İlhan hadis âlimi olsaydı, Sezen hidayete erseydi

İlhan hadis âlimi olsaydı, Sezen hidayete erseydi

Sevdiği bazı dostlarının hidayeti için dua ettiğini söyleyen ünlü müzisyen Munib Engin Noyan, “Attila İlhan'ın İslam âlimi olmasını, Sezen Aksu'nun hidayete ermesini çok isterdim” diyor.

Aysel Yaşa'nın röportajı

Uzun zamandır ara verdiği müzik çalışmalarına önümüzdeki ay yeniden başlayacak olan Munib Engin Noyan, hakındaki spekülasyonları ve “Artık Müslümanca yapacağım” dediği müziğini anlattı.

Hayatındaki büyük değişiklikten sonra kendisiyle sayısız kez röportaj yapıldı. Herkes hakkında komplo teorileri yazdı, en yakın arkadaşları onu terk etti. Ama o aradığı şeyi bulmanın heyecanıyla bu iddialara kulak asmadı. Bahsettiğim isim Munib Engin Noyan. İslam dinini kurallarına uygun yaşamaya başladıktan sonra müziği bırakan Noyan artık müziğe başlamak için ruhen hazırım diyor. Benim için oldukça keyifli geçen bu röportajda Noyan'la değişimini, İslam dünyasını ve kendi tabiriyle “cahilliye” döneminde yaşadıklarını bulacaksınız.

İlk olarak hidayet öykünüzü bilinenin dışında kendi içinizde nasıl yaşadığınızı anlatabilir misiniz?

Bir insan eğer İslam'ı hiç tanımamışsa, İslam hakkında sahip olduğu bilgiler çarpıksa, bu adam akıl ve vicdan sahibiyse, benimseyeceği tek ideoloji solculuktur. Ben o süreçten geliyorum fakat şimdi anlıyorum ki insan aklının ürünü olan her şey mutlaka eksiktir. Ve böylece o değerleri aramaya başlıyorsunuz. Ben arayanlardan biriyim. Adını koymamıştım. İslam'ı merak etmiyordum. Ne gördüğüm adamlarda bir cazibe vardı, ne de benim işittiğim İslam'ın iler tutar tarafı vardı. O zaman adını ne koyduğumu hatırlamadığım bir şeyi arıyordum. Adı ne olursa olsun, bulduğumda yapışacaktım ona. Bu aradığım şeyin adı Budizm'se, ben Budist olacaktım. Meğer ki İslam'mış da ben de Müslüman oldum.

Arayış süreci zor geçmiştir muhakkak. Neler okudunuz o dönemde?

Söylediğiniz gibi bu arayışın içinde arama ve okuma süreci başladı. Sadece Tevrat'ı dört yılda okudum. Bu yüzden çoğu beni Yahudi zannetmiştir. Kutsal kitapların hepsini okudum. Sıra Kuran-ı Kerim'e geldi. İnsanlar Hegel'i, Kant'ı anlayabilmek için sarf ettiği emeğin onda birini layık görmezler Kuran-ı Kerim'e. Ben Marks'ı anlamak için ne kadar çaba sarf ettiysem, Allah'ın kitabıyla da öylesine boğuştum, anlamaya çalıştım. Allah bu çabanın mükâfatını mutlaka hidayetle verir zaten. Lütfetti… Uykusuz geçen geceler ve boğuşmaların sonucu hidayete kavuştum.

Hidayete erdiğinizde kimler sizinle ilişkilerini kesti?

Herkes… Birkaç kişi kaldı. Mesela hala benle ilişkisini devam ettirme cesaretini, basiretini gösteren bir tek adam kaldı. Benim eski dostum Sinan Çetin. Aynı yıllarımı geçirdiğim, Sinan'dan daha önce tanıdığım birçok insan görüşelim der. Gün tespit edilince beni bir daha aramazlar.

Ulvi Alacakaptan sizin için değiştik ve buluştuk diyor. Siz değiştikten sonra kimlerle buluştunuz?

Ulvi'yle biz komünistken de beraberdik. Ama o bizden önce fark etti gerçeği. Onun haricinde tanımaktan çok mutluluk duyduğum birçok insan var. Daha önce isimlerini hiç duymadığım insanlardı bunlar. Hakan Albayrak'ı çok geç tanıdığıma hep pişman olurum. İnsan hayatında eksikliktir onu tanımamak, okumamak. Sibel Eraslan, Fatma Karabıyık Barbarasoğlu, Nazife Şişman tanıdığıma ve buluştuğuma çok memnun olduğum insanlar. Onlar size boyut katar, zenginleştirir. Solcu adamlar bu isimleri tanımazlar. İşin ilginç tarafı Müslümanlar solun entelektüel tarafını iyi tanırlar. Dua ediyorum birkaç arkadaşıma bu insanları ve güzellikleri görüp, hidayete ersinler diye.

DOSTLARIMIN HİDAYETİ İÇİN DUA EDİYORUM

Kimlerin hidayeti için dua ediyorsunuz?

Attila İlhan'ın İslam âlimi olmasını öyle çok istiyordum ki. Attila İlhan hadis âlimi olsaydı, bugün o alanda yaşanan karmaşa düzeltilebilirdi. Çetin Altan, Ahmet Altan, Sezen Aksu. Aklım yerinden çıkıyor ya! Çünkü bunların çok güzel ve sağlam değerleri var. Ama ne yazık ki cahilliye toplumunun insanları hepsi. Çaba sarf etmedikleri için hidayete ermeleri de mümkün gözükmüyor.

Bazen İslam camiasından da tepkiler alıyorsunuz. Yaman çelişki değil mi bu?

Kesinlikle öyle. Kutuplaşma demek doğru. Kendi aralarında ciddi bölünmeler var Müslümanların. Mahalleye yeni taşınan çocuklar sessizse bir problem yok, ama hem susmuyor hem de benim hiçbir bağlantım yok diyorsa o çocuğa takar diğerleri. Bir de Türkiye Müslümanları yapacak doğru düzgün iş bulamadıklarından komplo teorisi üretmeye başlarlar. Nerden geldi bu, casus mu hain mi diye.

İLAHİ OKUMAYI DÜŞÜNMÜYORUM

Bir dönem şarkılarınız ve albümleriniz çok satılıyordu. Şimdi kitaplarınız. Hangisi sizi daha çok mutlu etti?

İkisi de. Ben o kitapları insanlar için Kuran-ı Kerim'e götüren bir köprü kurmak amacıyla yazdım. Şimdi müzik de yapabilirim artık.

Neden artık?

Çünkü bu bizim gibi cahiliyelerinde müzik yapmış insanların sık karşılaştıkları temel meseledir: Yaptığınız müzik sürekli olarak sizi cahiliyenizle irtibatlandırır. Ya müzik tarzınızı kökten değiştireceksiniz ki benim böyle bir niyetim yok. Ya da cahiliye ile irtibat kuracaksınız. Akredite olup, kendinizi kabullendirdiğiniz zaman ben artık tescilli Müslüman'ım dediğinizde dönebilirsiniz müziğe. Yusuf İslam aynı şeyi yaptı. Şimdi aslanlar gibi yapıyor müziğini.

Siz nasıl yapacaksınız?

Ben de aslanlar gibi yapacağım. Tarzımı değiştirmek niyetinde de değilim. Sordum Sarı Çiçeğe ilahisini de seslendirmeyeceğim. Ben kendim için uygun görmüyorum bunu. Bu konserler dizisine, insanlığın ortak değerlerinin çok olduğunu şaşırtıcı örneklerle anlatan, dünyanın yetmiş iki milletinden şarkılarla, beslenen bir köprü konseri diyebiliriz.

Ne zaman başlayacaksınız konserlere?

Tahmin ediyorum mayıs ayında başlarız. İlk olarak sondaj konserleri olacak bunlar. Eğer hüsnü kabul görürse devam edeceğiz. Çünkü bu konser çok farklı yerlerden gelen insanları buluşturacak. Hem yurtiçi hem de yurtdışında devam edeceğiz çalışmalara.

Hidayete erdikten sonra gitarı ilk defa mı alacaksınız elinize?

Dışarıya yansımadı ama ben hiç bırakmadım ki gitarımı. Duvara kaldırıp, hâşâ bir daha almam elime demedim. Eş dost, yurt içinde yurt dışında hepsi bilir. Youtube'da var videolarım. Konferans vermeye gittiğim üniversitelerse söylerim mesela. Hep devam etti ama “kamusal alana” yayılmadı. Şimdi herkese açık, isteyen buyursun.

Konserler nerelerde olacak?

İstanbul'da belediyelerin kültür merkezlerinde vermeyi tercih ediyorum. Çünkü bir Müslüman olarak benim barda müzik yapmam çok zor. Kendimi çok zorlamam lazım, gerek yok buna. Bir vitamin bar olsa Müslümanlar oraya takılsa orada veririm konserlerimi.(Gülüyor) Ankara ve İzmir'de denemelerimiz olacak.

Neden albüm değil de konser?

Müzisyen ya da çalgıcı adamları birkaç kategoriye ayırmak lazım. Bunların birkaçı hakikaten sanatçıdır. Sanat icra ederler ve sanat üretirler. Ben sanatçı değilim, hiçbir zaman da olmadım. Ben zanaatçıyım. Ben ressam değilim, yağlı boyacıyım. Kapıyı boyarım ama resim yapmam. Benim tarzımda olan zanaatçıların neredeyse tamamı canlı performans adamıdır. Sesim ahım şahım değil. Stüdyo bana göre değil.

Siz aynı zamanda tiyatro eğitimi de aldınız. Tiyatroya yeniden dönmek ister misiniz?

Ulvi ile denedik ama olmadı. Bizde tiyatro adına sergilenen işlerin büyük bir kısmı müsamere olmaktan ileri gidemiyor.

Hüseyin Üzmez'den sonra Vakit okumayı bıraktım

Hilal TV'de program yapıyorsunuz ama bildiğim kadarıyla bir gazetede yazı yazmıyorsunuz. Gazetelere özellikle mi mesafeli duruyorsunuz?

Vakit Gazetesi'nde artık uyum sağlayamaz oldum. Gazetenin içerisinde çok farklı kesimlerden insanlar var. Hiçbiri de benim yazılarıma müdahale etmedi. Ama bazı manşetlerinden, başlıklarından haz etmedim ve bunun ortak sorumluluğunu taşımaya başladım. Gereksiz bir sorumluluktu bu. İzin istedim ve beni azat ettiler.

Hüseyin Üzmez olayı bu sebeplerden biri miydi?

Ben yazmayı bırakmıştım o olaylar yaşandığında. Ama eğer Hüseyin Üzmez olayı patlak verdiğinde hala Vakit'te yazıyor olsaydım etkili olurdu yine. Ben vakayı uzunca bir süre takip etmedim, gazetenin net tavrını da bilemiyorum. Kaçtım, görmek istemedim. Yüzleşmeye dayanamadım. O dönem okumadım gazeteyi.

Yeni Şafak-Cumartesi