Devletin itibarı karlar altında kaldı

Devletin itibarı karlar altında kaldı

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına dair yeni bulgular ortaya koyan DDK raporu hakkında sorularımızı cevaplandıran BBP Genel Sekreteri Mustafa Destici, bakın neler anlattı:

ASLAN DEĞİRMENCİ / SÜLEYMAN KARTAL /ANKARA

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına dair yeni bulgular ortaya koyan DDK raporu hakkında sorularımızı cevaplandıran Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Sekreteri Mustafa Destici, DDK raporunun şüpheleri ortadan kaldırmadığını, derinleştirip delillendirdiğini söyledi. İşte o söyleşi:


- DDK raporunu açıkladı. Açıklamadan önce yaşanan süreci anlatır mısınız?


- Büyük Birlik Partisi olarak ve Merhum Yazıcıoğlu’nun ailesiyle beraber ortaya bütün bilgi, belge ve şüpheler koyuldu ve bu şüpheler delillerle desteklendi. Hep birlikte sürece hukukçuları da dâhil ederek araştırmalarımızı genişlettik. Bunları kısa sürede Meclis’e taşıdık. Aynı zamanda hukuk mücadelemizden de hiç vazgeçmedik. En son olarak da olayı Devlet Denetleme Kurulu’na taşıdık. Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret ettiğimizde süreç hakkında bilgi verdik. DDK’nın devreye girmesini istedik. İkinci ziyaretimiz de Sayın Cumhurbaşkanımız bizi bir heyetle karşıladı.


- Heyet derken...


- Konunun uzmanları, askeri ve sivil danışmanlar... Hep birlikte iki saat müzakere ettikten sonra Cumhurbaşkanımız “Siz suikasttan mı şüphelendiniz?” diye bize sordu. Biz ise kendisine bütün toplumun kazanın normal olmadığını ve suikast olduğu görüşünde hemfikir olduğunu ilettik. Toplumun vicdanı ‘Merhum Yazıcıoğlu öldürüldü’ diyor dedik.


- Peki sonra ne görüşüldü?


- Biz bütün olayı detaylandırarak anlattık. Görüşmemizde yenge hanımın ve merhum sayın başkanımızın kardeşi Yusuf Abinin konuşmaları, bizlerin gündeme getirdiği derin şüpheler, bilgi ve belgeler sonucunda Sayın Cumhurbaşkanımız DDK tarafından konunun incelenmesini istedi. Ve bu süreçte DDK özverili bir çalışma başlattı. DDK yetkilileri dinlemesi gereken kişileri de dinledi.


“ÜNİVERSİTEDEN BEKLENEN KRİTİK RAPOR”


- Söz konusu raporda eksiklik var mı?


- Tabii eksiklikler de var. Örneğin: Bir üniversitemize helikopterde bulunan bazı cihazlar araştırılması için teslim edilmişti. Henüz o cihazların raporu üniversite tarafından tamamlanmadı. Oysaki o raporun sonucu çok önemliydi. O rapor beklenebilirdi. Belli bir süre daha çalışılabilinirdi. Yine raporu incelediğimizde bürokrasinin çok fazla üzerine gidilmediğini görüyoruz.

- Raporu genel olarak ele alacak olursa neler söylemek istersiniz?


- DDK’nın tespitleri gerçekten çok önemli. DDK, ortada duran şüpheleri ortadan kaldırmadı aksine derinleştirdi. Derinleştirirken de delilleştirdi. DDK raporunda yetmiş iki önemli tespitte bulundu. Bu tespitlerin yirmi dokuzuna öneri ekledi. İhmalleri de sıraladı. Yapılan hataları da belirten DDK, savcılara öneride bulundu. İşte bu raporu okuyan bu gazeteciler, “Yazıcıoğlu’nu devlet öldürmüş de haberimiz yokmuş”, “Yazıcıoğlu’nu bu rapora göre Jitem öldürdü” tespitlerinde bulundular.


- Peki bu şüpheleri ortadan kaldırmak mümkün mü?


- Elbette mümkün. Madem kamuoyunda şüpheler daha da arttı, o zaman derhal olayı incelemek üzere özel yetkili savcılar görevlendirilmelidir. Toplum vicdanındaki bütün soruları cevaplamak için bu şarttır. Bu, olayda hatası ihmali olan kişilerin hukuk önüne çıkarılması için de önemlidir. Devletin itibarı karlar altından çıkarılmalıdır. Bir kasıt varsa yetkili savcılar ortaya çıkaracaktır. İsmail var. İsmail’i nereye koyacağız? İsmail Güneş’e bu devlet yüz on yedi saat sonra ulaştı. İsmail Güneş altı saat bağıra bağıra can verdi. Bütün dünyanın gözü önünde oldu bu. Kimse hesap vermeyecek mi?


“KAZA ARAŞTIRMA KURULU YETERSİZ KALDI”


- Kaza Araştırma Kurulu’na yönelik eleştiriler de gündemde... Bu konu hakkında değerlendirmeniz nedir?


- Bir kere eleştiriler yerinde hatta az bile... Biz, Kaza Araştırma Kurulu’nun Sivil Havacılık Yönetmeliğine göre oluşturulmasını istedik. Yönetmelikte her şey açık... En az dokuz kişiden oluşan bir kurul oluşturulmalıydı. Her biri alanında uzman kişiler... Uçak mühendisi, adli tıp uzmanı, meteoroloji mühendisi vb. Bunların bir de uçuş emniyet komisyonundan seçilmesi gerekiyordu. Oysa oluşturulan kurul sadece üç kişiydi, ve bu üç kişi Meclis Araştırma Komisyonuna gelip kaza kırım uzmanı olmadıklarını belirttiler. Ellerinde uzman olduklarını gösteren bir belge de yok.


“CİHAZLARA OLAY YERİNDE EL KONULMALIYDI”


- Üyelerin bilgi veremediğini ve yetersiz olduğunu belirtiyorsunuz. Üyelerin gözünden kaçan kritik konular var mı?


- Çok var. Örneğin en önemli konulardan olan kayıp GPRS cihazları... Olay yerine bu uzmanlar ayın 29’unda gidiyorlar. Bazı parçaları alıp incelemeye getiriyorlar, ama önemli olan cihazların hiçbirinin alınmadığını görüyoruz ve uzmanlar tarafından alınmayan bu cihazlar olay yerinde kayboluyor. Bu uzmanlar yeterli olmadıkları için ya bu önemli cihazları fark edemediler, tanımadılar ya da kasıtlı olarak almadılar. Ancak uzmanlar yeterli olsaydı bu şüpheler aklımıza gelmeyecekti. Bunlar tamamıyla yerine getirilseydi kamuoyunda da şüpheler oluşmayacaktı. Ama kurul başlı başına şüphelerin kaynağı oldu.


“BİLGİ KİRLİLİĞİ AKILLARA OPERASYONU GETİRİYOR”


- Kazanın hemen ardından yaşanan bilgi kirliliği hakkında neler söylemek istersiniz?


- DDK raporunda da ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkarılan bilgi kirliliği konusu elbette çok önemlidir. Kazanın üzerinden 2 saat geçmiş halen helikopterdekiler hakkında bilgi yok. Durumları net değil. Öyle bir bilgi kirliliği meydana getirildi ki, ne olduğunu anlayamadık. Jandarmadan bilgi iletenler, emniyet yetkilileri ve valilerden alınan bilgiler... Gelen telefonlar ile ‘Başkan kurtuldu’, ‘Başkan şu anda hastaneye getiriliyor’ iddiaları... TV’lerden ise çok farklı bilgi akışı... Sonra helikopterin düştüğü yer hakkında her kafadan farklı bir ses. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde akla operasyon geliyor. Bu iş bir operasyon mudur değil midir? Bunu ortaya koyacak elbette hukuktur.


- DDK raporunda ‘arama zafiyetine’ de vurgu yapıldığını görüyoruz.


- Evet. Raporda yer verilen tespitler skandalı deşifre etti. Yapılması gereken ama yapılmayan işlemler raporda belirtilmektedir. İlgili kurumların sıralı ihmalleri rapor ile tescillenmiştir. VIP uçan bir helikoptere 46 saat sonra ulaşıldı. Bu nasıl bir uygulama? Yer konusunda alınan bilgiler var. Bu bilgiler TİB’ten ilgili kurumlara iletiliyor. Ancak oradaki kriz merkezine ulaştırılmamış. Arama konusunda verilen bilgiler doğrultusunda arama yapılmadığı görülüyor. Kim bu ihmal ya da kasıttan sorumlu?


“GENELKURMAY SESSİZ KALDI, NET AÇIKLAMA YAPMADI”


- DDK raporuna giren ‘helikopterin bazı parçalarının gece orada kalan xxx timince yakılmış olacağı anlaşılmıştır’ ifadesi ve DDK yetkililerinin bazı kurumlardan istedikleri bilgiyi alamadıkları iddiaları hakkında neler söylemek istersiniz?


- Genelkurmay kaza olduğu andan itibaren olaya çok sessiz kaldı. İlk günden bu yana net bir açıklama yok. Önceki gün Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılan açıklama ise sadece F-16’lar hakkında. Ama kamuoyu tatmin olmuş değil. Genelkurmay kendi içinde bir soruşturma başlatıp varsa hatası olanları kamuoyunun önüne koymalıdır. Kendisine yer bildirilen asker, aramayı orada yapmadıysa bir cevap bekleme hakkımız var. Tabii bazı parçaların bir tim tarafından yakılma iddiası da cevap bekliyor. Bu iddialara neden sessiz kalınıyor?


Oysa Genelkurmay sıradan bir sel felaketinde bile yaptığı işleri internet sitesinden duyuruyor. Ama en başından bu yana Genelkurmay arama kurtarma işleminden, raporlar da yer alan iddialar ve gündeme getirilen konulara açıklık getirmiyor. Bütün bir camia töhmet altında bırakılmaz. İşte özel yetkili savcıyı bundan dolayı istiyoruz. DDK raporunda açıkça belirtmiş. Bazı sorulara askeri yetkililerden cevap verilmemiş. Ama özel yetkili bir savcı olduğu zaman iş değişir. DDK adamı çapraz sorguya alamaz. Uzmanlar, eksik bilgilendirilebilinir de... Ama özel yetkili savcı her yere girer, herkesi de sorgular. AKİT

 

Etiketler :