Türkiye'ye ağır hakaret

Türkiye'ye ağır hakaret

Wall Street Journal, 'Türkiye Avrupanın himayesine muhtaç hasta, ekonomisi karaparaya dayalı, komplo teorileriyle çalkalanan ülke'. gibi ağır hakaretler içeren yazı yayınladı.

Wall Street Journal gazetesinde yer alan bir yorumda Türkiye’de AKP’nin din devletine götürdüğü ya da Derin Devlet’in rejimi yıkmak istediği gibi iki komploya hemen herkesin inandığı belirtilerek ülkenin komplo teorileri içinde boğulduğu iddia edildi. Yazıda “Bu, Türk siyasetinin Batı’ya kendiliğinden alarm vermesi gereken paranoid tarzıdır. Türkiye’nin temel hastalığı o kadar İslamcılık ya da yaramaz işlere giden asker değil, seçmen katılımı boyası altındaki yolsuzluklar ve otoriterliktir” denildi.
Wall Street Journal gazetesinde Claire Berlinski imzasıyla yayımlanan bir yorumda 2009 Nisanında profesörler ve diğer laiklerin tutuklanmalarına karşı yapılan protesto gösterilerinin, hükümeti devirme komplosu olarak suçlandığı belirtildi. “Türk sosyal ve siyasi hayatında komplo teorileri ve paranoyanın önde gelen rolüne aşina olan hiç kimse şaşırmayacak. Geçen ay, beş düzineden fazla subay tutuklandı ve darbe planıyla suçlandı. Alınanlar camileri bombalamayı ve hükümeti devirmek için bir Yunan jetlerinin düşürmeyi planlamakla suçlandı. Gerçek olup olmadığını bilmiyorum. Ancak olsun ya da olmasın ülke acı veren teoriler içinde boğuluyor” denilen makalede yazar İstanbul’da kadınlara dövüş sanatları öğreten salonlar üzerine yaptığı bir incelemeden söz etti. Berlinski, dövüş sanatları kliklerinin birbirlerini piyasadan silmek, öğrencilerini çalmak gibi hastalıklı teorileriyle karşı karşıya kaldığını, bu tür kimi işyerlerinin komplo ve karşı-komplo düşünceleri içinde kendilerini tükettiklerini kaydetti. Berlinski, “Gizli mahkemeler toplanıyor, örtülü birlikler oluşturuluyor, zehirli dolmakalemler gönderiliyor, dostlar ihanet ediyor, kadınların kendilerini korumak için dövüş sanatları kursu almasıyla ilgili incelememden bıkkınlıkla vazgeçtim” dedi.
Türkiye’nin Batı için büyük stratejik önemi bulunduğu, Amerikan-Türk ilişkilerinin Ermeni tasarısı dolayısıyla kötü gittiği belirtilen yazıda Türkiye’nin batı için önemi anlatıldıktan sonra şöyle denildi:

-BATI KAYGI DUYUYOR-

“Batı anlaşılabilir bir şekilde Türkiye’deki sıkıntıya ilişkin kaygı duyuyor. Özellikle rahatsızlık veren Türkiye’nin dış politikasında giderek büyüyen İsrail karşıtı kasıt ve İslam dünyasının en ekstremist rejimleri ve partileriyle giderek artan samimiyet. Türkiye’nin İran ile ticareti dörtnala. Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Hamas’ı ağırlayan ilk uluslar arası kişilik. Darfur’daki soykırımın inkarı için diplomatik destek verirken, İsrail’in BM’den kovulması çağrısında bulundu.
Türkiye son yarım yüzyılda üç askeri darbe gördü, tanım gereği komplo olmadan darbeye sahip olamazsınız. Kendisini Türk demokrasisi ve laikliğinin bekçisi olarak kabul eden asker, en son 1997’de laik raylardan çok uzağa yön değiştiren başbakanları yerinden ederek müdahalede bulunmuştu.”

-İKİ TEORİ-

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önde gelenlerinin “tehlikeli” ve yasaklı İslamcı partilerin listelerinden geldikleri, ancak AKP’nin ılımlı olduğunu iddia ettiği belirtilen yazıda Türkiye’de hemen herkesin iki komplo görüşünden birine sahip olduğunu iddia ederek şöyle denildi:
“İlk olarak AKP dini bir kandırmacanın içinde, yönetimin tüm unsurlarını kontrolü altına alma arayışında olan bir parti. Gizli amacı laik devleti yok etmek, Türkiye’yi Batı’da kopartmak ve nihayetinde İslam yasalarını dayatmak. Bu anlatımda bir tarikat lideri, partiyle görünmez bağları olan ve Utah’ta sürgünde bulunan Fethullah Gülen’in görüntüsü, özel bir korku uyandırıyor. Onu eleştirenler Türkiye’nin Ayetullah Humeynisi olmasından korkuyorlar, yardımcılarının Türk siyasi teşkilatı organlarına sızdıklarını, bir zombi ordusu gibi, bir işaretle uyanmak üzere bulundukları yerde hareketsiz durduklarını söylüyorlar.
İkinci versiyon AKP’nin tam olarak göründüğü gibi olduğunu kabul ediyor: Batının iş yapabileceği ve yapmak zorunda olduğu modern ve demokratik parti. Sayın Gülen’in taraftarları gerçek komplocuların –çılgın, kolları her yere uzanmış bulunan ordu, istihbarat servisleri, yargı ve organize suç örgütlerinde yüksek düzeyli kişilerin gizli ittifakı olarak adlandırdıkları Derin Devlet denen şeyin üyeleri olduğunu söylüyorlar.”

-TÜRKİYE’NİN TEMEL HASTALIĞI İSLAMCILIK-DARBE DEĞİL YOLSUZLUK VE OTORİTERLİK-

Her iki teorinin bazı akla yatkın kaygı verici kanıtlarla desteklendiği iddiasında bulunulan yazıda “Fakat en dikkat çekici olan, öykülerden biri ya da öbürüne burada neredeyse herkes tarafından inanılması. Bu, Türk siyasetinin Batı’ya kendiliğinden alarm vermesi gereken paranoid tarzıdır. Türkiye’nin temel hastalığı o kadar İslamcılık ya da yaramaz işlere giden asker değil, seçmen katılımı boyası altındaki yolsuzluklar ve otoriterliktir” denildi.

-BAŞBAKANLAR YETKİLERİNİ KULLANMAKTAN MAHÇUP OLMAZLAR-

WSJ’deki yazıda Türkiye’de sistemin kağıt üzerinde çok antidemokratik görünmediği belirtilirken, “Evrensel oy hakkı var fakat bir parti Parlamentoda temsil edilmek için yüzde 10 oy almalı. Parti üyeleri merkez delegelerini, merkez başkanlarını ve yönetim kurulunu seçer. Türk başbakanları hala partileri üzerinde diktatörlüğe yakın güçlere sahiptirler ve bunu kullanmaktan mahçup olmazlar” denildi.

-TÜRKLER AİLEDEN BAŞKASINA GÜVENMİYOR-

Liderleri seçmenlerin değil parti üyelerinin belirlediği, parlamento üyelerinin, atadıkları bürokratlar gibi sınırsız dokunulmazlıktan yararlandıkları kaydedilen yazıda, “Yolsuzluk ve nüfuz ticareti kaçınılmaz sonuç. İşadamları kapatılmanın hedefi olmaktan korkuyor” ifadesi yer aldı. Vatandaşların siyasi görüşleri için ceza alacakları korkusu bulunduğunda, iktidarlar gayrımeşru görüldüğünde, halkın etkisini aktaracağı sağlıklı kanallara erişemediğinde komplo teorilerinin büyüdüğü belirtilen yazıda, “Türkiye’de heryerde yayılan düşünce, aileden başka kimseye güvenilmeyeceği. AKP’nin yargıyı ve askeri giderek zayıflattığı şeklindeki ortak itham, icra organının elinde sağlıksız düzeyde bir güç toplanması iddiasında olduğu gibi objektif olarak doğru. Hala başbakan ve onunla birlikte olanlar, hareketlerinin savunmaya yönelik olduğunda ısrar ediyorlar” denildi. AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, “40 yıl onlar bizi fişledi. Şimdi biz onları fişliyoruz” yönündeki sözleri de hatırlatıldı.

-EKONOMİK MUCİZELER-

Türkiye’nin yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik gibi en ciddi ekonomik sorunları ile taraftarlarının bile sorunlu bulduğu yasal sisteme ilişkin tartışmaların çöktüğünü, AKP yönetimi altındaki ekonomik mucizelerin istatistiki gözbağcılıkla abartıldığını şimdi herkesin anladığını kaydeden WSJ yazarı, “Bunu yapmak kolay çünkü Türkiye dünyada en büyük yeraltı ekonomisine sahip ülkelerden biri, GSYİH’sının üçte biri ile üçte ikisi arasında bir yere karşılık geliyor. Resmi olarak bile olsa hiç kimse bu sektörlerin büyüdüğünü ya da battığını söyleyemez, Türkiye şu anda Avrupa’da ikinci en büyük işsizliğin yaşandığı ülke. Orta sınıfın geliştiğini göstermek zor” dedi. Yazı şu ifadelerle sona erdi:
“Psikiyatristler paradoid hastalarına tipik olarak ‘birlikte çalışmaya’ teşebbüs etmeyi, dışlamalardan sakınılmasını ve paranoid olmayan bir davranış modeli sağlamayı önerirler. Bu aynı zamanda diplomasi için de sağlıklı bir tavsiye. Ancak paranoya kısmen iflah olmaz bir bozukluk olarak bilinir. Bu deneyimi yaşayanlar, onlara yardım etmek isteyenlere güvenmiyor. Batı da bunu yapmaya devam etmeli, burada paranoid spirallerin kolayca yapabildiğini, spirallerin kolayca kontrol dışına çıkabildiğini aklında tutarak.”

Kaynak: ANKA

Etiketler :