Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları

Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları

İbn-i Sina, bilgilere sahip olanlara "Eğer bu ilmi yayar ve zayi edersen Allah benim ile senin arandadır ve Allah vekil olarak yeter" uyarısında bulunuyor...

İbn Sina’nın son dönem eserlerinden el-İşârât ve’t-Tenbîhât, kapsam, üslup, konu sıralaması ve tahlil gücü bakımından filozofun bilgelik kitabı olarak nitelenmeyi hak ediyor. Çünkü İbn Sina eserinde insan tecrübesinin bütününü dikkate alarak, bütünü metafiziğin temel ilkeleriyle uyumlu şekilde açıklamayı amaçlıyor.

Hayykitap’ın “Herkes İçin Tasavvuf” serisinde yayınladığı Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları kitabı, İbn Sînâ’nın adı geçen eserinin son iki bölümü ile bu bölümlerin Fahreddîn Râzî’ye ait şerhinden oluşmakta.

İbn Sînâ bu iki bölümde insanî bilginin en yüksek derecesi olan marifetullaha (Allah’ı bilmek) ulaşma yolunda âriflerin duraklarını ve gerek bu süreçte gerekse sürecin sonunda onlarda gözlemlenen olağanüstü durumların sebeplerini inceliyor. Bir ârifin kendisinden başlayıp Tanrı’ya uzanan ve Tanrı’dan tekrar kendisine ve diğer varlıklara dönen marifet yolcuğunu anlatıyor. 

 

İçindekiler:

Birinci Bölüm:

ARİFLERİN MAKAMLARI

Âriflerin Makamlarına Ait Tümel Kurallar

Birinci mesele: Âriflerin Üstünlüğünün Özetle Açıklaması

İkinci Mesele: Zâhid, Âbid ve Ârifin Ne Olduğunun Açıklaması

Üçüncü Mesele: Ârifin Zühd ve İbadetten Maksadı

Dördüncü Mesele: Peygamberin Varlığı Zorunludur

Beşinci Mesele: Ârif, Yüce Allah’ı Allah İçin İster Başka Bir Şey Nedeniyle Değil

Riyâzet Ve Keyfiyeti

Âriflerin Özellikleri

İkinci Bölüm: OLAĞANÜSTÜ HADİSELERİN SIRLARI

Uzun Süre Gıda Almadan Yaşayabilmenin Sebebi

Güç Fiilleri Yapabilmenin Sebebi

Gaybdan Haber Verebilmenin Sebebi

Olağanüstü Olayların Sebebi

Tasavvufun iki büyük ismini bir araya getiren Arifler ve Olağanüstü Hadiselerin Sırları zamanlar üstü bir sohbettadında akıyor. İbn Sina tembih ediyor, işaret ediyor, nasihat veriyor. Gerçeğin özünü süzüyor, kelimelerin inceliklerinde hikmetlerin değerlisini lokma lokma yediriyor. Fahreddin Razi ise bunları daha iyi anlayabilmemiz için açıklıyor, detaylandırıyor.

Ancak en önemli ve ilgi çekici uyarı, bilgilerin açıkladığı kişilerin eline geçmesi sağlandığı takdirde hakkını helal etmeyeceğini belirtmesi. Biz de göz kirası olarak kitaptan sizlere bu bölümü sunmayı uygun bulduk.

Kitaptan...  

İbn Sina

Nasihat: Sakın ha zeki oluşun ve avamdan fark­lılığın, her şeyi inkârla karşılaman olmasın! Bu, düşüncesizlik ve acizliktir. Açıklığı sana henüz görünmeyen şeyi yalanlamandaki kabalık, delili henüz elinde bulunmayan şeyi tasdik etmende­ki kabalıktan aşağı değildir. Aksine işittiğin şeyi yadırgamak seni rahatsız etse bile imkânsızlığı sana kanıtlanmadığı sürece duraksama ipine sa­rılman gerekir. Senin için doğru olan, bir kanıt­layan gelip oradan çıkarmadığı sürece böylesi şeyleri imkân sahasına salınandır. Bil ki tabiat­ta tuhaf şeyler gerçekleşir; etkin yüce güçler ile edilgin düşük güçler, tuhaf şeyleri gerçekleştir­mek için bir araya gelirler.

Fahreddîn Râzî

Açıklama: Yüzeysel filozoflar ve ilimlerin ha­kikatlerini araştırmamış olanlar, öteden beri keramet ve mucizeleri hatta alışılmış olağan düzene ve süregiden metotlara aykırı her şeyi inkâr etmeyi adet edinmişlerdir. Onların bu inkârdan maksadı, avamdan ayrışmak ve söyle­nen her şeye aldanmama örtüsüne bürünmek­tir. Şeyh (İbn Sina) ne kadar da güzel şekilde onların yolunu ayıpladı, tavırlarını tahkir etti ve imkansızlığı kesin kanıtla bilinmeyen şeyi inkârdaki ahmaklığın varlığı kesin kanıtla bilin­meyen şeyi kabul etmekteki ahmaklıktan aşağı kalmayacağını açıkladı. Çünkü herhangi bir de­lil olmaksızın muhtemel önermeyi kesinlemek ahmaklıktır. Bu kesinleme ister olumlama ister olumsuzlama şeklinde olsun fark etmez. Avam herhangi bir delile dayanmaksızın kabul ettiği için ahmaktır. O filozof geçinenler de herhan­gi bir delil olmaksızın reddettiği için ahmaktır. Hatta birinci ahmaklık, esenliğe ikinci ahmak­lıktan daha yakındır. Çünkü birinci, peygam­berlere (a.s.) ve dinlere boyun eğmeyi gerektir­mektedir. Bu ise dünyada nizamın ve âhirette de bir şekilde mutluluğun sebebidir. Nitekim bu, sekizinci nematta anlatılmıştı. Oysa ikinci ah­maklık dünyada bozgunculuğun, ahlaksızlığın ve kötülüğün, âhirette ise bedbahtlığın sebebi­dir. Şu halde ilk ahmak esenlikteki cahil, ikinci ahmak taşlanmış şeytandır. Muhakkike gelince olumsuzlama veya olum­lama yönünde kesin kanıtı bulursa onu kabul eder, aksi halde o hususta duraksar ve onu imkân, ihtimal ve olabilirliği ve imkânsızlığı kesin olmayanlar sahasına sürer. Yazarın "Bil ki tabiatta tuhaf şeyler gerçekleşir; etkin yüce güçler ile edilgin düşük güçler, tuhaf şeyleri gerçekleştirmek için bir araya gelirler" sözünün anlamı açıktır.

İbn Sina

Sonuç ve tavsiye: Ey kardeşim! Ben sana bu işaretlerde gerçeğin özünü süzdüm, kelimele­rin inceliklerinde hikmetlerin değerlisini lokma lokma yedirdim. Onu müptezellerden, cahiller­den ve keskin kavrayış, eğitim ve alışkanlıktan nasibini almamış ve kalabalıklara meyleden veya o filozof geçinenlerin zındıklarından ve asalaklarından olan kimselerden koru. Kalbi­nin temizliğine, yaşantısının düzgünlüğüne, kendisine üşüşen vesveselerden uzak duruşuna, hakikate hoşnutluk ve doğrulukla baktığına gü­vendiğin birini bulursan onun senden istediğini yavaş yavaş, kısım kısım ve parça parça ver ki önceden verdiğin şeyden ilerde karşılaşacağın şeyi kavramayı bekleyesin. Verdiğin bilgiler hu­susunda senin gibi davranması ve seni izlemesi için ondan Allah ve iman üzerine çıkışı olma­yan bir söz al. Eğer bu ilmi yayar ve zayi edersen Allah benim ile senin arandadır ve Allah vekil olarak yeter.

Fahreddîn Râzî

Açıklama: Bu faslın amacı, bu kitabın ve onun gibi değerli ilimlerin bir kısım toplulukların eline verilmesini men etmektir. Bu toplulukla­rın birincisi, söz konusu ilmi hafife alan müptezel cahildir. Nitekim şöyle denilmiştir: Kim cahillere bir ilim verirse o ilmi zayi etmiş olur. İkincisi, anlamayan aptaldır. Çünkü o, hakikate vâkıf değildir. Belki bu ilim, onun din boyun­duruğundan çıkıp bedbahtların en bedbahtı ol­masına sebep olur. Üçüncüsü ise taklitçilerdir. Kuşkusuz bunlar, son derece zeki olsalar bile hiçbir ilimden faydalanamazlar. Çünkü onların tâbi oldukları mezhebe olan aşırı sevgileri, on­ları gerçek karşısında kör ve sağır yapar. İnsan­ların en değersizi ve en düşüğü, o felsefeci geçi­nenlerin taklitçileridir. Çünkü onlar, insanların derece bakımından en düşüğü ve mertebe bakı­mından en aşağısı olmalarına rağmen, dinlere inananları hafife alırlar. Onların hakkı dünyada lanetlenmek ve âhirette azaptır. Ben de sana şunu tavsiye ediyorum ey dinde kardeşim ve kesinlik arayışında yoldaşım: Şey­hin (İbn Sina) sana emrettiği şeyi bu şerhe de uygula ve onun sözünde belirtilen kuralın dışına çıkma. Çünkü sen şerhin içindekileri öğrendik­ten ve onun hakikatlerine ve anlamlarına vâkıf olduktan sonra bileceksin ki eğer şerh edileni sakınmak iyiyse bu şerhi sakınmak zorunludur. Çünkü bu şerh, incelikli hakikatler ve derin ba­hisler içermektedir. Yüce Allah'tan yazdığımız şeyleri aleyhimize değil, lehimize delil yapma­sını ve bizi ve bütün hakikat taliplerini ondan faydalandırmasını diliyorum. O, yardımcıların en iyisidir.

(Haber 7)

Kitapla ilgili teknik bilgiler ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz

Etiketler :