Susurluk'un üstüne gidilmeyince

Susurluk'un üstüne gidilmeyince

Hükümet Susurluk üzerine gitmedi, kendilerini tasfiye etmek isteyen askeri çevrelere koz verdi.

Gazeteci-Yazar Şamil Tayyar, dönemin hükümetinin Susurluk'un üzerine gitmeyerek kendilerini tasfiye etmek isteyen askeri çevrelere çok ciddi koz verdiğini, Susurluk'un 28 Şubat sürecinin bir enstrümanı olduğunu söyledi.

Cihan Medya Haber Dergisi'ne konuşan Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Tayyar, Susurluk ile Ergenekon hakkında yapılan haberlere yönelik eleştirilerde çifte standart olduğunu ifade etti. O dönem Susurluk'un üzerine gitmenin bir kahramanlık nişanesi olduğunu, şimdi Ergenekon'un üzerine gitmenin ise neredeyse ayıplı bir işmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını vurguladı. Tayyar, "O dönem 'bu gizli belgeleri nereden aldın, sana bu belgeleri kim sızdırdı' diye sormayanlar, Ergenekon sürecinde yayınladığımız bazı özel belgeler nedeniyle, 'işte bir yerlerden servis ediliyor' diyerek yaptığımız işi küçültmeye çalıştılar." dedi.

O zaman Susurluk'un 28 Şubat sürecinin bir enstrümanı olduğuna dikkat çeken Tayyar, hükümet ortaklarının Susurluk'un üzerine gitmeyerek kendilerini tasfiye etmek isteyen askeri çevrelere, ağırlıklı olarak, çok ciddi bir koz verdiklerini kaydetti. Onların da bu yumuşak bölgeden sürekli yumruk indirdiklerini vurgulayan Tayyar, "Onun için Susurluk'un üzerine gitmek, biraz o dönemde yürütülen projenin de bir parçası haline geldi, zaman içerisinde. Ve çok şerefli bir işmiş gibi gösterildi. Şimdi Ergenekon mücadelesi, bir siyasi iktidarı ortadan kaldırmaya yönelik değil tam tersine devlet içindeki kirli işleri ayıklamaya yönelik bir proje olduğu için buna bir direnç var. Direnen gruplar haliyle medyada da etkililer. Ve o etkin güçlerini ciddi bir şekilde kullanıyorlar. Şöyle bir duygusal taraf da var ilave olarak; Susurluk, daha çok emniyet ağırlıklı ve sivil unsurları da geçmişte ülkücü olarak bilinen isimlerdi. Ama Ergenekon asker ağırlıklı, asker merkezli ve sivil unsurları da ağırlıklı olarak soldan bilinen isimler. O nedenle bir ideolojik duygusallığın da bir şekilde bu reaksiyonlara karıştığını düşünüyorum." diye konuştu.

"ÇAĞIRMALI KORUMA KULLANIYORUM"

Yazdığı yazılardan dolayı çok sayıda tehdit, küfür aldığını anlatan Gazeteci-Yazar Şamil Tayyar, şunları dile getirdi: "Küfürleri çok önemsemiyoruz ama ciddiye aldığımız tehditler olursa onları emniyete, savcılığa veriyoruz. Yakın tarihte de birkaç tane verdik. Onlar araştırma yapıyorlar. Ya da çok ağır hakaretleri içeren e-mailler olursa onları da veriyoruz. 6 -7 tane okurla ilgili açtığımız dava var. Ben korumayı bırakmıştım, bu artan tehditler üzerine dediler ki 'madem koruma kullanmak istemiyorsun, sana çağırmalı koruma verelim' dediler. Şu an çağırmalı korumam var, ama onu da pek kullanmadım. Telefon numarası var, aradığınızda bulunduğunuz yere hemen koruma tahsis ediyorlar."

Yaşadıklarının kendisini ve ailesini etkilediğini anlatan Tayyar, başlangıçta çok fazlaca bunun etkisi altında kaldığını hatta sağlık sorunları yaşadığını belirtti. Zaman içinde bunlarla birlikte yaşamayı öğrendiğini dile getiren Tayyar, "Çünkü siz sonuçta yaptığınız işin doğru olduğunu düşünüyorsanız, Allah ile kendi vicdanınıza hesap verdiğinizde müsterih hissediyorsanız, korkulacak bir şey yok diye düşünüyorum. Kendi korkularımızla yüzleştiğimizde yine bu mücadeleye devam etmeyi planladık ve devam ediyoruz. Birlikte yaşamayı da öğrendik. Gelinen noktada tabi kendime de biraz dikkat ediyorum. Artık tansiyon gibi ciddi problemimiz de yok. Kendimize geldik, ailemiz de biraz buna alıştı. Tevekkel Allah'a emanet ettik kendimizi. İç huzurumuzu da sağladık, böyle devam ediyoruz. Başlangıçta çok zorlandık, ama artık tehditler ve tehlikelerle birlikte yaşamayı öğrendik." şeklinde konuştu.

"YAZMAYI BIRAKMAM BİR REAKSİYONDU"

Bir ara yazı yazmayı bırakmasının bir reaksiyon olduğunu dile getiren Tayyar, şöyle devam etti: "İki boyutu vardı; birincisi basın özgürlüğünün alanının genişletilmesine ilişkin hükümetin yapmayı düşündüğü çalışmaları yeniden harekete geçirmek. Çünkü söz verilmişti, ama maalesef bu yerine getirilmedi. Türkiye anayasa değişikliği gibi çok kritik bir süreçten geçti. Muhtemelen o nedenle askıya alınmış olabilir. Artık o geride kaldı, yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde bununla ilgili olarak da bir düzenleme yapılması gerekiyor. Ona dikkat çekmek içindi. İkincisi; bizim üzerimizdeki o yargı kuşatmasını bir tartışmaya açmak ve buna ilişkin de başta meslektaşlarımız olmak üzere kamuoyunu hem bilgilendirmek hem harekete geçirmek içindi. Dolayısıyla bir yerde maksat hâsıl oldu. Hem hükümet bu konudaki çalışmaları biraz daha hızlandırdı, hem kamuoyu problemin kaynağı konusunda daha fazla bilgi sahibi oldu, tartışmalar nedeniyle. Onun için sorunu tartışarak çözüm arayışını gündeme getirmek içindi. Dolayısıyla maksat hasıl oldu, biz de yazmaya tekrar başladık."

CİHAN

Etiketler :