Oktay Ekşi içine dert olanları patlattı

Oktay Ekşi içine dert olanları patlattı

İstifa sürecinde iki yazar onu çok kırmış. Birini biliyorsunuz. Diğerini de açıkladı. İşte bomba söyleşi;

Olaylı bir şekilde meslek hayatını noklayan Oktay Ekşi suskunluğunu bozdu. İstifaya giden süreci şu sözlerle özetledi: 'Erdoğan Türkiye'deki yapıyı değiştirmeye çalışıyor, medya bunun parçası. Başıma gelenler, Bekir Coşkun'un başına gelenlerin devamı'.

Ekşi 2 yazara kırgın olduğunu söyleyip Ahmet Hakan'a çattı: "Ahlaksızlıkla suçlayan bir ifade. Aynı şeyi ona söylemeyi çok ağır bulduğum için kendimi tutuyorum."


İşte Akşam'dan Şenay Yıldız'ın Oktay Ekşi ile yaptığı röportajdan çarpıcı bölümler:

BÜYÜK OLAN MEDYAYI DÖVELİM,
DİĞERLERİ DE DERS ALSIN


"Tayyip Erdoğan 2007 yılında tekrar iktidara geldikten sonra medya

EN AĞIR YARALAYAN AHMET HAKAN

Ahmet Hakan hangi terazide tarttı da böyle bir sonuca vardı bunu bilemiyorum. Ben 58 sene boyunca kendi meslek dünyasına, kurumuna bir kere dahi iki niyetli adam olduğum anlamına gelebilecek bir harekette bulunmadım. Bir defa çok temel bir ahlaki kusurdan yahut eksikten söz edercesine onu yazıyor. Ahmet Hakan beni tanır, ben de onu tanırım. Beni tanıyan Ahmet Hakan'ın böyle bir şey yazmasının sebebini bulamıyorum, açıklayamıyorum. Ya da kendime açıkladığım sebebi söyleyemiyorum. Yakıştıramıyorum bunu da Ahmet Hakan'a, çok üzüldüm. Beni bütün bir klasör dolusu bu süreç içerisinde Ahmet Hakan'ın o sözleri en ağır şekilde yaralayan sözlerdir. Çünkü, ahlaksızlıkla suçlayan bir ifade. Aynı şeyi ona söylemeyi çok ağır bulduğum için kendimi tutuyorum.

ya karşı tahammülsüzlüğünü azami hadde çıkarttı. Bunun ilk belirtileri, 'Medya hortumcudur, medyada iş takipçiliği almış başını yürümüştür, medyanın hortumlarını keseceğiz, yolsuzluklarını önleyeceğiz' türü tehdit nitelikli beyanlardı.

2008'de, galiba ocak ayıydı bu tenkitleri daha bir yoğunlaştı, somutlaştırdı. Aydın Doğan'a yönelik saldırı sürecini başlattı. İlk hatırladığım, Sabah Gazetesi aracılığıyla 'Vergi kontrolörleri vergi kaçırdığı için Aydın Doğan'a 3 milyar lira vergi cezası kesiyorlar' diye bir haber yapıldı. Bunun aslında özel maksada dönük bir ürün olduğunun farkındaydık.

(...) Bunun 'Mahallenin en büyüğünü döveceğim. Ondan da ötekiler dersi alır' iddialı bir kampanyanın parçası olduğunu teşhis ettik. Mahalledeki en büyüğü döverseniz, ötekiler kolaylıkla ders alır. Tabii aslında sadece ondan ibaret olmadığını da düşünüyorum. Erdoğan'ın aslında Türkiye'de şunu döveyim, bunu döveyim meselesi değil, 'Türkiye'deki yapıyı değiştirelim' meselesi olduğu ortada.

BEKİR COŞKUN'UN BAŞINA
GELENİN DEVAMIYIM


Belli ki Türkiye'deki yapıyı değiştirme, Cumhuriyetin temel değerlerinden koparıp kendi anlayışına uyan bir Cumhuriyet hatta cemaşeriye haline çevrilmiş bir Cumhuriyet kurma kavgası var ortada. Onun için de Aydın Doğan'ın başına gelenin resmin medya kısmına düşenin bir parçası olduğunu söylüyorum. Onun için de Bekir Coşkun'un başına geleni eğer sayarsanız, Oktay Ekşi'nin başına gelenin de bir devamı olduğunu söylüyorum.

BAŞBAKANI DOLDURUŞA GETİRDİLER

"Benim anladığım yakın çevresindekiler, zaten tasfiye edilmesi gereken kadroda olduğum için, 'Adam, analarını satanlar yazmış' diye Başbakan'ı dolduruşa getirdi. Yok, onu söyleyen tabii. Başbakan'a, bakana kimsenin bir şey dediği yok. Ertesi gün 11.00 sularında gazeteye geldim. Baktım ki ortalık karışmış.
 

ZÜLFÜ LİVANELİ'YE KIRILDIM
ZÜLFÜ LİVANELİ'YE KIRILDIM

Çünkü kendisine küfrettiğimi yazdı. E-mail ile sordum. 'Sizi eleştirdiğimi hatırlıyorum, ama küfrettiğim anlamına gelen bir şey varsa sizden gücümün yettiği her yerde özür dilerim. Böyle bir şey yazmadan beni küfürbaz bir gazeteci olarak yazdığınıza göre, aynı şeyi sizden de beklerim' dedim. Bunu kasım ortasında yazdım. Ocak ayı ortasına geldik, geri dönmedi. O yazıyı bulup döneceğini söyledi ama dönmedi. Eleştiri yazısı yazmış olabilirim. Ama küfrettiğim çok haksız bir suçlama.

İSTİFA ETTİ Mİ ETTİRİLDİ Mİ?

"Baktım süreç kontrolsüz gidiyor, o gün Aydın Bey'le konuştum, 'Belli ki sıkıntı yarattı. Sizin için böyle bir tabloyu görüyorum. Bana düşeni yapacağımı da Enis'e söyledim' dedim. 'Bu bence gerçekten bir sıkıntı konusu Oktay Bey' dedi. 'Yazımın altına özür bölümü koyacağım' dedim. 'Bence tam yazın' dedi. 'Tam yazarım ama yanlış olur' dedim. Dengeli bir şey değil. Yanlış varsa düzeltirsin, hepimiz yanlışa açık insanlarız. 'Bence tam yazalım, daha doğru olur' dedi. Baktım ki ısrarı var, gazete patronunu kırmak için de bir sebep yok. 'Kanaatim tam özür dileyen bir şey değil. Ama böyle arzu ediyorsanız yaparım' dedim. Ertesi gün o yazıyı yazdım. Baktım ki kıyamet devam ediyor. Meğer 29'u akşamı Çankaya'da savaş ilan etmiş muhterem. O zaman fail belli oldu. Gürültünün nereden çıktığı aşikar hale geldi.

AYDIN DOĞAN: BENİ RAHATLATIRSINIZ

30 Ekim'de yazı işleri toplantısına katıldıktan sonra, 'yazı yazayım' diye yukarı çıktım. Aydın Doğan'a dedim ki, 'Dünden beri yaşadıklarımız ortada, gördüğüm kadarıyla hala bu iş dinmedi. Bunun sizin için sıkıntı yarattığını ve yaratacağını görüyorum. Dün size de söylemiştim, Enis'e de söyledim. Bunun bir bedeli var. Bugün de bu tabloyu görünce tekrar arıyorum ve profesyonel bedelini üstlenmeye hazırım. Hatta Hürriyet'in başyazarlığından, Hürriyet'ten tamamen istifa ederim' dedim. 'Oktay Bey, beni rahatlatırsınız' dedi. 'Anladım' dedim. Hemen o saniyede, zaten Enis yanımda, 'İstifamı takdim ediyorum' dedim. İstifa ettirildi mi? Yaşadığım bu, istediğiniz teşhisi koyun. Olay bitti. Hala çok sevgiyle, saygıyla ilişkilerimi sürdürdüğüm dostlarım olarak devam edecekler.

YÜZDE 70'İ LİNCE KATILDI

"Basın Konseyi 88 yılında kuruldu. 22 senedir yaptığımız, gerektiğinde sizin ayağınıza basmaktır. Asıl 'Siyasi iktidara yaranmak için çok büyük bir fırsat elimize geçti' diyenler... Bir de kalemi kullanma sorumluluğuna sahip olmadan yazar olanlar var. Ayağı yerden kesilmiş, birilerine çatarak şöhret olma aracıdır gibi düşünmüş, terbiyeyle alakası olmadan meslekte yer kapmış kadroyla, laik ve Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkan bir gazeteci olmam nedeniyle öteden beri kızan, ama aradığı fırsatı bulamayan kadro var. Bu üçünün oranı yüzde 50-60'ları buldu. Ötekileri de eklerseniz yüzde 70'e yakındır linç kampanyasına katılan. 'Maksadı bu değil. İnsafsızlık yapmayın' diyenler yüzde 30-35'lerdir. Ama gazeteci olarak pozitif ve negatif yazanlar arasında dikkate almaya değenler hemen hemen yarısıdır.

  

Etiketler :