ŞENER, KENDİ YOLUNU ÇOKTAN ÇİZMİŞ!

ŞENER, KENDİ YOLUNU ÇOKTAN ÇİZMİŞ!

Yeni Oluşum Hareketi lideri eski Başbakan Yardımcısı, Abdüllatif Şener, partisinin kuruluş tarihini ve araştırmalarında çıkan alacakları oyu ve hedefini açıkladı...

Muhammet Kutlu'nun haberi...

Yeni Oluşum Hareketi lideri eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, partisinin kuruluşu ve merak edilen diğer konularla ilgili Habertürk TV’de açıklamalarda bulundu.

Habertürk TV Ankara Koordinatörü Faruk Demirel’in canlı yayın konuğu olan Abdüllatif Şener, parti kuruluşu ile ilgili tüm çalışmaları tamamladıklarını belirterek, kuruluş günü ile ilgili tarih verdi. Şener, “29 Mayıs İstanbul’un fethi öncesinde dilekçemizi verip partimizi kuracağız” dedi. 

Parti ismiyle ilgili soruyu yanıtlayan Şener, “Yeni kurulacak partinin ismi daha farklı olacak. Yeni Oluşum Hareketi başladığımız oluşumun adıydı. İsim benim aklımda belli durumda. Son Kurucular Kurulu toplantısında netleştireceğiz. Dilekçemizi vermeden önce hukuki bir sorun çıkmaması açısından şimdilik açıklamayı uygun görmüyorum” şeklinde konuştu.

Abdüllatif Şener, “Kurucular kurulu, parti tüzüğü hazır. Bu haliyle dilekçenizi verdiğiniz zaman parti kurulmuş olur. Biz 29 Mayıs öncesi kuruluşumuzu yapacağız. Partinin adı, bizi ifade eden bir isim olacak. Tüm toplumu kucaklayan bir siyasi parti nasıl isimlendirilirse ona yönelik bir isim olacak” diyerek, partisiyle ilgili bilgi verdi. 

Şener’in Habertürk’te verdiği söyleşi şöyle:

-29 Mart yerel seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

29 Mart seçimlerini değerlendirecek olursak, yerel seçimler genellikle iktidarın avantajlı olduğu seçimlerdir. Seçmenler seçtikleri belediye başkanlarının daha iyi hizmet alabilmek için iktidar partisinden olmasına dikkat etmektedirler. İktidar partileri de bunu özellikle vurgulamaktadır.

İktidar partisi, seçimlerden sonra yapılacak anketlerde göreceğiz, sürekli oy kaybedecektir. Biz de partimizi kuracağız genel seçimler öncesinde. Yaptığımız araştırmalar, partimizin yüzde 30 oy oranına erişeceğini gösteriyor. Ama biz daha iddialıyız. İktidara gelmeyi planlıyoruz.

-Grup kuracak mısınız seçimlerden önce TBMM’de?

Biz klasik davranışlardan kaçınıyoruz. Yepyeni bir parti olacaktır. İlk kuruluşta Meclis’te grup oluşturan bir parti olmak istemiyoruz.

-Transfer yapmayacaksınız yani…

Onu söylemek zor. Seçimlere iki yıl var. Bu çok uzun bir süredir. Bu sürede Meclis’e kapalıyız demiyoruz. Bunu gelişmeler gösterecektir.

-Sizin partiniz Milli Görüş ağırlıklı bir parti mi olacak, yoksa AK Parti gibi dört eğilimi birleştirme iddiasında mı olacaksınız?

Ülkemizde ne yazık ki yapay kavgalarla bölüşüm yarışı yapılmaktadır. Biz buna taraftar değiliz. Kavgalar partilere avantaj sağlasa bile Türkiye kaybetmektedir. Ben, bu ülkede yaşayan her vatandaşımızın değerli olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin yaşadığı bu dar ve tehlikeli süreçte, ‘Ben de varım’ diyen herkesin katkısı olacağına inanıyorum. Tüm toplumu ayrıştırmadan kucaklayan sahiplenen bir siyasi anlayışla yola çıktığımız için partimize ‘Merkez Partisi’ diyoruz. Sağ, sol, Milli Görüş gibi bir ayrıma gitmiyoruz.

-Sola da açık bir parti olacak mı?

Geçmişte kullandığım kavramları hep özenerek seçmişimdir. Daha önce de kabinede bulunduğum dönemde bir hükümet üyesi olarak, partimin bir bakış tarzı olmasına rağmen, toplumda ayrıştırma yaratan, bazı kesimlerde sahipsizlik duygusu yaratan söylemlerden uzak durdum. Her Mülkiyeli biraz komünisttir dedim. Anayasa’mız da aynı şeyi söylüyor. Bir milletvekili bir bölgeden seçilir, ama seçildikten sonra tüm Türkiye’nin milletvekilidir diyor. Biz de tüm toplumu gerçek anlamda, sosyolojik anlamda kavrayan bir merkez siyaseti yapacağız.

-Yeni kabineyi nasıl buluyorsunuz?

Ben izleyeceği politikalara bakarım. İnsanlar derin düşündükçe olayların analizine yönelirler. O zaman bu olaylar bütünü, hangi geniş olayın parçasıdır diye bakarlar. Hükümetin şu ana kadar izlediği ve izleyeceğini gösterdiği ekonomi politikalarına baktığımda Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre değil, küresel şartlara uygun politikalardır. Bu bizim köylümüzün, çiftçimizin, işçimizin, sanayicimizin çıkarına bir politika değildir. Ülkemizin kendi şartları vardır. Dünya yeniden yapılanırken, biz nasıl yapılanacağız diye düşünmek lazım.

-Milli Görüş imzası görüyor musunuz kabinede?

Politikaları küresel şartların etkisindeki bir kabinenin milli görüşü temsil ettiği söylenemez.

-Ekonomik krizle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Kriz denildiği zaman, finans sektöründe bir dalgalanma algılanıyor. Bazı bankaların batması algılanıyor. Kriz bu değildir. Sektörlerin batması vardır. Sanayi kuruluşlarının batması, işsizliğin artması vardır. Türkiye’ye baktığımızda büyük bir işsizlik sorunu var. En önemli sektörlerimiz büyük bir daralmanın ve küçülmenin içine düşmüşlerdir. Sanayi üretim endeksleri bir önceki yılın aynı ayına göre değerlendirilir. Bunlara baktığımızda yüzde yirminin üzerinde bir düşüş vardır.

Çiftçilerimiz maliyetin altında ürün satamıyorlar. Sanayi sektörü çökmüştür. Doğrudan doğruya ekonominin kendisine, insana bakacaksınız. Bu gidiş, krizden çıkma gidişi değildir. Bazı iktisatçılar, krizi ‘V’ şeklinde gösterir, tanımlar. Bazan kriz, ‘L’ de yapabilir. Yani düşersiniz krize ve uzun süre çıkamazsınız. Türkiye’deki gidiş, ‘L’ şeklinde uzun süren bir krizin yaşanacağını gösteriyor.

-Partinizin Kurucular Kurulu hazır mı?

Kurucular kurulu, parti tüzüğü hazır. Bu haliyle dilekçenizi verdiğiniz zaman parti kurulmuş olur. Biz 29 Mayıs öncesi kuruluşumuzu yapacağız. Partinin adı, bizi ifade eden bir isim olacak. Tüm toplumu kucaklayan bir siyasi parti nasıl isimlendirilirse ona yönelik bir isim olacak.

-Seçimler sonrasında koalisyon gerekirse şartlarınız var mı?

Bizim iddiamız tek başına iktidar olmaktır. Bunun dışındaki ihtimalleri konuşmaya gerek duymayız.  Ben bu siyasi hareketin her geçen gün büyüyeceğine, ilk milletvekili seçimlerinden sonra da oylarını artıracağına inanıyoruz.

Şu andaki siyasetti halk yoktur. Halksız bir demokrasi var. Bir partinin genel başkanı, iktidar partisi başkanıysa, 550 milletvekilini eliyle yazıyor. Bütün bürokratları o atıyor. Hazine’nin tüm kaynaklarını o kullanıyor. İstediği bilgiyi paylaşıyor, istemediğini paylaşmıyor kamuoyuyla. Halbuki siyaset halk adına yapılır. Bir siyasi iktidarın kamu kaynaklarını kime aktardığı bilinmelidir. Yasaklarla örülü, halkın demokratik mekanizmalar içinde bulunmadığı bir siyaset yanlış bir siyasettir. Biz bu yanlışa dur diyeceğiz.

Etiketler :