Acilde Nöbet Tutan Başhekim

Acilde Nöbet Tutan Başhekim

Bağcılar Eğitim Araştırma Hastahenesi'nin sıradışı Kurucu başhekimi Doç Dr. Alper Cihan'la yazarımız Cezmi Koç'un yaptığı röportajı istifadenize sunuyoruz.

C. KOÇ:
Alper CİHAN Kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
A. CİHAN:
1967 Kahramanmaraş Afşin doğumluyum. İlk, orta, liseyi Antalya’da okudum. Tıp fakültesini Cerrahpaşa’da 1990 yılında tamamladım. 1990–1993 yılları arasında Kahramanmaraş Devlet Hastanesi acil servis hekimliği yaptıktan sonra Ankara Gazi Üniversitesi’nde 1993 yılında Genel ihtisasa başladım. 1998 yılında ihtisası bitirdikten sonra Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak işe başladım. Kurucu olarak hastanenin çeşitli bölümlerinde görev aldım yedi yıl çalıştıktan ve 2005 yılında genel doçentliği kazandıktan sonra İstanbul Taksim Araştırma Hastanesinde klinik şefi olarak tayin oldum yaklaşık beş ay sonra Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi’ne Kurucu Başhekim olarak atandım.

C. KOÇ:
Hastanenizin tarihçesini kısaca bize anlatır mısınız?
A.CİHAN:
Hastanemizin tarihçesi; 2006 yılında hastanemiz, müteahhit tarafında bakanlığa geçici kabule teslim edildi ve biz o tarihte göreve başladık. Hastaneyi boş bina olarak aldıktan sonra kısa zamanda tefrişatını ve yasal işlemlerini tamamlayarak 2006 Kasımda ayaktan tedaviye başladık 2007 Nisanda yataklı tedaviye başladık. Hastanenin yaklaşık iki yıllık mazisi var. 2006 yılında yaklaşık 6 ay süresince Hastane Başhekimi ve Hastane Müdürü olarak iki kişi çalıştıktan sonra bugün itibariyle 1350 kişi çalışmaktadır. Hastanemiz tam teşekkül araştırma hastanesi olarak planlandı. Şu anda hastanemizin en büyük sıkıntısı uzman hekim açığımız. Hastanede olması gereken standart kadronun ancak %51’i var, bu bizim en büyük sıkıntımız. O da bizim en büyük zorluğumuz. Hekim olmayınca hizmet vermekte zorlanıyoruz. Kapasite kullanımı oranımız tabii ki düşük oluyor. Hekimlerimizi sağ olsunlar çok ciddi büyük bir performansta çalıştırıyoruz. Şu an bu şekilde ayakta durmaya çalışıyoruz.

C. KOÇ:
Hastanenizin şu anki durumundan bahseder misiniz?
A. CİHAN:
Hastanemiz tam kapasiteye ulaştığı zaman 23 dalda eğitim veren kliniklere sahip olacak hemen hemen tüm branşlar eğitim kliniği olacak geçtiğimiz aylarda 12 branşta şef atandı onlar bu ay göreve başlayacak bu 12 branşta asistan kadrosu da açıldı. 33 asistan ataması da yapılacak, yataklı tedavi hizmeti olarak hemen hemen bütün branşlarda yataklı tedavi hizmeti ve ayaktan tedavi hizmeti vermekteyiz. Laboratuar olarak merkez laboratuar işletmemizde tam teşekküllü bir laboratuara sahibiz. Bu laboratuarda bütçe uygulama talimatında olan bütün testlere yapılabilmekte. Radyoloji görüntüleme tanı ve tedavi hizmeti olarak her türlü tetkik ve tedavi yapabilir durumdayız. Hastanemiz tamamen dijital elektronik bir hastane olarak planlandı ve her şey elektronik kayıtlar altındaki sistem dahilinde çalışmaktadır. Çok kısa zamanda ful dijital hastane kapasitesine kavuşacağız ve kağıt kullanmayan tüm hizmetlerin elektronik ortamda yürütüldüğü bir hastane olacağız.
Hasta kapasitemiz şu an günlük poliklinik 5000 hasta bakmaktayız günlük acil ortalamamamız 1200 civarında değişmekte hafta sonlarında ise 1400-1500’ü bulmaktadır. Hastanenin toplam kapasitesinde günlük sekizbin hastaya çıkmayı hedefliyoruz. Alt yapımız sekizbin hastayı çok rahat kaldırabilecek kapasitede şu anda dediğim gibi hekim sıkıntısı çektiğimiz için bu sayıya henüz ulaşamamış durumdayız.

C. KOÇ:
Bu sekizbin en üst sınır mı?
A. CİHAN:
Sekizbin üzerinde olursa sistem sıkışır. Günde hekim başına kırk yeni hasta düşecek şekilde sekizbin kapasitesi ve hastaya da hak ettiği bakım ve tedaviyi verecek standart rakamdır. Sekizbin üstüne çıkılırsa hastanede hastalara düşen birim süre azalır, aynı zamanda kalitede de düşer.
Yataklı tedavi olarak dörtyüzelli yatağımız var elli yoğun bakım yatağımız var ondört ameliyathanemiz var ameliyathanelerimiz full donanımlı, hepsi üst düzey ameliyathane. Bina tam elektronik akıllı sistemlerle donatılmış bina iklimlendirmesiyle, klimasıyla, kartlı geçiş sitemleriyle, pnömatik taşıma sistemiyle, güvenlik sistemiyle, temizlik kontrolleriyle, elektronik otomasyon network ağıyla her noktada elektronik bir binayız şu anda. Kablolu veya kablosuz her türlü internet ve internet hizmetlerimiz mevcuttur. Bir hastanede olması gerekip de burada olmayan bir şey yok. Hastanecilik adına örnek bir hastane. Şu anda çok rahatlıkla diyebilirim ki hastahanemiz Türkiye’nin lider bir hastanesidir. Özel hastanelere göre bile ciddi üstünlüğü olan bir hastane.

C. KOÇ:
Hastanenizin diğer hastanelerden ayıran en önemli özelliği nedir?
A. CİHAN:
Hastanemizin güzel bir özelliği Bağcılar’da yaz kızım devri bitti diyoruz. Telefonda diktefon sistemi var. Diktasyonu okuyorsun, sekreterlere gidiyor ve onlar yazıyor. 7000 başhekimliğin, 7050 bilgi işlemin, 7015 teknik servisin, 7030 ameliyathanenin, 7020 radyolojinin. Hastane içinde telefonda tuşlayarak bilgilendirme yapılıyor ve böylece kâğıt israfı olmuyor. Hastanemizde birçok örnek gösterilecek çalışma var. Bunların her biri haber niteliğindeki çalışmalar. Mesela tam elektronik görüntüleme sistemi var. Her hastanın filmini her yerden, her türlü görebiliyoruz. Hastane içinde film basmıyoruz. Radyolojide kapasite kullanımız mükemmel. Hasta aynı gün içerisinde randevu verebiliyoruz. Sistemden otomatik olarak randevu veriliyor.


C. KOÇ:
Hastaneniz hangi bölgeye ve yaklaşık kaç kişiye hizmet veriyor?
A. CİHAN:
Avrupa yakasında nüfusun en yoğun olduğu Bağcılar, Güngören, Esenler, Bayrampaşa bölgelerine hizmet vermekteyiz. İstanbul’da büyük bir üçgen var alt sınırını E-5 oluşturuyor sağ yukarı sınırı E-6 yolu Tem bağlantısı oluşturuyor sol taraf batı sınırın da Mahmutbey oluşturuyor. İşte bu üçgenin tam orta noktasında yaklaşık ikimilyon kişi yaşıyor. Bu üçgenin dışından da hastalar geliyor. Hastanemizin bir özelliği de tüm odalarımız özel oda statüsündedir. Hepsi bir ve iki kişilik odalar hepsi tuvaletli, banyolu, tam donanımlı bütün hastalarımıza özel hasta muamelesi gösteriyoruz. Öyleki en büyük sıkıntımız hastaların bu yatak evimizden rahat diyerek ayrılmak istememesidir.

C. KOÇ
Hastanenizin özel hastanelerden farkınız var mı?
A. CİHAN:
Özel hastanelerden fark var deyince; Türkiye’de iyi bir şey örnek gösterilince özel hastane gibi denilirdi eskiden. Sağlık Bakanı’nın söylediği bir söz, onu aktarayım; artık özel hastane gibi denilmeyecek devlet hastanesi gibi denilecek. O kaliteye çıkacak artık. Cidden bu hastane özel hastanenin kalitesinin üstüne çıkmış bir hastane. Hekim eksiğimiz tamamlandığında tam kuyruksuz hastane potansiyelini yakalamak istiyoruz. Yani isteyen kişi istendiği saatte randevusunu ve istendiği dakikada hizmetini alacak, kişi de bilecek, kurum da bilecek ve hizmette aksama olmayacak ve aynı anda aynı işlem için bekleyen kişi sayısında dördü geçirmemeyi düşünüyoruz. Hedefimiz bu. Şu anda bu ideali yakalayamadık biraz kuyruklar oluşuyor, personel eksikliğinden. Ama çok kısa zamanda kuyruksuz hastane modelini yakalayacağımızı inanıyorum. Teknolojik olarak hemen hemen İstanbul’daki en iyi olarak bilinen özel hastanelerle aynı teknolojiye sahibiz.

C. KOÇ:
Özel hastaneler sizden fikir olarak destek alıyorlar mı?
A. CİHAN:
Şu anda öyle bir desteklememiz yok. Onların bizden şikâyeti hastalarını buraya çekiyoruz. Özel hastaneler bizi kendilerine ciddi bir rakip olarak görüyorlar.



C. KOÇ:
Hastalarınızın hastaneye bakış açısı nasıl?
A. CİHAN:
Hastalarımız hastanemizi görünce önce şaşırıyorlar burası devlet hastanesi mi, özel hastane mi diye. Geldiklerinde buraya kaç para vereceğiz diye soruyorlar. Bizim hastanemiz sigortalı, bağkurlu, yeşil kartlı herkesi ücretsiz bakan bir hastane. Hastalar hastanemizin devlet hastanesi olmasına inanmakta zorlanıyorlar.

C. KOÇ:
Hastanenizin personelinin performansından memnun musunuz, memnun değilseniz eğitim veriyor musunuz?
A. CİHAN:
Hastanemizin personelinin performansında çok memnunuz. Tam bir insan kaynakları yönetimi yapıyoruz her türlü performans değerlendirmemiz mevcut, aylık kontrollerimiz mevcut, hizmet içi eğitimlerimiz mevcut. Hastanemizde şu an 1300 kişi çalışıyor ve bunlardan yaklaşık bin kişisi daha önce hastanede çalışmamış kişiler. Onlara biz hastanecilik eğitimi veriyoruz, sağlık eğitimi veriyoruz. Sağlıkta ara güç eleman yetiştiren okullarımız maalesef mevcut değil, onlara burada sağlık eğitimi de vererek sağlıkçı yapıyoruz. Sağlık personelinin olarak da hemen hemen hepsi ise tecrübeli personeller. Performans ölçütlerine baktığımızda sağlık personelimiz fonksiyonel iş yükü hesaplarında İstanbul’da ki hemem hemen birçok devlet hastanesine göre dört kat daha fazla performans gösteriyorlar. Hem hasta bakımı olarak hem de kişi başı mali kazanç olarak dört kat daha performanstayız.

C. KOÇ:
Hastanenizin en iddialı olduğu alan hangisi?
A. CİHAN:
Hastanemizin temel misyonu var. Hizmet verdiği dallar da en üst merkez olmak ve bölgedeki ikimilyon hastalara başka merkez ihtiyacı duyurmamak dolayısıyla kadın doğumda, çocukta, dahiliyede, kalp damar cerrahisinde, kardiyolijide, cerrahide, yanıkta bölgemizin en iyi merkezi olmak. Bir tek personel sıkıntısı yüzünden bazı bölümleri hizmetleri devreye sokamamış durumdayız. Onlar da hizmete girdiğinde bilimsel ölçütlerde ve hizmet kalitesinde tüm branşlarımız en üst düzeyde hizmete sahip olacak. Şu anda iddialı olduğumuz ve en iyi oturmuş bölümümüz yanık ünitemiz. Avrupa yakasının yanık merkezi olarak Bağcılar seçildi. Bize bağlı küçük yanık üniteleri var diğer hastanelerde. Yanık merkezi olarak da gerçekten İstanbul’da çok büyük bir ihtiyacı karşılıyoruz.

C. KOÇ
Yurt dışına Avrupa’ya veya Amerika gibi ülkelere açılmayı düşünüyor musunuz?
A. CİHAN:
İşbirlikleri iki şekilde oluyor. Birincisi akademik iş konsorsiyumları, diğeri de on-line hastane bağlantıları. Şu an dijital hastane alt yapımız tamamlanmak üzere. Konferans salonumuzun da dijital bağlantılarını yaptığımızda bu hastanedeki her türlü hizmet anında hem hastane içinde hem hastane dışında Türkiye içinde ve Türkiye dışındaki uluslararası camiadaki hastanelerle görüntü ve ses alışverişimiz ve ortak toplantı yapma imkânlarımız hazır olacak. Muhtemelen yılbaşından sonra Avrupa’daki birkaç hastane ile işbirliğimiz olacak, ortak toplantılarımız, ortak sempozyumlarımız olacak ve beraber eğitim planları yapacağız. Büyük ihtimalle ilk yapacağımız yer de Avrupa TR Cerrahi Merkezi olacak. Fransa Strazburg’da büyük bir hastane. İnşallah orayla ilk işbirliğimizi yapmak istiyoruz.

C. KOÇ:
Hastanecilik işletmeciliği açısından hastanenizden bahseder misiniz?
A. CİHAN:
Hastanecilik bizim tahmin ettiğimizden çok daha profesyonel bir iş. Bugün hastaneler işletme olarak bakıldığında mega işletmeler. Yani binbeşyüz, ikibin kişinin çalıştığı, yıllık cirolarının yüz trilyon olduğu işletmeler ve bakarsanız büyük eğitim ve araştırma hastaneleri bulunduğu bölgelerde neredeyse kendisine rakip büyük işletmeler yok. Ben şunu söylüyorum şu Bağcılar ilçesinde bizden daha büyük bir işletme yok. Binbeşyüz kişi çalıştıran, yıllık cirosunu 60 ile 70 trilyon hedefleyen bir işletme yok.

C. KOÇ: Hocam bir anda hastanenin nüfusu azami ne kadar oluyor?

A. CİHAN:

Bir gün tek tek saydırdım.  Günlük hastaneye giren sayısı on üçbin kişi. Bu da gündüz sayılan kişi sayısı, geceleri saymamıştık. Bir ilçe gibi… İşletme olarak bir hedefimiz var. Hastanecilik profesyonel işletme model bilimin, her türlü teorisini gerektiren bir işletme türü. Çünkü çok fazla kaynak kullanılıyor, çok fazla malzeme var, taşınır kaynak, taşınmaz kaynak, insan kaynağı ve zamanın da kaynak olarak değerlendirilmesi gereken bir işletme burası. Şimdi bir kuruma işletme diyebilmemiz için para kazanan ve üretim yapan bir faaliyeti olması gerekli. Hizmet üretiyoruz ve para kazanıyoruz. İşletmenin ikinci şartı da bu kazandığı parayı kendi çalışanları arasında dağıtabilmesidir. Döner sermaye olarak çok ciddi miktarlar dağıtıyoruz yani kazandığımızı bölüşüyoruz. İşletmenin üçüncü bir şartı da kendi yatırımını kendi yapabilen, büyüme hedeflerini ortaya koyabilen kurumlara işletme denir. Bu üç şart da maksimin seviyede hastanecilikte mevcut. Dolayısıyla hastaneler mega işletmeler, bu konuyu Türkiye’nin çok iyi anlaması lazım, biz bunu anlatıyoruz kongrelerde. Bu mega işletmeciliğe geçtiğinizde artık bunları, alaycı tarzla bakkal yönetir gibi yönetemezsiniz. Maalesef Türkiye’de hastanecilik konusunda çok ciddi profesyonel akademik deneyimlerimiz yok. Ha Türkiye’de yok derken dünyada var mı, dünyada da yok aslında. Hastanecilik sektörü işletme biriminin en zor sektörüdür. Bugün birçok işletme türünde modern bilimsel anlamda metodlar, metaryaller, sistemler belirlenmiştir. İşte durum sağlık yaklaşımı, süreç yaklaşımı, sistem yaklaşımı, amaçlara göre yönetim yaklaşımı gibi bilimsel metodlar tarif edilmiştir. Otomotiv sektöründe olsun, beyaz eşya sektöründe olsun, bant üretimi, teknoloji üretimi, mikro çip endüstrisinde bir takım üretim metodlarında modeller vardır. Şu üretim şöyle yaparsanız daha çok kaynak kullanırsınız, böyle yaparsanız daha az maliyeti olur, kalite şöyle yükselir, resmen tanımlanmış, kitapları girmiş modeller vardır. Ama dünyada hastanecilikte böyle bir model yok. Yani bu hastanedeki işletme tarzınız şu şekilde olur diyerek bir kalıp gibi, bir hap gibi sunulan bir model yok. Dünyanın en büyük sıkıntısı bu. Yani biz istiyoruz ki, Houston’ın bir metodu olsun biz bunu alalım buraya bir kalıp gibi uygulayalım ve mükemmeliyeti yakalayalım. Ama yok. Olmamasının sebebi şu gerçekten hastane işletmeciliği, işletme bilimindeki en zor işletme birimi. Yani bir uçak fabrikası bile bundan daha kolaydır. Onun bir işi vardır, uçak yapar. Yani motor yapar, kanat yapar, lastik yapar, cam yapar ama hepsi standarttır. Sağlık sektöründe meslek çeşidi olarak her türlü meslek çeşidi vardır. Temizlikçisi, berberi, imamı, güvenliği, polisi, memuru, sekreteri, doktoru, profesörü her türlü eleman vardır. Kasap bile var bizde. Teknik servis olarak, mobilyacısı, ahşapçısı, elektrikçisi, kapıcısı, boyacısı, anahtarcısı, bilgisayarcısı, yazılımcısı aklınıza ne kadar meslek grubu gelirse her türlüsü hastanecilikte var. Ve çok zor bir yönetim tarzı. Sirkülasyon olarak çok büyük bir sirkülasyonumuz var. Yani günde beşbin – altıbin tane hasta bakmak çok büyük bir sirkülasyon. Ameliyat gibi insanların hayatıyla ilgili çok ciddi işler yapıyorsunuz. Hatanın telafi edilemeyeceği işler yapıyorsunuz. Taşınır mal yönetiminde onaltıbin taşınır mal çeşidimiz var bizim. Mesela büyük petrol rafinerileri çok büyük bir işletmedir ama ürün çeşidi bellidir. Ürettiği ürün çeşidi ya beştir ya altıdır, bilemedin yirmidir. Kullandığı materyal bellidir. Ham petrol kullanır. Bizde onaltıbin çeşit; iğnesinden ipliğine, her şeyiyle. Bunları profesyonel olarak yönetmek zorundasınız. Kayba uğramamak zorundasınız, kaynak israfı yapmamak zorundasınız. Zamanla yarışılan bir iş burası. Sağlık hizmetleri ertelenemez. 7x24 çalışan bir kurum burası. Bayram, tatil, seyran hiç bir şey yok üçyüzaltmışbeş gün çalışmak zorundasınız. Depremde, selde, felakette çalışmak zorundasınız. Dolayısıyla çok çeşitli kaynaklan kullanılıyor. Burada mükemmeli yakalamak çok zor. Kaynak israfını azaltmak çok zor. Taşınır mal kapasitesini artırmak çok zor. Bütçe, mali gelir – gider analizi yapabilmek gerçekten çok zor. Bu zorluklar hepsi bir araya geldiğinde profesyonel hastanecilik nedir diye, dünyanın en gelişmiş bilgisayarlarına sorsanız veya dünyanın en iyi işletme profesörlerine sorsanız size bir çözüm sunamıyorlar.

Bizim bu hastanedeki temel hedefimiz bir model geliştirmek. Hastanecilik böyle olur. Ha model geliştirmekte en iyisini yakalar mıyız, bilmiyorum. Çünkü en iyisini kimse bilmiyor şu anda. Ama model dediğimizde modeller ölçülebilen bileşenlerden oluşur. Ölçülebilen bileşenler bir araya geldiğinde bunlar bilimsel kanıt derecesinde, yüzlerce defa tekrarlandığında benzer sonuçları veriyorsa bunlara model denir. İki senedir bir model teorisi üzerine çalışıyoruz. Modeli de ortaya çıkardık hastane yönetimi konusunda. Süreç yönetimiyle amaçlara göre yönetim sistemlerinin kombinasyonunu yaptık. Bunlar bilimsel tanımlanmış sistemler. Fonksiyonel süreç simülasyonu denen modellemelerle çalışıyoruz, katmanlı yöntemlerle. Ortaya Bağcılar Modeli diye bir model çıkıyor. Hedef idealimiz şudur; bir gün tüm kamu hastaneleri Bağcılar Modeliyle yönetilecek. Bunu amaçlayarak, bunu hayal ederek çalışıyoruz. Bu bize enerji veren bir düşünce. Başarır mıyız bilmiyoruz ama başaramasak da bu yolda ölürüz.

 

C. KOÇ:

Hocam siz hastalara ne kadar güzel hizmet verseniz de yine memnuniyetsizlikleri vardır. Acaba hastaların en çok memnuniyetsizlikleri nelerdir?

A. CİHAN:

Şimdi biz bunları model ile çözeceğiz. Modeli biraz kısaca açıklayayım. Model denince ortaya ne çıkıyor? Mesela Bağcılar’ın bir randevu modeli var. Bağcılar’ın randevu modeli oturduğunda modelin kendisi bilimsel olarak tanımlı. Girdileri, çıktıları belli, hizmeti alanlar, hizmeti verenler, hizmete karşılık verenler, hizmette şikayeti olanlar belirli. Bağcılar Randevu Modeli dediğimizde mesela şu çıkacak ortaya; bu modelde toplumsal şikayet oranı mesela yüzde otuzdur diyeceğiz. Bir başkası başka bir model çıkarsın. Mesela o da Acıbadem modeli olsun. O desin ki, bizim modelimizde yüzde on. Biz onu uygulayalım. Kaynak yönetiminde, taşınır mal yönetiminde bir modelimiz var, tüm süreçsel yönetimin içinde bir model. Yüzlerce model var elimizde şu anda. Kaynak yönetiminde, taşınır mal yönetiminde mesela raf bekleme süremiz onbeş gün diyelim. Başkası başka bir model çıkarsın bizde sekiz gün iniyor bu modelde. Hemen onu uygularız. Ama sonuçta modelleri konuşmamız lazım. Yani alaylı tavırla bir kere öyle yaptım böyle daha iyi oluyor diye değil bilimsel kanıta dayandırmak için bunları yüzlerce kez tekrarlandığında girdiler ve çıktılar değerlendirilip hesaplamalar yapıldığında standart değerleri veren süreçlere model denir. Karşımıza böyle standart değerler veren süreçler çıksın, karşılaştıralım hangisi uygunsa onu uygulayalım. Sonuçta Bağcılar diye bir model çıkacak ortaya. Bu modelin en büyük eksikliği personel eksikliği. Her şeyimizi oturttuk; randevu sistemimizi, ayaktan tedavi sistemimizi, yataklı hasta tedavi sistemimizi, gelir idaremizi, gider idaresi, genel idare süreci, taşınır mal süreci hepsini oturttuk. Hepsi süreçleriyle, haritalarıyla, sistemleriyle, modelleriyle, fonksiyonel süreç simülasyonlarıyla belli hepsi. Ama personel eksikliğinden dolayı tam olarak yaşatamıyoruz. Dolayısıyla tam olarak modeli yaşatamadığımızdan ölçütler gerçek değil.

 

C. KOÇ:

Şu anda hastaların randevuya uyma oranları yüzde kaç?

A.CİHAN:

Randevuya uyma oranımız başlangıçta yüzde kırk uymuyorlardı. Yani randevu alan hastaların yüzde kırkı gelmiyorlardı. Çok büyük bir oran bu. Çok büyük de bir kaynak kaybı bu. Sanıyorum şu anda yeni bir uygulamaya geçtik, yüzde yirmiye düştü bu oran. O da şöyle randevu alan her hastaya randevu aldığında bir sms atıyoruz, randevusundan bir saat önce de bir sms daha atıyoruz. Bak gelin ha, bizden randevu aldınız, ne olur lütfen unutmayın diye. Hepsine sms atıyoruz şu an. Ölçümler yakında çıkacak, bir aydır uygulanıyor bu. Yüzde yirmiye düştüğü izlenimindeyiz.

 

C. KOÇ:

Hedef kaç?

A. CİHAN:

Yüzde beşe düşürmemiz lazım. Yüzde beş mutlaka insanlık hali sözünü tutamamak vardır.

 

C. KOÇ:

Sadece telefonla mı randevunuz var?

A. CİHAN:

Şu anda sadece canlı operatörle veriyoruz. Otomatik operatörümüz var ama kapattık, niye yüzde kırkı gelmeyince otomatik operatör alt üst oluyor. Web’den şansımız var ama insanlar randevu alıp gelmiyorlar. Dolayısıyla çağrı servisimiz canlı birebir konuşsun  öyle randevu versin. Randevudaki esas sıkışıklığımız da şu; bize günlük randevu başvurusu onla onikibin arasında. Ama biz beşbinle bakabiliyoruz. Hastaların hepsi şikayetçi randevu alamıyoruz, hizmet vermiyorsunuz diye. Verdiğimiz hizmet bu kadar, fazlasını veremiyoruz. Her arayan bunu diyor, randevu alamıyoruz diyor. Oniki bin kişi arıyor ancak beşbin kişiye randevu verebiliyoruz.

 

C. KOÇ:

Acilin randımanından memnun musunuz?    

A. CİHAN:

Acilin randımanından çok memnunuz. Çok fazla hasta var. Ama bakacak doktorumuz yok. Ben şu anda başhekim olarak acil nöbeti tutuyorum. Böyle bir şey yok Türkiye’de.

 

CezmiKOÇ;
Ortalama olarak acile kaç kişi gelmesi gerekirken kaç hasta geliyor?

A.CİHAN

Bizim acil günde yaklaşık binbeşyüz kişiyi kaldırır. Ama binikiyüz kişiyi bile kaldıramıyoruz personel eksikliğinden. Doktor yok. Şu anda yüzde elli kapasite fazlalığıyla çalışıyoruz.

 

C. KOÇ

Hocam ekleyeceğiniz başka bir şey var mı?

A. CİHAN:

Hepsini konuştuk. Daha ekleyecek bir şey yok. Ama okuyucularınız sitemize de (www.beh.gov.tr) baksınlar ve hastanemiz hakkında oradan da bilgi edinsinler.

 

C. KOÇ:

Hocam bu röportaj için habername.com olarak çok teşekkür ederiz.

A. CİHAN:

Esas biz teşekkür ederiz.

 

Kaynak:Haber Kaynağı