Dostluk ve Arkadaşlık Âdâbı

Dostluk ve Arkadaşlık Âdâbı

Bugünkü cemiyetimiz her zamankinden çok daha fazla birlik ve beraberliğe muhtaçtır.

Bugünkü cemiyetimiz her zamankinden çok daha fazla birlik ve beraberliğe muhtaçtır. Hatta varlığımızın bekası için ilk şart bu görünüyor. Şüphesiz birliği temin etmek hususunda herkese cemiyetteki yeri, mevkii ve mesleği ölçüsünde bir sorumluluk düşmektedir. Biz de fertler arasındaki ilgi ve sevgiyi artırmak, ayrılıkları ve çekişmeleri ortadan kaldırmak için üzerimize düşen görevi yapmayı arzu ederiz.

Milli kültürümüz ve tarihimiz incelenirse atalarımızın birlik ve beraberliğinin, dolayısıyla da başarılarının, mânevî temellere dayandığı görülür. Genel olarak din kardeşliği, ayrıca tarikatlardaki daha samimi kardeşlik havası, büyük mutasavvıfların ve din alimlerinin telkin ettikleri insanları sevmek, hoşgörü, sabır ve tahammül, yardımlaşma, alçak gönüllülük ve benzeri duygular hep, yükselme devirlerimizin bugün önemi unutulmuş olan başlıca başarı amilleridir.

Aşağıdaki bölüm meşhur alim Gazzâlî rahmetullâhi aleyh’in İhyâu ulûmi’d-dîn adlı büyük eserinden tercüme edildi. İmam Gazzâlî, kitabında, dostluk ve arkadaşlığın âdâbını geniş bir şekilde ele almaktadır. O, konuya önce dostluk etmenin dinimizdeki faziletini anlatmakla girer sonra kaç çeşit dostluk olduğunu, hakiki dostluğun şartlarını ve karşılıklı sorumlulukları vs. zikreder.

Tercümemiz dostluk duygularının uyanmasına, kuvvetlenmesine veya yeniden düzenlenmesine vesile olursa bundan samimi bir haz duyacağız.1

 

Dostluk ve Arkadaşlığın Fazileti

Mâlum olsun ki dostluk iyi huyun, ayrılık ve geçimsizlik ise kötü huyun meyvesidir. İyi huy sevmeyi, anlaşmayı, uyuşmayı gerektirir. Kötü huy ise kızma, hased ve sırt çevirme hâsıl eder. Tıpkı ağaç iyi olunca mahsulün de iyi ve tatlı olması gibi. Dostluğun kaynağı, kökü durumunda olan güzel huyun, İslâm dini nazarındaki üstünlüğü ise kimsenin meçhulü değildir. Nitekim Yüce Allah, “Muhakkak ki sen yüksek bir ahlâk üzeresin.”2 diyerek Peygamberi’ni (sas.) yüce ahlâklılıkla övmüştür. Baş tacımız Peygamber Efendimiz de “İnsanları cennete en çok onların takvaları ve iyi huylulukları sokacaktır.” buyurdu.3

Üsâme b. Şureyk “Biz, ‘Ey Allah’ın elçisi! İnsanoğluna bahşedilen şeylerin en hayırlısı nedir?’ diye sorduk. O da ‘İyi ahlâktır’ cevabını verdi.” demiştir.4

Sevgili Peygamberimiz’in şu sözleri de hep aynı konuyla ilgilidir:

“Ben güzel ahlâkı insanlara iyice öğreteyim, tamamlayayım diye peygamber gönderildim.”5

“Kıyamet günü, amel terazisinde tartılacak şeylerin en ağırı, sevapça en çok olanı güzel huydur.”6

Allah’ın, hem beden yapısını hem de ahlâkını güzel eyledikten sonra bir kulu cehenneme atması imkânsızdır.”7

Sevgili Peygamberimiz bir kere de;

“Ey Ebû Hüreyre! Sana güzel huylu olmanı tavsiye ederim.” demiş. Ebû Hüreyre, radıyallâhu anh;

“Güzel ahlâk nedir ey Allah’ın elçisi?” diye sorunca;

“Seninle ilgiyi kesenle dostluk ilişkilerini devam ettirmen, sana zulmedeni bağışlaman, senden esirgeyene, seni mahrum edene vermendir.” diye cevap vermiştir.8

Yukarıdaki âyet ve hadisler güzel huyun önemini göstermeye kâfidir. Güzel huyun icabı ise geçimli olmak ve çevre ile dostluk kurmaktır. Hele dostluk takva, dindarlık ve Allah sevgisi üzerine kurulmuşsa çok değer kazanır. Bunu gösteren âyetler, hadisler ve İslâm büyüklerinden nakledilen hatıralar pek çoktur.

Mahmud Esad Coşan, İdeal Yol, S.135

Dipnotlar
1. Gazzâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn, II, 171-172.

2. 68/Kalem, 4.

3. Tirmizî, “Birr”, 62, hadis no: 2004; Tayâlisî, s. 324, hadis no: 2474; Ahmed b. Hanbel, II, 442, hadis no: 9694; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 108, 110, hadis no: 289, 294; İbni Hibbân, II, 224, hadis no: 476; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, II, 137, hadis no: 1050; Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, V, 55, hadis no: 5756.

4. Üsâme b. Şerik radıyallâhu anh’den nakledilen hadis için bk. Hâkim, IV, 443, hadis no: 8214. Rivâyetin farklı bir versiyonu için bk. Ebû Dâvûd, “Tıb”, 1, hadis no: 3855; Ahmed b. Hanbel, IV, 278, hadis no: 18477; Tayâlisî, s. 171, hadis no: 1232; Hâkim, I, 209, hadis no: 416; Heysemî, Mecma’u’z-zevâid, VIII, 54.

5. Ebû Hüreyre radıyallâhu anh’den nakledilen hadis için bk. Mâlik, “Hüsnü’l-hulk”, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 381, hadis no: 8939; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 104, hadis no: 273; Hâkim, II, 670, hadis no: 4221; Kudâ’î, Müsnedü’ş-Şihâb, II, 192, hadis no: 1165; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, X, 191.

6. Tirmizî, “Birr”, 62, hadis no: 2002-2003; Ahmed b. Hanbel, VI, 242, hadis no: 27536; Buhârî, el-Edebü’l-müfred, s. 103, hadis no: 270; Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, III, 245, hadis no: 2179.

7. Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, VII, 37, hadis no: 6780; İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-duafâ, III, 81; İbni Ebi’d-Dünya, Müdârâtü’n-nâs, s.78-79, hadis no: 86. Heysemî, Mecma’u’z-zevâid, VIII, 46; İbni Hacer, Lisânü’l-Mîzân, II, 424; Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, hadis no: 2926.

8. Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, VI, 261, hadis no: 8081; Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den nakledilen benzer hadisler için bk. Ahmed b. Hanbel, III, 438, hadis no: 15656; İbni Ebi’d-Dünya, Mekârimü’l-ahlâk, s.31, hadis no: 61; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, I, 279, hadis no: 909; V, 196, hadis no: 5064; Hâkim, II, 563, hadis no: 3912.

zinde.info

 

Etiketler :