Zorla hristiyanlaştırılan kayıp ülke

Zorla hristiyanlaştırılan kayıp ülke

Depremle yüzyılın en büyük felaketini yaşayan Haiti, öncesinde de tam bir sefalet içindeymiş. İki yıl önce Haiti'ye giden aktivist K. Kemal Güller kayıp ülkeyi anlattı.

7.2 şiddetindeki depremle sarsılan Haiti'de tam anlamıyla bir insanlık felaketi yaşanıyor. Halk aç, sokaklar cestlerle dolu. Peki depremin ardından dünyanın gündemine oturan Karayipler'in bu kayıp ülkesi depremden önce nasıl yaşıyordu? İHH'nın kurban organizasyonları kapsamında 2008'de Haiti'ye giden aktivist-barış gönüllüsü Kamil Kemal Güller yaklaşık 15 gün kaldığı Haiti'de yaşadıklarını ve ülkenin köklü tarihiyle ilgili elde ettiği çarpıcı bilgileri TIMETURK'le paylaştı.

Dünyanın dört bir yanına giderek yardıma koşan barış elçisi Kamil Kemal Güller ile yaptığımız bu çarpıcı röportajla bir ülkenin yaşadığı sefaletin bir doğal felaket yaşanmadan önce hatırlanması gerektiği yüzümüze vuruluyor. Röportajda öyle ayrıntılar var ki Haiti'yi neden kayıp ülke dendiğini anlayabiliyorsunuz. Neredeyse Afrika'nın heryerini gezmiş görmüş biri olan Güller, "Hiçbirinde Haiti'de gördüğüm kadar sefalet ve kaos hakim değildi" diyor. Güller ayrıca, 15 gün kaldığı Haiti'nin tarihiyle ilgili çok çarpıcı bilgi ve bulgular edinmiş. Güller'in anlattıklarıyla Batı'nın Amerika'yı sömürmeye ilk bu ülkeden başladığını ve bir halkın yok edilerek yerlerine Afrikalı Müslümanların gemilerle getirilip köleleştirildiğini, ardından nasıl zorla hristiyanlaştırıldığını öğreniyoruz. İşte o çarpıcı röportaj:

Haiti'de 2 yıl önce gördüğünüz manzara nasıldı?

Port. Au. Prince'ye otobüsle Dominik Cumhuriyeti'nden geldim. Uçak ücretleri aşırı pahalıydı. Gece olduğu için çok dikkatli olmamı söylediler. Yaseen Mescidi’nden İmam Muhammed Zakariya’yı aradım. Kendisi Minustah’da (BM) çalışıyor. Beni bir otele yerleştirdiler. Gece dışarıya çıkmamamı tembihlediler. BM askerlerinin bile öldürüldüğünü ve çok tehlikeli olduğunu söylediler.

DEVLET OTORİTESİ YOK SOKAK ÇETELERİ HAKİM

Kimler?

Haitili sokak çeteleri. Çünkü orada devlet otoritesi yok. BM güvenliği sağlıyor, ancak sadece gündüz. Gece sokak çetelerinin hakimiyeti mevcut.

Ertesi gün ne yaptınız?

Ertesi gün daha merkezde olan El Fatiha Mescidi’ne uğradım. İmam Abdul al Ali bey (Kanada’da yaşamış. İngilizcesi iyi. Yeni Müslüman olmuş. 65 yaşlarında bir imam.) ile görüştüm. İmam al Ali yanıma üç kişi verdi. Arabayla kurban bakmaya gittik. Kurbanları kestik sonra camilere dağıttık. Geriye kalan parayla camilere dağıttık. Daha sonra gıda malzemeleri aldık ve çevredeki bütün fakirlere dağıttık. Al Fatiha Camii’nde Pakistanlı Tebliğ cemaatinden kişilerle tanıştım. Bana Başkent’e 250 km uzaklıktaki karayoluyla 8-9 saatte ulaşılan Cap Haitian şehrindeki Bilal Camii’ne gitmemi, oradaki durumun çok daha kötü olduğunu söylediler. Bende uçakla 35 dakika da gittim.

Oradaki manzara nasıldı?

İnince telefon açtım hemen. Havaalanından çıkmamamı söylediler. Orada beklerken Amerikalı arkeologlarla tanıştım.

KRİSTOF COLOMBO KAKTÜSLERİ TÜRK ASKERİ SANMIŞ

Ne işleri varmış orada?

1492’de Kristof Kolomp Kanarya Adaları’ndan çıktıktan sonra güneş ve yıldızları takip ederek ilk gördüğü kara parçasına çıkmadı. Uzaktan kaktüs ağaçlarını, sarıklı, cübbeli gibi görününce burada Türkler var diyerek dümeni güneye doğru kırdılar. Bugün bu adalara Türk ve Kaiko adaları denmektedir. Güneyde ilk indikleri yer 6 Aralık 1492’de Haiti’nin Mole St. Nicholas bölgesidir. Bu bölgede arkeologlar araştırma yapıyorlarmış.

Peki araştırmalarında neler bulmuşlar?

Üzerlerinde Arapça yazılı çömlekler, kaseler, vazolar bulduklarını ve demekki Kristof Colombo ile ilk gelenlerin Müslümanlar olduğunu gösterdiğini söylediler.
Bu konuyla ilgili birçok bulguya rastladıklarını, çalışmalarının devam ettiklerini aktardılar.

"AFRİKA'DA BİLE BU KADAR SEFALET GÖRMEDİM"

Havaalanında neden ve ne kadar beklediniz?

Gündüz vaktinde beyaz birisinin dışarıda olması ülkede turistik bir gaye olmadığı için bu kişilerde kaçırılarak yardım kuruluşlarından fidye isteniyormuş. Havaalanında 40 dakika bekledim. Bilal Camii’nin imamı ve limanda da güvenlik müdürü olan İmam Hanif geldi ve beni otele götürdü. Sonra camiye gittik. Neler yapabileceğimizi konuştuk. En büyük ihtiyaçlarının elektrik olduğunu söyledi. Bunun üzerine gittik jenaratör aldık. Abdest almak için kovayla su çekiyorlardı. Bildiğimiz kova gibi değil yoğurt kabı küçüklüğündeydi. Bizde su tesisatı, su pompası çeşme vs kurdurduk. Kurban bulmak için köylere gittik. 35-40 km’lik yol gittik. Yollar hakikaten çok bozuk. Ulaşım çok zor. Nehirlerin içinden geçip gidiyorsunuz. Millet çamaşırlarını, bulaşıklarını nehirlerin içinde yıkıyor. Deprem öncesinde de sefalet içinde yaşıyorlardı. Sokakta çocuklar su birikintilerinden bidonlara su dolduruyorlar. Afrika’ya da defalarca bir çok ülkesine gittim ama böyle sefalete şahit olmadım.

HAİTİ’DEN ÖNCE HAİTİ’DEN SONRA

Haiti’ye gitmeden önce nasıl düşünüyordunuz?

Haiti’yi düşününce Graham Green’in 1966 yılında yazdığı “Komedyenler” kitabı gözümde canlandı. Fransa Duvalier ve gizli polis şefi Tonton Makute ile olayın geçtiği Hotel Trianon ve diğer karakterleri düşündüm. Çok eski antika otel Olaffson Graham Green’e ilham vermiş. Kitap Haiti’de Duvalier zamanında yasaklanmış. Haiti, Krole mitolojisinde gizli polis şefi Tonton Makute’nin takma ismi Gunnysuck yani “Çuvalcı” idi. Gece karanlığında dolaşan Bogeyman, çocuklar kaçırıp çuvallara dolduran ve asla izi bulunamayan kayıp çocuklar için söylenmiş bir hikaye. Fakat Tonton Makute gece karanlıkta Duvalier muhalifi kim varsa toplayan ve asla haber alınamayan insanlar içinde gizli polis şefine verilen ad.

BATI’NIN AMERİKA’DAKİ SÖMÜRGESİ HAİTİ’DEN BAŞLAR

Haiti’nin geçmişinden bahsedelim isterseniz biraz…

Ülkenin esas yerli halkı Tainos veya Arawacks’lar. M.Ö 4000 yıllarında Küba ve Haiti’ye yerleştikleri tahmin edilmekte. Kristof Colombo Haiti’ye indiğinde sayıları 300 – 400 bin olan yerli halk –ki bazı İspanyol tarihçilere göre 3-4 milyon olduğu yazılmakta- 1507’de 60 bine, 1531’deyse 600’e inmiş ve bugün tamamen yok olmuş medeni bir toplum.

Nasıl yok olmuşlar?

Etimoloji’de genleri yok etmeye gen. O. side (Bugünkü ismiyle genosit)denilir. Yani Arawaks halkı yok edilmiştir. Papaz Bartolome de Las Casa 1552’de yazdığı “Brief account of the destruction of the indies” (Yerli halkın katledilmesinin kısa özeti) kitabında şunlardan bahseder: Köpekleri beslemek için zincirlenmiş yerli halkı getiriyorlar onları öldürüyorlar ve böylece insan etinin seyyar kasaplığını yapıyorlardı. Yerli halkı 13 kişilik gruplar halinde asıyor ve güya Hz. İsa2nın havarilerini onurlandırıyorlardı.

Kimler? Kristof Colombo’dan mı bahsediyorsunuz?

Evet önce o gittiğinde yerli halk onları çok güzel karşılıyor. Hatta ayna karşılığında altınlar, gümüşler hediye ediyorlar. Ardından İspanyol işgalciler ikinci gelişlerinde papazlar ve askerler geliyorlar. Yani esas Batı’nın Amerika’daki sömürgesi Haiti’den başlamıştır. Thomas Moore’nin Ütopya isimli kitabının da bilgi kaynağı olmuştur.

ÜTOPYA’NIN GERÇEKLEŞDİĞİ ÜLKE: HAİTİ

Nasıl?

Portekizli genç Raphael, malını mülkünü kardeşlerine bağışlayarak Ameriko Vescpuci’yi takip eder ve kendisi bugünkü Haiti’ye Arawacks halkının yanına yerleşir. Orayı Ütopya olarak adlandırır. Raphel Ütopya’yı şöyle anlatır: Ütopya’ya gitmiş olsaydınız onun kurum ve geleneklerini seyretmiş olsaydınız ve yeni dünyayı eski dünyaya haber vermek için oradan çıkmaya karar vermiş ben size hiçbir yerde böylesine mükemmel bir şekilde örgütlenmiş bir toplumun olmadığını itiraf ederdiniz.

Thomas Moore, Raphael’in bu ülkelerde yaşlı Avrupa’nın yaşlı milletlerini, kraliyetlerini aydınlatmaya, canladırmaya yarayacak çok sayıda en mükemmel olanını alabilmek için asırlar gerektiğini söyler. Kapitalizm ekonomisi doğmakta iken Raphael “Altına Tanrı olarak tapan ve onun egemen iyilik olarak arayan Avrupa kıtası kurumlarıyla hiçbir şekilde uyuşmayan halklar, kentler, kasabalar keşfetmiştir. Orada her şey altın gümüşü adi ve basit bir şey olarak gösterme gayesi vardır. Para birimi yapmamışlar. Altın ve gümüş tabiatın onlara bağışladığının dışında hiçbir erdem ve faziletleri, kullanımı, özelliği değeri yoktur. Bunların az miktarda bulunmaları yüzünden bunca değer biçilmiş olması insanlığın deliliğidir.
Utopya’da cimrilik imkansızdır, çünkü orada para kullanılmaz. Orada yolsuzlukların, hırsızlıkların, vurgunların, kavgaların, tartışmaların, ayaklanmaların, cinayetlerin, ihanetlerin, zehirlenmelerin yeri yoktur. İşte toplumun hiçbir tedbir almadan sürekli cezalarla öç aldığı bütün bu suçların paranın yok olduğu gün ortadan kalkacağını kim biliyor?

AFRİKALI MÜSLÜMANLARI GETİRİP KÖLE YAPTILAR

Kimse kalmamış mı yerli halktan?

İşte Haiti işgale başlandığında Arawakslar böyle bir hayata sahipti ve bu medeniyet yok edildi. Bunun üzerine şeker kamışı ve baharat tarlalarında çalışacak insanları Gambiya, Senegal ve Mali’deki Müslümanları köle olarak getirdiler ve zaman içerisinde zorla hristiyanlaştırdılar.

Cape Haiti’ye gelince kurban bulmak için gittiğimiz bir küçük köy La Briere’de insanlarla konuşurken Aweit, Nouri, Rashid gibi isimleri duyunca sizin aslınız Müslüman. İslam’ı duyunca öğrenmeniz lazım dedik. 500 yıldır sadece köle olarak yaşayan aslı Afrikalı halk kayıp Arawaks medeniyetini hiç göremedi. Kopup geldiği, Senegal, Mali, Gambia’daki İslam bilgisi ve eğitiminden tamamiyle koparıldı.

HAİTİ'YE ACİL YARDIM

Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Sophokles’in “Bozulduğu zaman insandan korkunç bir yaratık yoktur” sözü bugün Haiti’deki yaşayanlar için söylenmiş olabilir. İslam’a dönüş var çünkü tek kurtuluş ve insanın insanca hayatını devam ettirmesi için en lüzumlu nizam.

Haitide 6-7 bin civarında yeni Müslüman var. Çok güzel günlerimiz geçti. İşsizlik ve çevre kirliliği çok fena. Burada çevreyi temizlerken iş imkanları yaratmak lazım. Elektrik yok. Köyler tamamiyle gaz lambası ile aydınlanıyor. Yeni Müslüman olanların evlerini ziyarete gittik, memnun oldular. Verdiğimiz hediyeler, yiyecekler belli bir zaman idare etse de, başka yardım guruplarına adres ve isimler verildi. Türkiye’den 13 saat uçak 10 saatlik otobüsle buraya ulaşmak ve yardım edebilmenin mutluluğu için; iyilik imkanlarının tarafı ilahiyeden bizlere (bu yardımı yollayanlara,toplayanlara verenlere)bir ikram ve iltifat olduğunu düşündüm.

timetürk

Etiketler :