Sayın Kılıçdaroğlu,

         Size bu mektubu, Türkiye'nin yüz binlerce Ayşe'sinden biri, "Trabzon'un Ayşe'si" olarak yazıyorum. Türkiye'de yıllarca görmezden gelinen ve mağdur edilen yüz binlerce yaşam öyküsünden yalnızca biri benimkisi. Kısaca anlatmama müsaade ediniz. İlkokulu Trabzon Kurtuluş İlköğretim okulunda, orta ve lise eğitimimi Akçaabat İmam Hatip Lisesinde okul birincisi olarak tamamladım. 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kabul edildim ve 1992 yılında başarıyla mezun oldum. Diplomamın ve avukatlık belgemin bana verdiği avukatlık yapma hakkını 17 yıldır kullanmama rağmen başörtülü olduğum için davalarıma bizzat katılamıyorum.

Hayatımın her döneminde toplumsal meselelere yakından ilgi duydum ve çözüme katkı sunmak için çaba göstermeye çalıştım. Daima adaletin, insan haklarının, özgürlüklerin ve demokrasinin takipçisi, destekçisi ve bizzat mücadelesini veren bir kişi oldum. Bu kapsamda, Trabzon Mazlum-Der, Trabzon MÜSİAD, Trabzon Merkezli Aktif Hukukçular Derneği kurucuları arasında yer aldım ve ilk kadın yöneticisi olarak görev yaptım. Trabzon'da iş yaşamının ve daha pek çok sivil toplum kuruluşunun içinde yer aldım. Tüm bunları gerçekleştirirken, diğer kadın meslektaşlarımdan çok daha fazla çaba ve enerji harcamak zorunda kaldığımı belirtmeme gerek yok sanırım.

Bir süre önce ise AK Parti'den Trabzon Milletvekili Aday Adayı olarak müracaat bulundum. Başörtülü bir milletvekili aday adayı olarak, önceki gün Sayın Genel Başkan Yardımcınız Gürsel Tekin Bey'in yaptığı açıklamalar doğrusu beni bu sorunun çözümü adına bir nebze olsun umutlandırmıştı. Sayın Tekin, geçmişte yapılan bir hukuksuzluğu, bir yanlışı tashih ederek; CHP'nin bugün bir kez daha böyle bir hatayı tekrarlamayacağını ifade etmişti. Bu sözler, "Türkiye'nin Ayşe'leri"nin kaderinin de, kimi Merve'lere benzemeyeceğini, hukukun ve demokrasinin galip gelip, Türkiye'nin demokrasisine, toplumsal barış ve uzlaşısına CHP'nin de bir nebze olsun katkı sağlayabileceğini düşünmemizi sağlamıştı. Bana Sayın Tekin'in açıklamalarıyla ilgili görüşüm sorulduğunda, "Umarım CHP bu sözlerinin arkasında durur ve bu sorunun çözülmesine, hatta konuşulur dahi olmaktan çıkmasına katkı verir demiştim". Bugün ise, gazetelerde sizin beyanatlarınızı okuduğumda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım ve size bu mektubu yazmaya karar verdim. Öncelikle tüm yaşamı boyunca Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve hukukuna saygılı bir hukukçu olarak, TBMM İçtüzüğünün 56. maddesinde milletvekillerinin başörtüsü takmasına dair hiçbir engel bulunmadığını size hatırlatmak isterim.  Zira, TÜSİAD tarafından birkaç gün önce kamuoyuna açıklanan raporda da aynı tespit yer almaktadır.

Türkiye'de artık TBMM'de başörtüsü konusuna egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan millet iradesi karar vermelidir. Gelin siz de destek verin ve liyâkat sahibi Türkiye kadınları, örtülü örtüsüz ayrımı olmaksızın TBMM'de daha fazla yer alsın ve daha güçlü bir biçimde temsil edilsin.

Sayın Kılıçdaroğlu,

         Siz bu ülkenin ana muhalefet partisinin Genel Başkanısınız. En az iktidar sahibi olanlar kadar sizin de Türkiye'nin geleceği adına sorumluluğunuz bulunuyor.

         Nasıl ki, dünya barışının en önemli anahtarlarından biri, her geçen gün dünyada itibarı artan ve güçlenen Türkiye'nin elinde ise; Türkiye'nin kendi iç barışı ve toplumsal uzlaşısının anahtarlarından biri de bu anlamda sizin elinizde bulunuyor. Önünüzde çok önemli bir fırsat var. Dilerim Türkiye'de tüm taraflar ellerindeki anahtarları, ardında geniş ufuklara açılan Türkiye'nin toplumsal barış ve uzlaşı kapısının açılması için kullanmaktan çekinmez.

Türkiye toplumu, sizin nezdinizde CHP'den, millet iradesinin, demokrasinin ve hukuk devletinin gerçekten anlamını bulacağı adımları atmanızı bekliyor.

Saygılarımla,

Avukat Ayşe Sula Köseoğlu  

www.aysesula.com