Soykırım Tasarısının Gerçek Suçlusu!

Soykırım Tasarısının Gerçek Suçlusu!

İsveç parlamentosundan geçen sözde soykırım tasarısının perde arkasının İsveç siyasetinin en tecrübeli isimlerinden biri olan OSMAN ÖZKANAT Yazdı...

İsveç meclisinden geçen sözde soykırım tasarısının ardından, bazı çevreler tarafından suçlu koltuğuna oturtulan Yeşiller ve Çevre Partisi Türk asıllı Milletvekili Mehmet Kaplan gerçekten suçlumu? Bu sözde Soykırımın ardındaki gerçek suçlular kimler? Türki'ye kendi tarihinen yüzleşmelimi?

İşte bu soruların ve İsveç meclisinden geçen tasarının tüm ayrıntılarını, İsveç'te uzun yıllar Türk İşçi Federasyonu başkanlığı yapmış ve İsveç siyasetini en iyi bilen tecrübeli isim OSMAN ÖZKANAT YAZDI... 

SOYKIRIMIN GERÇEK SUÇLUSU?

Bilgi ve siyasi bilinci sınırlı olan toplumlar ve kişiler, toplumsal ve siyasi olayları nedenlerini tüm ayrıntılarıyla birlikte genel sorgulamasını yapmadan kişilere bağlarlar ve kişilerle açıklarlar. Onlar için; ya bir "kahraman" ya da "bir hain" vardır. Bu kesimler akıllarının ötesinde gözleriyle düşünürler. Bunun tipik örneğini Amerikan dış isleri komisyonundan ve İsveç parlamentosunda alınan kararları konuşurken de gözlemlemekteyiz.

İsveç meclisinden geçen tasarının kendisini anlamak ve konuda görüş bildirmek için konun daha geniş çerçevede irdelenmesi bizi sağlıklı davranış ve sonuca götüreceği kanaatindeyim. Bu konudaki düşüncelerimi sevgili okuyucularımla paylaşmaya çalışacağım.

"Ermeni soykırımı" 1915 olaylarını anlamak doğru teşhisler koyabilmek için 1908-1918 de ki tarihi kesiti ve ittihat Terakki partisini ve rolünü iyi bilmek gerekmektedir. Ben çok kısaca o tarihi kesiti özetlemeye çalışacağım.18.yılla birlikte balkanlarda itibaren çözümlenme başlayan Osmanlıyı kurtarmak için çeşitli reçeteler üretilmeye başlanmıştır. 19.yüzyılın başlarında da bu ivme müthiş bir hız kazanmıştır. İste bir takım bürokrat, aydın ve askeri kesimden oluşan ittihat terakki cemiyeti de o yıllarda kurulan kuruluşlardan biridir.1908 de iktidara zorla el koyan bu cemiyet iktidarı zaman zaman kesintiye uğrasa da, en son 1913 de ünlü Babıali baskınıyla kendini iyice göstermiştir… O, tarihte binbaşı olan ve bu baskından sonra dört rütbe birden terfi ederek paşa olan Enver paşanın önderliğinde yapılan baskında dönemin savunma bakanı öldürüldü ve başbakan silah tehdidiyle istifa ettirildi. Bu olay tarihimizin ilk askeri darbesidir.

 Şimdiki NATO ekolündeki ordu o dönemde de Prusya(Alman) ekolündeydi kurmay subayların büyük bir bölümünün kurmaylıkları Alman ordusunda yapılırdı.1914 de başbakanı yine bir ittihatçı olan Talat Paşa kurmay 2. başkanı Enver paşa birlikte mecliste gizli bir anlaşma yaparak Almanlarla bir ittifak yapıp, koskoca ülkeyi nihayetinde bizimle hiç alakası olmayan 1.dünya savaşına soktular.

 1915 de Alman genel Kurmayı bunları kandırarak işte o bizlerinde şimdi başına bela olan Ermeni tehcir kararını aldırdılar. Bu karardan sorumlu olan Alman genelkurmayı ve ittihatçılardır. Neydi amaç; kafkas savaşında arka bir cephenin meydana gelmesini engellemekti. Ankara’nın doğusunda kalan Ermeni nüfusun o günün Osmanlı topraklarında olan Suriye ve Lübnan geçici sürgün edilmeleriydi.

 Talat paşa kayıtlarına göre Osmanlı topraklarında o dönemde 1 300.000 Ermeni yaşıyordu. Savaştan sonra yeni kurulan TC sınırlarında 300.000 Ermeni kalmıştı. Yine Talat paşanın o dönemde kurdurduğu mahkemelerde Ermenilere karşı yapılan operasyonların sorumlusu olarak başta Boğazlıyan kaymakamı olmak üzere 100 kişi idam edilmiş 1000 kişiye kadar da çeşitli cezalara çarptırılmıştı. Bu durum zaten bize aşağı yukarı neler olup bitiğiyle ilgili bir resim oluşturmaktadır.

 Savaşı kaybettikten sonra Talat Pasa müttefiki olan Almanya ya kaçtı. Kendisini eski dostlarının korunağını zannetti, Ne yazık ki Alman dostları onu Ermenilerinin kucağına attılar ve 1921 de Ermeni silahlı örgütü Taşnakçılar tarafından katledildi..Almanlar

Bu konu hakkında Talat Paşanın mahkemede ve başka yerlerde  konuşmasını istemediler, çünkü bu oyunun baş sorumlusu Almanlardı..Nihayet gecen yit kendileri özür dileyip bu sorumluluktan sıyrıldılar.Yıllar önce Berlin siyasal bilgiler fakültesinde doktora çalışmasını yapan bir arkadaşımın anlattıklarıyla örtüşmekte..

 Ermeniler Osmanlı imparatorluğunda sadık millet olarak tanımlanır ve Türklerin çok iyi ilişkisi olan bir azınlık gurubu olarak algılanırdı. BALKANLARDA VE AVRUPADA BASLIYAN MİLLİYETÇİ AKIMLAR VE EMPERYAL ÜLKELERİN KIİKIRTMASIYLA ÖRGÜTLENEN  TAŞNAK PARİISİ  Kendilerine verilen söze göre hareket ettiler. Verilen sözde; Doğu Anadolu sınırlarının içine büyük bir Ermenistan hayaliydi. Rus orduları bazı illerimizi işgal ettiğinde bu örgütün birçok sınır bölgesinde Müslümanlara yaptığı operasyonlar ve köy katliamları bu tehcir kararının asil nedeni değildir.

 Şimdiye kadar "asla böyle bir şey yok",  "asıl bizi Ermeniler öldürdü" gibi tezlere başımızı gömerek, kendi haklılığımızı ve doğrularımızı da dünya kamuoyu ile paylaşmadık kendi insanımızdan bile gizledik. Ben o coğrafyada tam olarak ne oldu ne olmadı bilmek istiyorum. Kim ne yaptıysa bilmek istiyorum ve geçmişimizle bir biçimde yüzleşmek istiyorum.

Mustafa Kemal in bu konudaki meclis konuşmaları bile sansürlenmiştir. ALMANYA, ERMENISTAN VE AMERIKADA Kİ TUM ARŞİVLER AÇILMALIDIR.

Ermenilerin başına gelenler bir soykırım mıdır?

 Soykırım bir etnik gurubun ortadan kaldırılmasıdır. Oysa batıda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde ki Ermeni nüfus kalmıştır. Büyük bir bölümü Amerika olmak üzere dünyanın bir çok ülkesine göç etmiştir. O dönem de ki ayrışma etnik temelde değil din temelindedir. Müslüman-gayri Müslimlerin çekişmesidir. Tüm balkanlardan Anadolu ya yayılan Müslüman göçü kimsen Ermeni tehcir olayına benzemektedir.

İsveç parlamentosunda alınan karar öneri sahiplerini bile şaşırtmıştır. Bu konuda ne oldu ne olmadı konusunda hiçbir verisi olmayan tartışmalardan sonra yapılan oylamada hayır kullananlar hükümet yanlılarının endişesi Türkiye’yle ticari ilişkilerinin bozulması  temelinde hayır oyuna dönüşmüş. iç politik kaygıları ve özellikle sol parti ve sosyal demokratların içindeki Türkiye kökenli diasporanın da etkisiyle evet oyuna dönüşmüştür Anadolu. Ermenilerin tarihsel acılarını hissettikleri bu oylamada temel teşkil etmemiştir.

İsveç de yaşayan Türkler İsveç siyasetine ilgi duymamaktadır. Ana nedeni İsveç’i kendi ülkeleri gibi görmeyişleridir. Bu duyguyu bizzat kendimde yaşamaktayım.

Çevre partisinden milletvekili olan Mehmet Kaplan dışında karar mekanizmasında başka bir arkadaşımızda yoktur.

Ne yazık ki  bazı çevrelerin burada Mehmet Kaplan’ı günah keçisi ilan etmelerini vicdansızlık olarak niteliyorum.MEHMET KAPLAN Türkiye’nin buradaki temsilcisi değil.İsveç yeşiller partisinde kendi çabaları doğrultusunda Türk gurubundan  da hiç bir destek almadan İsveçli partililerce seçilen bir arkadaşımızdır. Geçen seçimlerde Türklerden bir kaç yüz oy almıştır.

Yinede yapabileceğinin en iyisini yapmış elimde meclis konuşması var. bu konuşmayı yapmakta onun ortamında, koşullarında

Olan başka bir babayiğidin harcı değildir.

Partisi, diğer hayırcı partilerle birlikte İsveç genel seçimleri için cephe oluşturmuş seçimi kazanmaları halinde hükümet olacak bir partinin üyesi olan Kaplan o ortamda ancak bu kadar yapabilirdi. Sırtında yumurta küfesi olmayanlar yada küçük dünyaları için ilahlardan kurban isteyenler Mehmet Kaplan’a iftira etmektedirler....Politikada bilinçsizliklerini gizlemek için yalan ve iftirayı bir siyaset metodolojisi olarak kuranlar her an için bu küçük dünyalarının içine bir daha çıkmamak üzere gömülürler.

Eğer zaaf yaratanları konuşacaksak basta Türkiye’yi yönetenler ve Stockholm’deki İsveç Büyük Elçiliği ve Türk isçi Dernekleri Federasyonunu olmak üzere temsil gücüne sahip olduğunu iddia eden diğer örgütlerdir.

17 Mart tarihinde İsveç’e bir dizi ziyaret gelecek olan başbakan(Tasarı meclisten geçince ziyaret iptal oldu)  Halka açık toplantısına kim ev sahipliği yapacağı konusunda tam 2 haftadır başta Büyük Elçi olmak üzere birbiriyle didişen bu örgütler,  birbiriyle yarış yerine, partilere gidip tek tek görüşme yapabilirlerdi… Büyük elçilik zamanında Türkiye’yi bile bilgilendirmezken kimse elini bile uzatmazken niçin bu işin sonucundan   en büyük direnci gösteren  Mehmet Kaplan sorumlu tutulur anlamakta güçlük çekiyorum…

Yurt dışındaki diasporanın reçetesine karsı çıkan yurtsever bir Hırant Dinki vurarak bu kararın çıkmasına katkı koyanlar en büyük suçlulardan biridir.

Burada bir kaç kişiyi suçlamak yukarıda sözünü ettiğim özelliklerimizden kaynaklanmakta… Bundan sonrada fazla bir iş yapacağımız kanaatinde değilim çünkü iyi ve güzel şeyler yapmak için ciddi bir bilgi birikimi ve iyi bir vicdan gerekli…Bu da bizlerde maalesef yok denecek kadar sınırlı. Ancak tek yapabildiğimiz sokaklarda birilerinin heyecanlandırdığı Gençlerimize bayrak sallatırız daha sonrası??? 

Sevgi ve saygilarimla 

 

 

 

 

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :