Doğan'ın şakşakçıları da gidiyor

Doğan'ın şakşakçıları da gidiyor

Sadece Doğan Grubunun çekilmesi yetmez! Arkasında alkış tutan şakşakçı gazetecilerde gitmeli!

Yiğit Bulut/Gazete Habertürk

Doğan, medyadan değil Türkiye'den çıkıyor!

HİSSELERİ piyasada işlem görüyor ama ağabeylerin ağızları durmuyor: Çıkıyoruz, çıkmıyoruz! Satıyoruz, satmıyoruz! Yabancıya satıyoruz, stratejik ortak alıyoruz! Onlarca cümle, yüzlerce kelime! Her konuşmada hisseler bir gidiyor, bir geliyor ama hiçbir konuşan söylemiyor: Bu vergi borcu nasıl ödenecek?

Sevgili dostlar, Doğan medyadan çıkar mı çıkmaz mı bilemem ama bildiğim bir gerçek var; Doğan'ın ve bazı gazetecilerinin "bagajları" ile yeni Türkiye'de yollarına devam edemeyecekleri... Dikkat edin "bazı gazetecileri" dedim, o grupta sadece mesleğini icra edip dürüstlükten ve ilkelerinden ayrılmayan onlarca isim var...

Onlar lütfen bu yazıyı üstlerine almasınlar. Benim sözlerim, Doğan ve çok yakın çevresindekilere...

Peki kim bunlar? Kimler artık devam edemez, etmemeli?

İsim vermeyeceğim, birlikte geriye dönüp bakalım... Bir medya grubu veya Başbakan Erdoğan'ın deyimiyle "malum medya", 1979 sonrasında oluşan sicilinde "onlarca hükümet kurma-yıkma girişiminde bulunmuşsa", siyasi-ekonomik-finansal denklemlerin içinde işi olmamasına rağmen yer almış veya denklemi elindeki medya gücüyle manipüle etmişse, Türk halkının seçtiği vekillerin verdiği oyları "Kaosa kalkan eller" olarak tanımlayacak kadar ileri gitmişse, Türkiye'yi kendi stratejileri doğrultusunda Avrupa Birliği'ne endekslemekten IMF'ye yapıştırmaya kadar ülkenin kaderiyle oynamayı denemişse; o grup ve bunun mimarları olan arkadaşlar artık bu ülkede yer alamazlar, almamalılar! Çok küçük bir örnek vereyim.

Cihan Haber Ajansı bir haber geçti, bir alıntı yapmak istiyorum: "... Aleyhinde açılan davalar nedeniyle Almanya'da yaşayan yazar-yönetmen Hayri Argav, Ahmet Kaya'nın sürgün yıllarını anlatan 'Yağmurlu Ülkenin Sürgünü' adlı belgesel çalışmasında çokça tartışılan Berlin konseri görüntülerini kullandı. Argav, 'Hürriyet Gazetesi'nin kullandığı fotoğraf siyah-beyaz. Bu bilinçli olarak yapılmıştır. Çünkü o geceki video görüntüleri renklidir. Hürriyet Gazetesi 'Fotoğrafın Öyküsü' başlıklı notunda fotoğrafı video görüntüsünden aldığını belirtiyor. Dolayısıyla fotoğraf ile oynandığını, en azından Abdullah Öcalan'ın fotoğrafının montajlandığını anlayabiliyoruz. Aksi olmuş olsaydı fotoğrafı renkli olarak yayınlayabilirlerdi' dedi... "

Sevgili dostlar, haber 1999 yılında Hürriyet Gazetesi'nde yer almış ve yıllar önce çekildiği iddia edilen görüntüler gündeme taşınmıştı.

O günler tam "irtica ve bölücülük" korkusunun pompalandığı günlerdi. 28 Şubat'çıların "teknesine su taşıyarak" ülkenin gündemini "manipüle etmek" malum medya için esas olandı. Aynen Türkiye'yi İran'a döndürecek Aczmendiler gibi...

Bunun gibi "Avrupa Birliği ve IMF'siz yaşayamayız" tadında onlarca hatta yüzlerce örnek yazabilirim. Türkiye'nin IMF tarafından soyulmasından, Ecevit'in tabiri caizse "medya tarafından tepe sersemi yapılarak" Türkiye'nin Derviş'e teslim edilmesine kadar sayısız olay ve yayına sizler de rahatlıkla ulaşabilirsiniz...

O günlerin modasını hatırlayın, medya ne pompalıyordu: "Başbakan Derviş! Türkiye, IMF ve AB-ABD'ye tam teslim, vatandaş baygın, ülke borç ödemekten sefil... " "Eldeki malzemeyle bu hükümete bir çaksak" stratejisi var ki; akıllara zarar, oraya hiç girmiyorum...

Sonuç: "Çekildik-çekilmedik" diyen ve ruhlarını bildiğim bu topluluğa bir tespitimi aktararak bitiriyorum: Siz ne derseniz deyin, bu halk sizden çekildi. Ruh çekildi, beden yaşayamaz!

Son söz: Bu malum medya içinde hiçbir işe bulaşmamış, saf, temiz onlarca isim var. Onlar Türk medyasında kalmalı ve görevlerini sonuna kadar yerine getirmeye devam etmeliler. Ama bazı isimler var ki; Türkiye'nin son 26 yılındaki her "kaosta izleri" var. Sadece sermaye sahibinin çekilmesi yetmez, bu adamların da bu ülkede artık gazetecilik yapmamaları gerekli. Her şeyin bir bedeli olmalı, bu ülke bu kadar ucuz değil! Eden BULUR, BULMALI!


 

Etiketler :