah yol'a karşı, Susurluk'tan başlayarak müthiş bir kızgınlık, gerginlik vardı..."

Paşa devam ediyor: "...de, engeller endişesiyle yürüyüşü ...ya duyurmamış. Paşa olayı ilk duyduğunda darbe zannedip korkmuş, ...de kendisine böyle bir şey olmadığını temin etmiş. Sonra hemen 'Bana sormadan bu işi nasıl yaparsınız' diye çıkış yapmış. Aralarında bir hayli sert konuşmalar geçmiş. Sonunda ... Paşa 'Emri biz verdik, hesabını da biz veririz"

Bravo (!) kahramana!.." ...hesabını da biz veririz" miş. Hangi hesap, bu hesabı kim soracak?.. Hangi darbeden sonra kimden hesap soruldu ki!?..

Hakan Akpınar'ın, "28 Şubat Post Modern Darbenin Öyküsü" isimli kitabında da işaret ettiği gibi; bir basın toplantısıyla "Tüm Yasal Sorumluları" darbecilere karşı göreve çağırmıştım; aradan koskoca bir on sene geçti ama sorumluların hiç birisinin aklından  hukuka saygı geçmedi. Yunanistan kadar olamayan, yani  cuntasına -Albaylar Cuntası- hesap soramayan bir ülkede, "Hesap Vermeye Hazır (!)" kahramanlar (!) öylesine çok olur ki...

Bunlar "Andıççılar, Brifinkçiler", kendilerini "Üst Kurullara", "alt-üst yargı"cılara ayakta alkışlatanlar...

Ve bunlar basında bir-bir sayıldığına ve ifade edildiğine göre: "90'lı yıllarda 'travesti kraliçesi' olarak anılan Sisi..."

Laikliği, "rakıyla" koruma - kollama başarısını gösterenler...

İçişleri Bakanlığı önünde "yağlı kazık ticareti" yapanlar...

"Kırmızı Kitap" ve "M. G. Siyaset Belgesi"nin hazırlanmasında kalem oynatan, "Defne Locası Üstâdı" mason biraderi...

Patronlarının soygunlarını korumak isteyen kalemşorlar...

"Post Modern Darbe" ismine "babalık davası" peşinde koşanlar...

Eli sırıklı Gündüzler, Kalkancılar, Fadime Şahinler...

Elindeki "tengerşek"e -her seferinde olduğu gibi kapılıp sıvışılan fötr şapka-kıydırmadığı halde hukuka, demokrasiye kıydıranlar...

Anayasa'nın 69. maddesinde yapılacak değişiklikle "parti kapatma" önlenecekti. Olumsuz oylarıyla, "Parti kapatmayı önlemeyi" önleyenler-AKP'nin çekirdek  kadrosu-...

Ve daha nice hukuk düşmanı figüran...

Hakan Akpınar, adı geçen eserinde: "RP'li TBMM  Başkanvekili Yasin Hatiboğlu'nun yazdığı dörtlükler askere karşı yöneltilen en sert eleştirilerden biriydi":

"Zırha bürünmüş ödlekler ortalığı gül şen görür.

Evlâdına ağıt yakan anaları hep şen görür.

Müslüman'ı PKK'dan tehlikeli addeder de,

Acı görmemiş ahmaklar, PKK'yı ehven görür,"

Mart 1997

Mânâdan- ruhtan yoksun, "şekilciler" arıyor.

Toplumu dışlayacak "ekilciler" arıyor.

Soyu şüpheli olan, Meclis'i tahkîr ile,

"Özgür ruhlu" (!) ve "soylu temsilci" (!)ler arıyor...

Mart 1997

1997'nin  konjonktürel adâleti, hesâbını ahirette vermek üzere, bendenizi Beş Milyar TL.'ye mahkûm etti.

Millete ve ülkeye verdiği zararların rakamlarla ifadesi ise imkânsız!..

Ellerimiz, katkısı olan herkesin yakasındadır...

Bu yazı, herhalde bugün yazılmalıydı. Ne yapalım ki o gün, 20.2.2007 günü yazılmış. O günü geri getirmek mümkün değil amma, o yazıyı bugüne taşımak mümkün, hatta gereklidir diye düşündüm ve yüksek müsaadelerinizle bugüne taşıdım... Bakalım darbe kahramanlarının, darbe figüranlarının yüzü kızaracak; yetkili ve sorumlu çevreler asıl bu "Ergenekon" yapılanmasına karşı hukuk kurallarını çalıştırabilecekler mi?..

Bakalım, "devede kulak" işletmelerin bilançolarının peşine düşen tribün sevdalısı siyasetçiler, bu, asırlara sârî sosyal-siyasal, ekonomik, hukukî kriz mucitlerinin peşine de düşebilecekler mi!?..

"Hodri meydancılara" bir "hodri meydan" da bizden: Buyurun, işte size, darbe hesaplaşmasına bulunmaz bir fırsat!..

"32. gün programı"nda bir eski generali seyredip dinledikten sonra; "devr-i sabık" ihtiyacını ben de yürekten hissetmeye başladım...

Ey ehl-i vatan, kalkın! Millet adına, ülke adına, gelecek nesiller adına, bu coğrafyayı "vatan" yapan şühedâ adına hesap sorun... Hesaba çekilmezden önce hesaba çekin sorumluları...

O gece, "32. gün programı"nda, emekli generali ibretle ve esefle seyrettikten sonra bir kere daha anladım ki: Gladyo'yu, Ergenekon'u, Postmodern darbecileri ve onların yandaşlarını hesaba çekmez isek "Hukuk Devleti" ilkelerini bina edemeyiz.

Şimdi tam zamanıdır...

Yasin Hatipoğlu / Milli Gazete

Etiketler :