Ferhan Şensoy kavuğu bana versin

Ferhan Şensoy kavuğu bana versin

Halit Akçatepe ustalığı sembolize eden İsmail Dümbüllü’nün meşhur kavuğu için patladı.

“Kavuk bana verilmeliydi. Münir Özkul kavuğu Ferhan Şensoy’a patronu olduğu için verdi.”

“Ferhan’ın da birisine o kavuğu vermesi lazım. Sarılarak uyumuyor ya. Uzun yıllardır onda. Versin artık kavuğu. Biraz da bende dursun.”

5 yaşında tiyatro sahnesine adım atan Halit Akçatepe mesleğini tam 70 yıldır aralıksız sürdürüyor. Hababam Sınıfı’ndaki ‘Güdük Necmi’ rolüyle hafızalara kazınan duayen sanatçı bugüne kadar yüzlerce oyunun yanı sıra, 150 film ve dizide rol aldı. Akçatepe ile hayatı ve mesleğini konuştuk

Orta oyunculuğunun en büyük ismi İsmail Dümbüllü’nün ustalığı sembolize eden meşhur kavuğu neden sizde değil? 

Vermediler ben ne yapayım?

Peki kimde o kavuk? 

Ferhan Şensoy’da... Münir Özkul’daydı kavuk, o Ferhan’a verdi.

Allah uzun ömür versin. Tiyatronun en eski oyuncularından birisiniz. 70 senedir tiyatro yapıyorsunuz. Dolayısıyla bu kavuğun size verilmesi gerekmez miydi?

İşin doğrusu budur. Ama burası Türkiye. Böyle şeyler olmuyor. İsmail Dümbüllü çok doğru bir şey yaptı. Kavuğu Minür Özkul’a verdi.

YÜZDE YÜZ HAK ETMEDİ 

Tabii ama sonra Minür Özkul neden kavuğu Ferhan Şensoy’a verdi? 

Çünkü patronu Ferhan Şensoy idi. Ferhan Şensoy yüzde yüz hak ettiği için almadı o kavuğu. Ferhan’ın da birisine o kavuğu vermesi lazım. O kavuğu alıp geceleri sarılarak uyumuyor ya. Böyle yapması doğru değil.

Kaç yıldır onda? 

Çok uzun yıllardır onda. Versin artık kavuğu... Biraz da bende dursun kavuk.

Starlık kavramına bakış açınız nedir? Türkiye’nin starları var mı? 

Vardı şimdi star yok. Dört yapraklı yonca, Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit birer stardı. Dördü de çok önemliydi. Gerçekten de dört yapraklı yoncaydılar. Erkek olarak da Ayhan Işık, Göksel Arsoy öyleydi. Göksel Arsoy’un arabasını İzmitli kadınlar havaya kaldırdılar yahu. Adamı değil, arabasını havaya kaldırdılar. O kadar seviliyordu. Şimdi var mı böyle şey, hayır, bitti. Star olmak çok zor bir şeydir. Televizyonlarda ancak haftalık şöhret olursun. Ama sinema öyle değildi. O zamanlar Türkiye’nin en önemli eğlencesi sinemaydı.

BÜYÜK PARALARA OYNAMADIM 

Oyunculuktan birikim yapabildiniz mi? 

Ben büyük paralara oynamadım. Uğur Yücel 20 sene önce bir reklam filmi çekti 750 bin lira aldı. Minür Özkul’a dedim ki, “Ağabey dünkü çocuk bu kadar para alıyor. Sen de bir reklam filminde oynasan da bu kadar para alsan” “Ben alamam” dedi. “Niye alamazsın?” dedim. “Evladım ben o rakamı telaffuz edemem” dedi. İşte budur bizim halimiz... Ben şimdi, “Bana 20 bin lira para verin” diyemem ki, utanırım bu lafı söylemeye yav. Ama şimdi ki genç çocuklar, “Kaç para alacağım ağabey” diyorlar. “Neyin var” diye soruyorsan, çok şükür, harç borç bu evi alabildim. Daha doğrusu müteahhit, “Ağabey, senin bir evin olmalı artık” diyerek, benim şartlarıma uygun taksitler düzenleyerek bu evi bana aldırdı. Ödeyemediğim ay oldu, daha sonra ödememe hiç ses çıkarmadı. Allah ondan razı olsun.

Sahip olmayı isteyip de alamadığınız başka bir şey var mı? 

Taksitle bir şey almaktan ödüm patlar. Ayol ben tiyatrocuyum ya ödeyemezsem ne olacak?

Pek çok filmde unutulmaz karakterleri oynadınız. İşte ben buyum dediğiniz oldu mu?

Örneğin Hababam Sınıfı’ndaki Güdük Necmi... Bütün rollerimi ‘bana benzer’ diye oynadım. Yani öyle bir ayırım yapmadım. ‘Güdük Necmi’ benim için özeldir. Çünkü ‘Güdük Necmi’Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz’ın kendisidir. Rıfat hoca bir gün dedi ki “Halit seni bir seviyordum şimdi yüz seviyorum” dedi. “Neden” diye sordum. “Sen beni oynuyorsun” dedi.

Anam babam öldü sahneye çıktım 

Siz neşeli bir insansınız hayata hep gülerek mi bakıyorsunuz? 

Evet, hep gülerek bakarım. Çünkü hayat gülünecek bir olay. Niye üzüleceksin, niye dert edeceksin ki kendine? Benim anam öldü, anamı gömdüm gittim akşam oyuna çıktım, oyun oynadım. Babam öldü, babamı gömdüm, gittim çekime, rolümü oynadım. Seyirci onu anlamaz ki? Ayy bu çocuğun babası ölmüş, bu çocuğun anası ölmüş demez ki? O, parayı vermiş seni seyredecek. Onun ne günahı var? O zaman onun karşısında oynayacaksın. Mecbursun, o senin işin çünkü. Gömersin yeniden işinin başına dönersin.

Sahneyi asla kapatmam

Bu konu sanatçılar arasında tartışma konusu da oldu. “Ne olursa olsun perde kapanmaz” diyenler vardı. Haluk Bilginer de bunun tersini iddia etti. “Vefat varsa perdenin kapanması gerekir” dedi.

Ben Haluk gibi düşünmüyorum. O kendisinin düşüncesi. Ben sahneyi asla kapatmam. Sahne çok başka bir olaydır. Olmaz öyle şey, perde kapanmaz

Sululukla güldürüyorlar

Günümüzde de sinemada komedi filmleri çekiliyor. Eskilerle arasındaki fark nedir? 

Şimdiki genç arkadaşlar sululuk yaparak seyirciyi güldürüyorlar. Sululuğa herkes güler ama kalıcı olmaz. İşte en önemli örnek son çektiğimiz Hababam filmleri... Olmuyor, olmaz... Eski Hababam’ların büyüsü Ertem Eğilmez idi. O zamanlar yaptık ve efsane oldu. Şimdi kimse onun gibi çekemez... Ertem ağabeyin oğluna söyledim “Oğlum yapma” dedim, “Türkiye’deki bütün filmler yeniden çekilir ama Hababam’lar çekilemez.” “Ama ağabey gel oyna. Biz bu filmde sen oynamazsan eskiye nasıl bağlarız ki” dedi. Hababam Sınıfı da benim çocuğum gibi. Çocuğuma ihanet edemem ki... Mecbur rolü kabul ettim. Gerçekten kötü oldu.

Bizim işimizde adalet yoktur

Dizilerde, genç yaşta olan başrol oyuncuları bölüm başına 20-50 milyar arası paralar alıyorlar. Sizler gibi yıllarını oyunculuğa vermiş, yan rollerde oynayanlara verilen ücretlerse çok komik rakamlar... Bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum.

Bunun cevabını rahmetli Suna Pekuysal bana söylemişti. “Halit, biz yüzde 10’cuyuz” demişti. Başrol oyuncusu 20 bin lira alırsa biz 2 bin lira alırdık. Ne yapalım? Ama biz olmazsak o işler olmaz. Bizim işimizde adalet yoktur, hiçbir zaman olmamıştır zaten. Para kazanmak istiyorsan başrol oynayacaksın. Başrol oynayamazsan ne bulursan onu oynarsın.

Adile Naşit hayatı çok severdi

Adile Hanım’la birlikte çok oynadınız değil mi? 

Adile Ablam’la 1945’te çocuk tiyatrosunda beraber oynuyorduk. O benden büyüktü. Ama her zaman minicik olduğu için çocuk rolleri de oynuyordu. Adile Naşit’in bir kahkahası vardı, çok güzeldi hâlâ kulaklarımızda...

Rol için mi atardı o kahkahaları yoksa içindenmi gelir atardı? 

İçten geliyordu. Rol için attığı o kahkaha bir şey mi? Şurada gelsin bir otursun da bir kahkahasını gör bak ne biçim kahkaha atıyor. Ama o hayatı çok seviyordu. Yaşamayı çok severdi. Hiçbir sıkıntıyı dert etmedi. Hastalandıktan sonra doktorlar 6 ay ömür biçtiler, 6 sene yaşadı. Hayata bağlılığından dolayı yaşadı.

"Tiyatroda saçının telinden ayağının baş parmağına kadar oynarsın. Ama sinemada televizyonda yüzün güzel oldu mu bitmiştir, yeter. Çünkü orada kimse senden oyunculuk beklemiyor."

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.