Rumi'nin evrensel çağrısı 752 yıldır Mevlana Müzesi'nden yükseliyor
Eserlerindeki ilahi aşk, sevgi, hoşgörü, barış, kardeşlik ve tasavvufi öğretileriyle evrenselleşen Mevlana'nın türbesinin bulunduğu Müze, "Mevlana'nın 752. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri" dolayısıyla yoğun günler yaşıyor.
KONYA (AA) - SERHAT ÇETİNKAYA - Dünyada öğretileriyle ilgi gören büyük mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin 17 Aralık 1273'te vefatının ardından yaptırılan ve yeşil kubbesiyle simgeleşen türbesi, günümüzde Mevlana Müzesi olarak "gel" çağrısına kulak veren milyonları buluşturmaya devam ediyor.
Eserlerindeki ilahi aşk, sevgi, hoşgörü, barış, kardeşlik ve tasavvufi öğretileriyle evrenselleşen Mevlana'nın türbesinin bulunduğu Müze, "Mevlana'nın 752. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri" dolayısıyla yoğun günler yaşıyor.
İnce işçilikli duvar süslemeleri, çini ve hat eserleriyle zarif bir görsel güzellik sunan müze, tarih ve estetiği bir araya getirmesinin yanında ziyaretçilerini manevi bir yolculuğa da çıkarıyor.
Ziyaretçiler, müzenin huzur ve dinginlik dolu atmosferinde ruhen bir yolculuk da yapıyor.
Geçtiğimiz yıl 3 milyon 48 bin 55 kişi ağırlayarak en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Mevlana Müzesi, bu yılın 11 ayında da 2 milyon 776 bin ziyaretçi ağırladı.



- Selçuklu sarayının gül bahçesiydi
Mevlana Müzesi Müdürü Naci Bakırcı, AA muhabirine, günümüzde Mevlana Müzesi olan yerin Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'a ait "Has gül bahçesi" olduğunu söyledi.
Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in, zaman zaman gül bahçesini ziyaret ettiğini ve çok sevdiğini anlatan Bakırcı, şöyle devam etti:
"Bahaeddin Veled'in 'Çocuklarımın ve yarenlerimin kokusunu bu bahçede duyuyorum' sözü üzerine de Alaattin Keykubat, bahçeyi vakfedip hediye ediyor. İlk çekirdek yapı Hazreti Mevlana'nın babasının mezarıdır. Daha sonra Mevlana'nın 17 Aralık'ta vefatı üzerine 1274 yılında Selçuklu vezirleri ve saraydaki bir hanım tarafından bugünkü türbenin ilk şekli yapılmıştır. Aradan geçen zamanda eklemeler yapılarak bugünkü külliye halini almıştır. Tespitlerimize göre Osmanlı coğrafyasındaki bugünkü 22 ayrı ülkede 174 tane Mevlevihane var. Bu Mevlevihanelerin hepsi buradan idare edilmiştir."
Ziyaretçilerin Hazreti Mevlana'yı ve Mevleviliği öğrenirken nadir eserleri görmelerini de arzuladıklarını kaydeden Bakırcı, "Müzenin nadir eserlerinden 171 tanesini ilk defa bu sene sergiye koyduk. Müzenin ciddi bir yabancı ziyaretçi sayısı da var. Bu rakam bu sene 500 bin civarında. Uzakdoğu'dan ve Batı ülkelerinden bol miktarda ziyaretçiler geliyor." diye konuştu.
- Tarih, sanat ve manevi atmosfer bir arada
Müzeye her biri kendine özgü bir anlam taşıyan, "Dervişan", "Hamuşan", "Çelebiyan" ve "Küstahan" adı verilen dört farklı kapıdan giriş yapılabiliyor.
Mevlana'nın ve bazı Mevlevi büyüklerinin sandukalarının bulunduğu türbe bölümünde, sandukalardaki ince işçilik, çiçek motifleri ve kaligrafik yazılar, geçmişin manevi derinliğini ve Mevlevi düşüncesinin inceliğini yansıtıyor.
Derviş hücreleri, matbah ve Hürrem Paşa Türbesi gibi yapılarla çevrili avluya, 1512'de Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan şadırvan, "Şebiarus" havuzu ve selsebil çeşmesi estetik bir zenginlik katıyor.
Müze koleksiyonunda, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden günümüze ulaşan Mevlevi eşyaları, el yazması eserler, zikir tespihleri ve tasavvuf musikisi enstrümanları bulunuyor.
Hazreti Osman döneminden olduğu düşünülen dokuz Kur'an-ı Kerim sayfası ve annesi tarafından Osmanlı halifesinin, babası tarafından Hindistan şahının torunu Bereket Han tarafından bağışlanan ceylan derisi üzerine Kufi yazısıyla yazılmış Kur'an-ı Kerim sayfaları, müzenin zenginlikleri arasında yer alıyor.
- Dervişlerin günlük yaşamı ve ritüelleri de yansıtılıyor
Ziyaretçiler, türbe bölümünü gezdikten sonra bahçedeki bölümlerde Mevlevilik kültürü hakkında detaylı bilgi edinebiliyor.
"Mevlevi Kıyafetleri", "Türbedar" ve "Vakıf Katibi" gibi isimler taşıyan bölümlerde, hem günlük yaşamda hem de tarikat ritüellerinde kullanılan objeler sergileniyor.
Müzenin matbah denilen mutfak bölümünde ise yemek pişirme, sofra düzeni (somat) ve Mevlevi düzenine dair ritüel canlandırmaları sergileniyor.
Sadece yemek hazırlanan değil aynı zamanda derviş adaylarının yetiştirildiği bu bölüm, tevazu, paylaşım ve tarikat yaşamının bir yansıması olarak, o dönemin hem sosyal hem de manevi ruhunu hissettiriyor.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.