Menderes: Oligarşiyi yıkalım

Menderes: Oligarşiyi yıkalım

27 Mayıs darbesinin kurbanı eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes'den referandum mesajı:

Anayasa değişiklik paketinin referanduma sunulacağı 12 Eylül'de kuvvetli bir 'evet' oyu vereceğini belirten 27 Mayıs darbesinin kurbanı eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes, referandumda vatandaşların demokratik özgürlüğü ile 27 Mayıs'tan gelen vesayet rejimi arasında tercih yapacağını söyledi. Evet 27 Mayıs ve 12 Eylül'ü kökünden tasfiye edecektir

 ABDÜLKADİR SELVİ - ERHAN SEVEN'ın röportajı

Aydın Menderes... Bu ülkede askeri darbelerden en çok etkilenen kişilerden biri. Babasını, hem de Başbakan babasını darbeye kurban vermiş biri. Demokrasi adına konuşmuş, yazmış birisi. Zaman zaman siyasette, zaman zaman kalemiyle gazete sütunlarında, zaman zaman konferanslarda dinleyicileriyle biraraya gelerek bu konulara kafa yormuş bir isim. Aydın Menderesle konuştuk, anayasa değişiklik süreciyle ilgili olarak. Değişikliğe kuvvetli bir 'evet' diyen Menderes, 'hayır' cephesi içinde yeralan Demokrat Parti lideri Hüsametttin Cindoruk ile onun destekçisi eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sert eleştirilerde bulundu. Menderes ile yaptığımız söyleşi ise şu şekilde gerçekleşti:

OLİGARŞİYİ YIKALIM

Referandumun önemli olan yanı nedir ve 12 Eylül sizin için ne ifade ediyor?

Bu referandumun anlamı gayet açıktır. Milletimiz evet dedikleri taktirde, cumhuriyetin hür vatandaşları olmaya ve eğer hayır derlerse 1960'tan beri süre gelen vesayet rejimi veya oligarşinin tebası olmayı kabul etmiş olacaklardır. 'Yiğit bin yaşar fırsat bir düşer' derler. Türkiye'de milli irade, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkesi cumhuriyet tarihimizde Birinci Meclis dönemi dediğimiz 1920 -1922 yılları arasında bir de 1950 ile 1960 yılları arasında geçerli olmuştur. Cumhuriyeti demokratik kılan egemenliğin millette olması ilkesidir. Eğer cumhuriyet demokratik değilse aslında o bir cumhuriyet değildir. Bunun siyasal bilimlerdeki karşılığı oligarşidir. Bunun içindir ki bir bakıma 12 Eylül günü milletimiz evet dediği taktirde özde bir cumhuriyete, hayır derse kendine cumhuriyet görüntüsü veren bir oligarşinin devamına oy vermiş olacaktır. Eğer milletimiz referanduma evet derse yeni bir anayasayı bütün partiler için kaçınılmaz kılacak eğer hayır derse olup olmadığı bile tartışılacak, tartışılabilecek bu anayasa devam edecektir.

Referandumda bir anlamda '12 Eylül'den hesap sorulacak' düşüncesi de var. Aynı zamanda bu referandum 27 Mayıs'la hesaplaşma anlamına da gelir mi? 28 Şubat için de geçerli midir?

 

Bu vesayet rejimi veya oligarşi dediğimiz fiili düzen 27 Mayıs 1960 ve onun zor ve tehditle kabul ettirdiği 1961 Anayasası ile gerçekleştirilmiştir. Bugün 27 Mayısçılardan hayatta pek kimse kaldığını sanmıyorum. Ama bunun yanısıra bu referanduma evet demek, 27 Mayıs'ı bütün etkileriyle birlikte ortadan kaldırmak anlamına gelecektir. Zaten hiçbir zaman millet tasvip etmemiştir. Kaldı ki, 12 Eylül'de 27 Mayıs'taki kurulan vesayet rejimini sürdürmüştür. Bazı 27 Mayısçıların 12 Eylül'e karşı çıkmalarının sebebi sadece şudur; 27 Mayıs'ın ve Anayasasının gerçekleştirdiği oligarşik paylaşımdaki askerin hissesi 12 Eylül Anayasasıyla bir takım CHP'lilere ve yüksek yargıya oranla artırılmış oldu. Bu itibarla bu referanduma verilecek evet oyu 27 Mayıs'ı da 12 Eylül'ü de kökünden tasfiye etmiş olacaktır. Bence önemli olan da odur. Bunu hesap sormaya indirgemeyi de ben pek fazla doğru bulmam. 28 Şubat'a gelince, durum şudur; 28 Şubat eğer bir askeri müdahaleyse o zaman bunu yapanların bir hesap vermesi gerekecektir. Gerçi bu hesabı soracak olan hükümet değil yargıdır. Ancak hükümet hiç olmazsa bir suç duyurusunda bulunabilir ve bu işin üze-rine gidebilirdi. Ben illa gitmelidir demiyorum. Ancak bu yapılmayınca yarın 28 Şubat'ı da diğerleri gibi askeri müdahale olarak tanımlamakta zorluklar meydana gelir. Benim de üzerinde durduğum husus budur.

Erdoğan'ı 27 Mayıs'la tehdit ediyorlar

Meydanlarda Adnan Menderes ile ilgili ve onun ismi üzerinden de bir tartışma yaşanıyor. Başbakan Erdoğan da Adnan Menderes ile ilgili çok önemli sözler söyledi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

50 yıldır Türkiye'de milli irade değil de bir kısım CHP'liler, yüksek yargı ve askerden meydana gelen bir yapı egemen olmuştur. 4 askeri müdahaleyi bir tarafa bırakın geride bıraktığımız bu süre içerisinde son birkaç yıl hariç askerin yasama ve yürütmeye karışmadığı hemen hemen hiçbir konu ve zaman olmamıştır. Ayrıca, yok Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Onursal üyesiymiş, yok yargının içerisindeki falan derneğin başkanı hanımefendiymiş gibi kişilerin ortaya çıkıp, başta Anayasa Mahkemesi'yle ilgili olmak üzere fetvalar yayınlaması akıl almaz bir durumdur. Bu ve benzeri şahısları milletimiz tanıyor mu, bunlara oy vermiş mi? Zaman gelince bunların sözleri yüksek yargı üzerinde açık bir şekilde etkili olmuyor mu? Milletin asıl seçtiği yasa ve onun içinden çıkan yürütmenin bu durum karşısında eli kolu bağlı değil midir? Anayasaya hayır demek, bu gidiş devam etsin demektir. Aziz milletimiz böyle bir düzenin devam için oy kullanmaz. Bundan dolayı da mutlaka evet diyecektir.

Başbakan Erdoğan merhum Adnan Menderes için fevkalade doğru ve son derece de güzel sözler söylemiştir. Sadece beni ve eşimi değil, merhum Adnan Menderes'in milyonlarca sevenini mutlu etmiştir. Bu duygularımı şükranlarım olarak kendisine bir mektupla da ifade ettim. Başbakan Erdoğan'ın bu bağlamda söylediklerinin bir de ikinci bölümü vardır ki, orada da yerden göğe kadar haklıdır. Birtakım çevreler ve kişiler 2002'den beri Başbakan Tayyip Erdoğan'ı "Seni de Adnan Menderes'in akıbetine uğratırız" diye tehdit etmişlerdir. Bu da son derece de yakışıksız bir durumdur.

Hakaret söylemleri rahatsızlık veriyor

Şu anda referandum oylaması için meydanlarda propaganda yapılıyor. Referandum tartışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Referandum öncesi sürecinde en can alıcı noktaya bu sorunuzla değinmiş oldunuz. Zira siyasi partilerin bu süreçte birbirlerine söyledikleri sözler açısından kamuoyunda yaygın eleştiriler var. Bu eleştiriler hepsine yöneliktir. Bunları iki kısıma ayırmamız gerekecektir. Birisi, kamuoyu tartışma üslubundan memnun değildir. Parti genel başkanlarının zaman zaman birbirlerine hakarete varacak sözler söylemeleri rahatsızlık kaynağı olmaktadır.

İkinci bölümde ise, şikayet şudur; sanki Türkiye bir referandum öncesinde değildir de bir genel seçim öncesindedir. Bu ifadeden maksat, Anayasa değişikliğini ve bu değişiklikte yer alan maddelerin hemen hemen hiç söz konusu edilmemesi ve tartışılmaması. Buna mukabil siyasi partilerin tamamen referandumun dışındaki konularda birbirlerini suçlamaya yönelmiş olmalarıdır.

Şimdiki DP, Adnan Menderes'i temsil etmiyor

Şu andaki Demokrat Parti kampanyada hayır diyor. DP ve Cindoruk babanımızın partisinin misyonunu temsil ediyor mu?

Bahsettiğiniz şahısla da onun arkasındaki Süleyman Demirel'le de hiçbir şekilde meşgul değilim. Sözlerini izlemeye değer bulmuyorum. Bir zamanların 'Çoban Sülüsü' çoktandır, sürüsünü kaybetmiştir. Ancak özellikle sayın Süleyman Demirel herkesi ve bütün toplumu hafızasız saymamalıdır. Süleyman Demirel her şeyden önce çıkıp, milletimize yerine oturduğu merhum Adnan Menderes için gerek Başbakanlığı'nda ve gerekse Cumhurbaşkanlığı'nda olumlu olarak ne yaptığının hesabını vermelidir.

Menderes'in misyonunu temsil ediyorlar mı?

Adalet Partisi'nin bile bu misyonu tam olarak temsil edip edemediği dahi tartışma konusudur. Bugünkü Demokrat Parti olsa olsa Sabih Kanadoğlu ile Tansel Çölaşan'ın görüşlerini temsil etmektedir. Adnan Menderes ve asıl Demokrat Parti'nin değil.

YENİ ŞAFAK

Etiketler :