Bugün Gazetesi yazarı Ali Atıf Bir, 'Coca-Cola krizinde' gelinen son durumu yazdı.

 

İşte o yazı:

 

Geçtiğimiz hafta sonu bir arkadaşımızın bağevinin bahçesinde kalabalık bir grupla yemekteydik. Başı kapalı kadınlardan biri elini masada duran Coca-Cola şişesini uzatıp içmeye kalkınca birden diğer başı kapalı arkadaşları araya girip "Dur yapma!" diye müdahale etti.

 

Sonra da hep bir ağızdan "Coca-Cola'nın içinde alkol bulunduğunu ve Coca-Cola'nın bile bu iddiayı doğrulayan açıklama yaptığını" açıkladılar. Bu esnada Coca-Cola şişesini açıp bir yudum alan kadıncağız bir kötü oldu, bir kötü oldu anlatamam size...

 

Açıkçası Coca-Cola'nın "yeni alkol krizini" ben de bu yemekte öğrendim. Eve gelip internette araştırınca haberin kaynağının Fransa olduğunu gördüm. Bir tüketici dergisi analiz raporu yayınlayıp Coca-Cola'da alkol bulunduğunu ortaya çıkardığını iddia etmiş. Coca-Cola hem globalde hem de yerelde yaptığı açıklamada Coca-Cola'nın orijinal formülünde alkol bulunmadığını ancak üretim sürecinde bazı meyvelerin fermantasyonu sonucu eser miktarda alkol oluşabileceğini belirtmiş. Açıkçası açıklama çok etkili olamamış ki Coca-Cola'nın iddiayı kabul ettiğine yorulmuş...

 

İslam'da alkolün azı haram değil çoğu haram gibi bir yaklaşım yok. Ayet, "ulemaya" göre çok açık. İçip günahkâr olmak bir faninin bileceği iş... Ama dindar biri "Bir miligram alkolden ne çıkar" diyemez, Coca-Cola'nın içinde eser miktarda alkol olduğunu bilse Coca-Cola'yı içemez. Pratikte de midesi değil, aklı almaz.

 

İstendiği kadar mantıklı bir açıklama getirilmeye çalışılsın; dindar içinde alkol olduğuna inanmışsa eli o yiyecek ya da içeceğe gitmez. Bu nedenle ben Coca-Cola'nın yerinde olsam işin peşini bırakmaz "inanç temelli bir kampanya" ile oluşan olumsuz imajı değiştirirdim. Tabii ki "ulemayı" da unutmamak kaydıyla.