Ergenekon operasyonları başladığı günden bu yana, soruşturmayı yürüten savcı ve polislere yönelik birçok saldırı gördük.

Başta Zekeriya Öz olmak üzere, özel yetkili savcılar ve polisler, Ergenekona kol kanat geren gazeteciler tarafından boy hedefi haline getirilerek türlü türlü hakaretlere maruz bırakıldılar.

Bunların en yaygını ve en çok kullanılanı savcıların ve polislerin Fethullaçılıkla suçlanması oldu.

“Ergenekon Medyası! Dünü Bugünü” yazı dizimizin bugünkü bölümünde, soruşturmayı yürütenleri yıpratmak amacıyla ortaya atılan söz konusu iddianın ciddiye alınması halinde varacağı boyutları gözler önüne sermeye çalışacağız.

Son 2 yılda savcı ve polislerin yanı sıra, Yalçın Küçük ve Perinçek ekibinin Fethullahçılıkla itham ettiği bir isim daha oldu:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin.

Yeni CHP’nin 2 numarası Gürsel Tekin, Ulusal Kanal’da her hafta Yalçın Küçük’ün “Fethullahçı” suçlamasına maruz kalıyordu.

Küçük, ilginç mantık yürütmeleriyle yola çıkıp eninde sonunda bir şekilde Gürsel Tekin’i Fethullahçı ilan etmeyi başarıyordu.

Bu durum Gürsel Tekin’i o kadar rahatsız ediyordu ki, “Suçlamalara devam edersen cevabım çok sert olur” açıklamasını yaptı.

Sağ kolu Barış Yarkadaş ise, internet sitesindeki köşe yazısında, Yalçın Küçük ve ona kanalını açan Doğu Perinçek’i faşist olmakla suçladı.

Yazısında Küçük’e ve destekçisi ulusalcılara “Alçaklar… namussuzlar… kahpeler…” şeklinde hakaretler yağdıran Yarkadaş, Yalçın Küçük tutuklandığında da yazılarında adını bile anmadı.

Peki, “Yalçın Küçük acaba haklı mı?” diye düşünüp mantıki alt yapısını incelesek, nelerle karşılaşırız?

Gürsel Tekin’in Fethullahçılığına dair elimizde neler var, bir bakalım.

Gürsel Tekin, Ergenekoncuların milletvekili adayı gösterilmesine şiddetle karşı çıktı.

Buna Erzincan’da cemaat operasyonunu yapan İlhan Cihaner de dâhil.

Hatırlayın, Cihaner’in en büyük savunucularından biri de Yalçın Küçük’tü.

Tuncay Özkan’ın aday gösterilmemesinin sebebi de Tekin’dir.

Yerel seçimlerde, CHP’nin yürüttüğü çarşaf açılımının mimarı da yine Gürsel Tekin’di.

Genel Başkan Yardımcısı olduktan sonra, partideki cemaat düşmanı kadroları tasfiye etmek için ciddi çaba harcadı.

Cemaatin kontrolündeki televizyonlarla ve gazetelerle ilişkilere özel önem verdi.

CHP’nin içinde tarihte eşi benzeri görülmemiş hizipçi operasyonlarına imza atarak seçimlerdeki muhtemel bir hezimetin de baş aktörü oldu.

Ergenekon sanıklarını aday göstermekten kaçınırken Fethullah Gülen’e olan hayranlığını her fırsatta ifade eden İlahiyatçı Muhammed Çakmak’ı Parti Meclisi’ne aldırdı ve milletvekili adayı olmasını sağladı.

Bu kadarı yeter mi?

Kim daha Fethullahçı?

Savcı ve polis mi, yoksa Gürsel Tekin mi?

Hele hele Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmalarıyla İmamın Ordusu kitabı üzerine dönen tartışmaları da göz önüne aldığınızda….

Yalçın Küçük’ün mantığından hareket ederseniz, Gürsel Tekin’in Fethullahçı ilan edilmesi işten bile değil.

Diyelim ki Küçük haklı olsun.

Gürsel Tekin Fethullahçı ise en büyük desteği aldığı Büyük Kulübün biraderlerinin de Fethullahçı olması gerekmez mi?

Ya Aydın Doğan Grubu’na ne diyeceksiniz?

Gürsel Tekin, ortaya çıkmasından bu yana Aydın Doğan Grubu’ndan muhteşem destek alıyor.

O zaman Aydın Doğan da…

Evet, aynı şeyleri Kemal Kılıçdaroğlu için de söyleyebiliriz.

Bunca hatasına ve adam harcamadaki iştahına rağmen Gürsel Tekin’i sürekli en yakınında tutmaya çalışıyor.

Yoksa Kemal Kılıçdaroğlu da mı?

Bu liste böyle uzar gider.

En iyisi saçma mantığı bir kenara bırakıp gerçeklere geri dönmek…