Çektiğimizi başkaları da çekmesin diye...

Çektiğimizi başkaları da çekmesin diye...

12 Eylül'deki acılar bir daha yaşanmasın diye 'evet' diyeceğim

12 Eylül'den sonra 48 mahkemede anamdan emdiğim burnumdan geldi. Parmaklarımızdan cereyanlar vererek bizi sorgulamaya tabi tuttular. 'Niye ayet okudun, niye hadis okudun?' dediler. Bir hoca bir ayet okumuş ne var bunda?" Bu sözler, kürsülerin haşmetli ve celalli hocası olarak bilinen Timurtaş Uçar'a ait...

Vaazları ve elden ele dolaşan kasetleriyle bir döneme damgasını vuran Timurtaş Hocaefendi, 12 Eylül 1980 darbesinde büyük sıkıntılar çekti. 55 davada yargılandı, idamı istendi. Bütün davalardan beraat etti. Bu karardan 4 gün sonra, 2000 yılında Hakk'a yürüdü. Hocefendi'nin eşi Mevlüde Uçar, o dönemi unutamıyor; "Allah bir daha o günleri bu millete göstermesin." diye dua ediyor. Yaşadıkları acıyı anlatırken, "12 Eylül'de hocaefendiyi gözaltına aldılar. 3 ay ondan haber alamadık. Aylar sonra eve geldiğinde tanınamayacak haldeydi. Sakallarını tek tek yolmuşlar. 'Allah'ın gelsin seni kurtarsın' demişler... 20 kilo vermişti." diyor. Yıllarca adaletsizlikle mücadele ettiklerini vurgulayan Mevlüde Hanım, referandumu da adaletsizliklere bir çözüm olarak görüyor: "Bizim çektiklerimizi başkaları da çekmesin diye oyum 'evet' olacak."

12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri müdahale Türkiye'de sadece demokrasiye değil, din ve vicdan özgürlüğüne de ağır bir darbe vurdu. İhtilal öncesindeki kargaşa ortamını yatıştırmak için yoğun çaba sarf eden Türkiye'nin manevi büyükleri de askeri müdahale sonrası hedef tahtasına oturtuldu. 2000 yılında vefat eden Timurtaş Uçar Hocaefendi de bu isimlerden biriydi. Askeri müdahalenin ardından gözaltına alınan Uçar, 12 Eylül darbesinin ardından işkenceler gördü. 55 davada yargılandı. 3 kez idamı, 328 yıl hapis cezası istendi. Vefatından 4 gün önce bile mahkeme salonlarındaydı. Nihayetinde davaların hepsinden beraat etti. Haksız yere 20 yıl süren cefalı günlerinin bitmesinden bir hafta geçmeden 56 yaşında Hakk'a yürüdü.

Eşinin bu zorlu hayatında daima yanında olan Mevlüde Uçar, o acıların bir daha yaşanmaması için referandumda 'evet' diyeceğini söylüyor. Yaşadıkları zorlu günlere değinirken, Timurtaş Uçar'ın 1980 öncesindeki kargaşalar sonrası bir askeri müdahalenin yapılacağını anladığını belirtiyor. Mevlüde Hanım, "Bu nedenle yanında yedek çamaşırların bulunduğu bir çanta ile dolaşıyordu. Ama vaazlarını vermeye devam ediyordu." diyor. Eşinin gözaltına alındığı günü unutamayan Mevlüde Hanım o acı anları gözyaşları içerisinde şu sözlerle anlatıyor: "Sabah birden kapımız çalındı. Açmak için elimi kapıya uzattığımda birden kapı kırıldı. Hocaefendi'yi götüreceklerini söylediler. Hocaefendi bana dönerek 'Küf kokulu zindan beni bekliyor. Kapı gıcırtısı, sevimsiz suratların ayak sesleri yine beni bekliyor. Allah'a emanet olun.' dedi ve gitti."

Günlerce eşinden bir haber alabilmek için çırpındığını anlatan Mevlüde Hanım yoğun uğraşlar sonucu Timurtaş Uçar'ın Selimiye Kışlası'nda tutulduğunu öğrenir. Kışlanın önünden eşinden gelecek bir haberi bekleyen Mevlüde Hanım, şunları aktarıyor: "Günler sonra bir asker halime acıdı ve Hocaefendi'nin kirli bir gömleğini bana verdi. O an rahatladım. Eve girince babalarını soran çocuklarıma gömleği verdim. Çocuklarım kokladılar öptüler. 'Gömlek babam kokuyor.' diyerek gece ona sarılarak yatmalarını unutamıyorum." Timurtaş Hoca'nın üç ay sonra eve geldiğinde tanınamayacak halde olduğunu ifade eden Mevlüde Hanım, aylar sonra eşini gördüğü günü anlatırken gözyaşlarını tutamıyor: "Hocaefendi 86 kilo ile gitti 63 kilo ile geldi. Çocuklarım babalarını tanıyamadı. Daha önce onu hiç görmediğimiz gibi gördük; sakalsız, bıyıksız... 'Hadi Allah'ın, cemaatin, etrafında dönen gençler gelsin de seni kurtarsın.' diyerek sakallarını tek tek yolmuşlar. 'Hangi örgüttensin? Arkanda kimler var?' diye sorular soruyorlarmış. O da 'Bana Kur'an'ı anlat diye diploma verdiler. Ben de onu anlatıyorum.' diye cevap veriyormuş. En sonunda 'Senin Allah demen bizim için suç olarak yeter.' demişler."

Anayasa değişikliği referandumunun kendisi için anlamlı olduğunu söyleyen Mevlüde Hanım, darbe sürecinde yaşadıkları adaletsizliği unutmalarının mümkün olmadığını ifade ediyor. Türkiye'nin demokratikleşmesinin gerekliliğine vurgu yapan Uçar, "Hocaefendi memleket için çok çalışırdı. İki saat başını yastığa koyup rahat uyumuşluğu yoktur. Memleketin geleceğini çok düşünürdü. İnanıyorum ki yaşasaydı oyunu 'evet' olarak kullanırdı." diye konuşuyor. Eşinin manevi hizmetlerine katkıda bulunmaya çalıştığını söyleyen Uçar, Timurtaş Hoca'nın milletin barış ve huzur içerisinde olması için 'Oyunlara gelmeyin, kimsenin maşası olmayın' diye vaazlarında tavsiyelerde bulunduğunu hatırlatıyor. Türkiye'de kardeş kavgasının yaşandığı dönemde eşinin sağcı, solcu dinlemeden herkesle rahat bir şekilde irtibat kurduğunu dile getiriyor.

ZAMAN
 

Etiketler :