Erdoğan: Vicdanınız sızlamıyor mu?

Erdoğan: Vicdanınız sızlamıyor mu?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Hayır demekle vicdanınız sızlamıyor mu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin anayasa değişikliği referandumu konusundaki tavırlarını eleştirerek, ''Vicdanınız sızlamıyor mu? Bu anayasa değişikliğine 'hayır' demekle kendinizle, vicdanınızla çelişmiyor musunuz?'' dedi.

Erdoğan, Yalova Marina'daki toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, parti kapatmayı zorlaştırmak, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son vermek, YAŞ kararlarını yargıya açmak, Meclis'in iradesi üzerindeki vesayeti kaldırıp daha ileri demokrasiye ulaşmak istediklerinde karşı çıkılıp ''hayır'' denildiğini ifade etti.

Hangi hayırlı adımı atsalar soluğun Anayasa Mahkemesinde alındığını ve milli iradenin mahkemelik yapıldığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

''Peki kim demokrasiyi, hukuku savunuyor, kim bunların gelişmesine engel oluyor. Aziz milletimiz bunu çok iyi görüyor, çok iyi anlıyor. Bunların mantığı çok ama çok basit. Bunlar şunu söylüyor, 'Bu hükümet kazanmasın Türkiye kaybederse kaybetsin, bu hükümet başarılı olmasın, Türkiye büyümezse büyümesin, bu hükümet eser üretmesin Türkiye'ye ne olursa olsun'. Bugün anayasa değişikliğine karşı çıkmalarının tek ve yegane nedeni de işte bu. Fakat onlar ne kadar üzülürse üzülsün, onların üzülmesi için biz Türkiye'yi büyütmeye devam ediyoruz. Milletimizi de sevindirmeye devam edeceğiz. Anayasa değişikliğinin Türkiye'nin yararına olacağını bal gibi biliyorlar, biliyorlar ama kendilerine bile itiraf etmekten kaçınıyorlar, kulislerde söylüyorlar. Haklısınız ama ne yapalım diyorlar. Anayasa değişikliğinin Türkiye'yi şaha kaldıracağını, ekonomiyi, demokrasiyi, özgürlükleri uluslararası standartlara kavuşturacağını bal gibi biliyorlar, biliyorlar ama itiraf etmekten kaçınıyorlar.''

Muhalefetin, TBMM'de kendi arkadaşlarını sandığa gitmekten alıkoyduğunu ifade eden Erdoğan, bunun, arkadaşları sandığa gittiğinde vicdanları ile yüzleşip ''evet'' diyeceklerini bilmelerinden kaynaklandığını söyledi.

Bazılarının vatandaşın sandığa gitmesini engellemeye çalıştığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Neden? Çünkü korkuyorlar. Çünkü vatandaşın sandığa gittiğinde gür bir sesle 'evet' diyeceğini biliyorlar. Ana muhalefet partisi kendisi genel kurula girip 'hayır' diyemediği konuda, milletin sandığa gidip 'hayır' demesini istiyor. Nasıl iş bu? Bırak, iradesini gitsin, işte oy kulübesinde kullansın. İstemediler, göndermediler. 'Gitmeyeceksiniz' dediler. Gitsin 'hayır' desin işte. O gün hayır demesini milletvekillerinden istemedi, şimdi aslına, millete diyor ki git 'hayır' de. Bu ne büyük, ne yaman çelişki. Siz kendi yapamadığınız şeyi milleten hangi yüzle isteyeceksiniz? Bu ne samimiyetsizliktir?

Muhalefetin konuştuğu her yerde, yaptıkları her açıklamada neden ''hayır'' denilmesini anlatırken aslında neden ''evet'' denilmesi gerektiğini anlattıklarını belirten Erdoğan, ''Geldiler burada, Yalova'da 27 Mayıs'ın astığı Başbakan'ı, 12 Eylül'ün astığı gençleri Yalovalı kardeşlerime anlattılar. 'Vicdanınız sızlamıyor mu?' dediler. Kime, Yalovalı kardeşlerime. Evet biz de aynı şeyi söylüyoruz: Vicdanınız sızlamıyor mu? Bu anayasa değişikliğine 'hayır' demekle kendinizle, vicdanınızla çelişmiyor musunuz? Ama benim aziz milletim feraset sahibidir, dirayet sahibidir. 81 vilayetteki tüm vatandaşlarım, Yalovalı kardeşlerim çok engin basiret sahibidir. Önceki seçimlerde kim hangi partiye oy vermiş olursa olsun, gelecek seçimlerde kim hangi partiye oy verecek olursa olsun, kim hangi partiye gönül vermiş olursa olsun bu halk oylamasında partileri değil, kendi geleceğinizi oylayacaksınız. Bu halk oylamasında kendinizin, çocuklarınızın, gençlerinizin istikbalini onaylayacaksınız.

Bu halk oylamasında hükümetin icraatlarına, muhalefetin performansına değil, kadınların haklarına, memurların, işçilerin demokratik haklarına, çocukların, özürlülerin, şehit yakınlarının, gazilerin haklarına oy vereceksiniz. Fişlemenin son bulmasına 'evet' diyeceksiniz. Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne, 12 Eylül'le yüzleşmeye, yeni 12 Eylül'lerin yaşanmamasına, Avrupa standartlarında, modern dünyanın standartlarında bir özgürlüğe, demokrasiye, istikrara, hukuka 'evet' diyeceksiniz. Büyük Türkiye'ye, kalkınmış, ilerlemiş, zenginleşmiş bir Türkiye'nin önünün açılmasına 'evet' diyeceksiniz. Ben 12 Eylül'de Yalova'dan koskoca bir 'evet' bekliyorum. Her partiden, yaştan, kesimden Yalovalı kardeşimin gür bir sesle 'evet' demesini bekliyorum.''


-''BU HAYIRCILARDAN ÜLKEYE HAYIR GELMEZ''-

Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmanın ardından Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali ve Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ile kurdele keserek tesislerin ortak açılışını yaptı.

Başbakan'ın açılışını yaptığı tesisler arasında Yalova Yat Limanı, İDO terminal binası, Kızılay bölge deposu, Çınarcık Hükümet Konağı ve Altınova müftülük binası bulunuyor.

Öte yandan, Başbakan Erdoğan, İDO terminal binasının açılışını, sinevizyonda canlı bağlantı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a bağlanarak yaptı. Erdoğan, ''İDO'nun buraya düzenlediği seferlere zamanında tepki gösterilmişti. 'Hayır' diyenler, her şeye karşı çıktılar. Bunlar 1. ve 2. boğaz köprülerine de karşı çıktılar. Bu hayırcılardan ülkeye hayır gelmez'' dedi.

Erdoğan: 12 Eylül'ün zulmünü yaşadık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bize diyorlar ki 'Siz 12 Eylül'de ne gördünüz, ne yaşadınız?' Bunu bize söyleyenler önce aynaya baksınlar. Biz 12 Eylül'ün öncesinin acılarını da yaşadık, biz 12 Eylül zulmünü de yaşadık, biz 12 Eylül sonrasının baskılarını da bütün ruhumuzda, bedenimizde hissettik'' dedi.

Yalova Marina'da toplu açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, devlet-millet kaynaşmasını tesis ettiklerini belirterek, buyurgan, hükümran bir devlet yapısını ellerinin tersiyle ittiklerini vurguladı.

Milletle bütünleşen, milletle kucaklaşan, millete hizmetkarlık yapan bir devlet anlayışını ülkeye kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bir ülkede demokrasi yoksa, demokrasi eksikse, demokrasi modern standartlarda değilse o ülkede yatırım olmaz, üretim olmaz, istihdam olmaz. Bunu biz çok uzun yıllarca yaşadık. Bir ülkede hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku hakimse orada yoksulun derdine çare bulunmaz, fakir-fukaranın sorunu çözülmez, yetim-öksüzün feryadı duyulmaz. On yıllar boyunca hukuk sistemindeki sorunlar nedeniyle biz bunu iliklerimize kadar yaşadık. Bir ülkede söz milletin değilse, karar milletin değilse, siyaset vesayet altındaysa, çeteler siyasete yön veriyorsa o ülke büyümez, kalkınmaz, ilerlemez.

Biz ülke olarak ne yazık ki bunu da yaşadık. Çetelerin provokasyonlarında nice gençlerimizi yitirdik. Askeri darbelerde nice delikanlılarımız dar ağacında sallandırıldı, asıldı. Siyasete yapılan müdahalelerle Türkiye her 10 yılda bir geriye gitti, tüm kazanımlarını heba etti. Şimdi bize diyorlar ki 'Siz 12 Eylül'de ne gördünüz, ne yaşadınız? Bunu bize söyleyenler önce aynaya baksınlar. Biz 12 Eylül'ün öncesinin acılarını da yaşadık, biz 12 Eylül zulmünü de yaşadık, biz 12 Eylül sonrasının baskılarını da bütün ruhumuzda, bedenimizde hissettik. Bizi sadece 12 Eylül vurmadı. 27 Mayıs'ı da biz yaşadık, 28 Şubat'ı da biz yaşadık, 27 Nisan'ı da biz yaşadık. Bunlarda da biz hedef olduk.''

27 Mayıs'a çanak tutanların kendilerinin neler yaşadığını anlayamayacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''28 Şubat'a alkış tutanlar bizim neler yaşadığımızı anlayamazlar, 27 Nisan'da dut yemiş bülbüle dönenler bizim neler yaşadığımız bilmezler. Ama bizim bir farkımız var. Biz onların 12 Eylül'den sonra yaptıkları gibi mağduriyet edebiyatına sığınmadık. Darbeleri kendimiz için, şahsi çıkarlarımız için ranta çevirmedik, darbelerden nemalanmadık. Biz bütün darbelere karşı nasıl onurlu, nasıl dik bir duruş sergilediysek, bugün de yeniden müdahaleler yaşanmaması için dik ve onurlu bir duruş sergiliyoruz.

-''AYDINLIK BİR GELECEK İNŞA EDEMEZLER''-

Bizi samimiyet testine tabi tutanlara ben Yalova'dan sesleniyorum. Madem 12 Eylül'ün acısını yaşadığınızı, bedelini ödediğinizi söylüyorsunuz, neden 12 Eylül öncesi meydanları kan gölüne çeviren çetelerle, mafyayla, hukuk dışı örgütlenmelerle, onların benzerleriyle, onların uzantılarıyla mücadeleyi bugün desteklemiyorsunuz? Neden o çetelerin avukatlığını yapıyorsunuz? İşte 12 Eylül 2010 iki seçenek önümüze koyuyor. Ya darbecilerin anayasasından yana olacağız, ya milletten yana olacağız. Onun için diyoruz ki, sevdamız millet, kararımız evet. Bizim derdimiz bu. Bugün tek tek ortaya çıkan o kirli senaryoların üzerine neden bizim kadar gitmiyorsunuz? Hadi bu kirli senaryoların üzerine gitmiyorsunuz, hadi bu cesareti gösteremiyorsunuz, neden yargıya bu konuda yardımcı olmuyorsunuz?

12 Eylül'de acı çekmiş bir insan, bedel ödemiş, fatura ödemiş, o acıyı yüreğinde hisseden bir insan kalkar da Danıştay saldırganlarının yargılandığı davada avukatların bölümüne oturur mu? 12 Eylül'den gerçekten rahatsız olanlar kalkıp da Ergenekon'a avukatlık yapar mı? Madem 12 Eylül'ün acısını yaşadınız neden bugün 12 Eylül ile hesaplaşmıyorsunuz? Niçin askeri vesayet yerine milli iradenin üstünlüğüne vurgu yapmıyorsunuz? Niçin her sıkıştığınızda askere davetiye çıkaran yorumlar yapıyorsunuz? Madem 12 Eylül'de bedeller ödediniz, neden bugün yeniden 12 Eylül'lerin yaşanmaması için Anayasa değişikliğine 'Evet' demiyorsunuz? Çünkü siz rantını yersiniz, rantını yediniz. Siz istismar edersiniz, siz edebiyatını yaparsınız, ama biz samimi bir şekilde mücadele ediyor, acılarla yüzleşiyor, tekrar bu acıların yaşanmaması için samimi bir irade ortaya koyuyoruz. Geçmişle yüzleşmeyenler aydınlık bir gelecek inşa edemezler.''

AA

Etiketler :