Şapkasını kurtardı ama...

Şapkasını kurtardı ama...

Yarın TSK’nın siyasi hayata ilk postmodern müdahalesi olarak yorumlanan 12 Mart’ın 39. yıldönümü...

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in şapkasını alıp gittiği muhtıra, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinin kapısını aralamıştı... Asker, 27 Nisan’da da benzer bir muhtıra vermiş, ancak hükümet karşı bildiri ile darbecilerin hevesini kursağında bırakmıştı.

 

ASLAN DEĞİRMENCİ’nin haberi

 

Yarın 12 Mart Muhtırası'nın 39. yıldönümü. Ekonomik kriz, parti bölünmeleri ve öğrenci olayları sebebiyle ülkede çıkarılan karışıklıkları bahane eden TSK, siyasi hayata müdahale etmişti. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve 3 Kuvvet Komutanının imzasını taşıyan 12 Mart 1971 tarihli muhtıra metni, Türk siyasi hayatında önemli değişikliklere yol açtı. Başbakan Süleyman Demirel şapkasını alarak gitti. 12 Eylül 1980 darbesine giden yolun temelleri de o günlerde atıldı.

CUNTACILAR, ABD VE NATO’YA HİZMET ETTİ

12 Mart Muhtırası hakkında Vakit’e değerlendirmelerde bulunan Yakın Tarih Uzmanı Doç. Dr. Caner Arabacı, “ABD ve NATO eliyle 12 Mart öncesinde TSK, medya, üniversiteler, iş dünyası ile bağlantılı karanlık bir yapı oluşturulmuştur. Bu yapı ile NATO ve ABD, istediği zaman siyasete müdahale etmiştir. 12 Mart da bu yapının hareketlendirilmesinden ibarettir. Kullanıcılarının düşüncesine hizmet eden cuntacılar, kendilerine verilen görevi yerine getirmişlerdir” dedi. 3 yıldır bu yapı ile mücadele edildiğine vurgu yapan Arabacı, “Bu yapı kısmen de olsa deşifre olmuştur. Verilen karşı mücadele de başarılı olmaya başlamıştır. Asla mücadeleden ödün verilmemeli, yapının tüm kolları deşifre edilmeli ve yargı önüne çıkarılmalıdır. Suçlulardan hesap sorulmazsa, yaptıkları meşrulaştırılmış olur” diye konuştu.

BALYOZCULARIN ATALARININ MUHTIRASI

Yakın Tarih Uzmanı BBP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur da, deşifre olan Balyoz Darbe Planı ile 12 Mart arasında zihniyet farkının olmadığını söyledi. Öznur, “Bundan 39 yıl önce Ocak 1971’de bugün deşifre olan Balyoz Darbe Planı'ndan farkı olmayan cuntacı, sol Kemalist, MDD’ci, radikal subayların hazırladığı ‘devrim anayasası’, ‘devrim kabinesi ‘ve ‘devrim meclisi’ vardı. Kurmayı düşündükleri devlet düzeninin şemasını bile yayınlamışlardı. Bu yapının hazırladığı muhtıraya Demirel hükümeti direnmemiş, teslim olmuştu. Sivil irade o gün muhtıraya direnmiş olsaydı, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisanları yaşamaz, ‘Sarıkız’, ‘Ayışığı’, ‘Eldiven’ ve ‘Balyoz’ darbe planları ile karşı karşıya kalmazdık” dedi.

ELİNDE SİLAH OLANLAR, SİYASETE BALYOZ İNDİRDİLER

Eski AP Milletvekili Mustafa Başoğlu ise, “12 Mart, cuntanın iktidar hevesinin hortladığı tarihtir. Millet iradesi hiçe sayılarak ayaklar altına alınmış, elinde silah olanlar, sivil siyasete balyoz indirmişlerdir. 12 Mart Muhtırası ile Türkiye istikrarsızlığa itilirken, 12 Eylül’e de köprü atılmıştır. Aslında ülkede demokrasiyi askıya alan tüm süreçlerin birbirleriyle bağlantıları vardır. Bu bağlantıları deşifre etmek, 12 Eylül ve 28 Şubatçıların yargı önüne çıkarılması ile mümkündür. Tüm cuntacılardan hesap sorulduğu gün, darbe dönemlerinin de kapandığı gün olarak tarihe geçecektir” dedi.

TSK VE CHP’YE MESAJ

Türkiye’nin çeteler ile verdiği mücadelenin önemine değinen Başoğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bugün demokrasi adına ülkemizde güzel gelişmelere tanıklık ediyoruz. Millete karşı komplo planları yapanların yargı önüne çıkarıldığını görüyoruz. Ancak aynı şekilde kabul edilemez direnişlere de tanıklık ediyoruz. Bir tarafta darbecilere sahip çıkan CHP, diğer tarafta ise, içindeki cuntacıları temizlemeyen TSK... Devam etmekte olan bir davanın gizli tanıkları ile görüşen CHP, Ordu Komutanını yargıdan kaçıran TSK... İşte bu da bir kalkışmadır. Bu kalkışmanın içinde bir partinin olması, en büyük utançtır. CHP aklını başına alarak avukatlıktan vazgeçmeli, TSK ise adı darbe planları ile anılan subayları ihraç ederek yargıya teslim etmelidir. Ülke demokrasisine yapılacak en büyük iki hizmet budur. Burada hükümete düşen görev ise asla geri adım atmadan çetelerle mücadeleye devam etmektir.”

Vakit

Etiketler :