Yumurtanın macerası bu kitapta!

Yumurtanın macerası bu kitapta!

Özdenören'in Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı kitabı dikkatli okunsaydı dindarlar muhafazakarlaşmaya bu kadar heves eder miydi?!

Yumurtanın nerden çıktığı değil, nerden kırıldığı önemli!

Okumaya ısındıktan sonra çerez kitaplar insanı cezbetmez. Eğer okumaya henüz başlamışsak, insanı kitap başında durmaya alıştırma temrini olarak ‘boş kitapları’ okumak mazur görülebilir. Ama bu evre çabuk atlatılmalı… Değil mi? Yoksa boşa gitmez mi şu kıymetli anlar? Sürükleyici kitaplar peşinde koşarsak, fikir dünyamız da yerlerde sürüklenir gider bir müddet sonra.

İşte ben de, sadece macera aramak ve ‘sürüklenmek’ uğruna bir müddet okumalar yaptıysam da, artık bu kitaplar beni kesmiyordu. Zihnimin inşasını ve inşaat halinde oluşunu anbean hissediyordum. Bu noktada gerekli malzemelere de acayip ihtiyaç duyuyordum. Harç, çimento, demir, tuğla; bunların hepsine ihtiyacı vardı fikri inşaatımın.

Üstadların dizinin dibinde olanlar, neden kıymet bilmez ki?

Sonra düşünce adamlarıyla tanıştım. Kitapları aracılığıyla selâmlaştım birçoğuyla. Bir yandan da Bab-ı Âli’de, Kızılay'da takılıp, o insanlarla her Allah’ın günü sohbet eden fakat kitaplarını hâlâ okumayan kişilere kızıyordum. Ne kadar kızsam da özeniyordum da tabi. Ama meselâ nasıl olur da Rasim Özdenören’in dizinin dibinde otururlardı da hiç istifade etmezlerdi. Onların yolladıkları mektupları, yani kitaplarını okumazlardı. Hiç anlamıyordum.

Ama olsun’du… Ben işime bakıyor ve İsmet Özel’in dediği gibi, kitapların birbirini tavsiye etmesi neticesinde bir düşünce adamından diğerine ulaşmaya devam ediyordum. Düşünceleriyle tanıştığım güzel insanlardan biri de Rasim Özdenören’di. Her ne kadar “Hürr” yayın grupları görmezden gelse de, kabul etmese de Rasim Özdenören, Türkiye’nin en önemli hikâyecilerinden biriydi. Gerçi şahsım, Rasim Baba’nın hikâyelerinden çok fikir kitaplarını okumuştu. Bu hikâyelerin keyfiyetiyle ilgili bir durum değildi şüphesiz, ilgi ve yönelim meselesiydi. Bu nedenle onun hikâyecilik yönünü anlatmayı, o konuda yetersizliğimin farkında olduğum için, mevzuyu yetkin bir arkadaşıma bırakarak ben düşünce kitaplarıyla ilgili konuşmak istiyorum. Bu yazımda da, hemen hemen tüm mümin gençliğin fikrinden beslendiği adamdan; Rasim Baba’nın düşünce denemelerinden birinden söz edeceğim. “Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı?”dan…

Muhafazakârlık ne rezillikmiş

“Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı?” kitabı, Batı’dan Doğu’ya, Hümanizm’den Marksizm’e, Yasaların Konumu’ndan Suç ve Cezalandırma konusuna kadar geniş bir içeriğe sahip…

Muhafazakârlığın da bir Batılılaşma biçimi olduğunu bu kitap kadar güzel anlatan, fark ettiren kitap azdır ülkemizde. Bunu belki de ilk ifade eden düşünürümüz Özdenören. Eğer bu kitabı birileri okumayı ihmal etmeseydi izzetin nerede olduğunu karıştırmazlar, dindarlıktan muhafazakârlaşmaya bu kadar heves etmezlerdi.

Titizlik!

Eline kalemini alıp üç beş satır çiziktirenin kendini yazar sandığı bir ortamda yaşıyoruz. Bir de birbirini alabildiğine eleştirme furyası hâkim edebiyat dünyasına… Genç yazarlar çoğaldı, bu bir yandan güzel. Ama diğer yandan kalitenin düşme tehlikesi de var, hassas olunmalı. Yazarlık nedir, yazarlık okullarında öğrenilebilecek bir meslek midir yoksa bir istidat mevzusu mudur? Bunların tümü  üzerinde derinlikli tartışmalar yapılmalı.

Olayın bu kitapla ilgisi ise şu: Rasim Özdenören yaklaşık 25 yıl önce yazmış “Yumurtayı Hangi ucundan Kırmalı?”yı. Ve gün gelmiş, 2009 yılında 5. baskısını yapmış kitap. Ama üstad, kendisi ifade ediyor ki, kitabı nerdeyse baştan yazmış son baskısında. Dikkat çekmek istediğim husus: Gerçek yazarlığın, düşünce adamlığının sırrı da burada gizli zaten. Bu insanlar, oturup yirmi günde yazdıkları kitapları ‘satmak’ derdinde kişiler değil. Fikir dünyasının, özellikle de vahyî düşüncenin zenginleşmesi uğruna, bir ibadet vecdiyle yazıyorlar. Hadisteki ifadeye gönderme ile söyleyeyim: O kılıcın hakkını vermek için yazıyorlar. Düşünce namusu bu çabadır. Yoksa ben ustayım, keyfime bakarım demek kolay başkaları gibi. Bu nedenle yerleri çok başkadır, yüzyıllarca da başka olacaktır.

TVNet’in Rasim Baba’yı konuk ettiği bir programda kullandığı bir spot cümle vardı. “Onun kitapları 25-30 bin satsa da, Türkiye’deki fikir dünyasının baş mimarlarından birisidir” gibi bir ifadeydi. Rasim Özdenören’i tanımlayan güzel bir ifade olarak hoşuma gitmişti. Rasim Özdenören bir hazinedir, birkaç on bin insanın yakinen tanıdığı. Ama bizler define avcısı değiliz, onu gizlemek değil tanıtmak derdindeyiz. Tüm çabamız, onun çalışmalarının ve Mavera hareketinin ülkemizdeki İslâmi bilinçlenmenin kaynaklarından biri olduğunu bildiğimizden kaynaklanıyor.

Kitabın isminin sebeb-i hikmeti ne?

Jonathan Swift’in “Güliver’in Gezileri” adlı kitabındaki bir pasajdan etkilenerek kendi kitabının ismini “Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı?” şeklinde koyar üstad. Güliver’in Gezilerinde anlatıldığı üzere: Vaktinde bir ülkede imparator ve tebaa arasında bir anlaşmazlık çıkar. Problem yumurtadan dolayı ortaya çıkar. Eski âdete göre yumurtalar, geniş ucundan kırılırken padişah eski köye yeni bir adet getirir ve yumurtaların ince ucundan kırılmasını emreder. Halk bu duruma öylesine kızar ki altı kez isyan eder. Padişah’ı öldürür. Hatta hesaplara göre yaklaşık on bir bin kişi yumurtalarını sivri uçtan kırmaktansa ölüme razı olmuştur. Bu anlaşmazlığa dair sürü sürü ciltler doldurulmuştur fakat geniş uçluların kitapları yasak edilmiştir. Ayrıca geniş uçluların memuriyete alınmamaları kanuna bağlanmıştır. Blefuscu hükümdârları tarafından gerçekleştirilen bu uygulama nedeniyle tarihin bir döneminde büyük kargaşalar çıkmıştır.

Üstad Rasim Özdenören de bu metinden ilham almış ve eserin tamamı okununca somutlaşan bir düşünce örgüsüne uygun olarak kitabının ismini bu şekilde koymuştur. Özellikle Batı karşısında duruşumuzu ve tutumumuzu belirlemek noktasında, ifrat ve tefrite kaçmadan yapılmış çok güzel analizler var. Hem mevcut durum hem de olması gerekenlere dair… Rasim Baba’nın diğer fikir kitapları gibi bu kitabı da dopdolu… Beyninizin tam kapasiteli çalışan bir matbaa gibi haldır haldır işlediğini hissediyorsunuz. “Vay be!” diyeceğiniz çok cümle var.

Boş olmayan vakitte okunulması gereken, vakti kıymetlendirecek bir kitap “Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı?” Bu kitabın yanı sıra, üstadın özellikle Düşünsel Duruş ve İki Dünya kitapları da pas geçilmemeli…

 

 

Abdullah Yalnız, Rasim Baba’nın diğer kitaplarından da beslenmeli dedi 

 

Yumurta Pişiren Yaşlı Kadın. Ressam: Diego Velazquez 1599-1660 

dunyabizim.com'dan alıntıdır...

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5287 

 

Etiketler :