Operasyon tamam şef!

Operasyon tamam şef!

Kemalist cemaatin örgütsel disipline sahip bir topluluğunun zihni reset edildi ve 13 günde yeniden formatlandı..

Operasyon tamam şef!

 

Krizin 13. gününde operasyon tamam..

 

Kemalist cemaatin örgütsel disipline sahip bir topluluğunun zihni reset edildi ve 13 günde yeniden formatlandı..

İnönü ve Ecevit mezarında takla atmıştır herhalde.. Bu arada İsmet Paşa’nın 1950’de partisinin başına geçtiği güne denk geliyormuş Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelişi..

Baykal’ın ne emeklerle “ayrık otları”ndan ayıkladığı(!?) partisi, yeniden herkese açıldı. Kılıçdaroğlu şimdi “Kim olursan ol gel, oyunu da al gel” diyor.. “Küskünler” de Sazan gibi atlıyorlar, oltaya takılan yeme..

O da CHP’nin kazanamayacağını biliyor, onun görevi, misyonu AK Parti’nin tek başına kazanamaması ile ilgili bir görev. O zaman belki CHP’ye de dolaylı bir iktidar kapısı aralanabilir..

CHP’lilere ölümü gösterip hastalığa razı ettiler..

Toplum mühendislerinin ve işbirlikçi medianın zaferi bu..

Senaryonun sahipleri, şimdi, bu zaferi kutluyor olmalılar..

Baykal’ın kasedinin ortaya atıldığı ana kadar, kaseti geri sayarak kare kare izlemek gerek şimdi. Kimler nerede duruyor ve ne yapıyorlar. Arkalarındaki adamları görmezsiniz ama olanları izlerseniz, perde arkasındaki kişileri tahmin edebilirsiniz..

Ankara’da kampa çekilip, dışarı bile çıkmayan birtakım adamlar, bir kasedin yeri geldiğinden birilerinin bahçesine fırlatılan el bombasından daha fazla etkiye sahip olduğunu bir kez daha gördüler.. Bana kalırsa partinin başında Alemdaroğlu var gibi gözükse de, arka planda bir “gölge adam” var. Daha doğrusu “gölgelerin gücü adına” konuşan biri.. Önder Sav bu operasyonun kilit adamı bana kalırsa.. Derin mutabakatın siyasi taşeronu da diyebiliriz kendilerine..

Gölgelere kurban edilen ise Baykal!

Bu kadar büyük bir başarıyı Kılıçdaroğlu da, Sav da beklemiyordu herhalde.. Hem de bu kadar sorunsuz bir kongreyi de.. Her şey “çok çok iyi” idi. Sigortacılar, böyle bir “iyi”nin çok da iyi bir şey olmadığını bilirler..

CHP müthiş bir kahtı rical yaşıyor.. Hepsi gidip Kılıçdaroğlu’na teslim oldu. Kılıçdaroğlu bir daha bu kadar büyük bir başarının sahibi olamayacak.. Bu başlandığı anda tükenmeye başlamanın işaretidir aslında. Bu sonuç ya bir diktatörlükte, ya da çaresiz, umutsuz, tükenmiş bir toplumda mümkün olabilir.. CHP’de “Tek Parti”, “Tek adam” zihniyeti devam ediyor.. Genetik bir durumun tezahürü olsa gerek bu sonuç. Depreşen bir ruh halinin yeniden uyanışı ile karşı karşıyayız..

Rasyonalizmin, ucuz bir pragmatizmin girdabına savrulup, oportünizme yuvarlanışına tanıklık ediyoruz..

CHP artık eski CHP değildir.. Baykal’la birliklte dibe vuruş, Kılıçdaroğlu ile köpürtülmüş bir şahlanış, derken bir adım sonrası, sular durulunca geriye ne kalacağını hep birlikte göreceğiz.. Bu gel-gitler, birilerinin çok hoşuna gitse de, sağlıklı bir yapının tezahürü olarak kabul edilemez..

CHP kalıp olarak varlığını sürdürse de, bana kalırsa ruhen bitiriliyor ve ve bu kalıba şimdi derin güçler tarafından yeni bir misyon yükleniyor.. Eğer CHP bu yeni misyonunu taşıyamayacak olursa, bu CHP’nin sonu olur. Önce DSP’leşir ve daha sonra da buharlaşır..

Bana kalırsa Sarıgül önce bu sürece bakacak.. Eğer CHP yeni rolün sahibi olacak olursa, bu birleşme gerçekleşebilir. Yoksa CHP dağılır ve Sarıgül yeni oluşumun lideri olur..

Kılıçdaroğlu’na yol verenler, demokrasi mücadelesinin İslâmcı özellikler taşıyan, sağ tandanslı bir partiye kaptırılması sonucu, solun bu dengede mevzi kaybettiğini, demokrasi şemsiyesi altında İslâmcılığının fazla güç kazandığını düşünüyorlar..

Kılıçdaroğlu, kendini Kemalizmin dar kalıplarına, ‘6 ok’a hapsederse bu misyonun gereğini yerine getiremez.. 6 ok ve kendilerinin icad ettikleri Kemalizmden vazgeçerse de kendisini orada fazla tutmazlar.. Zaten Medianın üflemesi ile uçanlar, önlerine konulan diyetin faturasını ödemedikleri gün rüzgarları kesilir ve yükseldikleri yerden, yükselişleri gibi ani bir şekilde yuvarlanıp düşerler..

Eğer birileri Kılıçdaroğlu’nu yükselttikleri yerden kolayca indirmenin planlarına yapmamış olsalardı, onu oraya yükseltmezlerdi. Kılıçdaroğlu’nu yükselttikleri yerden indirmek, Baykal’ı indirmek kadar zor olmayacaktır.. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun arkasından ağlayan da olmaz o kadar..

Kılıçdaroğlu üstlendiği rolü ne kadar ve ne şekilde yerine getirecek göreceğiz..

Kılıçdaroğlu’nu Baykal parlattı.. Baykal’ın gözü, kendi elleri ile tüylerini parlattığı homopoliticus kuşu tarafından çıkartıldı.. Özal’ın akıbeti de öyle olmadı mı? Özal kendi yuvasını Yılmaz’a emanet etti ve Yılmaz gölgelerin gücü adına gerekeni yaptı.. Demirel’in ipini de Çiller’e çektirmişlerdi.. Baykal’ın ipini de Gandi’ye çektirdiler..

Siyaset yeniden dizayn ediliyor. Bana kalırsa sıra Bahçeli’de.. Demirel’in de DP’nin başındaki emanetçisini değiştirmesi gerek.. Cindoruk’la bu işin gitmeyeceği açık. Ankara yoluna komedi gibi, “Korkma Türkiye DP var”, “Önce yüce sandık, sonra yüce divan” sloganları yanına bir gülen adam resmi, hangi mizah ustasının ironi yüklü bir buluşu bilmiyorum.. “Kırmızı şapkalı kız” bu kurt masalına inanmıyor artık.. Bu cinlikler ters tepiyor..

Bu arada Baykal’ın bu final için, çok da üzülmemesi gerekir. Onu göndermek için başka yollar da deneyebilirlerdi.. İşmardan anlayıp kendi gitseydi, bu kadar da zarar görmeyebilirdi.. Ama sonuçta ortaya çıkan gerçek, kendi ayıbı idi ve bu ayıp daha birçok kişinin ortak ayıbı da olsa, gün geldiğinde işte birileri bu işi böyle servis edebiliyor madem, o zaman akıllı olup bu yola hiç girmemesi gerekirdi..

Baykal bu noktada artık susmak zorunda. Konuşursa sustururlar.. Hem öyle anlaşılıyor ki; tek kaset bu değil.. Şimdi birileri “söz dinlemeyen yaramaz çocukları” hizaya getirmek için, Baykal’ı gösterip, ayağını denk al mesajı veriyor olmalılar diye düşünüyorum..

Bana sorarsanız bu CHP, eski CHP’den çok farklı değil. Yeniden boyanmış ve ambalajlanmış şekli.. Gölge adamlar, partiye yeni bir misyon yüklüyorlar sadece.. Parti ile ilgili bir gelecek vizyonu yok. Buna CHP’liler kendileri karar verecek. Ama görünen o ki, CHP’yi geleceğe taşımak mümkün değil..

CHP ciddi bir iç tartışmanın, hesaplaşmanın, örtülü bir iktidar savaşının eşiğinde.. CHP’de iç hesaplaşma kongreden sonra başlayacak ve hem Kılıçdaroğlu, hem de CHP’nin akıbetini bu süreç belirleyecek.. Milletvekili seçimleri de bu hesaplaşmayı daha da keskinleştirecek..

Yeni Genel Başkan, uluslararası konulara hakim değil. Ekonomi politikaları konusundaki söylemi popülist, demokratikleşme konusunda sessiz.. Muhtemelen kendi de bilmiyor.. Zaman içinde bunlar oluşacak oluşmasına da, bu konular tartışılmaya başlandığında kızılca kıyamet kopacak.. ABD, AB, İngiltere, Rusya, İran, İsrail, Filistin konusuna teğet geçiyor..

CHP kongresi sürerken biz Gazze gemisini uğurluyorduk, oradan SEKAM’ın Aile forumuna katıldık.. Sahi Kılıçdaroğlu, Gazze seferi konusunda ne düşünüyor acaba? Ya da aile konusunda.. Hürriyetin manşetinde Kılıçdaroğlu’nun zafer haberinin hemen yanında “Hem erotik, hem saygın” manşeti hakkında ne düşünüyor acaba!

Sahi bu zafer kimin? Sav’ın mı, Hürriyet’in mi, gölge adamların mı, yoksa Kılıçdaroğlu’nun kendi zeka, disiplin ve örgütlü çabalarının eseri mi?

Selam ve dua ile.

Abdurrahman DİLİPAK-VAKİT

 

Etiketler :