Davutoğlu hangi görüşmede sigara içti?

Davutoğlu hangi görüşmede sigara içti?

New York Times gazetesinin dergisinin bu haftaki sayısında Dışişleri Bakanı Davutoğlu hakkında çarpıcı bilgiler verdi.

New York Times gazetesinin dergisinin bu haftaki sayısında Dışişleri Bakanı Davutoğlu önderliğinde dış politika ele alındı. Altı sayfa yayımlanan makale, Davutoğlu'nun aktardığı anekdotlardan dış politikanın analizine kadar birbirinden önemli ayrıntılar içeriyor.

Derginin editörlerinden James Traub, makalesine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun aktardığı bir olayla başladı. Makaleye göre, Davutoğlu, Bosna Hersek ile Sırbistan arasında arabuluculuk yürütürken, hayatında da önemli bir istisna yaptı. Traub bu olayı şu şekilde aktardı:  

“2009 sonbaharında taraflar arasında anlaşma sağlamak için bir gece Saraybosna havaalanında Bosna lideri (Haris Silaciç) ile biraraya gelmişler. Slaciç çok sigara içiyormuş. Dindar bir Müslüman olan Davutoğlu normalde sigara içmiyor ama bu kez bir istisna yapmış ve Silaciç'ten bir sigara isteyip içmeye başlamış.

Bu görüşme sırasında Silaciç Sırpların özrünü kabul etmeye karar vermiş. Kriz de böylece aşılmış. Davutoğlu bu diplomasi yaklaşımını, Batı’da çok meşhur olan ‘Bir Türk gibi sigara içmek’ sözüne göndermeyle ‘Bir Bosnalı gibi sigara içmek’ olarak tanımlıyor.”

DIŞ POLİTİKAYA ÖVGÜLER

Davutoğlu'nun aktardığı bu olayla başlayan makalede, Davutoğlu, “Sıra dışı bir figür: Zeki, yorulmaz, kendini övmeyi sever, anlattığı hikayelerin kahramanı her zaman için kendisidir” şeklinde tanımlandı.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun Türkiye siyaset için ortak bir vizyon taşıdıklarını da belirten Traub bu vizyonu, “Osmanlı İmparatorluğu’nun boşluğunu doldurmak üzere büyüyen, yeniden canlanmış bir Türkiye” olarak nitelendirdi. Türkiye'nin Ortadoğu gibi tehlikeli bir bölgede yükselen bir güç olduğunu ifade eden Traub, "Dolayısıyla Obama'nın ilk yurtdışı gezisine Türkiye'yi de dahil etmesi rastlantı değil" dedi.

Yazar, Davutoğlu'nun "Diplomatik Derinlik" kitabıyla tanınan bir akademisyen olduğunu hatırlatarak, kitabın Yunanca, Arnavutça ve Arapça gibi dillere çevrildiğini ifade etti.

"TÜRKİYE'NİN YÜZYILI"

Traub, makaleyi hazırlarken Davutoğlu’yla yaptığı bir çok görüşmenin yanı sıra analistlerin görüşlerine yer verdi.

"Türkiye, Ortadoğu'nun popüler kültürünü ve ciddi fikirlerini ihraç eden, ziyaretçi çeken 'yumuşak güç' devi" yorumunu yapan yazar, Carnegie Barış Vakfı'nın Lübnan'da yaşayan analisti Paul Salem'in "Bu Türkiye'nin yüzyılı olabilir. Çünkü Türkiye Ortadoğu'da gerçekten geleceğe bakan tek ülke" sözlerini aktardı.

Zaman zaman Davutoğlu'nun oynadığı rolü olduğundan daha önemli gördüğü yorumunu da yapan Traub, Davutoğlu'nun 2005 yılında Iraklı Sünniler arasındaki arabuluculuğuyla ilgili anlattığı anekdotun bunun en iyi örneği olduğunu belirtti.

IRAKLI SÜNNİLER MESELESİ

Davutoğlu, Traub'a anlattığı hikayeye göre, Sünni grupların temsilcilerinin haftalarca kavga etmelerine izin vermiş, sonra da onlara Bağdat'ın (ve dolayısıyla Irak'ın) parlak tarihini anlatıp utandırarak bir araya gelmelerini sağlamıştı. Bunun üzerine ABD'nin Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad İstanbul'a gelerek bu barışmayı kutlamıştı.

Ancak meseleyi yakından izleyen bir eski ABD'li yetkili, bunun o kadar da büyük bir olay olmadığını hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kendisini aradığında, "Her zaman görüştüğümüz insanlarla bir daha görüşmek için neden İstanbul'a gidiyoruz?" diye sormuş ancak "Gül'ü memnun etmek adına" kabul etmişti.

"ULUSLARARASI KAMUOYUNUN PARÇASI OLMAK İSTİYORUZ"

Traub, son iki yıldır sürekli olarak tartışılmakta olan Türkiye’nin yüzünü doğuya döndüğü meselesiyle ilgili olarak da Davutoğlu’yla yaptığı bir sohbeti anlattı.

“Bu Davutoğlu’nun yanlışlığını göstermek için çok uğraştığı bir söz” diyen Traub, bir NATO görüşmesinin ardından Brüksel-Ankara uçağında, Davutoğlu’nun kendisine söylediklerini şöyle anlattı:

“Bugün bir AB varsa, NATO’nun şemsiyesi altında gelişmiştir. Peki buna Soğuk Savaş yıllarında en çok kim katkı yaptı? Türkiye. Dolayısıyla birileri ‘Türkiye’yi kim kaybetti?’ diye sorduğunda bu Türkiye için bir hakarettir. Neden? Çünkü bunu söyleyen Türkiye’yi ‘biz’in bir parçası olarak görmüyor demektir. Bu Türkiye’nin özne değil, nesne olduğu anlamına gelir. Biz uluslararası kamuoyunun ajandasında bir kriz maddesi olmak istemiyoruz. Biz uluslararası kamuoyunun kriz çözen bir parçası olmak istiyoruz.”

Bu doğrultuda Davutoğlu’nun uluslararası ilişkiler anlayışını da yorumlayan Traub, “Davutoğlu’nun sözleriyle ABD’nin hiç stratejik derinliği yok, Türkiye’nin derinliği ise çok. Böyle bir küresel güçle, bir bölgesel güç mükemmel bir ortaklık oluşturuyor” dedi.

İSRAİLLİ YETKİLİ DAVUTOĞLU'NUN ÖNEMİNİ ANLATTI

Traub’un aktardığı bir başka anekdot da Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasındaki arabuluculuk çabalarıyla ilgili. Bu dönemde 2007 ve 2008 yıllarında 20 kez iki ülkenin başkentleri arasında mekik dokuyan Davutoğlu, beş kez da tarafları İstanbul’da bir araya getirdi.

Davutoğlu ve ekibi, Aralık ayı sonunda Şam ve Tel Aviv’in sadece birkaç kelime üzerinde anlaşmazlık yaşadığını, onun dışında her şeyin hazır olduğunu anlattı. Hatta görüşmeler için bir otel odası bile rezerve eden Davutoğlu’yla ilgili olarak bir İsrailli yetkili, “Davutoğlu önemli ve profesyonel bir rol oynadı” dedi.

Wikileaks’in yayımladığı 2009 tarihli bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesiyle detayları ortaya çıkan Davutoğlu-Philip Gordon görüşmesine göndermeyle İran-Türkiye ilişkilerine ve Türkiye’nin İran’ın nükleer programıyla ilgili tavrına” da değinen Traub, Davutoğlu’nun önde gelen danışmanlarından birinin kendisine söylediği, “Şu an için İran’ın bir nükleer silah programı yok. Bu aşamaya ne zaman geleceklerini bilmiyoruz” sözlerini aktardı.

Hürriyet 

Etiketler :