Modern hayat ve tüketim

Modern hayat ve tüketim

Herhangi bir günde yolunuz semt pazarlarına düşerse başınızı çevirip şöyle bir bakın

Burada, alış veriş yapan insanların büyük çoğunluğunun, kadınlar olduğunu görürsünüz. Pazarda satış yapan kişiler de zaten buna uygun söylemler geliştirmiş ve "abla buraya uğramadan gitme, gel abla gel" diye bağırmaktadırlar. Özellikle indirim mağazalarında, büyük alış veriş merkezlerinde her yaşta ve her kesimden kadınları görmeniz mümkün. Yeter ki indirim olsun, alacakları şeyin işlerine yarayıp yaramayacağına hiç bakmazlar, ne varsa doldururlar çantalarına. Kadınlar bu konuda çok dikkatliler, bir yerde bir indirim gördüler mi, hemen birbirlerini haberdar ediyorlar ve ertesi gün hep beraber soluğu mağazalarda ya da marketlerde alıyorlar.

Modern hayat, ne yazık ki, insanlara daha fazla şeye sahip olma duygusu eriyor ve ihtiyaç olsun ya da olmasın moda olan eşyayı alma gereksinimi empoze ediyor. Bu, giyecek de olabilir, yiyecek de olabilir, ev eşyası da olabilir... Uzmanlar bunun bir sorun olduğunu ve alış veriş hastalığının daha çok kadınları vurduğunu belirtiyorlar. Kadınlar, kendilerini mutsuz hissettiklerinde ya da stresli olduklarında, alış veriş merkezlerine koşuyorlar ve gerekli gereksiz bir sürü şey alıyorlar. Bu onlar için geçici bir hoşnutluk sağlıyor ama bu hoşnutluk pek de uzun sürmüyor...

Çevrenizde, alış veriş beni rahatlatıyor diyen kadınlarla karşılaşırsınız. Onlar, hayatın kendilerine yüklediği yükü ve gündelik sıkıntılarını bu vesileyle yok ettiklerini sanıyorlar. Bir tatminsizlik vardır içlerinde. Alınan hiçbir şey, gidilen hiçbir yer mutlu etmeye yetmez onları. Bir boşluk içindedirler, bu boşluğu nasıl ve ne şekilde gidereceklerini  bilemezler. Eşyalarla, yapılan seyahatlerle, boş eğlencelerle bu boşluğu doldurmak isterler ama hiç biri işe yaramaz ...

Hayatları zorluklarla geçmektedir...Ve bu kadınlarımız, korkularını, endişelerini, öfkelerini içlerinde taşıyamaz olurlar, bu çıkmaz sokaklarda yürürken, satın aldıkları eşyalarla geçici bir süre rahatladıklarını sanırlar. Eksik kalan parçaların yerine bir şeyler koymaya çalışırlar. Oysa, bir süre sonra bu duyguları pişmanlığa dönüşür ve alınan hiçbir şeyin işe yaramadığını görürler.

Gereksiz alış veriş yaparak rahatlayacağına inanan hanımlarımız şunları dikkate almalıdırlar:

Alınan eşyaların ihtiyaç olup olmadığı dikkate alınmalı.

Gereksiz yapılan alışverişlerin her şeyden önce israf olduğu bilinci verilmeli ve bunun gerçek manada kişinin sorununu ortadan kaldıramayacağı vurgulanmalı.

Alış verişe çıkmadan önce ihtiyaçların belirlenmesi ve alış verişin buna göre yapılması gerekir.

Mümkünse alışverişe yalnız çıkılmamalı.

Aile içi eğitim

Efendimizin adaleti

Hazreti Peygamber, toplumdan uzak yaşayan ve sadece ahiret meseleleriyle ilgilenen biri değildi. Aksine o toplumun içinde yaşıyor, insanlarla yiyip içiyor ve hayatın bütün sahalarına İslamı yayıyordu. Zaman zaman kabilelerle iç içe oluyor ve onlarla ilişkilerini sürdürüyordu.

Efendimiz, birbirlerine husumet besleyen bu kabilelere adaletle muamele ediyor ve onların kalplerini kazanıyor, aralarında hak adalet kardeşlik duygularını yayıyordu.

Arap kabilesinde, makam ve mevki yönünden kendini üstün gören kimseler, toplum içinde ayrıcalıklı kılınır, bu kişilere özel yer ayrılır ve onlar yaşadıkları toplumda kendilerini farklı gösterirlerdi. "Mahzun kabilesinden bir kadın hırsızlık yapmıştı. Kureyşliler soylu bir kabileden olan bu kadının cezalandırılmasını istemiyorlardı. Üseme bin zeyd'i (ra) Efendimiz çok seviyordu. Onu kırmayacağını düşünerek Üsame'yi aracı olarak göndermişler ve kadına ceza verilmemesi için ricada bulunmuşlardı. Efendimiz Üsame'ye söyle buyurdu: İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli cezaları verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi" dedi.

Efendimiz, insanlarla bir arada yaşıyor ve sosyal ilişkilerinde onlara adaleti öğretiyor bunu yaparken de hiçbir şekilde din farkı gözetmiyordu. Sahabeden Ebu Hadrat bir Yahudi'den bir miktar borç almıştı. Borcun vadesi gelmiş ve Yahudi ısrarla alacağını istiyordu. Fakat Ebu Hadrat'ın sırtındaki elbisesinden başka malı yoktu. O sırada Efendimiz Hayber savaşı için hazırlık yapıyordu. Konu Efendimize ulaştırıldığında Efendimiz sahabeyi huzuruna çağırdı ve Yahudi'nin alacağını tahsil etmesini istedi. O da verecek hiçbir şeyinin olmadığını Hayber'in fethinden sonra eline bir şeyler geçerse hemen vereceğini söyledi ama Yahudi direniyordu. Bunun üzerine Efendimiz fakir sahabeye, sırtındaki elbiselerinin bir kısmını satarak borcunu ödemesini söyledi... Ebu Hadrat da öyle yaptı"

Efendimiz, İslamın tebliğini yaparken, bunu hayatıyla da gösteriyor ve insanlara örnek oluyordu. Karşısındaki kişi hangi dine ya da kültüre sahip olursa olsun şefkat ve adaletle muamele ediyor ve bu konuda insanlara yol gösteriyordu. Hazreti Ayşe " O yaşayan bir Kur'an'dı" sözüyle aslında bunu ifade ediyordu

Ebu Said el Hudri'nin anlattığına göre Efendimiz, bir seferinde, savaşta elde ettikleri ganimet mallarını sahabe arasında paylaştırıyordu. Büyük bir izdiham vardı. Öyle ki, sahabelerden biri Peygamberimiz (sav)'in sırtına çıkarcasına, üzerine abanmıştı. Peygamberimiz (SAV) elinde bulunan ince bir hurma çubuğu ile onu işaret ederek kenara çekilmesini söylemişti. Çubuğun uç kısmı adamın yüzüne değdi ve hafif çizilmişti. Bunu gören Efendimiz, çubuğu uzatarak, o kişiye verdi ve "işte yüzüm gel sen de benden hakkını al" dedi. Fakat Efendimizi canından çok seven sahabe "Ey Allah'ın Resulu ben hakkımı helal ediyorum" dedi..

İnsanlar, kendilerine, tebliğ yapan, bilgi ve donanımlarıyla çevresini aydınlatan kimselerin yaşamlarında da bunu görmek istiyorlar. Kişi söylediğini kendi hayatına da taşırsa bu takdirde sözü çok daha tesirli oluyor....

(Faydalanılan kaynak Yüksek İslam Ahlakı, Mustafa Bilgen)

Birkaç söz

Zaman

*  Zaman sadece yakalamaca oynayan akrebin oyunu mu sence?

*  Ya da güneşin sabah doğup akşam battığı mı?

*  Dünyanın hiçbir amaç için şuursuzca döndüğü mü?

*  Sadece, yeme içme çalışma ve uyumayı mı tayin eder zaman?

*  Ne kadar varsın bu hayatın içinde sen?

*  Müslüman olduğunu iddia eden sen zamanın değerli bir hazine olduğunu nasıl da unutuyorsun?

Etiketler :