Lafı bırak, 27 Nisan'da...

Lafı bırak, 27 Nisan'da...

Star gazetesi Mehmet Altan, 27 nisan e-muhtırasının yıl dönümünde çarpıcı bir yazı kalema aldı. İşte o yazı...

Lafı bırak, 27 Nisan'da ne yaptın?

Bizlerin gördüğü en son darbe 27 Nisan 2007'de yaşandı... Kimin ne "olduğunu" da, en iyi o darbeye karşı alınan tutum test etti. Tabii o "e-muhtırayı" yazan...

...bugün bile hala büyük bir skandal olarak durmakta olduğu Genelkurmay sitesine koyan, aynı zamanda Van Savcısı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı'nı bizzat görevden aldırttığını ballandıra ballandıra anlatan askeri kişi de yargılanmadı.

Şimdi ortalıkta, 27 Nisan e-muhtırası sırasında ne yapıp ettiğini herkesin bildiği sürüsüne bereket adamın "demokrat" sıfatı üzerinde şarap yalamış fare usulü dolanmasına bu nedenle eğlenerek bakıyorum...

Hâlbuki tatavayı bıraksalar da, 27 Nisan'da ne yazıp söylediklerini bir ortaya serseler ya...

***

Kendi önerime başta kendim uyarak, 27 Nisan e-muhtırası ardından yazdığım "demokrasiye muhtıra" yazımı aynen yayınlıyorum:

"Demokrasilerde... Siyasal iktidar, siyaseten yanlış yaparsa oy kaybeder...

Siyasal iktidar, suç işlerse yargı devreye girer...

Sistemin kendi kendini koruma sürecinde askere yer yoktur...

Bu nedenle 'internet muhtırası' doğrudan demokrasiye bir müdahaledir. Üstelik de 'seçim sandığının' ortaya konmasına birkaç ay kalmışken...

İktidar hata yapıyorsa, bu yıl bitmeden bunun cevabını halktan alacak. Bu durumda, bu telaşın sebebi ne?

***

Demokrasiye müdahale, parlamentoya...

Seçilmişlere...

Siyasi partilere...

Teşkilatlara...

Ve seçmene müdahale sayılır.

***

Askeriye, sadece demokrasiye ve siyasal sisteme değil...

Yargıya da müdahale etmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin karar süreci şaibe altına girmiştir.

Siyasal sistem kadar yargının da bu müdahaleye tavır alma gereği var.

***

Bugüne kadar darbeler uluslararası sistemin yeşil ışığı sonucu oldu.

Önceki günkü, 'bizim istemediğimiz kişi cumhurbaşkanı olur ise darbe yaparız' girişimi meşruiyetten uzak olduğu gibi uluslararası destekten de yoksundur.

ABD, AB, uluslararası ve yerli sermaye, ekonomik yapı, büyük seçmen kitlesi bu girişime karşıdır.

Askeriye, devasa bir güce karşı hukuku zorlayan ve kendini de, ülkeyi de zor duruma düşüren gayrimeşru bir hareket içine girdi.

***

Ayrıca...

Türkiye'deki siyasal sistem, anayasanın ikinci maddesinde kendini tanımlar.

Türkiye sadece laik değildir... Demokratik bir hukuk devletidir de.

Asker, laiklikten yana taraf da, neden demokrasiden yana taraf değil?

Üstelik demokrasi laikliği içerir... Demokratik bir ülkenin din devleti olması beklenemez... Laiklikten sapmış bir demokrasi yok yeryüzünde.

Ama laiklik demokrasiyi içermez.

Belki de sırf bu nedenle askeriye laik ama demokrat değil.

Çünkü demokrasilerde askeriyenin tek görevi savunmadır... Siyasal sistemi vesayet altına alması mümkün olmaz.

Ama bizde dönem dönem icat edilen korkularla asker sürekli siyasetin içinde.

***

Daha önceki bütün hatalarına rağmen hükümetin dünkü çıkışı anlamlı ve olumludur.

Ve bugün, hükümetin hatalarını değil askeriyenin muhtırasını yargılama zamanıdır.

Demokrasinin gereği budur.

Bu çıkışı, parlamentonun ve tüm sivil siyaset kurumunun kalıcı bir hale getirmesi gerekiyor.

Krize çözüm aranıyor...

Krizin çözümü uzlaşmak değil, demokrasiyi kökleştirmek.

Tüm Türkiye demokratik hakkını kullanarak bu müdahaleye karşı haykırırsa, bu, bir daha tekrar etmez.

Uzlaşma ise askeri vesayetin devamını sağlar.

Müdahalenin demokrasiye karşı olduğunu unutmamak gerek.

***

Türkiye için utandırıcı bir durum var...

Hak etmediğimiz bir görüntüyü dünyaya vermiş bulunuyoruz.

Muhtıra, Türkiye'nin demokratik bir ülke olmadığını kayda geçirdi.

Belki de esas amaç budur...

Türkiye'nin AB üyesi olmasını engellemek.

Çünkü orada bu tür garipliklere, askeriyenin demokrasiye müdahalesine yer yok.

'Laiklik elden gidiyor' bahanesiyle bunun hedeflenmiş olması fazlasıyla ihtimal dâhilinde.

***

Gerçek demokraside asla olamayacak...

Olması halinde, çok ağır hukuksal müeyyide uygulanacak bir skandal yaşamaktayız.

Ekonomi olumlu bir şekilde gelişirken...

Bütün ülkenin geleceğini karartacak bir girişimde bulunmanın anlamı ne?

Belki de korku burada, ekonominin iyi gitmesinde...

Ekonomik performansın, siyaseti de bir daha geri dönmemek üzere daha ileri bir demokratik düzeye taşımasına az kalmış olmasından...

Sivil siyaset ve demokrasi gelişmesin diye tüm ülkeyi, herkesin hayatını altüst edecek bir krize sürüklemek, bu vatana nasıl bir hizmet olacak?

Herkesten 'sözde değil özde vatanseverlik' beklemek hakkına sahip değil mi bu toplum?"

***

Benim yazdığım yazı buydu.

Siz, ne yazmıştınız acaba?

 

MEHMET ALTAN / STAR GAZETE

Etiketler :