ANASOL-M hükümeti ile krize adım adım

ANASOL-M hükümeti ile krize adım adım

Son finansal krize hazırlıklı girmemizi sağlayan 21 Şubat krizinin üzerinden 10 yıl geçti. Anayasa kitapçığının fırlatılması ile piyasaları alt üst eden kriz bankacılık alanında değişimleri de beraberinde getirdi.

Yener Karadeniz'in haberi

90'lı yılların ortalarında enflasyonist baskılarla başlayan süreç, Anayasa kitapçığının fırlatılması ile piyasaları alt üst ederken, dolar fırladı, borsa dip yaptı ve faiz oranları yüzde 7 bin 500'e çıktı. Bankacılık merkezli çıkan kriz, sektörde düzenlemeleri de beraberinde getirdi. 2000'de 79 olan banka sayısı 2002'de 54'e düştü. Ülkenin bir gecede yüzde 25 oranında fakirleştiği krizden sonra Türkiye, AK Parti dönemi ile birlikte krizsiz 10'uncu yılını tamamladı.

Türkiye ekonomisinde 1995 yılından itibaren, kamu kesiminin mali sistem üzerindeki baskısını giderek artırması, faiz oranlarının yükselmesi ile birlikte enflasyonist baskıyı da beraberinde getirdi. 1998 yılı Haziran ayında bu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapısal reformların gerçekleştirilmesine öncelik veren, 18 ay süreli "Yakın İzleme Anlaşması" imzalandı. Bu anlaşma tam olarak başarıya ulaşamadığından, 1995-1999 döneminde ortalama TÜFE oniki aylık artış hızı yüzde 78,7'e yükseldi.

KASIM KRİZİ ÖNCÜ OLDU

9 Aralık 1999 tarihinde kamuoyuna açıklanan ve 2000-2002 dönemini kapsayan "Makroekonomik Program" yürürlüğe konuldu. 2000 yılının ilk aylarında enerji fiyatlarının artması, özelleştirmelere beklenen talebin gösterilmemesi, faizlerin düşmesi ve TL'nin değer kazanması ile birlikte cari açıkta artınca kasım krizi baş gösterdi. Bu mali kriz, bankaların mali yapılarında önemli ölçüde aşınmalara neden oldu. 2001 yılı Şubat ayında Hazine ihalesi öncesinde MGK toplantısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Bülent Ecevit'e Anayasa kitapçığını fırlatmasıyla Şubat Krizi başladı.

5 MİLYAR $ KAYIP

Yaşanan siyasi kriz, uygulanan Programa ve döviz kuru çapasına olan güvenin tamamen kaybolmasına neden olmuş ve döviz talebi önemli ölçüde yükselmişti. 21 Şubat 2001 tarihinde ortalama gecelik faizlerin yüzde 4019 seviyesine tırmanması ve krizin ilk iki gününde Merkez Bankası'nın yaklaşık 5 milyar dolar tutarında döviz rezervi kaybetmesi karşısında, 2000 yılı başında uygulamaya konulan enflasyonla mücadele programı sona erdi. 22 Şubat 2001 tarihinde Türk Lirası yabancı paralar karşısında DSP-MHP-ANAP hükümeti tarafından serbest dalgalanmaya bırakıldı.

TMSF 8 BANKAYA EL KOYDU

Aynı dönemdebankacılık sektörünün vadeli işlemler hariç döviz pozisyon açığı Kasım 2000'de 18,4 milyar dolara ulaşmıştı. Dalgalı kur sistemine geçilmesiyle sektörde dengeler daha da bozuldu ve bu süreçte, başka bankalara devredilen, birleştirilen ve kapanan bankaların sayısı 24'e ulaştı. Bu bankalara ait 1790 şubenin kapısına kilit vurulurken 50 bine yakın sektör çalışanı işsiz kaldı. 2001 yılında sekiz banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na alındı. 16 Mayıs tarihinde gelindiğinde IMF ile Stand - by anlaşması çerçevesinde Türkiye'ye toplam 19 milyar dolar kredi açıldı. Kemal Derviş tarafından yürütülen "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" IMF tarafından taahhüt edilen bu kaynakla desteklendi. Programın temel amaçları; Kasım ve Şubat krizleri sonrasında ekonominin genelinde gözlemlenen güvensizlik ve istikrarsızlığın süratle ortadan kaldırılması, makroekonomik politikaların enflasyonla mücadelede etkin olarak kullanılması, sürdürülebilir büyüme ortamı, iktisadi etkinliği sağlanacak yapısal reformların gerçekleştirilmesi ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması olarak belirlenmişti.

DERVİŞ İŞE YARAMADI

Kemal Derviş tarafından yürütülen Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın ilanından IMF ile 9.'ncu Gözden Geçirme'nin yapıldığı Temmuz ayı sonuna kadar geçen dönemde, piyasalarda güven ortamının sağlanamamasından dolayı döviz kurundaki aşırı dalgalanma ve TL'nin hızlı değer kaybı ve reel faiz oranlarının çok yüksek seviyelerdeki seyri devam etti. Bu gelişme, hem kamunun iç borçlanma maliyetini artırmış hem de yurt içi talepteki küçülmeyle birlikte banka ve şirket bilançolarına önemli yükler getirmişti. Program sonrası IMF tarafından açıklanan niyet mektuplarında ekonomik veriler sürekli yukarı yönlü revize edilirken, programın da başarısız olduğu gerçeği yavaş yavaş ortaya çıktı.

11 EYLÜL DARBESİ

11 Eylül 2001 tarihine gelindiğinde ise ABD'ye yapılan terör saldırısı sonrası ülke ekonomisine başka bir darbe yedi. Uluslararası finans piyasalarında ortaya çıkan dalga, DİBS faiz oranlarını 10-15 puan yükseltmiş, hisse senedi fiyatlarını hızla düşürmüş ve TL önemli ölçüde değer kaybetmişti. Uluslar arası piyasalarda ortaya çıkan belirsizlik ve tedirginlik nedeniyle, Türkiye'nin dış finansman imkanları daralmış, yabancı yatırımcıların Türk tahvillerine olan talebi de azalmıştı.

AK PARTİ İLE UMUT GELDİ

DSP-MHP-ANAP koalisyonu, ekonomideki başarısızlık nedeni ile sokaktaki baskıya daha fazla dayanamamış ve 3 Kasım 2002'de erken seçime gitmek zorunda kalmıştı. O dönemde eski partilerin göstermiş olduğu kötü performans onların tavsiyesine neden olurken Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti sandıktan tarihi bir zafer ile çıktı ve dönem sonrasında ekonomi ve siyasi alanda tam bir istikrar hakim oldu.

Repo faizi bir gecede 7 bin 500'e çıktı

Şubat 2001 krizinde borsa yüzde 18.11 değer yitirerek tarihi bir rekor kırdı. Türkiye'den 7.6 milyar döviz çıkışı gerçekleşti. Repo piyasasında maksimum faizler yüzde 7.500'e fırladı. Bono bileşik faizleri yüzde 200'ü geçti. 22 Şubat'ta dalgalı kura geçişin ilk günü dolar 1 milyon lirayı aştı. Böylece dolar bir günde yüzde 40 artış gösterdi.

Yıldızları hiç barışmadı anayasa kitabıyla patladı

Hükümetin hazırladığı kararnameleri çeşitli gerekçelerle geri çeviren Cumhurbaşkanı Sezer ile Ecevit arasındaki ilişkiler hükümetin gönderdiği kararnamelerin Sezer tarafından geri çevirilmesi nedeniyle hiç iyi olmadı. Öyleki taraflar arasında söz düellosu bile yaşandı. Şubat krizi öncesinde Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankası'nın Türk Ticaret Kanunu'na tabi anonim şirket statüsüne kavuşturulmasını amaçlayan kararnamenin de geri gönderilmesi havada anayasa kitapçıklarının dolaşmasına yol açtı. 19 Şubat gecesi Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasında MGK'nın şubat ayı olağan toplantısı öncesinde ciddi tartışmaya dönüştü. Karşılıklı söz düellosuna, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın da dahil olması ve Anayasa kitapçığının karşılıklı "fırlatılması" üzerine başta Başbakan Ecevit olmak üzere hükümet kanadı MGK toplantısını terk etti. MGK krizinin ardından borsa düşüş trendine girerken, döviz talebi hızlandı, faizler yükselişe geçti.

18 banka iflas bayrağını çekti 50 bin beyaz yakalı işten çıktı

Türkiye'nin iki ekonomik krizi yaşadığı 2000 kasım ve şubat krizi ile başka bankalara devredilen, birleştirilen ya da kapanan banka sayısı 24 oldu. Kapanan şube sayısı ise 1790'ı buldu. Bankacılık sektörüne yönelik operasyonların büyük bölümü, şubat krizinin patlak verdiği 2001 yılında gerçekleştirildi. Yaşanan krizin ardından, sektöre yönelik sürdürülen yeniden yapılanma çalışmaları çerçevesinde 18 banka sistemden çıktı. Bankacılık sektöründe gerçekleştirilen bu yapılanma 21,9 milyar dolar mal oldu. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) aktarılan bankaların devlete getirdiği yük ise 17,3 milyar doları buldu. Toplam 39,3 milyar dolarlık maliyet, 2002 gayri safi milli hâsılanın yüzde 26,6'sına karşılık geliyordu. Ayrıca ülkenin toplam borç stokunun yüzde 20'sine yakınını oluşturdu. Finansal sektörde istihdam edilen çalışanların da yüzde 25'ten fazlası işten çıkarıldı. 2000'de 172 bin 583 olan sektördeki istihdam sayısı, 2001'de 139 bin 459'a bir sonraki yıl daha da düşerek 125 bin 801'e geriledi. Kriz olduğu sıradaki istihdam seviyelerinin üzerine ancak neredeyse 10 yıl sonra 2010'da ulaşılabildi.

DENİZİN BİTTİĞİ NOKTAYA GELMİŞTİK

Dönemin tanığı İTO Başkanı Mehmet Yıldırım 2001 krizinin asıl nedenini zayıf koalisyon hükümetlerine bağlıyor. Başbakan Ecevit'e yaptırılan asılsız bir açıklamanın sebebinin hükümetin acziyetini gösterdiğini vurgulayan Yıldırım, dünya ekonomileri kendilerini reforma tabi tutarken, Türkiye 1990'lı yıllarda siyasî istikrarsızlıklarla girdiğini belirtti. Yine o dönemin patronlar kulübü TÜSİAD'ın başkanlığını yapan Tuncay Özilhan, "Türkiye, 2001'de denizin bittiği bir noktaya geldi. Ama kriz sonrası önemli kararlar alınıp uygulandı ve köklü reformlara gidildi. Tek parti iktidarı ile sağlanan siyasi istikrar krizden çıkışı hızlandırdı. Dünyayı kavuran 2008 krizini Türkiye'nin çok az bir yarayla atlatmasında 2001'de alınan kararların, yapılan uygulamaların ve reformların önemli payı var. Bu yeniliklerin devam etmesinin önemli rolü var" dedi.

MB Başkanı Gazi Erçel kendi cebini doldurmuş

Eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in, dalgalı kura geçildiği dönemde kişisel hesabındaki 55 bin lirayı dolara çevirdiği ve bankalara 5 milyar dolarlık döviz satışı yaptığı da ortaya çıkı. Hakkında 'görevi kötüye kullanmaktan dava açılan Erçel, 2005 yılında suçlu bulundu. 4,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Erçel, 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Erçel'in cezası bin 536 lira adli para cezasına çevirdi. Ayrıca 2 ay 27 gün memuriyetten men edilmesine karar verildi. Mart 2006'da açıklanan gerekçeli kararda, Erçel'in dalgalı kura geçildiği dönemde, çalışma saatleri dışında döviz satmak ve şahsi hesabındaki Türk parasını vadesinden önce bozdurup dövize çevirmek suretiyle 'görevdeki yetkiyi kötüye kullanma' suçunu işlediğinin anlaşıldığı belirtildi. Dönemin Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, dalgalı kura geçiş için en doğru tarihin 19 Şubat 2001 olduğunu, geçişin 2 gün geciktiğini söyledi. Demiralp, "Dalgalı kura o zaman geçsek Merkez Bankası 4 milyar dolar satmak zorunda kalmazdı" açıklamasında bulunmuştu.

YENİŞAFAK

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :