Hizbullah liderinden tehdit

Hizbullah liderinden tehdit

Suriye'de yaşananlar,Amerikan planı doğrultusunda bu ülkeyi devletçiklere bölmenin öncülleri.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad içeride ve dışarıda büyük bir öfkeyle mücadele etmesine rağmen, kendisine açık destek veren Nasrallah, öfke cumalarında sokaklarda “Suriye halkı birdir” diye slogan atan Suriyelilerin ABD’nin uşağı olduğunu, ülkeyi devletlere ve emirliklere ayırmak istediklerini ifade ediyor.

KENDİ ÖZGÜRLÜĞÜ TEHLİKEDE

Nasrallah,kendi akıbetininin Esad'ın geleceğiyle ilgili olduğuna kanaat getirdi.Suriye’deki özgürlük arzusunu frenleme girişimi içinde. Halkların hâlâ direniş olgusuna teslim olacağını sanıyor. Suriyelilerden rejimlerinin direnişçi olduğuna ikna olmalarını istiyor. Oysa Esad, Suriye Amerikan Kongresi’nin ve Tel Aviv siyasetçilerinin belgelenmiş kanıtları doğrultusunda, İsrail ve ABD’nin en iyi müttefiki. Önceki makalemde Hizbullah’ın açıkça rejimin yanında yer alarak Şam’daki siyasi tabloyu yanlış okuduğunu belirtmiştim. Ne var ki yeni gelişme, Hizbullah’la Şam’daki Baas rejimi arasındaki bağla değil, Nasrallah’ın Esad’ın bekasıyla Suudi Arabistan’ın istikrarını ilişkilendirmesiyla alakalı. Nasrallah, Esad’ın yıkılmasının kesin sonucu olarak Suriye’nin bölünmesinin Suudi Arabistan’ın da parçalanmasına yol açacağını, bölünmenin belli bir noktada durmayacağını ve bunun Amerikan eğilimi olduğunu ifade etti. Nasrallah’ın konuşmasında iki önemli husus var. İlki, Suriye rejiminin bölge istikrarındaki rolünü abartması. Hatta bu rejimin gitmesi, Suudi Arabistan ölçeğinde bir devletin bütünlüğünü bitirebiliyor. Sanki Golan’ı geri almak için bir gün bile çalışmayan Esad, Riyad’ı, Amman’ı ve tüm Arap başkentlerini koruyormuş gibi... İkinci husussa, halkların dikkatini despotluğa karşı mücadeleden ABD yönetimi planlarına çekme girişimi. Oysa bu konuda yeni bir şey yok. Bölünme olayı, çok eski bir konu. ABD’nin Araplara düşman olduğundan ve İsrail’i desteklediğinden hiç kimse şüphe etmiyor. Yani halklar bu konuyu unutmadılar ki kendisine bunu hatırlatma görevi biçiyor. Dahası, Nasrallah Suudi Arabistan’ı da tehdit ediyor ve oradaki Şii azınlığın bağımsız devlet talebiyle ayaklanabileceğini, çoğunluğunun da belirli bir coğrafya içinde bulunduğunu hatırlatıyor. Bu anlayışı tutarsız görmemek gerekli. Çünkü Esad, İran’dan Sünni dünyaya bir pencere açıyor. Bu pencere, İran’ın birçok hareket ve güç merkezine nüfuz etmesini sağlıyor. Devrim Esad’ı devirdiği zaman, Tahran bölgeyi vuracağı bir kol arayışı içinde olacak. İslam cumhuriyetinin Körfez ve özellikle de Suudi Arabistan ve Bahreyn Şiileriyle sağlam bağı olduğundan hiç kimsenin şüphesi yok.

Hizbullah lideri, İran’daki İslam cumhuriyetinin kurucusunun ölüm yıldönümünde konuşuyor. Bu konuşma, hem bir teklif hem de bir uyarı niteliğinde: Tahran Şam’ın dostluğunu kaybederse, Araplara Suudi Arabistan üzerinden uzanacak ve orada birçok sorun çıkaracaktır. Körfez ülkeleri, Esad’ın ömrünün uzatılmasına destek olursa, bu tehlike ortadan kalkabilir. Buradaki soru şu: Riyad, bu teklife olumlu mu yaklaşacak, yoksa Tahran’ın yalnız bırakılması dönüşü olmayan bir karar mı olur?

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.