Bir zamanların anlı şanlı patronuydu

Bir zamanların anlı şanlı patronuydu

Bir dönemin anlı şanlı medya patronuydu. Şimdi bir dikili ağacı bile kalmadı. Geçmişe dair çarpıcı itiraflarda bulunuyor.

28 Şubat döneminde askeri bürokrasi, yargı ve basın rejimin üç ayağı olmuştu. Ben de dönemin  egemenlerindendim.

-Bu konuda çok büyük kabahatimiz var. Başımızı derde sokmadan sorabilir miydik? (düşünüyor)  Sormadık çünkü konformist olmuştuk hepimiz. Başımızı derde sokmadan sorabilir miydik? (düşünüyor)  Sormadık çünkü konformist olmuştuk hepimiz. İşimiz tıkırında. Bozulmasını istemiyorduk. Demek istediğim evet,  hepimizin dolabında iskeletler var.  

 

Dinç Bilgin, " (Aydın Doğan) Sabah rekabetinde bir sinerji yarattı ve en büyük rakibi Sabah’ı alt etmeyi başardı" diyor...

Yani, "beni TMSF değil, Aydın Doğan batırdı" demek istiyor açıkça...

Pekiii.

Dinç Bey'e soruyorum:

TMSF'nin el koyduğu özel bankaların yönetim kurulu üyesi olup da "tutuklanmayan, göz altına alınmayan, yargılanmayan" tek isim kim?..

O da biliyor ama söyleyemez...

O halde ben söyleyeyim: ZAFER MUTLU...

Dinç Bilgin'in hem gazetede, hem ETİBANK'ta sağ koluydu...

ETİBANK'ta sadece birkaç ay ve o da bankaya el konulmasından bir ay önce genel müdür olarak atanan İsmail Karakuyu bile tutuklanıp hapse atıldı da, bankanın yönetim kurulunda yıllarca görev yapan Zafer Mutlu karakola bile çağırılmadı...

Nerede o Zafer şimdi?..

Aydın Doğan'ın "sağ yanında"...

Başka bir şey söylemeye gerek var mı?..

 

Adnan Berk Okan

En çok çalışmayı, gazete çıkarırken yaşadığı heyecanı özlediğini söylüyor. İtiraf niteliğindeki bu sözler bir dönemin anlı şanlı medya patronu Dinç Bilgin'e ait..

Bilgin şimdilerde kitap okuyarak vakit geçiriyor. Bir dönem rakibi Aydın Doğan'ın elini eteğini işten çekmesini ve yeni dönemi Star gazetesinden Halime Sürek Kahveci'ye değerlendirdi.

Dinç Bilgin, Sarıyer’de kızının evinde misafir, çünkü evi yok. Üzerine kayıtlı hiçbir mal varlığı kalmamış. TMSF’ye borçlarını ödemiş. Kendisiyle hesaplaşmış. Rahatlamış. Günlerini kitap okuyarak geçiriyor. Ama yeni hayatına da alışamamış aslında.

Sabah’ın çıktığı, en büyük olduğu yıllar Özallı değişim yıllarıydı...

Sabah değişimin gazetesiydi. Özal’a yapmadığını bırakmasa da Özal’ın gazetesiydi. Ona hayrandım, bizim gazeteci takımı hayran değildi. Sabah’ın onunla bu kadar uğraşmaması için mücadele de verdim ama engel olamadım. Manşeti ertesi gün herkesle bir okuyan demokrat bir gazete patronuydum. Ama Sabah zamanın değişim ruhunu iyi okuyan bir gazeteydi.

Türkiye bugün de değişiyor.

Türkiye insanıyla barışma çabasında. Demokratik dönüşüm heyecan verici. Başarısız olması imkansız. Hükümet başaramasa da, muhalefet ne yapsa da. Zamanın ruhu bu. Yaşlı adamların kavgaya devam demesinin önemi, anlamı yok. 20 yaşında çocukları birbirleriyle çarpıştırmalarını akıl almıyor. Pandoranın kutusu açıldı bir kere.

TROYKA İKİ AYAKLI KALDI

• Asker sivil ilişkilerindeki köklü değişimi nasıl okuyorsunuz?

Eski Türkiye’de hepimizin payı var. Beyin yıkanmışlığımız, yalanlarımız vardı. Ben de binlerce yanlış yaptım. Bir muhasebe yaptım. Yaptım da o sorumluluktan kurtuldum mu? Hayır. Günah çıkartıyor değilim, böyle hissediyorum. Bilerek olmasa da kötülük yapmamış olmanız imkansız. Tank sürücüsü gibisiniz. En azından sincapları karıncaları ezerseniz. Eleştiriye alışmamış, eleştiriyi vatana ihanetle bir tutan kurumlar var ama zamanla alışacaklar, eleştirildikçe güçlendiklerini görecekler. Kendi insanını değil dışarıdaki düşmanını korkutacaklar. Bu da eleştiriyle özeleştiriyle, zamanın ruhunu iyi koklamakla oluyor.

• 28 Şubat BÇG’nin, derin yapıların aktif olduğu ve darbe yapmadan istediği sonucu aldığı bir dönemdi. Aynı amaç ve yöntem sonra da girdi devreye ama sonuç alamadı. Şimdi tasfiye ediliyor...

Ama denemeler sürecektir. Eski egemenler evlerinde oturup sinirleniyorlar, karıları konuşuyor onlar köpürüyorlar. Kolay bir şey değil. Bunu söylüyorum çünkü o eski egemenlerden birisi de bendim. (gülüyor)  Kolay kabul etmeyecekler ama eski dünya geri gelmeyecek. Bunu zamanında 4, 5 gazetesi, 40 dergisi, bir televizyonu olan, bir zamanların Dinç Efendisi söylüyor. 28 Şubat dönemini yaşadım. Ne yaptığımı, ne olduğunu biliyorum.

• Ortak hissiyat neydi: Eyvah çevreden merkeze geliyor, pay istiyorlar, düzenimiz bozuldu, gibi bir şey mi?

Kişisel olarak şunu söyleyebilirim: Sabah’ın yenilmişliği başlıyordu, gazete dışı beceremeyeceğim işlere girmiştim. Bir de çok zenginleşmiş, iyi yaşamaya başlamıştım. İşlerden uzak kaldım. Türkiye değişmişti. Enerji şirketleri satılacak, biri İhlas’a biri Erol Aksoy’a biri Aydın Doğan’a. Böyle bir dönem. Demokrasilerde 4. kuvvet olması gerekirken 2., 3. güç olmaya başlayan bir basın kurulmuştu. Eski Sovyetlerde troyka diyorlar; KGB, Kızıl Ordu, Parti. Anayasal demokrasilerde yasama yürütme yargı olması gerekirken Türkiye’de rejimin üçayağı; askeri ağırlıklı bürokrasi, yargı ve basın olmuştu. Şimdi basın ayağı çekilince troyka iki ayaklı kaldı, zorlanmaya başladı. O dönemde herkes başkasının işini yapmaya başlamıştı, gazeteler hükümetleri kurup indiriyor, askerler nasıl gazete çıkarılacağını tarif ediyor -gerçi hala ediyorlar ama-, yargı kendisini yasamanın yerine koyuyor. O dönemde pek çok yanlış yaptık. Bugün de sürüyor hatalar ama yine de çok iyi biri yola girdi Türkiye, çok da keyifleniyorum.

O dönemde medya darbe iklimi yaratmakta, siyaset alanını daraltmakta aktif bir rol üstlenmişti. Sizin gazeteleriniz, televizyonunuz da pek gayretliydi...

Öyleydi ama bunu bilemezdik.

Bilemez miydiniz gerçekten!

Haklısınız. Hitler Almanya’sında Yahudileri kampa götüren Almanların sonradan ‘bilmiyorduk’ demesi gibi oldu. İşin doğrusu, kendi adıma bilmiyordum ama öğrenmek kurcalamak sorgulamak da istemiyorduk. Bu konuda çok büyük kabahatimiz var. Başımızı derde sokmadan sorabilir miydik? (düşünüyor)  Sormadık çünkü konformist olmuştuk hepimiz. İşimiz tıkırında. Bozulmasını istemiyorduk. Demek istediğim evet,  hepimizin dolabında iskeletler var. Yorum Farkı’nı izliyorum, çok zaman Mehmet’ten (Barlas) yana oluyorum, öbürüne göre daha demokrat. Ama 12 Eylül döneminde en yakın arkadaşı Evren’di. Askeri hücumbotla boğazda yalısına gelmişti Evren, biz de davetliydik. Türkiye o zaman öyleydi, hepimiz şartlanmıştık.

internethaber

Etiketler :