DR. HÜSEYİN AKIN’IN ARDINDAN

DR. HÜSEYİN AKIN’IN ARDINDAN

Dr. Mehmet Bozkurt geçen hafta darı bekaya yolcu edilen yakın arkadaşı Dr. Hüseyin Akın’ı yazdı.

Doktor Hüseyin Akın 1955 yılında Turhal’da doğdu. Tokat Gaziosmanpaşa Lisesini bitirdi.1972’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesine başladı.1978’de Tıp Doktoru olarak mezun oldu. Mezun olduktan sonra bir süre Esnaf Hastanesinde çalıştı. Daha sonra Vakıf Guraba Hastanesi'nde pratisyen hekim olarak çalışmaya başladı. Bir ara İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğünde ve Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğünde çalıştı. Daha sonra SSK bünyesinde Topçular Dispanserinde çalıştı.

Burada çalışırken Sağlık Vakfının ve Vakfa bağlı polikliniklerin kuruluşlarının bütün safhalarında yer aldı. Sağlık Vakfının kilit yöneticisi konumunda bulunduğundan bir süre sonra resmi görevinden istifa ederek tamamen Sağlık Vakfı bünyesinde çalışmaya başladı.

Türkiye’nin ilk özel hastanelerinden biri olan Hayrünnisa Hastanesinin kuruluşunda bulundu ve Başhekim Yardımcısı olarak görev yaptı. Hayrünnisa Hastanesi daha sonra Medipol bünyesine Nisa Hastanesi olarak geçti. Hüseyin Bey bundan sonra Medipol Üniversitesi bünyesinde muhtelif görevlerde bulundu. Hastalığı yaklaşık üç yıl önce başladı. Bir ara tam şifa bulmuştu. Yaklaşık iki ay kadar önce lenfoma şikayetleri ortaya çıktı. Yapılan bütün tedavilere rağmen 8 Ağustos 2023 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuştu. Evli ve üç çocuk babası idi.

Hüseyin Akın, alçak gönüllü mütevazı tam bir dervişti. İş bilir ve bitirirdi. İskenderpaşa, Cerrahpaşa MTTB ve Sağlık Vakfı müşterek ortamlarımızdı. Hüseyin ile hatıralarımız çoktur. Belli başlı bazı hatıralarımızı anlatmaya çalışacağım.

1972 senesi Ramazan ayında henüz Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi iken bir arkadaşım beni Mehmed Zahid Kotku Hocamızın sohbetine götürmüştü.O ilk ziyaretten sonra,arkadaşlarımın da Hocaefendiyi tanıması için Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden yedi sekiz kişilik bir grupla Hocamızı ziyaret etmiştik. O grupta fakülteye yeni gelmiş olan birinci sınıf talebesi ve henüz tanıştığımız Hüseyin Akın Bey de bulunuyordu. Bu ilk hatıra ile Hüseyin ile hukukumuz elli yılı aşıyor.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında Hekimler Birliği İstanbul Şubesini kurmak için resmi müracaatta bulunmuştuk. 80 öncesinde Ahmet Fevzi İnceöz başkanlığında kurulan şube 12 Eylül darbesi ile kapatılmıştı. O sıralarda ikimiz de Vakıf Guraba Hastanesi'nde görev yapıyorduk. Ben Radyolojide Asistandım. Hüseyin Bey Dahiliyede çalışıyordu.

Bir gün telaşla yanıma geldi. "Ağabey MİT bizi araştırıyor, Bedi Beler’e bizi soruyor. O da bizim için berbat dedi" dedi. Bedi Beler Dahiliye Şefi ve eski hocalardan biri idi. Biraz sonra Cerrahi Şefi Prof. Asaf Ataseven beni odasına çağırdı. Gittim baktım. Odasında sivil biri vardı. Prof. Asaf Ataseven misafirine “bizim vatanını seven, çalışkan ve iyi insanlar olduğumuzu”anlatıyordu. İstihbarat önce Dahiliye Şefine sonra Cerrahi Şefine bizi sorup araştırıyordu.12 Eylül sonrası olduğu için Darbeciler bize şube açma izni vermemişti.

Yıllar sonra Sağlık Vakfı kuruluşunda bu tecrübe nedeniyle kuruluş heyetinde Hüseyin ve bir kaç fedakâr arkadaşa veto yememek için yer vermedik. Vakıf kurulup faaliyetlere başladıktan sonra Hüseyin Bey vakfın kilit yöneticisi olmuştu. Vakıf kurulurken başkan seçimi sırasında merhum Esad Coşan Hocamız ile istişare ederken Hocaefendi “Aranızda şu özelliklere sahip kim varsa onu başkan yapın” demişti. Hocamız böyle söylerken Hüseyin Bey beni işaret edince Hocamız Hüseyin Bey'in reyi ile beni başkanlığa uygun görmüştü.

Hüseyin Beyle birlikte Sağlık Vakfının ilk sağlık işletmesi olan ‘Aksa Polikliniği’nin kuruluşunu gerçekleştirdik. Bu ilk göz ağrısı kliniğimizin arkasından Güneşli ve Şadiye Hatun polikliniklerinin kuruluşlarında Hüseyin Bey'in birinci derecede emeği geçti.

Merhum Esad Coşan Hocamıza gönülden bağlı olup da Hüseyin Bey'in de dahil olduğu Sağlık Vakfı ekibi mütevazı fakat samimi gayret ve çalışmaları ile sağlık alanında bir çığır açmıştır. Bu çalışmalar sağlık hizmetleri alanında domino etkisi yaparak özel sektörde yeni sağlık kurumlarının artmasına yol açmıştır.

Ben İstanbul'dan ayrılıp Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine giderken Hüseyin Bey Hayrünnisa Hastanesinde yönetici idi. Hüseyin Bey daha sonra Medipol Üniversitesinde de görev aldı.Yani “Hüseyin Bey Sağlık Vakfı’nın ve Hayrünnisa Hastanesi’ninkurmaylarındandı” desek yanlış olmaz.

O yıllarda benim Fatihte Röntgen muayenehanem ve karşı sokakta evim vardı.Hüseyin Bey de İskenderpaşa Camii’nin bir alt sokağında oturuyordu. Kızı üç yaşlarında Zeynep ve yeni yeni yürümeye başlayan oğlu Selami gözümün önünde canlanıyor.

‌1982 senesinde Merkezi Ankara'da bulunan Hekimler Birliği Vakfının İstanbul Şubesini kurmak için yapmış olduğumuz müracaat reddedilmişti. O arada kuracağımız şube adına açtığımız yurt da mühürlenince vakıf çalışmaları beş sene akamete uğradı. Hüseyin Bey de bu şube kurucu listesinde bulunuyordu.

Esad Coşan Hocaefendi Hakyol Vakfını kurup faaliyete geçirdikten sonra bizim de Hakyol Sağlık Kolu olarak faaliyetlere başlamamızı istedi. Aradan bir süre geçtikten sonra Hocamız ayrı bir vakıf kurmamızı istedi. Esad Hocamız, Mehmed Efendi Hocamızın yerine göreve başladıktan sonra önce Hakyol Vakfı’nı ve İLKSAV’ı sonra Seha Neşriyat’ı ve Vefa Yayıncılık’ıkurmuştu. Arkasından adım adım İslam Dergisi, Kadın Aile ve Panzehir Dergileri yayın hayatına başlamıştı.

Bu arada şu hususu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Vakıf kuruluşu öncesinde Dr.Mustafa Şener ve Dr. Hanefî Demirtaş Karagümrükte birlikte muayenehane açmışlar çalışıyorlardı. Hanefî Bey de “Bir teşkilat kurmalıyız” diyordu. Demek istediğim şu ki Sağlık Vakfının kuruluş fikri ilkin Dr. Hanefî ve Dr. Mustafa Beylerden çıkmıştı.Hüseyin Bey bütün bu çalışmaların her safhasında bulunmuştu.

Sağlık Vakfının senedini hazırlamış mahkemeye tescil için müracaat etmiştik. Mahkeme bizim vakıf kuruluş sermayesini bir miktar artırmamızı istedi. Biz de kuruluş sermayemizi On bin TL den On beş bin TL ye çıkardık. Duruşma günü bu paranın bankaya yatmış olması ve dekontunun mahkemeye ibraz edilmesi gerekiyordu. Ogün için hiç birimizin bu parayı verecek gücü yoktu. Bir yerden borç bulup yatıracak ve bir süre sonra parayı bankadan geri çekip aldığımız yere iade edecektik.

Allah rahmet eylesin. Eczacı Mustafa Aydıner bu paranın karşılığı altın buldu. Biz bu altınları Kapalıçarşı'da bozdurup 15 bin TL temin edip öğle arası bankaya yatırıp dekontunun mahkemeye ibrazı için o gün öyle bir telâş ve koşuşturma yaşadık ki ancak filmlerde olabilecek bir koşuşturma olmuştu. Mustafa Aydıner, Hüseyin Akın Ahmet Selvi ve birkaç kurucu kişi “Bu hadiseyi unutamayız” demiştik.

Vakıf senedi mahkemece tescil edilip vakıf resmen kurulunca faaliyetlere başlamıştık. Onbeş gün sonra bankadan parayı çekip tamamıyla altın aldık ve borç aldığımız şahsa altınlarını iade ettik. Bu onbeş yirmi gün zarfında altın fiyatları düşmüştü ve bize emaneti iade ettikten sonra beş altın kalmıştı. Esad Hocamız “Bu durum vakfın bereketi ve kuruluşunun isabetli olduğunu gösterir”demişti.

Hüseyin Beyle bu dönemde başından sonuna kadar beraberdik. Bu arada Hanefî Bey Giresun Alucra’ya, Mahmut Tokaç da Erzincan’a mecburi hizmete gitmişlerdi. Mecburi hizmetleri tamamladıktan sonra Vakıfta görev almışlardı. Bu arada merhum Ali Akyazıcı Bahçelievler Hak Vakfını kurmuş ve bu vakıf adına Aksa Camiini yaptırmıştı. Vakıf Başkanı da Esad Coşan Hocamız olmuştu.

O arada Hakyol Vakfı Müdürü olan rahmetli Muammer Dolmacı Ağabey bizim bu caminin altında sağlık hizmeti vermemizi kararlaştırdıklarını söylemişti.Biz de ekip olarak Bahçelievler Hak Vakfının kiracısı olarak caminin bodrum katında gereken tadilat ve dekorasyon işlerini yaptık. Tadilat işlerini rahmetli Sami Balaban ve dekorasyon işlerini de Lider Dekorasyonun sahibi Fuat Karaduman’a vermiştik.

Bu arada Hüseyin Bey'in kayınbiraderleri Saim ve Mesut Çeliktaş kardeşler de bize yardımcı oldular. Saim Bey Mimar olup plan ve projede hizmet verdi. Mesut Bey poliklinik faaliyete geçtikten sonra malzeme tedarik işlerini yani levazım işlerini yapıyordu.Tabii bu sırada paralar yeterli değildi. Bu dönemde Hüseyin Beyle ve ekip olarak çok sıkıntılar yaşadık. Ancak birbirimize destek olduk.

Aksa Polikliniğinin açılışına iki üç hafta kala böyle bunaldığımız bir zamanda Hüseyin Beyle Esad Hocamıza gittik. Hocamız “Ne var ne yok? diye sorduğunda "Sözlerimizi yerine getiremiyoruz. Piyasaya zamanında ödemelerimizi yapamıyoruz "dedim. Hocaefendi veciz bir cevap verdi: "Hayat bu, hayal değil. Sonunda çekiç gibi T harfi var. ” Dedi.

Sonuçta biz de bu hayatta çekiç gibi T harfi ile başlayan nice tecrübeler kazanmış olduk.

Sağlık Vakfı için Karagümrük’te bir daire kiraladık. Esad Coşan Hocaefendiyi açılış münasebetiyle düzenlediğimiz kahvaltıyadavet ettik. Hocaefendi hafta içi Ankara'da bulunuyor hafta sonu Pazar günü İskenderpaşa Camii’nde Hadis Dersi’ne geliyordu. Pazar sabahı vakfın kahvaltısı saat 11.00 de idi.

Biz Hocaefendiyi evden aldık vakfa geldik. Kapıda Hocaefendi “Saatinize bakın!” dedi. Saat tam onbire bir dakika vardı. Hocaefendi bu uyarısıyla bize randevularımızda dakik olmamızı öğretmeye çalışıyordu.

Bir defasında da Laleli’ye bir radyoloji uzmanına ultrason muayenesi için gidiyorduk. O zamanlar ultrason cihazı sayılı ve çok azdı. Sabah camiden çıkarken birisi Hocamıza bir müşkülü için soru sordu. Hocaefendi o kişinin sorusuna cevap vermek için tabii biraz gecikti. Sonra Laleliye gittik. Yolda trafik de sıkışınca Hocamız arabadan inerek yoğun trafiğin arasından geçerek randevusuna yetişmek için koşarak yürüdü. Bu arada trafikte tehlike de atlatmıştı.Çünkü Hocaefendi hem soru soranın sorusuna baştan savmadan ciddi ciddi cevap verip onun müşkülünü halletmeye çalışmış hem de yoğun trafikte arabaların çarpma tehlikesine karşı randevuya zamanında yetişmek için çırpınmıştı.

Dr. Hüseyin Bey vesilesiyle yazmış olduğumuz bu yazıda merhum Esad Coşan Hocamızın sağlık alanında bir grup sağlık mensubunu yönlendirerek açtığı çığırı da anlatmış olduk.

Esad Hocamız birbiri ile kaynaşmış, gösterişsiz, samimi, ihlâslı bir ekip meydana getirmiş ve o ekip bu hizmetleri gerçekleştirmiştir. Bu ekipte Hüseyin Akın, başta olmak üzere bir çok kardeşimiz yer almıştı. Sağlık mensubu olmayan daha nice kardeşler var.

Bir de vakfın Anadolu'daki şubelerinin mensupları var. Bu kardeşler herbiri ayrı ayrı yetenekleri ile vakfa hizmet etmişlerdir. Bir taraftan sağlık hizmetleri bir taraftan içtimai faaliyetler eğitim faaliyetleri birlikte yürütülmüştür. Hocaefendilerimizin manevi yardımları ile bu hizmetler öyle bereketli olduki bu çalışmalar Türkiye’de sağlık alanında büyük çığırlar açtı.Sağlık alanında etkili ve yetkili insanlar yetiştirdi.

Sağlık Vakfı Eczacı Mustafa Aydıner'den sonra Doktor Hüseyin Akın’ı da ebedi âleme uğurlamış bulunuyor.Hüseyin Bey mümin ve muvahhid samimi bir müslümandı. Rabbim derecesini ziyade eylemek üzere vermiş olduğu hastalık neticesinde emanetini geri aldı. Bütün arkadaşlar ve kardeşler olarak Hüseyin hakkında hüsnü şehadette bulunuruz. O bir dosttan bir kardeşten bir hekimden öte müstesna bir insandı.

………….

"Müminlerden öyle yiğitler vardır ki; Allah’la yaptıkları sözleşmeye sadık kaldılar. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi (şehit oldu), kimisi beklemektedir. Kesinlikle (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (33/Ahzâb, 23)"

Sıra hepimize gelecek. İnşaAllah biz de bekliyoruz. O güne kadar da hayırlı hizmetlerle ömrümüzü tamamlamamızı Rabbimizden niyaz ediyorum.

Dr. Mehmet Bozkurt

a0fe091f-9e19-44bb-ae3e-859016db039a.jpeg439fd8d8-8b95-4bf7-adf7-f041a14afc10.jpeg

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum