Barzani'nin havucu, Obama'nın sopası!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Barzani'nin havucuyla, Obama'nın sopası arasına sıkışan bir dış politika milli bir politika değildir" dedi

 

, ''. Suriye'deki olayların Suriye'yi parçalayacağını her şeyden önce hükümetin görmesi gerekirdi. Geleceği görmeyen, öngörüsü kıt, tümüyle dışardan gelen telkinlerle dış politika oluşturan bir siyasal iktidar Türkiye'yi felakete sürükler. Acı ama geldiğimiz nokta bu'' dedi. 

     Yerel seçimlerin tarihinin öne alınmasına ilişkin bir soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP'nin daha önce de ifade ettiği gibi seçimlerin 5 yıllık sürenin sonunda, zamanında yapılmasından yana olduğunu belirtti. 

     CHP'nin terör sorununa çözüm arayışları kapsamında AK Parti ile yaptığı görüşme hatırlatılarak, girişimin geldiği süreç ve MHP'den randevu talep edip etmeyeceği sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, CHP olarak söyledikleri sözlerin arkasında olduklarını, yol haritalarının Türkiye'de sorunu çözebilecek bir yol haritası olduğuna inandıklarını belirtti. 

     Kılıçdaroğlu, ''Önümüzdeki günlerde bu konuda bazı adımlar atacağız. İkili bir süreç yani AKP ile CHP arasındaki bir işbirliğinin bu sorunu çözeceği konusunda benim bir inancım yok. Onu açık yüreklilikle ifade edeyim. Buna inansaydık biz, bir toplumsal uzlaşmadan söz etmezdik zaten. Otururduk AKP ile çözerdik. Ama bu sorun iki siyasal partinin bir araya gelmesiyle çözülecek bir sorun da değil. Nitekim Sayın Başbakan da son televizyon programında hükümet olarak da kendilerinin tek başına bu sorunu çözemeyeceğini söyledi. Biz bir toplumsal uzlaşmadan yanayız. toplumsal uzlaşma ile sorunun çözülebileceğine inanıyoruz. Adım atacağız, olay akamete uğramıştır'' değerlendirmesinde bulundu. 

     Kılıçdaroğlu, MİT tarafından kendisinin ve aile bireylerinin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin soruları yanıtlarken ise ''Benim telefonlarımın dinlendiğini zaten Sayın Başbakan söylüyor. Bunun için bilgiye, belgeye gerek mi var. AKP Grubunda 'Ey Kılıçdaroğlu, biz senin nefes alışını bile takip ediyoruz' demedi mi- Bu konuda talimat verildiğini, telefonlarımızın dinlendiğini, bizim bazı milletvekillerimizin izlendiğini gayet iyi biliyoruz'' diye konuştu. 

     Bu kadar hassas bir konuda kaynaklarını söylemelerinin mümkün olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, partisinin Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan'ın konuyu gündeme getirmesinin ardından MİT'ten ya da başka bir yerden yalanlama gelmediğini, bunun dikkat çekici olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, ''Benim telefonlarımı dinleyebilirler, ailemin telefonlarını dinleyebilirler, çocuklarımın telefonlarını da dinleyebilirler. Hiçbir şeyden korkmuyoruz. Benim çocuklarımın ne gemileri var, ne alışverişi var, ne ticaretle uğraşıyorlar. Hepsinin hayatları açık, meydanda. Sade, güzel, rahat bir hayat yaşıyorlar. Dolayısıyla biz telefonların dinlenmesinden korkmuyoruz. Ama umuyorum ve inanıyorum insan oldukları için bir gün utanırlar, yaptıkları işin ne kadar utanç verici bir iş olduğunu öğrenirler ve bundan vazgeçerler'' değerlendirmesinde bulundu. 
     
     -''Sayın Başbakan o koltukta nasıl rahat oturuyor anlamakta zorluk çekiyorum''- 
     
     Kılıçdaroğlu, Şemdinli'de yaşanan olaylarla Suriye'deki gelişmeler arasında bir bağlantı olup olmadığıyla ilgili soruyu yanıtlarken de buna ilişkin ellerinde herhangi bir veri olmadığını söyledi. Ancak Türkiye'nin terörde yeni bir evreye girdiğinin herkes tarafından kabul edildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 

     ''Sayın Başbakan o koltukta nasıl rahat oturuyor doğrusunu isterseniz anlamakta zorluk çekiyorum. Artık şehit cenazelerini kanıksadık. Sayı beş ve daha fazla olursa toplumsal duyarlılığımız ortaya çıkmaya başlıyor. Birer ikişer şehit geldiği zaman gazetelerin birinci sayfalarında değil, iç sayfalarında haber oluyor. Bu acı ama Türkiye'nin bir başka gerçeği. Esad'ın Suriye hapishanelerinde çok sayıda PKK'lıyı serbest bıraktığına dair de gazetelerde haberler var. Demek ki olaylardan önce Esad PKK'ya karşıydı, PKK'lıları tutukluyordu, hapse atıyordu, Türkiye'den yana bir politika izliyordu. Şimdi ne oldu- Türkiye'nin izlediği politikalardan rahatsız oldu, PKK'lıları serbest bıraktı. Dönüp AKP iktidarının kendisine sorması lazım, 'bu tabloyu ortaya çıkaran güç nedir-'' 

     Kılıçdaroğlu, bir başka soruyu yanıtlarken de İran Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'ye ilişkin açıklamalarını değerlendirdi. CHP'nin hiçbir ülkenin Türkiye'nin iç işlerine doğrudan veya dolaylı müdahale etmesini istemediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 

     ''Ama bugün gelinen noktada, kendi dış politikanızı başka bir ülkenin çıkarlarına endekslemişseniz sizin dış politikanız milli değildir. Bunu özellikle Sayın Bahçeli için söylüyorum. AKP'nin izlediği dış politika milli değildir, gayrimilli bir politikadır. Gayrimilli politikayı desteklemekse milli politikayı desteklemek anlamına gelmez. Barzani'nin havucuyla, Obama'nın sopası arasına sıkışan bir dış politika milli bir politika değildir. Suriye'deki olayların Suriye'yi parçalayacağını her şeyden önce hükümetin görmesi gerekirdi. Geleceği görmeyen, öngörüsü kıt, tümüyle dışardan gelen telkinlerle dış politika oluşturan bir siyasal iktidar Türkiye'yi felakete sürükler. Acı ama geldiğimiz nokta bu.'' 
     
     -Cumhurbaşkanlığı seçimi- 
     
     Cumhurbaşkanlığı seçimi ile buna ilişkin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın değerlendirmelerinin de sorulduğu Kılıçdaroğlu, Türkiye acı olaylar yaşarken Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın köşk polemiği içinde olmasına anlam veremediğini söyledi. 

     Kılıçdaroğlu, ''Herkes 'bu ülkede ne oluyor' diye birbirlerine sorarken, şehitler geliyor insanların yüreği kan ağlarken iki kişi çıkmış birbirlerine koltuk ikram ediyorlar. İnsan olarak anlamakta zorlanıyorum. Başka derdiniz mi yok sizin- Ve o koltukları kendi tapulu malları zannediyorlar. Demokrasilerde böyle bir şey olmaz. Halkın iradesine, milli iradeye saygı vardır. Yarın halkın nasıl oy kullanacağına halk kendisi karar verecektir. Siz halkın oyunu cebinizde bilip kendi kendinize koltuk ikram ediyorsunuz. Demokrasilerde anlaşılmaz bir tutumdur'' ifadesini kullandı. 

     Şemdinli'de köylerin boşaltıldığını, girişe yasak bölgeler ilan edildiğini, bir AK Parti milletvekilinin ''10 yıldır girilemeyen bölgeler var'' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Hükümetin bu girilemeyen yerleri açıklamasını istedi. Kılıçdaroğlu, ''Ülkeyi ne hale getirdiklerini kendileri itiraf ediyorlar'' dedi. 

     Başbakan Erdoğan'ın ''olağanüstü hali biz kaldırdık'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Açıkça söylüyorum, yalan söylüyor. Bir başbakana yalan söylemek yakışır mı- Olağanüstü hali Ecevit Hükümeti kaldırmıştır. Son kararname onun zamanında çıkmıştır, ondan sonra kararname çıkmayacağı da orada belirtilmiştir. Bu kadar açık bir gerçeği televizyon ekranlarına çıkıp defalarca söylemek bir başbakana yakışmaz. Doğru değildir'' diye konuştu. 

     Kılıçdaroğlu, Kerkük'e giden ilk dışişleri bakanı konusunda da hükümetin gerçeği söylemediğini belirterek, Kerkük'e ilk kez 21 Haziran 1937'de dönemin bakanı Tevfik Rüştü Aras gittiğini daha sonra da 1955, 1967, 1968, 1976, 1977 tarihlerinde dönemin hükümetlerinin bölgeye ziyaretler yaptığını aktardı. 
     
     -''Sanki Türkiye'nin sınırlarından Beşşar Esed sorumlu''- 
     
     ''Ortadoğu'da sınırlar değişebilir mi- Ayrı bir Kürt devleti kurulabilir mi- Konjonktür nereye gidiyor-'' sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, sınırların değişeceğini batının egemen güçlerinin zaten söylediğini ifade etti. ''Siz onların taşeronluğunu yaparsanız sınırlar elbette değişecektir'' diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 

     ''Düne kadar Beşşar Esad'la beraber olan, tatil yapan, ailece görüşen bir başbakan, ilişkiler kötüye gidiyor tek suçladığı parti var CHP. Sanki biz gidip görüşmüşüz, ortak bakanlar kurulu toplantısı yapmışız, sanki biz vizeleri kaldırmışız. Sanki ben eşimle beraber gidip Bodrum'da Beşşar Esad ve ailesiyle tatil yaptım. Bizi suçluyor. Kendi beceriksizliği, kendi yeteneksizliği, kendi kabiliyetsizliğini bize fatura etmeye çalışıyor. Yine onlardan bir sözcü, 'efendim Suriye'den geliyormuş PKK'lılar, ağır silahlar onlar tarafından verilmiş'. Sanki Türkiye'nin sınırlarından Beşşar Esad sorumluymuş gibi. Bu sınırları koruyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil mi- Sınırları koruyan bir Hükümet yok mu- Başka bir ülkeye mi ihale edeceksiniz siz bunu. 

     AKP'nin terör çözümü nedir, size ip uçlarını vereyim. AKP diyor ki 'ABD bana anlık istihbarat versin'. O istihbaratı verdi, Uludere'de başına ne geldiğini gördü. AKP, 'Barzani bölgesini PKK'dan temizlesin' diyor. Davutoğlu gitti, Barzani açıklama yaptı, 'iki taraf da silahlarını sustursunlar' diye. böylece Davutoğlu'nun beklediği gerçekleşmiş oldu. AKP, 'Bölge ülkeleri PKK'ya verdikleri desteği çeksinler' diyor. 'Türkiye'de muhalefet hiç konuşmasın' diyor. 'Medya olayı hiç görmesin. Sekizin üstünde şehit gelirse de küçük haber olarak görsün' diyor.'' 

     Başbakan Erdoğan'ın terörü nasıl önleyeceksiniz sorusuna, ''partisinin kadın kollarının bölgede çalıştığı ve yoksul vatandaşlara yardım kolileri dağıttığı'' şeklinde yanıt verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun öngörüsüz bir yaklaşım olduğunu söyledi. Öngörüsüz ve dış güçlerin talepleriyle hareket eden bir iktidarın ülkeyi sağlıklı yönetemeyeceğini, sorunları çözemeyeceğini savunan Kılıçdaroğlu, ''İçim acıyor, rahatsızım. Samimi söylüyorum ülkenin bu hali karşısında rahat uyuyamıyorum, Başbakan huzur içinde. Bir bakan çıkmış 'terörle mücadelede çok iyiyiz' diyor, söylediği gün üç asker kaçırılıyor. Düşünebiliyor musunuz Türkiye Cumhuriyeti'ni ilçede temsil eden Kaymakam 1 yıldır PKK'nın elinde. Hangi noktadayız biz-'' diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri