Söyleşiler tüm hızıyla devam ediyor

Söyleşiler tüm hızıyla devam ediyor

Edirne'de kültürel hayat bir başka... Edirne Mimar Sinan Vakfı kentin havasını değiştiriyor.

 

Özel haber-Halit Taha Yaşa

 

MEHMED NİYAZİ EDİRNE’DE

 

            Araştırmacı gazeteci yazar Mehmed Niyazi, 23 Aralık 2009 Çarşamba günü Edirne’de okurlarıyla buluştu. Rumeli Gençlik Grubu ve Edirne Mimar Sinan Vakfı Öğretmenler Platformu’nun birlikte düzenlediği konferansa katılan Mehmed Niyazi, Osmanlı’nın Balkanlardan çekiliş sürecini anlattı. Edirne Mimar Sinan Vakfı Balkan Kültür Merkezi Mimar Murat Yılmaz Salonu’nda gerçekleştirilen ve yoğun katılımın olduğu program büyük bir ilgiyle takip edildi. Programa başta Edirne Mimar Sinan Vakfı kurucu başkanı Hasan Gümüş, Edirne vali yardımcısı Abdullah Aslaner, il milli eğitim müdürü Şerafettin Demirci, Ak Parti Edirne il başkanı Av. Müjdat Kahve, Trakya Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Recep Duymaz, Prof. Dr. Süleyman Pişkin, okul müdürleri ile çok sayıda lise ve üniversite öğrencisi katıldı.

 

            “Çanakkale Mahşeri”, “Yemen Ah Yemen”, “Yazılamamış Destanlar” gibi tarihi romanlarıyla tanınan Mehmed Niyazi, son dönemde, 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın ve Plevne Müdafaasının konu edildiği yeni bir kitabın hazırlıklarını sürdürüyor.

 

            Konuşmasının ilk bölümünde kültür ve medeniyet tarihimiz ve medeniyet felsefesi üzerine çarpıcı açıklamalarda bulunan Mehmed Niyazi, “Hayatın iki kaynağı vardır: Birisi ilim, diğeri de metafiziktir. İşte bizim medeniyetimizin de önce Orta Asya’dan yuvarlana yuvarlana gelerek gövdesi oluştu. Sonra bu gövde Mekke ve Medine’den gelen bir ruhla buluştu. Anadolu yaylasında işte bu izdivaçtan nur topu gibi bir medeniyet doğdu” dedi.

 

            Mehmed Niyazi orta çağ Avrupası ile o dönemde bizim medeniyetimizin gelişmişlik seviyelerine yönelik karşılaştırmalı örnekler vererek, neticede 1500 ila 1800 yılları arasında ilim ve teknikte Avrupalıların füze gibi yükselmelerine karşılık bizim kafa üstü betona çakıldığımızı söyledi.

 

            ‘Devlet Zamanı!’

 

            Geçmişimizi tanımadığımızı, bunun da okumamaktan kaynaklandığını vurgulayan Mehmed Niyazi sözlerini şöyle sürdürdü: “Ecdadımız büyük adamlarmış. Ama biz onları tanımıyoruz bile. Almanya-Köln’de bulunduğum sırada bir Sırp profesörün konferansını dinlemiştim. Profesör ‘devlet zamanı’ diye bir tabir kullandı. Sonunda kendisine bunun ne demek olduğunu sordum. ‘Oğlum devlet zamanı Osmanlı zamanıdır. Bizde devlet zamanı denince, hak, adalet, huzur ve barışın hakim olduğu Osmanlı dönemi kastedilir’ dedi. Daha sonraları aynı tabiri bir Arap ve bir Kenyalı profesörden de duydum. Yani, dili, dini, ırkı, rengi farklı, ama hepsi devlet zamanı deyince, huzur ve barış dönemi Osmanlı’yı kastediyor.

 

            Allah, Kur’an-ı Kerim’de ‘elestü birabbiküm’, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye soruyor. Allah Kadir-i Mutlak’tır. Dileseydi ‘Ben sizin Rabbinizim’ der, iş biterdi. Demek ki hürriyet ilahi kaynaklıdır. Allah, bu sorunun cevabını da insanlara bırakmıştır. İşte bu anlayışla Osmanlı, Balkanlarda kimsenin dinine, diline, şerefine dokunmamıştır.     

 

            Ama biz okumuyoruz bile. Oysa okumadan konuşmak ancak vahiy gelmesiyle mümkündür. Vahiy de gelmeyeceğine göre tanımadan, bilmeden boş konuşuyoruz.”

 

           

 

 

            “Yetim Milletler”

 

            Arkasında süper güç olmayan milletlerin yetim milletler olduğunu belirten Mehmed Niyazi, “Tarihte iki çeşit devlet vardır: Hami ve mahmi devletler. Hami devlet, koruyan devlet demektir, süper güç olan devletlerdir. Mahmi devletler ise güçsüz, zayıf ve arkasında kendisini koruyan bir süper güç olmayan, korunmaya muhtaç devletlerdir. Osmanlı çekildikten sonra, Osmanlı coğrafyasında kalan devletler, Kafkas milletleri, Çeçenler, Balkanlarda Boşnaklar bugün yetim kalmış milletlerdir.” dedi.

 

            “Hafızası teşekkül etmeyen milletler nasıl yaşamak isteyebilir?”

 

            Mehmed Niyazi, Osmanlı’nın Balkanlardan çekiliş sürecinin ciddi olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başladığını belirtti ve bu sürecin bizde yeterince okunup anlaşılmadığını ve üzerinde çalışılmadığını vurgulayarak şunları kaydetti: “Sultan Abdülaziz Kırım’ı geri almak amacıyla bir donanma yaptı. Ancak bu fikrini bir bayram selamlığında ağzında kaçırınca darbe gerçekleştirildi ve neticede tahtından ve hayatından oldu. 2. Abdühamit de savaşı kucağında buldu. Bu savaşı durduralım diye paşalara yalvardı ama engelleyemedi.

 

                        Yakın tarihimiz karanlıklarla doludur. Balkanların elden çıkış sürecinde Mahmut Şevket Paşa, kahraman-ı hürriyet ilan edilen adamdır. Ancak tesadüfen 12 Eylül darbesinden sonra kaçak yaşayan iki ülkücü genç, metruk bir köşkte kalırken bazı belgelere ulaştılar. Bu köşk Mahmut Şevket Paşa’nın köşkü idi. Almanca belgelerde ortaya çıktı ki, Almanlar Paşa’ya biz seni sadrazam yapacağız ama sıranı bekleyeceksin diyorlardı. Böyle iç ve dış güçlerin ittifakı Balkanlardan çekilişimizi hızlandırdı.

 

                        1981 yılına kadar Plevne üzerine Ruslar tam 401 cilt eser yazmışlardır. Biz ise doğru dürüst bir kitap yazmamışız. Bizim yaşamaya nasıl hakkımız olabilir? Hafızası teşekkül etmeyen milletler nasıl yaşamak isteyebilir?”

 

                        Gazi Osman Paşa’nın Plevne Müdafaasını anlatan Mehmed Niyazi, İslam dünyasında 1880-1890 yıllarında doğan erkek çocuklarının, Gazi Osman Paşa’dan dolayı % 8 inin isminin ‘Osman’ olduğunu ifade etti.

 

            “Kışlaya, camiye ve okula siyaset girmemeli”

 

            Mehmet Niyazi, Balkanlardan çekiliş süreci ile dağılma döneminin aynı zamanlar olduğunu ifade ederek “Kışlaya, camiye ve okula siyaseti sokmayacaksın. Bu devirlerde bunun çok somut örneklerini ve acı neticelerini gördük. Ama ders almamışız ki bugün hala çok canlı olarak aynı şeyleri yaşıyoruz” dedi.

 

            “Amcam burada şehid oldu”

 

            Edirne’nin kendisi için çok önemli bir yeri olduğunu belirten Mehmet Niyazi, Balkan Savaşlarına katılan öz amcasının Edirne’nin geri alınışında bulunduğunu ve burada şehit düştüğünü, babasının da bu savaşlarda bulunduğunu kaydetti.

 

            Mehmet Niyazi konuşmasının sonunda kitaplarını imzalayarak okurlarıyla sohbet etti. Programı düzenleyen tertip heyetine teşekkür eden Mehmet Niyazi, daha konuşulacak çok şeyler olduğunu, ileriki zamanlarda da Edirnelilerle bir araya gelmekten memnun olacağını kaydetti.

 

(1942 - ) Mehmed Niyazi Özdemir.

Yazar Akyazı'da doğdu. İstanbul Haydarpaşa Lisesi`ni ve İ.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi (1967). Almanya`da Marlburg, Bonn ve Köln üniversitelerinde Türk Kamu Hukukunda Temel Hürriyetler konusunda doktora yaptı. Uzun yıllar Almanya`da kaldı. Türkiye`de Zaman ve Tercüman gazetelerinde yazdı. Ufuk Çizgisi, Bayrak, Genç Akademi, Türk Yurdu, İnsan ve Kainat dergilerinde makaleleri yayınlandı. Mehmet Niyazi tezli romanlarıyla tanınır. Eserlerinde millî konuları ön plana çıkarmıştır. İncelemelerinde Türkiye`nin sosyal yapısı üzerine görüşlerini açıklar.  

Hikâyeleri:

Bayram Hediyesi (1971 Yeniden gözden geçirilerek, 2001)

Romanları:

Var Olmak Kavgası (1969 Yeni düzenlemeyle, 1988)

Çağımızın Aşıkları (1977 Konusu değiştirilerek yeniden yazıldı ve İki Dünya Arasında adıyla yayınlandı, 1992)

Ölüm Daha Güzeldi (1980)

Yazılamamış Destanlar (Balkan harbini konu edinir, 1991)

Çanakkale Mahşeri (Belgesel roman)

Dahiler ve Deliler (2001)

Yemen Ah Yemen

Araştırmaları:

Millet ve Milliyetçilik (1979)

İslam Devlet Felsefesi (1988)

Medeniyet Ülkesini Arıyor (1990)

Türk Devlet Felsefesi (1993)

Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği (2000)

Millet ve Türk Milliyetçiliği (2000)

Makaleleri:

Türkiye`nin Meseleleri I Kültür (1992)

Türkiye`nin Meseleleri II Devlet (1992)

 

 

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :