ABD yeni bir soğuk savaşa can veriyor

ABD yeni bir soğuk savaşa can veriyor

Klasik Yunan oyun yazarı Eshilos ile İngiliz romantik şair Percy Bysshe Shelley arasında, Titan tanrısı Prometheus’un esaretten kurtulmasına dair fikir ayrılığı olmuş olabilir.

Klasikçi, Jüpiter ile uzlaşının ardından meydana geldiğini söylerken, romantik onun bir asi olduğunu iddia ediyordu. Her iki durumda da Prometheus, “serbest”ti.  

Irak ve Afganistan’daki oyunun sonuna dair kati şartlar, tartışma konusu olmayı sürdürecek fakat sonuçta tıpkı dağa zincirlenen ve her gün Jüpiter’in kartalınca işkence ile muazzam acılara duçar edilen Prometheus gibi Birleşik Devletler’in normal hayata “azat olacağı” kesindir.

Prometheus için olay varoluşsal bir anla geldi. Herkül onu çözmeye geldiğinde, “çok arzulanan/ve çok geç kalan” özgürlükle o kadar rahatlamıştı ki aşkı üzerine “Dünya akıp giderken, biz değişmedik/ artık oturup zaman ile değişimi konuşacağız” diyerek yemin etti. 

Birleşik Devletler de “değişmemiş” olarak ortaya çıkıyor. Sanki kayıp zamanı telafisi için bir faaliyet telaşı var: Libya’daki “tek-taraflı” müdahale; Polonya’ya bir F-16 filosu konuşlandırılması; Romanya’da askeri üslerin kurulması; Merkez Avrupa’ya ABD füze savunma sistemlerinin yerleştirilmesine dair George W Bush dönemi planlarının diriltilmesi; “yeni Avrupalılar” arasında siyasi samimiyetin yeniden tesisi; Suriye’de “insani müdahale” tehdidi; İran’a karşı askeri harekatın tekrar gündeme alınması; Irak ve Afganistan’da uzun-süreli askeri varlığın zorlanması; Kuzey Atlantik Paktı’nın (NATO) Orta Asya’ya genişlemesinin hızlandırılması; Pakistan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünün ihlali; Sri Lanka’da “rejim değişikliği” tehdidi ve geçen hafta Singapur’a hafif muharip gemilerin konuşlandırılmasının ilanı.

Tüm bunların hepsi bir 100 gün içerisinde meydana geldi. Hazar büyük oyununun canlandırılması da neredeyse kaçınılmaz. 2009 başlarında Bush başkanlığının bitimiyle açıklanamaz kış uykusuna girdikten sonra, ABD Avrasya enerjisi özel temsilcisi Richard Morningstar, arenaya geri döndü.

Eğer geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’ndeki bilgilendirmesi tek bir mesaja indirgenirse, bu ABD’nin Avrasya enerji stratejisinin kalbinde “değişmediğini” gösterdi. Yani dünya sahnesine tekrar büyük güç olarak çıkmak için Rusya’nın, enerji ihracatçısı rolüyle, engin rezervlerini potansiyel kullanımına karşılık vermek.

Soğuk Savaş söylemi ortaya çıkıyor

ABD Avrasya enerji stratejisinin jeopolitik gündemi, karakteristik açık sözlülükle, aynı meclis oturumunda, meşhur Rusya uzmanı Ariel Cohen tarafından da ayrıntısıyla açıklandı. Ülkenin enerji politikalarına yansıyan Rusya’nın “genişlemeci ajandasına” dair Cohen’in tezinde, beklendiği gibi, çok dikkat çekici yeni bir şey olmayabilir fakat ne olursa olsun Morningstar’ın ifadesine zemin sağladığı için tekrarlamaya ihtiyaç var. Barack Obama yönetimi hâlihazırda bir “reset” çabasındayken, Rusya’nın doğrudan eleştirilmesi noktasında Morningstar, tedbiren diplomatik kaidelerle sınırlıydı:

·        Kremlin, enerjiyi iddialı bir dış politika izlemek için bir araç olarak görmektedir.

·        Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığı seviyesi kabul edilemez derecede yüksektir.

·        Rusya, ABD’yi Orta Asya ve Hazar enerji piyasalarından soyutlama çabasındadır.

·        Rusya; Hindistan, Güneydoğu Asya, Orta Doğu, Afrika ve Latin Amerika’ya “tekrar-girmek” için enerjiyi kullanmaktadır.

·        Rusya, komşu ülkeleri enerji ihracatlarında kendi boru hattını kullanmaya zorlamaktadır.

·        “Hukukun üstünlüğü” eksikliği Batılı firmaların Rus enerji sektörüne girişini engellemektedir.

·        Rusya, ABD’yle enerji bağları geliştirmede ilgisiz davranmayı sürdürmektedir.

Cohen samimiyetle jeopolitiği de açıkça anlattı. İlki Avrupa’nın enerji talebinin daha da artacağı öngörüsü ve bunun Moskova’nın Avrupa’yla bağlarında ciddi sonuçlara neden olacak şekilde Rusya’ya enerji bağımlığını artırması.

Olay, ABD’nin Moskova’nın büyüyen enerji bağlarını Batı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini sabitlemek için istismar edebileceğinden ve bunun Avro-Atlantiklik ruhunu zayıflatıp artan şekilde ABD’nin trans-Atlantik liderliğini güçsüzleştireceğinden endişe etmesidir.

İkincisi; Almanya, nükleer enerjiyi bırakması ve yerine Rusya’dan enerji ithalatını artırması ile ilgili stratejik bir karar almasıdır. ABD bakış açısına göre, sürekli büyüyen Rus-Alman bağları, sadece Avrupa güvenliği için büyük önemin tarihi bir yankılanması olmayacak aynı zamanda nihayette Avrupa birliğini ve ABD’nın küresel stratejilerin izlemek için asli bir araç olarak komuta ettiği NATO’nun desteklerini zayıflatacak.

Üçüncüsü; Rusya’nın, Avrupa’ya enerji ihracatçısı rolünden kıtanın enerji dağıtım sistemi ile perakende ticaretine geçmek istemesi. Avrupa, neticede “maliyet ve enerji kaynağı istikrarı ile anahtar konularda ABD’yle aynı tarafta olmak arasında zor bir seçimle karşı karşıya kalabilir.

Diğer tarafta Cohen şu tahminde bulunuyor: “Petrol fiyatları yükseldikçe, Rusya’nın kendinden-emin-hale gelişini bekleyebiliriz”. Bu “kendinden-eminlik” nedir? Jeopolitik terimlerde, Rusya’nın küresel siyasette daha iddialı olacağıdır. Cohen, ABD için endişe verici bir olasılık olarak Hindistan’dan birkaç kez bahsetti.

Güney Asya’daki çemberler

Esas itibariyle ABD stratejik ortak olarak yerini sağlamlaştırmayı umduğu Hindistan gibi ülkeler, eğer Rusya onlarla daha güçlü enerji bağları kurabilirse özerk ya da “tarafsız” olmayı seçebilir. Hindistan’a dair sonuçlar çok daha geniş kapsamlı zira Çin’e karşı ABD’nin Asya-Pasifik stratejisi ile çevreleme politikası Yeni Delhi dışarıda kalırsa ciddi şekilde zayıf düşecek.

İlginç şekilde, Cohen, bu bağlamda Suriye’den de bahsetti. Rusya’nın “Orta Doğu’da yüzyıl-eski güç dengesine dâhil olmaya çalıştığını” iddia etti. Tıpkı Asya-Pasifik’te olduğu gibi Suriye’nin de çok önemli olduğunu ve bu nedenle Moskova’nın Tartus ve Ladakiye’de deniz üsleri kurduğunu ve Hindistan’a olduğu gibi “modern silahlar sağladığını” söyledi.

Dördüncüsü; Rusya’nın Şanghay İşbirliği Organizasyonu’nu(SCO), ABD’yi dışarıda tutan ayrıcalıklı bir korunak olarak geliştirmesi. Özellikle de grubun enerji kulübünü. SCO; Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan’dan meydana geliyor.

ABD, SCO’nun Hindistan’ı ve Pakistan’ı tam üye (Afganistan’ı da gözlemci) olarak kabul etmeye hazırlanmasından deliye dönüyor. Şimdiye kadar ABD, Pakistan ve Hindistan’ın ayrı ayrı SCO üyelik başvurularıyla ilgili Rusya ve Çin’in çekincelerine bel bağlamıştı fakat Moskova ve Pekin’deki bu nedenle yeniden gözden geçirme Washington’da alarm zilleri çalmasına neden oldu.

Moskova, Pakistan’la ilişkiler kurarak hızla ABD’nin arkasından dolanıyor. Bu ivmeli ilişkideki can alıcı taşıyıcıyı enerji işbirliği oluşturuyor. Moskova, Pakistan’ın TAPI (Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan) boru hattı projesinde yer almasıyla ilgili pratik ve gerekli ayrıntıları görüşmeye başladı.

Ülkeler hava bağlantılarını yeniden ikame ediyor. Bir sene içerisinde iki zirve-seviyesinde toplantı gerçekleştirildi ve (TAPI’nin uygulanması için anahtar) Afganistan’ın istikrarlaştırılmasına dair yaklaşımlarını ülkeler eşgüdümlü hale getirmeye girişti.

Rus yaklaşımının itkisini, Washington’un kabadayılığına karşı dayanması için Pakistan’ın stratejik otonomisini artırmak oluşturuyor. Moskova, Pakistan’ın karşılık vermeye hevesli olduğunu hesaplıyor. Moskova’daki önde gelen Güney Asya bilim adamı Andrey Volodin geçen hafta şöyle yazdı: “(Pakistan Başkanı) Asıf Zerdari’nin Rusya’ya ziyareti, Pakistan’ın dış ekonomik bağları ile politikasını çeşitlendirdiğini gösterdi. Bu yaklaşım, Pakistan’ın her-durumdaki-müttefiki ve Amerika’nın Pakistan dâhil Asya’daki “yumuşak ters çevreleme” politikası izleyen Çin tarafından da olumlu karşılandı”.

Artık Türkmen boru hayali yok

Yani, Pakistan ve Hindistan’ı tam SCO üyesi yapmaya dair Rus-Çin girişimi, Asya’ya “yerleşmeye” çalışan ABD stratejisine yıkıcı bir darbe indirme ihtimalini ortaya çıkarıyor. Bölgesel enerji şebekesinin Türkmenistan enerji kaynaklarına bağlanmasının desteklenmesi, matrise derin bir karakter sağlıyor. 

Başından beri ABD’nin TAPI’ye sözde bir bağlılık gösterdi ancak gerçek çıkarı Türkmen enerjisini Batı Avrupa’ya Güney Koridoru diye adlandırılan bölgede yer alıyordu böylece Avrupa pazarında Rus hâkimiyeti zamanla azalabilecekti.

Rusya, tek bir taşla iki kuş vuruyor. Türkmen gazını, (önümüzdeki yıllarda dünyanın en büyük iki ya da üçüncü enerji tüketicisi olacak Hindistan gibi) Güney Asya’nın enerji oburlarına çevirerek, Moskova, bir taraftan ABD’nin gazı Avrupa’ya götürmeye dair Avrasya enerji stratejisini engelliyor aynı zamanda Türkmen gazıyla tehdit edilen Avrupa enerji pazarındaki üstün durumunu korumuş oluyor.

TAPI ile ilgili en önemli sorunun daimi iki açısı oldu. İlki Türkmenistan’ın enerji rezervlerine dairdi. Ancak İngiliz denetçi Cline&Associates’ten Gaffney, geçen hafta Türkmenistan’ın dünyanın en büyük-ikinci gaz sahası üzerinde bulunduğunu açıkladı. Güney Yolatan senaryoyu tamamen değiştirdi. (Afgan başkanı Hamit Karzai, haberi duyar duymaz Aşkabat’a koştu). Engin Güney Yolatan sahası, (Lüksemburg’tan büyük) yaklaşık 3 bin 500 kilometrekareden oluşuyor ve İngiliz denetçinin sözleriyle: “Güney Yolatan sahası o kadar büyük ki paralelinde birçok gelişmeyi idame ettirebilir”.

Özetle, Türkmenistan, önümüzdeki on yıllarda Çin, Hindistan ve Pakistan’ın enerji ihtiyaçlarını karşılayıp hatta kalanını Rusya’ya ihraç edebilme kapasitesini ispatladı. Eğer (o zamanların Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2005’te sarf ettiği düşünce) “SCO enerji kulübü” diye adlandırılan şey nihayet meyve vermeye bu kadar yakınsa ABD stratejisi için ihtimaller şoke edicidir.

Afgan politikasında paradigma değişikliği için Pakistan’ı cesaretlendiren güçlü Rus ve Çin diplomasisi; ABD’nin Pakistan’ın “söz dinlemezliği” ile artan sabırsızlığı; SCO’nun Afganistan’ın istikrarlaştırılmasında pay sahibi olmak izin gayreti; ABD’nin “Afgan-önderliği” barış süreci yerine Taliban’la doğrudan görüşmedeki ısrarı; Washington’un Afganistan’da uzun süreli askeri varlığını zorlaması; Rusya ve Çin’in SCO üyeleri olarak Hindistan ve Pakistan’ı yanlarına çekmek istemesi; ABD’nin Hindistan’a geçen hafta ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in (‘Güney Asya ve ötesinde istikrarın olmazsa olmaz sütunu’ olarak adlandırılan Çin, Rusya ve Hindistan dahil bölgesel dışişleri bakanları toplantısının yapıldığı) Singapur’daki konuşmasında tanımladığı ortaklık uvertürü; Gates’in başta Malakka Boğazları olmak üzere Asya’da ABD’nin “güçlü” ve “gelişmiş” askeri varlığına dair kararlığını doğrulaması. Tüm bunların hepsinin fazlasıyla önemli bir de “enerji boyutu” var.

Cohen bir Rusya uzmanı ancak konuşmasında Orta Asya’dan birçok kez bahsetti ve ABD meclis üyelerinin dikkatini Rusya’nın “ABD’yi Orta Asya’dan çıkarmaya ve SCO enerji kulübünden soyutlayarak yeni Hazar enerji projelerinde ABD katılımını başarıyla engellemeye” çalıştığına çekti.

Enerji süper gücünü çevrelemek

Büyükelçi Morningstar’ın meclisteki beyanatı diplomatik adabı sürdürdü ve muntazam şekilde jeopolitikten kaçındı ve yeni realitelerle boyanmış George W Bush dönemin devamının karışımı şeklinde anlattığı ABD’nin Avrasya enerji stratejinin detaylı bir sunumuna sadık kaldı.  ABD stratejisinin asli taşıyıcıları şu şekilde özetlenebilir:

·        ABD’nin Avrupa enerji güvenliğinde derinlemesine dâhil olma isteği her zaman vardı zira “Avrupa, Afganistan’dan Libya’ya oradan Orta Doğu’ya, insan haklarından serbest ticarete kadar çeşitli küresel konularda ortağı” idi.

·        ABD, enerji tipi yanında nakil yolları ve arz kaynakları noktasında Avrupa’nın “farklı enerji karışımı” için çalışmayı sürdürecek: “Tedarikçilerin, nakil yollarının, tüketicilerin çeşitlendirilmesi; alternatif, yenilenebilir ve diğer temiz enerji teknolojilerine odaklanarak ve artan etkinlikle sürdürülecek”. (ABD, Avrupa pazarına Rus doğalgazına rakip şekilde şeyl (killi şist) gazı ihracatçısı olarak giriyor).

·        ABD’nin amacı, Avrupa’yı “pazara çoklu rotalara sahip çoklu enerji kaynakları ile dengeli ve çeşitli enerji stratejisi” geliştirmeye cesaretlendirmek. (Anlamı, Avrupa enerji ihtiyacının 3’te 1’ini karşılayan Rus bağımlılığının azaltılması)

·        ABD, Orta Asya ve Hazar ülkelerine “pazarlara yeni rotalar bulmak için” yardımcı olup teşvik edecek. (Yani Rus bölgeleri ve boru hatlarını atlayarak…)

·        ABD, enerji sektörünün özelleştirilmesi için zorlayacak ve bunun sonucunda Sovyet-sonrası bölgede “iş ve ticari projelerin gelişebileceği” “siyasi bir çatı yaratılmış” olacak.

·        Obama yönetiminin (Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak ve “Avrupa’nın güneydoğu sınırları ötesindeki potansiyel diğer kaynakları” kapsayan)Güney Koridoru’na bağlılığı, önceki Bill Clinton ve Bush yönetimlerinden az değil. ABD, (Nabucco, ITGI ve TPA) 3 ayrı Avrupa boru konsorsiyumunu etkin şekilde destekleyecek ve “ticari olarak karlı Güney Koridoru’nun hayata geçirilebileceğinden emin. Bunun mümkün kılacak yatırım kararları sene sonundan önce alınmalı”.

·        Washington, Güney Koridoru üzerindeki temel gaz tedarikçisi olarak Türkmenistan’a özel bir önem atfediyor.

·        ABD, Baltık ülkelerini Avrupa enerji pazarına dâhil ederek Rusya’nın tedarikine/ya da siyasi baskısına karşı savunmasız olmalarını engellemek istiyor.

·        ABD, Rusya’nın Ukrayna enerji sektöründe tekel olma çabalarına karşı koyacak.

·        Avrupa, enerji için tek bir pazar oluşturmalı böylece Almanya ve Rusya ya da Rusya ve İtalya ya da Fransa ve Rusya arasında gelişen ikili ilişkiler meydana gelmesin.

·        Avrupa, Rus gazı yerine kullanılabilecek şeyl gazı üretimine daha çok odaklanmalı.

·        Avrupa, “enerji firmalarının tedarik işlevlerini ve dağıtımlarını ayrı ayrı fiyatlayacak” girişimler yapmalı böylece Rusya’nın devasa Gazprom’un bu yöndeki nüfuz edinme çabaları durdurulabilir.

Aptal, burası Avrasya’nın kalbi

ABD’nin Avrasya enerji stratejisi neredeyse Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisi olarak rolünü ve Orta Asya ile Hazar enerji-üreticisi ülkelerdeki muazzam etkisini “çevrelemeyi” hedefliyor. Cohen, Rus-olmayan boru hatlarının güvenliğinin sağlanmasında NATO’nun gelecekti rolünden bahsetti fakat pek de şaşırtıcı olmayan şekilde Morningstar, Bush yönetimin ilk kez karşı çıktığı ihtilaflı fikre değinmedi. Her ne kadar ABD diplomatları Delhi’ye TAPI’ye hevesli bir ilgi göstermek için gidip gelse de, Morningstar’ın Türkmenistan ya da Orta Asya bölgesinin Güney Asya’ya enerji sağlamadaki fizibilitesiyle ilgili tek bir kelime etmemesi en dikkat çekici noktaydı. Ortaya çıkan şey ABD’nin yüzde yüz odağının Avrupa’nın enerji güvenliği olmasıdır. Yani Hazar, Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinin Avrupa için nasıl geliştirilebileceğiyle ilgilidir. TAPI’ye gösterdiği sadece rüşvet-i kelamdır.

Açıkça önümüzdeki hafta Kazakistan’da yapılacak SCO zirvesi, enerji jeopolitiği için tarihi bir fırsat olacak. Washington’daki ABD meclis oturumunun zamanlaması çok iyiydi. ABD, Asya güç dinamiğinde bir paradigma değişiminden endişe ediyor. Rusya ve Çin, ayrı ayrı SCO şemsiyesi altında Pakistan ve Hindistan’la ilişkilerini uyumlu hale getirmeyi hedefleyen Güney Asya politikalarını yeniden şekillendirirken, şu ana kadar ki ihtimaller ABD’nin aleyhinde yer alıyor.

Önde gelen Çin bilim adamı ve Tsinghua Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Direktörü Yan Xuetong, Çin Sosyal Bilimler Akademisi’ndeki Asya-Pasifik Araştırmaları Enstitüsü’nde yakın zamanda verdiği seminerde şunları kaydetti:

Eğer SCO üyeleriyle yaptığımız gibi komşu ülkelerle ilişkiler kurabilirsek, hızla ilerlemede başarılı olabiliriz. 1990’larda SCO’nun kurulması Çin’in en başarılı diplomatik hareketlerinden biri olarak kabul edildi. SCO’nun kurulma amacı, Amerika’nın askeri ihlalini Orta Asya’ya uzatmaya dair stratejik niyetine karşılık vermekti.

Amerika’nın Orta Asya’yı askeri etki alanına çevirme niyetini yok etti. SCO ile birlikte Çin’in bölgedeki ülkelerle ilişkileri fazlasıyla gelişti. Çevredeki ülkelerle SCO-tarzı ilişkiler kurmak için, Çin, onlarla her-havada geçerli stratejik ortaklıklar kurması gerekiyor. Aksi halde Çin’in Amerika’dan daha fazla ve iyi dostane uluslararası ilişki kurması imkânsızdır.

Gerçekten de Afgan nihai oyunu, Avrasya, Orta Asya ve Güney Asya jeopolitiğinde çeşitli yollara esin kaynağı oluyor. Bazıları işleyen, bazıları sönmüş, bazıları görünen, bazıları da gizli yollar ortaya çıkmaya başlıyor. Ancak odak noktası Avrasya’dır.

Jeopolitik ve jeostratejinin hususi konularının kurucularından kabul edilen büyük İngiliz coğrafyacısı ve bilgin-diplomat Sör Halford John Mackinder (1861-1947), ünlü Candamarı Teorisi’ni Avrasya’nın uluslararası siyasetin odak noktası olarak kalacağı üzerine kurmuştu. Tuhaftır, ertesi gün yenisi çıkan Prometheous’un ciğeri Jüpiter’in kartalınca her gün yenilirken, o da Kafkaslarda bir dağa zincirlenmişti.

* Büyükelçi M K Bhadrakumar, Hindistan Dışişleri’nde deneyimli bir diplomattır. Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan, Kuveyt ve Türkiye’de görev almıştır.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.