Putin'in seçim zaferi: Avrupa için çember daralıyor mu?

Putin'in seçim zaferi: Avrupa için çember daralıyor mu?

Seçim sonuçları açık bir şekilde Putin yönetiminin her şeye rağmen desteğini artırdığını, savaşın ağır koşullarına rağmen halk konsolidasyonunu sağladığını ve yerel meşruiyetini tahkim ettiğini gösterdi.

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktorantı Mehmet Çağatay Güler, Rusya’daki seçim sonuçlarının Rusya-Ukrayna savaşına ve bölgesel dinamiklere etkisini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Rusya'da, 2020 yılında anayasa değişmemiş ve aynı kapsamda daha önceki başkanlık dönemlerini sıfırlayan önerge kabul edilmemiş olsaydı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu seçimlerde başkan adayı olamayacaktı. Putin, ancak 2030 yılında, yani 1 dönem ara verdikten sonra yeniden seçilebilecekti. Bu minvalde, yine de Ukrayna savaşı yaşanır mıydı, yaşansa da 2024’te gelecek yeni başkan savaşmayı mı müzakereyi mi tercih ederdi bilinmez. Bilinen bir gerçek var ki o da 2020’deki anayasa değişikliğinin en az 15 yılı öngören stratejik planlamanın bir parçası olduğu. Böylesine bir stratejik planlama ekseninde kazanılmasına kesin gözüyle bakılan seçimlerin, aslında çok zor koşullar altında gerçekleştiğini vurgulamak gerekiyor. Ukrayna savaşında stratejik hedeflerin gerçekleştirilememesi, savaşın planlananın aksine giderek uzaması ve bu durumun oluşturduğu ağır ekonomik maliyetler, söz konusu zor koşulları ihtiva eden gerçekliklerden bazılarıdır. Üstüne üstlük devam eden uluslararası yaptırımlar ve geçen yıl yaşanan Wagner isyanı, koşulları daha da zorlaştırırken seçim sonuçlarını daha da önemli hale getirdi.

Seçim sonuçları savaşı nasıl etkileyecek?

3 günün ardından tamamlanan başkanlık seçimleri beklenenden oldukça yukarıda bir katılım ve oy oranıyla Putin’in zaferiyle sonuçlandı. Bu sonuçlar açık bir şekilde Putin yönetiminin her şeye rağmen desteğini artırdığını, savaşın ağır koşullarına rağmen halk konsolidasyonunu sağladığını ve yerel meşruiyetini tahkim ettiğini gösterdi. Nitekim bölgesel bazda bakıldığında, seferberliğin en yoğun hissedildiği Dağıstan, Kalmukya, Buraty ve Krasnoyarsk bölgesinde, Putin’e olan desteğin beklenenin aksine arttığı görüldü. Hatta seçim zamanı dahi bombaların hedefi olan Belgorod’da da çok yüksek bir oy oranı sağlandı. Aynı şekilde, Rusya kontrolü altında olan, Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde de Merkez Seçim Komisyonu verilerine göre Putin’in yüksek bir yüzde yakaladığı görüldü.

Söz konusu halk konsolidasyonu, Putin’e olan güvenin artışı ve meşruiyet tahkiminin önemli bölgesel ve küresel sonuçları olması bekleniyor. İlk ve en önemli etkinin Ukrayna savaşı özelinde yaşanacağını söylemek mümkün. Rusya’nın sahada 2 temel hedefi gözüküyor. Bunlardan ilki Donetsk’in ve Luhansk’ın bütünüyle ele geçirilmesi, ikincisi Herson ve Zaporijya’da savunma hatlarının güçlendirilmesi. Rusya son dönemde, her 2 hedef doğrultusunda da taktik seviyede önemli kazançlar elde etti. Bu kapsamda Donetsk ekseninde Avdiivka, Marinka ve Vuhledar’da, Luhansk ekseninde ise Bahmut, Siversk ve Lyman’da Rus ordusu önemli toprak kontrolleri sağladı. Ayrıca, güney cephesinde de hava indirme ekipleriyle savunma hattını güçlendirirken hava saldırılarıyla da Ukrayna’nın alt yapı tesislerini hedef aldı.

Seçimde alınan yüksek desteğin oluşturacağı olumlu etkiyle son dönemde sağlanan saha kazanımlarının artarak devam etmesi, hatta moral üstünlüğünün ve inisiyatifin Rus tarafına geçmesi ihtimal dahilindedir. Bu kapsamda, bir de Ukrayna’nın da içinde bulunduğu silah ve mühimmat eksikliğini, silah altına alınacak asker sayısının kısıtlılığını ve Batı’dan gelen maddi desteğin gecikmesini düşünürsek, Rus ordusunu kısa vadede önemli fırsat pencerelerinin beklediği söylenebilir. Özellikle de önümüzdeki süreçte Rus ordusunu bekleyen en büyük meydan okumanın asker ve mühimmat kaynağı noktasında olacağını düşünürsek, seçim sonrası oluşan konjonktürün Moskova için önemi daha da artıyor.

Seçimin bölgeye etkisi

İkinci olarak Putin’in en az 2030 en çok 2036’ya kadar başkanlık görevini sürdürebileceğini düşünürsek, önceki dönemde izlediği büyük stratejiyi aynen uygulamak için uygun siyasi koşulları yakaladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu doğrultuda Rusya’nın büyük güç statüsünün tahkimi ve uluslararası sistemde söz sahibi pozisyonu için attığı adımlar devam edecektir. Yine bu kapsamda, Rusya’nın küresel sistem tasavvurunun çok kutupluluğun sağlanması yönünde olduğunu ve Batı’nın nüfuzunun dengelenerek bilhassa da “Yakın Çevre” addettiği eski Sovyet coğrafyasının bu bölgeden dışlanması gerektiğini savunduğunu unutmamak lazım. Yakın Çevre doktrini bir süredir dar eksende tatbik edilebiliyordu ancak, uzun vadede eski pozisyonuna kavuşacağı kanaatindeyim.

2 yıldır Ukrayna savaşındaki stratejik hatalar, Rusya’nın güç projeksiyonunda ve küresel statüsünde gerilemeye sebep oldu. Savaş koşulları kısıtlayıcı etki oluştursa da Kremlin söz konusu kayıpları terse çevirmek için daha revizyonist politikalar izlemekten geri durmayacaktır. Bahse konu politikalar, Rus ulusal güvenlik stratejisinin temelini teşkil eden “Stratejik Caydırıcılık” kapsamında karşımıza çıkabilir. Söz konusu konsept en basit haliyle, askeri ve askeri olmayan unsurların müşterek olarak kullanılarak ulusal güvenliğe yönelik tehditlerin caydırılmasını ve krizlerin yönetilmesini öngörüyor. İlgili askeri unsurlar hem konvansiyonel hem de nükleer güçleri kapsıyor. Ukrayna savaşının kendisi buna bir emsal olmakla beraber, Putin’in nükleer savaş söylemi de aynı kapsamda değerlendirilebilir. Bu konsept çerçevesinde atılan son adımlardan biride NATO’nun genişlemesine cevaben Rusya’nın Leningrad Askeri Bölgesi’ni yeniden teşkil etmesidir. Moldova’nın ayrılıkçı bölgesi Transdinyester’in Rusya’dan koruma talep etmesi ve Moldova eksenindeki gelişmeler de aynı kapsamda ele alınabilir. Özetle Moskova yönetiminin yeni dönemde, askeri ve siyasi karar almada son derece etkili bu konsept çerçevesinde hem caydırıcılığını hem de güç projeksiyonunu artırma gayesiyle yakın coğrafyasında daha aktif ve belli ölçüde de agresif olması beklenebilir.

[Mehmet Çağatay Güler, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Doktorant ve Dış Politika Analistidir.]

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.