“Allah korkusu olmayan kişiden korkarım”

“Allah korkusu olmayan kişiden korkarım”

Asfaltı ağlatan kız, Burcu Çetinkaya: Hepimizin kazandığı yarışlarla ismini duymaya alıştığı Burcu Çetinkaya ismi, başörtülü arkadaşıyla test sürüşü yaptığı için bir kez daha gündeme gelmişti.

Milat gazetesinden Nil Gülsüm Çetinkaya ile sponsorluk anlaşmasını iptal ettiren olayı, spor yaşamını ve hayatta olmazsa olmazlarını konuştu.

 

Başörtülü bir arkadaşınızla test sürüşü yapmanız sonucunda sponsor firmanız anlaşmanızı iptal etti. Nasıl oldu olaylar?

-Ben o olayla ilgili yorum yapmak istemiyorum. Biz Merve ile sadece Kanal 24’te yorum yaptık. Çünkü ‘Otomobil Sevdası’ programını bu kanalda yapıyoruz. Ben bu olayda çok üzüldüm, bu olay ve bu süreçten etkilenip, üzülen çok fazla insan oldu. Ama ben bu olayın sonunda bir şeyi çok net öğrendim. Belki birçok insanın yıllardır yaşadığı bir şeyi ben görmüş oldum. Hayat görüşünüzü söylediğiniz için eleştirilmemeniz lazım, ben buna inanıyorum. Dinimiz de zaten bunu söylüyor, bunun aksine bir şey söylemiyor. Ben din konusunda akıl verecek kadar bilgili değilim, ama elimden geldiğince öğrenmeye çalışıyorum. İnsanların yüreğinde çok daha derininde olanlar önemli olmalı. Başörtüsü tartışması benim yapabileceğim bir tartışma değil ama şunu söyleyebilirim; bunun sonuna kadar arkasındayım. İnsanların kötü niyetleri için, birbirlerine haksızlık yaptıkları için veya ahlaksızlık yaptıkları için yargılanmalarını anlayabilirim ama inançlarını söyledikleri için yargılanmalarını anlamıyorum. Bu Avrupa’da, Amerika’da yapılmıyor. Bir yarıştan sonra gururla haçlarını çıkarıp öpebiliyorlar. Ben Müslüman’ım, ben de dua edebilmeliyim. Ben Müslümanlığı çok geç keşfettim, çok uzun süre yarım Müslümanlık yaşadım. O yüzden de çok daha farklı hisler hissediyorum. Bana bu hisleri kendime saklamamı diyenler oluyor ama ben buna inanmıyorum.

Müslümanlık paylaşmak üzerine kurulu

Neden?

-Çünkü Müslümanlık paylaşmak üzerine kurulu bir din. Kendine saklamak üzerine kurulu olsaydı, camide namaz kılmak diye bir olgu olmazdı zaten. Nasıl bazı insanlar sigarayı veya içkiyi içerken bunu paylaşmak arzusu duyuyorsa, ben onlara laf etmiyorsam aynı şey olmalı. Benim içkiyi bırakalım altı sene oldu ve bıraktığım için çok da mutluyum. Bunu da her yerde söylüyorum ve herkese tavsiye ediyorum ama biri içki içiyor diye de o kişi kötüdür demiyorum. Ben de aynı şekilde dini özelliklere daha da çok arzu duyuyorum ve öğrendikçe de çok mutlu oluyorum. Keşke ben Kur’an-ı Kerimi daha önceden okumayı öğrenebilseydim diye düşünüyorum.

Müslümanlığı geç keşfettim diyorsunuz, nasıl oldu keşif?

-Ben zaten, hep çok severdim. 12-13 yaşında da oruç tutuyordum. Oruç tutuyordum ama bazı şeyleri yapmıyordum, çünkü bilmiyordum. Zaman içerisinde gittikçe merak ettim. Fakat bu sefer yabancılaşma hissettim.

Dine yönelik yabancılaştırma var

Sosyal çevrenizde bu değişimin sıkıntılarını yaşadınız mı?

-Elimde Kur’an-ı Kerim’le gezdiğim andan itibaren, etrafımdaki insanların yarısından fazlası, ‘sen tarikatçı mı oldun’ şeklinde sorular sormaya başladı. Bu olgulardan korkarak büyüdüğüm bir çevrem vardı, dolayısıyla da birine yaklaşmak zor geldi. Sonra kendim okumaya çalıştım okuduğumu anlamadım. Namaz kılmayı öğrenmek istedim, ama nasıl olduğunu bilmiyordum. Yanlış yapma korkusu vardı. Bundan 4 sene kadar önce, bir yarışa giderken yanımda oturan iki bayanın konuşmalarına kulak misafiri oldum. Birisi diğerine dinden bahsediyordu, “Ben de katılabilir miyim” dedim. Sonra o hanımla sohbet etmeye başladık, sonra buluştuk, şu an en yakın arkadaşlarımdan biri. Benim bu arayışımın farkına vardığında da nasıl namaz kılacağımı gösterdi. Bu şekilde namaz kılmayı öğrenmiş oldum. Hayatımda çok uzun süredir eksik olan maneviyatı daha iyi öğrenmeye başladım. Dinimize yabancılaştırılmak olgusu bana çok acı geliyor. Ama bunu dediğim zaman da ‘vay sen Atatürk düşmanımı oldun’ diyen uç insanlar da var.

Dine yönelik nasıl bir yabancılaştırma var size göre?

- Genel olarak, ‘yaşıyorsan da kendine sakla’ gibi bir olgu var. Hâlbuki ben bunun böyle olduğunu düşünmüyorum. Nasıl yemek yemeyi, dans etmeyi, sinemaya gitmeyi paylaşmaktan keyif alıyorsam inancımı ve dini vecibeleri paylaşmaktan daha fazla keyif alıyorum. Bu yüzden zaten iftarlar kalabalık yapılıyor. Bu yüzden konuşulur ki insanlar birbirlerine fikirlerini anlatsın, doğrusu yanlışı varsa birbirine öğretsin diye. Olay, herkes birbirinin yanlışını bulmak veya birbirini kötülemek arayışına girmeye başladığında çirkinleşiyor. Hâlbuki ben olayın hep iyi tarafından bakmaya başlıyorum ve herkesi iyi tarafından anlamaya çalışıyorum. İşin özünde sevginin olması lazım, korkunun değil.

Başörtülü ayrımına karşıyım

Başörtülü kadın tanımlamasının yapılmasını doğru buluyor musunuz?

- İnsanların başörtülü diye sınıflandırılmasına da karşıyım, ahlak çerçevesi içerisinde etek giyiyor diye de bir insana laf edilmesinde de karşıyım. Çünkü bunu yargılamak insanlara düşmez, onu düşünüyorum sadece. Birbirimize saygı göstermeliyiz. İnsanların niyetlerinin arkasında başka şeyleri aramayı bırakmak lazım. Böyle yaparak hayatı çok karmaşık hale getiriyoruz. İnsanların niyetini hiçbir zaman yüzde yüz bilme şansına sahip değiliz. Birbirimizi çok kırıyoruz, özellikle kadınların kadınlara yaptığını hiç kimse yapmıyor. İnsanların konsantre oldukları şey, ‘bu dünyayı daha iyi, daha güzel yaşanacak hale nasıl getirebiliriz’ olmalı. Çok şükür bugüne kadar kimseye hayatımda, ne dininden dolayı, ne giyinişinden dolayı ne de geçmişinden dolayı eleştirmedim. Bana Twitter’den, ‘başörtülüler araba kullanmasın trafik kazasına sebep oluyorlar’ diyenler oldu. Bunlar saçmalık ötesi şeyler.

‘Elinin hamuruyla erkek işine kalkışmak’ diye bir deyim var. Siz de erkeklerin iddialı olduğu bir alanda başarıdan başarıya koşuyorsunuz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

-Hem kadınlardan, hem de erkeklerden güzel tepki alıyoruz. Sonuçta zor bir şey yapıyoruz ve hakikaten ralli erkek işi. Hele birde ralli diğer motor spor dalları gibi de değil, toz toprak içinde uğraşıyorsunuz, günlerce seyahat ediyorsunuz. Gerçekten kadınları çok yoran bir spor dalı. Zaman zaman çünkü ümitsizliğe kapıldığım, zorlandığım oluyor. Orada kadınların desteği, erkeklerin desteği çok önemli oluyor.

Hayallerim devam ediyor

*Kazandığınız başarılarla ‘asfaltı ağlatan kız’ olarak biliniyorsunuz. İşe başladığınızda bu noktaya kadar gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz?

- Hayallerim hep vardı ama hayallere ulaşmak gerçekten kısmet, onun hesabını ben yapamam. Hayal etmiştim, hayalim de devam ediyor.

*Şu an bulunduğunuz noktadan sonrası için hayaliniz nedir?

-Dünya ralli şampiyonasında, dünya ralli otomobili denen WRC otomobilinin direksiyonuna 1990’lı yıllardan beri bir kadın pilot binmedi. Bırakın şampiyona takip etmeyi, yıllardır direksiyonuna oturmadı. Bunun geri dönüşünü yapmak isteyen dünyanın dört tarafından farklı kadınlar var. Bunu biz baya öndeyiz ve bunu yapmak istiyorum.

Kadın ve erkek aynı değiller

Ralli erkek işi diyorsunuz, bu sporla uğraşan kadınların karşılaştıkları zorluklar nelerdir?

-Kadın ve erkek eşit haklara sahip olmalı ama hem fiziksel olarak, hem de ruhen aynı değiller. Bunun aynı olduğu kimse de iddia edemez. Bu farklara karşı, bu farkların eşitlenebildiği yerlerde var, ralli otomobili bunlardan bir tanesi. Ama kolay değil. Erkekler haftada 3 gün antrenman yaparak belli bir seviyeye eriştiyse, daha hızlı bir otomobile geçebiliyor. Benim gerçekten kollarımın, kondisyonum yetmediği çok oluyor. Buna çalışmak için daha fazla antrenman, iki katı çaba sarf etmek zorunda kaldım.

Evlilik etkiliyor mu, evlendikten sonra sürdürmek mümkün mü?

-Erkekler sürdürebiliyor, kadınlar için emin değilim. Onu anne olmadan söylemem çok zor. Bunu çok insan söyledi. Mesela dünya şampiyonasında yarışı kazanmış tek kadın pilot, Fransız bir kadın pilot, Michele Mouton, ‘hayatımın bir kısmı elimden kaçıp gidiyordu ve ben o kısmını seçmeye karar verdim ve o yüzden bıraktım’ diyor. Kadının aynı cesaretle, aynı gözü karalıkla çocuğu olduktan sonra yaşayabilmesi bana zor geliyor ama dediğim gibi anne olmadan kesin bir şey diyemem. Çalışmayı bırakmak istemem, onu biliyorum. Ben kendi ayakları üzerinde duran kadın formatını seviyorum ve kendi ayakları üzerinde duran annelere de çok saygı duyuyorum. Eskiden de Türk toplumlarında kadın aktifti, bu ülkede cephelerde kadınlar savaştı.

Adrenalini seviyorum

Siz ralli dışında da tehlikeli sporlarla uğraşmayı seviyorsunuz. Nedir bunun sebebi, adrenalini, heyecanı sevmek mi?

-Adrenalini ve risk almayı, kontrol etmeyi seviyorum. Bu riskler böyle gözü kara alınacak riskler değil, bizim yaptığınız işte çok kontrollü olmanız gerekiyor. Bir şekilde gözü karalık yaparsanız hemen kaza yapıyorsunuz zaten, hiç affetmiyor.

Oradaki kontrol yaşama dair bakış açınıza neler kattı?

-Eskiden düşünmeden riskler alabiliyordum, çok fevriydim ve daha korkusuzdum, ama mantıksızca korkusuzdum. Beni şuan da korkum durdurmuyor ama mantığım durduruyor. Bir tek Allahtan korkuyorum ama mantığım durduruyor.

Ralli, yazmak, Tv’de sunuculuk, bu hıza nasıl yetişiyorsunuz, rallideki hızdan ötürü zaten idmanlı mısınız?

-Fiziksel yorgunluklar beni çok yormuyor, huzursuz eden şeyler varsa onlar yoruyor. O yüzden de hayatımdaki huzursuzlukları mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyorum. En çok yorulduğum anlar hata yapıp vicdanımın rahatsız olduğu anlar oluyor.

Arapça ve Kürtçe öğreniyorum

.Bu koşturmacanız arsında geliştirmeye çalıştığınız meraklarınız var mı?

-Dil öğrenmeyi çok seviyorum. İngilizce, Fransızca biliyorum. Almanca ve İtalyanca’yı da derdimi anlatacak kadar. Bunun dışında1,5 buçuk sene önce Kürtçe öğrenmeye başladım.

Tasavvuf kitaplarını çok seviyorum

Kitaplarla aranız nasıl.

-Kitaplarla aram iyi, özellikle Tasavvufi kitapları çok seviyorum.

Sizin için yaşamda en değerli, önemli olan hususlar nelerdir?

-İnanç benim için çok önemli. Ben Allah korkusu olmayan insandan korkarım. Onun dışında benim için sağlıklı yaşam çok önemlidir. Red Bull olmazsa olmazlarım arasında, çok seviyorum. Kahveden ziyade Red Bull tercih ediyorum. Seyahat ederken uykum geldiğinde hemen bir Red Bull içiyorum.

 

İsmi sponsorluk anlaşmasının iptali ile bir kez daha gündeme gelen başarılı rallici Burcu Çetinkaya: “Ben o olayla ilgili yorum yapmak istemiyorum. Bu olayda çok üzüldüm, bu olay ve bu süreçten etkilenip, üzülen çok fazla insan oldu. Ama ben bu olayın sonunda bir şeyi çok net öğrendim. Hayat görüşünüzü söylediğiniz için eleştirilmemeniz lazım, ben buna inanıyorum” dedi. “Küçüklüğünden bu yana dine yönelik merakının hep olduğunu, oruç tuttuğunu söyleyen Burcu Çetinkaya bilmediği konularda kendini geliştirme çabasını şu sözlerle anlatıyor: “Kendim okumaya çalıştım okuduğumu anlamadım. Namaz kılmayı öğrenmek istedim, ama nasıl olduğunu bilmiyordum. Yanlış yapma korkusu vardı. Benim bu arayışımın farkına varan bir arkadaşım nasıl namaz kılacağımı gösterdi. Bu şekilde namaz kılmayı öğrenmiş oldum. Hayatımda çok uzun süredir eksik olan maneviyatı daha iyi öğrenmeye başladım”

 

Kaynak: Milat Gazetesi

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.