HALİL NECATİ COŞAN’IN ARDINDAN

HALİL NECATİ COŞAN’IN ARDINDAN

Hüseyin Yürük Vefatının Senei Devriyesinde merhum Prof . Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin babası merhum Halil Necati Coşan’ı yazdı.

HALİL NECATİ COŞAN’IN ARDINDAN

Hüseyin Yürük

5 Haziran 2008 tarihinde darı bekaya irtihal eden rahmetli Halil Necati Coşan amcayı 1985 yılında hukuk fakültesinde öğrenciyken devam etmeye başladığım İskenderpaşa Camii hadis dersleri sırasında tanıdım.

Kitaplarda anlatıldığına göre; Sahabei Kiramdan bir zat Hz. Âişe’ye “Ey Mü’minlerin annesi! Bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkını (yaşayışını) anlat” dedi.

Hz. Âişe: “Sen Kur’an’ı okuyorsun değil mi?” diye sorunca Sahabe “Evet, okuyorum” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe “Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi” dedi. (Müslim, Müsâfirîn 139)

Resululllah hiç kimse ile alay etmez ve kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Kimseye küsmez, küskünleri barıştırır, suçluları affederdi. Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterir; yetimlere, dul kadınlara ve ihtiyacı olanlara acır, elinden gelen yardımı yapardı.

Prof.Dr.M.Esad Coşan Hocaefendi’nin babası olan Halil Necati Coşan amca, ahlakı Kuran olan ve sahabe geleneğinin günümüzdeki takipçilerinden bir mübarek zat idi.

Hafız Halil Necati Coşan, 1906 yılında Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Ahmetçe köyünde dünyaya geldi. İstanbul Fatih medreselerinde tahsil gören babasının iki amcasıyla birlikte Çanakkale ve muhtelif cephelerde şehit olması üzerine dedesi ve dayılarının himayesinde büyüdü. Aile büyüklerinin yolundan giderek küçük yaşlarından itibaren ilim tahsiline yöneldi ve Kur’an hafızı oldu.

İstanbul’a yerleşen Hafız Halil Necati Coşan, bir süre ticaretle uğraştı. Daha sonra, açılan imtihanı kazanarak Fatih Müftülüğü’nde çalışmaya başladı. Ali Yekta, Bekir Haki ve Ömer Nasuhi Bilmen Efendiler başta olmak üzere ülkemizin önde gelen ilim adamlarıyla yakın mesai ve dostluk içerisinde bulundu. İstanbul’un seçkin kültür ve dinî ortamlarına devam etti. Yahya Kemal Beyatlı, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Neyzen Tevfik gibi dönemin önde gelen kültür ve sanat adamlarıyla teşrik-i mesaisi oldu.(www.haber7.com/ 05.06.2008)

Necati amca, yıllar önce İslam Dergisi’ne verdiği bir röportajda kendi hayat hikayesini anlatmıştı. Bu söyleşide Kazanlı Abdulaziz Efendi'den sonra Mehmet Zahid Efendi'ye insanların nasıl teveccüh ettiğini şu hadisi şerifle izah etmişti: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Allah Teala bir kulu sevdiği zaman Cebrail’e: “Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder. Cebrail onu sever ve sonra gök halkına: “Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz” diye seslenir. Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır (Müslim, Birr 157) “Mehmet Zahid Efendi hocamız bundan dolayı yeryüzünde çok sevilen bir kişi olmuştu”demişti.

Yine bu anlatımlarından birinde İstanbul'a ilk geldiğinde hafız olmasına rağmen ticaretle meşgul olduğunu, Eminönü’nde (Şimdiki İstanbul Ticaret Odası Üniversite binasının yanındaki) Yemiş İskelesi denilen yerde ticarete başladığını, ancak veresiye olarak sattığı alacaklarını geriye alamadığından dolayı işlerinin zora girdiğini anlatırdı. Necati Amca, veresiye alacaklarını bir süre takip etmiş, ancak bu alacaklarını bir türlü tahsil edemediğinden, bu iş zihnini ve gönlünü çok meşgul etmesinden dolayı “Veresiye defterini Haliç'e atarak” bu işlerden kendini kurtardığını anlatmıştı.

Necati Amca ile birlikte yaşayan oğlu Mithat ağabey ile biz de Çamlıca civarında oturduğumuz için sıkça görüşürdük.Mithat ağabey bana Necati amcanın bazı olağanüstü hallerini de anlatırdı.Başkalarından da bu tür olağanüstü hallerini çok duyduğum olurdu. Bendeniz büyükler anlatılırken, kerametlerinin değil,sevgi nezaket ve istikametlerinin anlatılıp yayılmasının İslam toplumlarına daha çok faydalı olacağını düşündüğümdendolayı şimdi bunları anlatmayı tercih etmiyorum.

Öte yandan ‘bir berekete vesile olur’ diye Necati amcadan hatırladığım bazı hal ve hatıraları ise bu yazıda takdim etmek istiyorum.

Bir Sevgi ve Saygı Odağıydı

Necati amca bir dönemin sevgi merkeziydi.7 den 77 ye şefkat eliyle dokunmadığı neredeyse kimse kalmamıştı. Birlikte yaşadıkları oğlu Mithat Ağabey özel kalem müdürü gibi Necati amcanın randevularını, geliş gidiş ve ziyaretlerini titizlikle organize ederdi. Bu randevular dahilinde birlikte ev ve işyeri ziyaretleri yaparlardı.

Esad Coşan Hocaefendi, Mehmet Zahid Efendi'yi anlattığı bir konuşmasında “Rahmetli Hocamız sever ve sevilirdi” diye söze başlamıştı. (Büyüklerin hallerinden biri de sadece sevilmeleri değil aynı zamanda sevmeleri olsa gerek. Günümüz insanı sadece sevilmeyi arzuluyor. Halbuki sevmek de gerekiyor)

Necati amca da böyleydi. Bir gün Çanakkale'ye Ahmetçe köyüne onları ziyarete gitmiştik.Köye vardığımızda ikindi ezanı okunuyordu.Hemen abdest alıp camiye girdik.Namaz sonrası Necati amca bizi karşısında görünce çocuklar gibi sevinmişti.Sonra coşku içinde “Kavuşma sırasında yapılan dualar makbuldür. Ben de şimdi size kavuştum. Birlikte dua edelim”demişti.

Necati Amcaya toplumun bütün kesimlerinin büyük bir sevgisi vardı. Rahmetli Necmeddin Erbakan'ın başbakanken gelip ziyaret ettiği, rahmetli Kadir Mısıroğlu'nun selam ve hürmet gönderdiği bir şahıstı.

Bir keresinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi bir arkadaşla kendisini ziyaret etmiştik. Arkadaşım “Mecliste bütçe görüşmeleri olduğunu, muhalif partili başkanın çalışmaları hakkında sıkı bir hazırlık yaptığını” söyleyerek dua istemişti.Necati amca yüzüne yayılan bir şefkat tebessümüyle “Kavlen leyyinen” yumuşak yumuşak” diye müslümanın üslubunun nasıl olması gerektiğine dair Kur’andan bir ayetle (Taha:44) hatırlatmayapmıştı.

Sabah namazlarının ve evradı şerifin ardından Çilehane Mescidi çıkışlarında Necati amcanın piri fani halini görenler onun yaşını sorduğunda Mithat Ağabey “90'ı dolandı” demekten çokhoşlanırdı. Necati amca işte o yaşta, o kadar kalabalık içerisinde,kendisini evine götürecek arabaya binerken son ana kadar kendine bakan bütün gözleri tek tek tarar, hepsine sevgiyle bakar,topluluktan ondan sonra ayrılırdı.

Saygı ve Sevginin Kayıtlara Geçecek Numuneleriydiler

1985’li yıllarda, Pazar günü ikindi ezanı öncesi Necati amcanın,Esad Coşan Hoca Efendi ile birlikte caminin avlusuna girdikleri olurdu.. Baba oğul yana yana yürürken bir incelik dikkatimi çekerdi. Esad Coşan Hocaefendi, adeta Onun bir adım gerisinden yürürdü.

İskender Paşa Cami’ne hadis dersi yapmak üzere geldiği bir günEsad Coşan Hocaefendi tam caminin ortasında birden durdu.“Acaba neden öne geçmiyor?” diye merakla bakarken sohbet için önceden gelmiş Necati amca ile göz göze geldiler. Necati amca hafifçe doğrulup eliyle işaret edince Hocaefendi ondan sonra sohbet etmek üzere ön tarafa geçmişti. Baba ve oğul iki büyük zatın aralarında böyle bir muhabbet, sevgi ve nezaket ilişkisi vardı.

Biz öğrenciyken İskender Paşa Cami’nin müştemilatında ramazanlarda halka açık iftarlar olurdu. Biz genç öğrenciler ahçı Selim Usta’nın yardımcıları olarak görev alır, yer sofralarının kurulmasına, alimünyum kaplardaki yemeklerin taşınmasına hizmet etmeyi severdik.

Yemeğin yenildği salonda biraz yüksekçe bir yer vardı.İftar sahibi hayırsever ile birlikte Esad Coşan Hocaefendi yaklaşık 10 kişilik grupla yemeğini orada yerdi. Böyle günlerden birinde Hoca efendi ve ikram sahipleri iftarlarını yapıp gitmişlerdi.Artık tek tük gelen giden oluyordu. Şimdi biz öğrenciler o yüksek yerde kendi iftarımızı edelim diye oturmaya koyulduk. Esad Coşan Hoca efendi’nin oturduğu yeşil bir minder vardı. Oraya arkadaşlardan biri oturmak isteyince bir arkadaş “Oturmasan iyi olur” dedi. O da “Yahu ne olacak?” dedi ve oturdu.

Birkaç dakika sonra kapıdan çevik adamlarla Necati amca giriş yaptı. Bizler şaşırdık ve ayağa kalktık. Ona soframızda yer gösterdik. Birisi artık arkadaşın kalkmasıyla boşalmış o yeşil minderi göstermişti. Necati amcanın sanki bir ateş görmüş gibi “Ben oraya oturmam, ben oraya oturmam” demesi hala gözümün önündedir.

Baba oğulun birbirlerinin makamlarına böylesine bir saygıları vardı.

Yeryüzünün Dua Cevherlerinden Biriydi

1985 yılının Haziran ayına denk gelen Ramazan ayında İskenderpaşa Camii’nde kılınan hatimli teravih namazınınardından Necati amca kendisine has vurgularıyla uzun dualar yapar, İskenderpaşa Camii'nden adeta bütün yeryüzüne şefkat ve dua gönderirdi.

1990’lı yıllarda Çamlıca’da Çilehane Mescidinde kılınan sabah namazlarının ardından okunan evradı şerif'ten sonra duayı yine kendine has ifadesi ile O yapar, dua ederken sağa sola çevirdiği avuçlarıyla adeta yeryüzündeki görünmeyen ordulara emirler verirdi.

Bir toplumsal katkı anlamında Allah rızası için iyi bir hizmet yaptıktan sonra Çilehane Mescidine gidip musafahaya katıldığımda, elimi her zamankinden farklı bir sıcaklıkla tutar,elimi bir süre bırakmaz, sonra “Allah mübarek etsin” der gibi gözlerimin içine bir bakışla bakardı.

Fatih Yeşil Tekke sokakta otururken oraya yakın bölgede bulunan Bıçakçı Alaaddin Camii'ne namaza devam eder, burada namaza giderken cübbe gibi kullandığı o meşhur açık kahverengi paltosunun üzerine mutlaka bir de sarık takarak namazını kılardı. Ondan dua almak istiyenler camiye gelir namaz sonrası hacetlerini arzeder, dua alır giderlerdi.

Evi Bir Şefkat Yuvasıydı

Her türlü derdi olan her türlü ihtiyacı olan 1990’lı yıllardan itibaren ikamet ettiği Çamlıca Necat obasındaki evin kapısını mutlaka çalardı.

Necati amcanın bayramlarda ailecek ziyaretine giderdik. Oğlu Mithat ağabey tarafından bozdurularak önceden hazırlanmış kağıt paralar bayram harçlığı olarak hazır bulunurdu. Necati amca bu harçlıkları çocuklara verirdi. Bayram ziyaretine getiremediğimiz çocukları bile onu unutmaz “Bunu körpeye götür” diye elime tutuştururdu. Necati amcadan aldığımız bu paralar hatıra olarak bizde saklıdır.

Fotoğraf çekinme hususunda esnek davranır, bir beyit okur, bunun bir hatıraya vesile olacağını söylerdi. Ziyaretler sırasında eğer daha münasip bir misafir yoksa oturduğu koltuğun hemen sağındaki tarafa davet eder sonra da elini kulağına götürerek sizi dinler halinizi hatırınızı sorardı.

Eğer özel bir sohbet ortamı olursa misafirlerine Diyarbakırlı SaidPaşa'nın ‘Müstakîm Ol Hazret-İ Allâh Utandırmaz Seni’ isimli uzun şiirinden bölümler okurdu.

(…….) “Sen usandırma eli el de usandırmaz seni/ Hilekârlık eyleme kimse dolandırmaz seni

Dest-i a’dâdan soğuk su içme ki kandırmaz seni/Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni

Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni/ Halk arasında adâvet sû-i zandandır bütün” (…….)

80 yaşında bir kişi olarak, ziyaretçileri evden ayrılırken evinin kapısında bekler, dışarıdaki demir kapıda gözden kayboluncaya kadar takip ederdi.

Allahın Lutfu ve İzniyle Duası Makbuldü

Evlenmemizin ardından 5 yıl geçmesine ve çeşitli tıbbi çarelere başvurmamıza rağmen henüz çocuğumuz olmamıştı. Bir gün Esad Coşan Hocaefendi AKRA FM’e gelmişti. Orada kendisinden dua istemiştim. O da “Biz size dua edelim. Ancak siz asıl babama gidin.Ondan dua alın” demişti. Nitekim bir Nisan günü Necati amcaya gitmiş duasını almıştık. Bir süre sonra Allah'ın lütfuyla bir kız çocuğumuz dünyaya gelmişti.

Daha sonra çeşitli ortamlarda tanıştığım bir avukat ve bir diş hekimi arkadaşı da yine Necati Amca’ya dua için götürmüştüm. Uzun zamandır çocuğu olmayan bu arkadaşların da Allah'ın izniyle çocukları olmuştu.

Bir tanıdımızın çocuğu konuşmakta zorlanıyordu. Ona dua etmiş,çörek otu ve bal tavsiye etmiş, o çocuk da sağlığına kavuşmuştu.

“Tekrar Mülaki Oluruz Bezmi Ezelde”

Necati amca 102 yaşına yakın bir vaziyette rahatsızlanıp Koşuyolu'ndaki Esma Hatun hastanesine tedavi için yatmıştı.Yanlış hatırlamıyorsam iki üç ay kadar burada tedavide kaldı. O haldeyken bile gelen ziyaretçileriyle yakından ve candan bir şekilde ilgileniyordu.

5 Haziran günü vefat ettiğinde Server Kültür MerkezininÇamlıca'daki binasında taziyeye gitmiştik. Oraya taziyeye gelen kişilerden biri de Anavatan Partisi eski milletvekillerinden Bülent Çaparoğlu Bey idi. Şimdi kendisi de rahmetli olan Bülent Çaparoğlu Bey, rahmetli Hocaefendi'ye ve Necati amcaya çok saygı duyar çok ilgi gösterirdi. Taziyede şu olayı anlatmıştı. “Bir gün Necati amcaya “Efendim sizin de Süleymaniye Camii haziresine defniniz için bir evrak takibi yapayım” dedim. “Olur”demişti. Sonra Bakanlar Kurulu kararnamesini çıkarırken ben de şaşırdım. Daha ben varmadan önümdeki kapılar adeta tek tek açılıyor gibiydi.”

Necati amca, 6 Haziran günü Süleymaniye Camii'nde kılınannamazın ardından cami haziresinde sevdiklerinin büyüklerinin yanına defnedildi.Mevla rahmet eylesin…

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum