Karadavi'den ses getirecek bir kitap

Karadavi'den ses getirecek bir kitap

Yusuf el Karadavinin Cihad Fıkhı adlı yeni kitabı İslam dünyasında çok konuşulacak. Karadavi, Cihad; işsize iş bulmak, aç olanı doyurmak, evsizi ev sahibi yapmak ve hastaları tedavi etmektir diyor.

Müslüman Alimler Birliği başkanı ve dünyaca tanınmış Müslüman alim Prof. Dr. Yusuf el-Karadavi, "Fıkhu'l Cihad / Cihad Fıkhı" adıyla yayımladığı son kitabı İslam dünyasında çok konuşulacağa benziyor.

Tunuslu ünlü Müslüman düşünür Radiş el-Gannuşi, kitabın önemine binaen kaleme aldığı tanıtım yazısını özetleyerek timeturk ziyaretçileri için tercüme ediyoruz;

Karadavi'nin Cihadında yeni olan ne?

Cihad kavramı üzerinden Müslümanlara ve İslam’a tarihte eşi ve benzeri görülmemiş haksızlıklar, karartmalar ve yanlışlıklar yapılmıştır. Cihad, sahnesinde iki yaygın görüş vardır:

1- Farklı bahanelerle [hoşgörü, barış] Cihad kavramını ümmetin hayatından çıkartmak isteyen gurup. Yusuf el-Kardavi, yeni yayımlanan “Fıkh’ul Cihad” kitabında bu gurubu şöyle tanımlıyor: işgalcilerle işbirliği halinde olup cihad kavramına karşı savaş açmış ve tüm ilgilerini bu alana yoğunlaştırmışlar; Bahailer ve Kadiyanlılar buna örnek gösterilebilir.

2- Tabanda bu guruba zıt görüşleri savunan ikinci bir gurupta vardır. Onlar ise tüm dünyaya savaş açmış durumundalar. Temelde tüm insanlar Müslüman olmadıkları sürece düşmanlar ve onlarla sürdürülecek ilişki ancak savaş ilişkisidir. Bu gurubun savundukları ile bazı oriyantalislerin cihad kavramı tanımında buluştuklarınıda görüyoruz. Müsteşrik Macdonald İslam ansiklopedisinde cihad maddesini açıklarken şu ifadeleri kullanmaktadır “İslam kılıç ile yayılmıştır, cihad İslam’ın altıncı şartı sayılacak kadar büyük bir öneme sahip ve tüm Müslümanlara farz kifayet olan bir yükümlülüktür.” (İslam ansiklopedisi sayfa / 2778)

Cihadın Tanımı ve Merhaleleri

Yusuf el Karadavi, Cihadın tanımı ve aşamaları ile ilgili başta dilsel tahlilde bulunarak bu aşırıcılıklara değinmek istemektedir. Kur’an, sünnet ve İslam hukuku kaynaklarına bakıldığında cihadın kitaldan savaşmaktan farklı bir şey olduğu açıkça görülmektedir. Savaş ile ilgili ayetler nazil olmadan önceden de cihadda bulunun, cihad edin, uğraş verin, caba harcayın anlamına gelen (cahidu) ve benzeri emirler mevcuttu. Cihad genel anlamı ile kitaldan savaştan daha genel bir kavramdır. Cihad Kur’an ve sünnette şu anlamlarda kullanılmıştır; düşmana, nefse ve şeytana karşı cihadda bulunun çaba harcayın elinizden gelen tüm imkânları sarf edin.

Ayrıca Karadavi, cihad ile ilgili ibn Teymiyye’den şu bilgileri de aktarıyor: Cihad kalp ile olur. O da İslam’a davet etmek ve inkâr edenlere karşı delil getirip doğruluğunu ispatlamak, Müslümanlara yarar sağlayan tüm uğraşlar, bir de bedenle cihad etmek vardır o da savaştır yani kitaldır.

Birde karadavi, ibn Teymiyye’nin öğrencisi İbn Kayyim el Cevzi’den şahadet ve cihad ile ilgili şunları aktarıyor, Cihadın 13 mertebesi vardır;
1- Nefisle cihad; bunda dört aşama vardır hidayet bulmak için nefsin cihat etmesi, onunla amel etmesi, amel etmek için çağrıda bulunmak ve son olarak sabırda bulunmak.
2- Şeytanla cihad; buda iki aşmadan oluşmaktadır birincisi şeytanın imana yönelik ortaya attığı şüpheler ile cihad etmek ikincisi ise nefsanî ve şeytani arzulara yol açan şeyler ile cihat çaba sarfetmek.
3- Kâfir ve münafıklar ile cihad; oda dört aşmadan oluşuyor kalp, dil, mal ve nefsi ile cihatta bulunmaktır.
4- Zalimlere ve fasıklara karşı cihadda bulunmak; oda üç aşamadan oluşmaktadır, önce eli ile edemiyorsa dili ile onu yapamıyorsa kalbi ile cihatta ve mücadelede bulunmak.

İçeride cereyan eden zulüm ve yolsuzluklarla mücadele etmek yani cihadda bulunmak, dış saldırılara karşı mücadele vermekten, cihat etmekten daha önemli ve daha elzemdir. Ancak bunda da esas olan, takip edilmesi gereken yol ve yöntem şiddet içermeyen barışçıl, sivil yolları takip etmek gerekir. Buna Seçim parlamento sistemi parti vs örnek olarak gösterilebilir.

Karadavi, kitabının 190. sayfası ve sonrasında entelektüel mücadeleye önem verilmesi gerektiğini anlatıyor. Uzmanların bilimsel çalışmalar yürütebilecekleri merkezlerde buluşup, kendi geçmişimizle, çağımızın değerlerinden bir sentez oluşturup, gençleri bu merkezlere cezp ederek çalışmalarını bu merkezlerden yürütmeleri gerektiğine değiniyor. Dünyaya kapalı olmak yerine, çağımızın kültürü ve medeniyeti ile etkileşim halinde olup, bizim ahlak değerlerimizle çatışmayacak şeylerden yararlanıp yeni bir kimlik oluşturmaları gerekir. Geçmişte batılılar bizim miras ve kültürümüzden yararalanıp, onu geliştirip ve medeniyetlerini bunun üzerine bina ettikleri gibi.

Genel olarak Karadavi, “Fıkhu’l Cihad” kitabında şu sonuca varıyor; İslam’da cihad: sivil cihad ve askeri cihad olmak üzere iki kısma ayrılır.

Askeri cihad dediğimiz şey Müslümanların topraklarına bir saldırıda bulunulduğunda müslümanlar güç kullanarak bu saldırıya karşılık verirler. Şartları ve koşulları gözetilerek böyle bir tavır sergilenir bunu da devletin karar mekanizmaları karar verir. Sivil cihad dediğimiz şey ise bilimsel, kültürel, toplumsal, ekonomik, eğitim, sağlık, çevre, ve kültürel alanlarını içermektedir.

Sözünü ettiğimiz sivil cihadın amacı ise Allah yolunda çaba harcamak onun rızasını kazanmaktır, okuma yazma bilmeyen insanlara okuma yazmak öğretmek, işsize iş bulmak, aç olanı doyurmak, çıplak olanı giydirmek, evsiz ve barksız olanı ev sahibi yapmak, hastaları tedavi etmek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak, spor kompleksleri, okul, üniversite ve camiler inşa etmektir. (sayfa 215)

Cihadın amacı

İslam barışa çağırmakta, savaşı nefretle karşılamakta ve kötülemektedir. Ancak savaşı yasaklamış değildir ve mecbur kalmadıkça savaş açan taraf olmaz… Savaşın oluşturduğu kötü koşulları ortadan kaldırmak için savaş belli bir çerçeve içinde gelişip ilerlemesi için belirli kurallar ortaya koymuştur.

İslam’da olan zorunlu savaş durumu sadece Müslümanlarda olan bir şey değildir. Hristiyanlık dini buna örnek olarak gösterilebilir, bu dinin taraftarları arasında olsun dışarıdakilerle olsun bu dinin mensupları birçok çekişme ve savaşlarla muhatap olmuşlardır.

Luka incilinde geçtiği gibi Hz. İsa şunları söylemektedir “yeryüzüne barışı getireceğimi mi sanıyorsun ben yeryüzüne ateşi atmak için geldim” eski ahitte de defalarca katliamlara çağrıda bulunmakta ve önceleri Filistin’de yaşamlarını sürdüren yedi halkı tümden temizlemişler ve geriye onlara ait hiçbir şey kalmamış. Yine İncil’de şu ifadeler geçmektedir “Ürdün’ü geçtiğinizde, Kenan topraklarına girerken orada yaşayanlar halkın tümünü öldürün.’ Günümüzde de Yahudi çetelerini yaptıkları katliamlar basitleştirilmiş örnekler olarak gösterilebilir.

Karadavi, cihadın hedeflerini şu şekilde özetliyor: Yapılan saldırıya karşılık verip onu geri püskürtmek ve fitnenin çıkmasını engellemek. Bu şu anlama geliyor davet özgürlüğünün olması, Müslümanlarının ve gayri müslimlerin inançlarının gereğini özgürce uygulayabilecekleri uygun ortamı sağlamak, yeryüzünde zulüm gören insanları kurtarmak, sözlerinden cayan ve anlaşmaları ihlal eden kişileri cezalandırmak ve son olarak iç barışı sağlamaktır.

“Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.” (Hucurat / 9)

Halkı iyi olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helâk etmez. Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.” (Hud / 117-118)

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (Bakara / 256)

İslam’da savaş ahlâkı

Batı uygarlığının aksine, İslam’da siyaset, ekonomi, bilim, amel, vs nasıl ki ahlâk olmaksızın düşünemiyorsak, İslam’da savaşmanın da bazı ahlâki kuralları vardır.

Savaş ahlâkını sıralayacak olursak şöyle sıralayabiliriz.

1- Kitle imha silah kullanımının yasaklanması. Toplu katliamlara sebep olan kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar kesinkes yasaktır. Ancak Müslümanlar ülkelerin buna sahip olmasına engel değil bilakis İsrail ve ABD buna sahipken onların da sahip olması vaciptir.

2- Savaşta aşırılıktan sakınmak. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.” (Bakara / 190) Alimler bu ayet gereğince, kadın, çocuk, ihtiyar, sakat ve çiftçilerin öldürülmelerinin dinen yasaklandığını belirtmişlerdir.

3- Ahde vefa prensibi, ihanette bulunmanın yasaklanması. “Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsra / 34)

4- İslam’ın savaş ahlâkı ile ilgili Müslümanlara vaaz ettiği başka bir prensip ise savaş esirlerine iyi davranma presibidir. “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz."” (İnsan /8-9)

Karadavi uzun tartışmalar ve müzakereler sonucu savaş esirleri ile ilgi vardığı nihai sonuç Muhammed suresinde geçen “Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin.” 4. ayetinin belirttiği durum olmuştur. İstisnası olarak savaş suçluları gösterilebilir.

Ayrıca Karadavi şunu da belirtiyor Savaş esirleri hususunda Cenevre sözleşmesi teoride olsa da yine insanlık adına sevindirici bir gelişmedir. Buna karşı İslam daha 14 asır önce bu değerlere çağrıda bulunmuş ve uygulanması için birçok uğraş vermiştir.

İslam’ın Savaş ahlâkı ve hukukunu Maddeler halinde sıralayacak olursak:
1- Kadın, çocuk ve ihtiyarların öldürülmesinin yasak olması.
2- Ama olanlar, sakatlar, din adamları, çiftçiler, sanatkârlar ve tacirleri öldürmenin yasak olması
3- Savaşa bulaşmamış sivilleri öldürmenin yasaklanması.
4- Düşman cesetlerinin kulak, burun vs kesilmesinin yasaklanmış olması.
5- İstisnai durumlar hariç, savaşanların evlerinin yakılıp yıkılmaması, mahsullerine zarar verilmemesi ve hayvanlarının öldürülmemesi.
6- Küçük yaşta olanları savaşa götürülmemesi. (sayfa-1167)

Bütün bu anlatılanlardan yola çıkarak rahatlıkla şunu diyebiliriz ki cihad zorda kalındığında başvurulacak son yoldur. Savaş saldırıya uğrayan kişiler tarafından vatanlarını korumak için, haksızlığa uğramış ve zulüm gören insanları korumak adına yapılan bir savaştır.

Yoksa insanları tahakküm altına ya da onları zorla İslam’a sokmak için başvurulacak bir araç değildir. Cihad, siyaset ve politika bilimine giren bir kavramdır, namaz ve oruçta olduğu gibi ibadet alanına girmez. Bu durumda müslümanlardan istenilen şey zorda kaldıklarında, Allah’a tevekkül edip, halis, saf bir niyetle Allah yolunda, rızası doğrultusunda ve belirtilen savaş ahlâkı çerçevesinde savaşmaktır. Bu şartlar gözetildiğinde yapılacak cihad Allah’a yakınlaştıran en büyük ibadetlerden birini yapmış olur.

“De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.” (En’am / 162-163)

Not: Karadavi'nin Cihad Fıkhı adlı kitabı "Nida Yayınları" tarafından Türkçeye tercüme edilmektedir.

TİMETURK

Etiketler :