Demirel masonları ikiye böldü !

rk masonlarının ikiye bölünmesine yol açan, Süleyman Demirel’e ‘mason değildir’ belgesini veren ve masonluktan ihraç edilen Egeran haklı mıydı?

Türk masonlarının ikiye bölünmesine yol açan, Süleyman Demirel’e ‘mason değildir’ belgesini veren ve masonluktan ihraç edilen Egeran haklı mıydı? Kendi anılarına göre, belge, masonların bağlı bulunduğu Büyük Loca yerine eski bir kuruluş olan “Türk Yükseltme Cemiyeti’nde kaydının bulunmadığı” şeklinde düzenlenmişti.

Süleyman Demirel’in, Adalet Partisi (AP) Genel Başkanlığı için Sadettin Bilgiç ve Tekin Arıburun ile yarıştığı 1964 kongresinde, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ndan aldığı veya kendisine ikinci başkan Enver Necdet Egeran tarafından verilen ‘kaydı yoktur’ belgesinin sırrı ortaya çıkıyor. Demirel, o belge sayesinde AP Genel Başkanlığı seçimlerini kazanmış, o ana kadar Türkiye’de Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası çatısı altında bulunan masonlar ise Özgür Masonlar Büyük Locası’nın kurulması ile ikiye bölünmüştü.
Mason kamuoyunu aylarca meşgul eden olay aslında Ankara Vadisi’ndeki Bilgi Locası’nda 1956’da masonluğa kabul edilmiş, bir yıl sonra da kalfalığa yükseltilmiş Süleyman Demirel’e bu bilgilere rağmen verilen belgenin bazı masonlar tarafından kabul edilememesine dayanıyordu. Öyle ki bu olayın ardından Ekrem Tok’tan sonra Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası’na Üstad-ı Azam seçilen Egeran, tepkilerin durulmaması üzerine bu makamda ancak 8 ay kalabilmiş, hatta masonluktan da uzaklaştırılmıştı. Masonlar arasına bir daha 1985’te dönebilen Egeran, 2005 yılında, 98 yaşında hayatını kaybetmişti.

Oğlu Erol Egeran defin töreninde yaptığı açıklamada, Demirel’e verilen ‘mason değildir’ belgesi ile ilgili babasının yazılı bir not bıraktığını duyurmuş, fakat o tarihten bu yana suskunluğa bürünmüştü. Gerek Erol Egeran’a, gerekse Necdet Egeran’ın torunu Suzanne Egeran’a e-posta yoluyla ulaşmaya çalışsak da bir cevap alamadık. Dolayısıyla Erol Egeran’ın bahsettiği ‘not’ acaba Necdet Egeran’ın, 1999’da, Büyük Loca’nın izni ile basılmış ve sadece üyelerine mahsus ‘Masonlukda 50 Yılım’ kitabında yazdıklarında mı saklıydı?

Lafı fazla uzatmadan Egeran’ın, masonlukta 50 yılını anlattığı kitabında Demirel ile ilgili yazdıklarına göz atalım. Egeran, masonların ikiye bölünmesine sebep olan belgenin aslında ‘sahte’ olmadığını anlatıyordu. Belge sahte değildi belki ama ortada bir kurnazlık vardı. O da Egeran’ın şu satırları ile açığa çıkıyordu: “… bir kardeşime, hepimizin bağlı bulunduğu Büyük Loca yerine eski bir kuruluş olan Türk Yükseltme Cemiyeti’ne müracaatı üzerine, imzam altında verilmiş olan ‘Türk Yükseltme Cemiyeti’nde kaydının bulunmadığı’ gerçeğini ifade eden yazıyı ele alarak, çarpıtılmış bir şekilde ‘sahte vesika’ diye gazetelerde gürültü çıkardılar ve beni SkoçRitinden ihraç ettiler.”




Enver Necdet Egeran, 1949 yılında katıldığı masonlar arasında, davası için belki de en çok çalışan kişiydi. Bilindiği gibi Gazi Mustafa Kemal döneminde kamuoyuna açık faaliyetleri durdurulmuş olan masonlar, İsmet İnönü’nün oluru ile 1948 yılında tekrar faaliyete geçmiş, Egeran da o yıl, 41 yaşında ve MTA’da İlmi Grup Direktörü ve Petrol Baş Jeoloğu görevlerinde iken mason olma teklifi almıştı.
 
Kendi ifadesiyle meslekte en parlak dönemini yaşadığı bir sırada gelmişti teklif: “MTA kurulalı 13 yıldır, yaz kış demeden arazide maden mühendisi olarak memleketimizin yer altı zenginliklerini keşfe gayret ediyorum. Memleketimizde ilk verimli petrol sahası olan Raman’ı keşfetmede önemli rolüm olmuş. (…) Mesleki birkaç derneğin kurucuları ve başkanları arasındayım.
 
Velhasıl memleketimizin hizmetine kendimi tam vakfetmiş durumdayım ve bundan manen onur ve huzur duyuyorum.” Böyle bir dönemde Egeran, o zamanlar henüz kadın sekreter yaygınlaşmadığından sekreterliğini yapan, Almanya’da lise okumuş İlhami Atayık’ın bir gün Ulus Gazetesi’nde resmini görür. Haberde aynen “Mason Localarının tekrar faaliyete geçmelerine İnönü izin vermiş, masonluk resmen açılmış” yazmaktadır. Resim vesilesiyle sekreteriyle bu konuyu konuştuklarında eski bir mason olduğunu öğrendiği İlhami Atayık, kendisine Mason Cemiyeti’ne girmesi teklifinde bulunur. 

Ve 1949 yılında, Ankara’da Meşrutiyet Caddesi’nin sonunda küçük bir apartmanın bodrum katında Doğuş Muhterem Locası’nda o dünyaya adımını atar. Doğuş Locası, yasaklı dönemden sonra ilk kurulmuş 13 locadan onuncusudur. Egeran, sonradan “Tekris bende büyük bir heyecan ve bir nevi tutku yarattı. Masonluğa kendimi vermeme bu heyecan, bu tutku neden oldu.” diye anlatacaktı o günleri.



Kendimize özgü Masonluk!

Buna rağmen Egeran’ın bazı ifadeleri, aslında mason cemiyeti içinde yıllarca bulunanların da masonluğu tam bilmediğinin itirafı sayılabilirdi. “…Masonluk hakkında o zaman bir bilgi yoktu. Kime sorsam, ‘ileride öğreneceksin’ diye geçiştiriyordu. Araştırmaya başladım. Masonluğumuzun dünyadakinden tamamen izole, kendimize özgü, hiyerarşik bir nevi disiplin sistemine dayalı, kulaktan dolma ve zayıf durumda olduğu açıkça görülüyordu.”

Egeran, 1949’da tekris edildikten sonra, Demokrat Parti’nin iktidara geldiği Mayıs 1950’de kalfalığa, aynı yılın ekim ayında üstatlığa yükseldi. Masonluk alanındaki bilgi eksikliğini Fikret Çeltikçi, Zühtü Hilmi Velibeşe ve Mümtaz Tarhan üstatlarından edindiği kaynaklardan gideren Egeran, aralarında ‘açık fikirli din büyükleri olduğunu görüp’, onlarla da dostluklar kurduğunu dile getiriyordu anılarında. O din büyüklerinin kim olduğuna dair bilgi vermeyi yeğlemeyen Egeran, yine kendi ifadesiyle ‘Batı medeniyetçiliğini özümsemiş masonluğun takipçisi’ olur. Türk masonluğunun –ne demekse- çağdaş hâle gelmesi ve dünya düzenli masonluğunca tanınması için içinden gelen bir çağrıya uyarak yoğun çabalar sergiler.

Fransa’da iken kendisi gibi devlet hesabına mühendislik tahsili yapmış ve orada masonluğa girmiş Fikret Çeltikçi’nin teşvikiyle Bilgi Locası’nın 1951’de oluşturulmasında Egeran da kurucu üye olarak çalışır. 1952’den 55’e kadar pek çok kademede görev aldıktan sonra o yıl locanın üstad-ı muhteremliğine seçilir. Bunları yaparken bir taraftan da masonluğu tam öğrenmeye çalıştığını ifade eden Egeran, 1955’te, Ankara’da, bir hafta sonu Amerikalı, İngiliz, Fransız ve diğer milletlerden masonların toplandığı MasonicClub’a davet edilir. Orada Türk masonluğunun yabancı büyük localarca tanınmadığı hatırlatılır kendisine. Bunun neticesinde 16 Aralık 1956’da bağımsız Türkiye Büyük Locası’nı kurarlar. 1958’de ise ilk seçimleri yapılır. Burada ‘büyük sekreter’ seçilen Egeran, kişisel imkânlarını da kullanarak yurtdışındaki masonik çevrelerle sıkı temaslar kurar. Amacı Türk masonluğunun bu çevrelerce muntazam tanınmasını temindir. Egeran, Başbakan Adnan Menderes’in müsteşarı, iki defa MAH yani MİT Vekil Reisliği de yapmış Üstad-ı Azam Ahmet Salih Korur’u da ikna edip desteğini almayı başardığını anlatmaktadır bu süreçte.



Enver Necdet Egeran, bu yıllarda bir Amerikan şirketi olan Mobil’de yönetim kurulu üyesidir. Bu vesile ile New York’a her gidişinde New York Büyük Locası ile temaslar kurar. Aynı şekilde İskoçya Büyük Locası adına da Türkiye’deki Amerikalı Masonlar ile irtibat hâlindedir. Bu temaslar sonucu Türkiye Büyük Locası, dışarıdaki localar tarafından kabul görmeye hazırlanmaktadır. Bunun için İngiltere Birleşik Büyük, New York ve İskoçya Büyük Locaları Türkiye Büyük Locası’nın ‘consecration’u yani kutsanmasına karar verir. Bu görevi İskoçya Büyük Locası üstlenir ama bu o sırada gerçekleşemez. Zira, 27 Mayıs 1960 darbesi olunca Türkiye Büyük Locası, askerî idare vesilesiyle İstanbul’a nakledilir. Egeran’ın hatıralarından, Türkiye’ye gelen New York Büyük Locası Büyük Üstadı Judge Froessel’in, daha çok yan kuruluşlar üzerine durduğunu, hiç değilse İzci Teşkilatı’yla ilgilenilmesi gerektiğini, Büyük Locaya bağlanmasa dahi onlara teçhizat ve büyük yardımlar yapılmasını tavsiye ettiğini anlıyoruz.

İşte bütün bu gelişmeler neticesinde New York ve İskoçya Büyük Locaları, kutsamadan önce 1963 yılında Türkiye Büyük Locası’nı tanır. Böylece bu mesele ortadan kalkmış olur. Ve İskoçya Büyük Locası’nın Büyük Temsilciliği görevi Egeran’a verilir. Gayretlerinden dolayı ayrıca İskoçya Büyük Locası İkinci Nazırlığı da ona tevdi edilir. Egeran, bu arada Türkiye Büyük Locası’nda ikinci başkandır; Ekrem Tok da Büyük Üstat... Egeran’ın başını çektiği bu girişimler, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nı dünya çapında masonluğun en büyük niceliksel gücünü oluşturan Anglosakson masonluğuna yönlendirmek olarak değerlendirilir yıllarca.

Loca’da büyük çatlak

Masonik çevrelerde bu çalışmalar sürdürülürken 1964 yılında Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala rahmetli olur. Parti başkanlığı için yarışan üç adaydan biri Süleyman Demirel’dir. 1962’den beri mason olduğu gündeme gelen Demirel tam da bu sırada Enver Necdet Eageran’dan ‘mason değildir’ belgesini alır. O süreçte 1965 yılında, İskoçya Büyük Locası’nın Türkiye Büyük Locası’nı kutsama teklifi gündeme gelir. Bu törende açılış ve kapanış dualarının hazırlanıp okunması vazifesi Egeran’a verilir. Egeran, bugünkü mason ritüellerine göre daha bir dinî ifadeler içeren iki dua hazırlar. 2 Mayıs 1965’te yapılan Büyük Üstatlık seçimlerini, o ana kadar en genç büyük üstat olarak, Yüksek Şura’nın desteklediği başka bir adaya rağmen Egeran kazanınca ‘Demirel Olayı’ndan dolayı zaten durulmayan ortam tekrar karışır. Ne olduysa Türkiye masonları için bundan sonra olur. Demirel’e o belgeyi vererek tartışma konusu olan Egeran’ın üstatlığı masonlar arasında çatlağı derinleştirir. Egeran’a göre bu tepkilerin asıl sebebi geçmişte Mason Büyük Locası için atmış olduğu başarılı adımlardır: “Büyük Locamızın Tanzim Töreninden ve bu suretle bağımsız olarak düzenli masonluk safında yer almasından sonra Yüksek Şura’da bu durumun yaratıcısı telakki ettikleri benim şahsıma karşı büyük tepki başlamış ve hele kendilerince aday gösterilip, desteklenen Yüksek Şura üyelerinden biri yerine benim Büyük Üstat seçilmiş olmam, büyük hırçınlıklara yol açmıştır.”

‘Memleketimizde toplumsal bir değişim eyleminin de büyük huzursuzluğa yol açtığı bir dönemde rastlamış olan Büyük Üstatlık görevim’ diyerek Demirel’in 1965 seçimleri ile AP’nin başında iktidara gelmesini mi kastetmiştir Egeran bilemiyoruz; ama bildiğimiz, onun bu gerekçelerinin geçersiz olduğudur. Onu da, bu belge olayından sonra Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ndan ayrılarak, Batı’daki localardan nispeten daha bağımsız olan ve 1966’da kurulan Özgür Masonlar Büyük Locası’ndaki masonların tepkilerinden anlıyoruz. Zira Demirel’e verilen belge, Türk masonluğunun politikaya alet edilmesi olarak nitelendirilerek, Egeran’ın bir de büyük üstatlığa seçilmesinin locayı daha da karıştırdığı ifade edilmektedir: “Türk masonluğu bir buçuk yıllık bir süre boyunca masonik çalışmaları bir yana bıraktı; hep bu konuyu tartışır oldu.”

Bunun neticesinde Üstad-ı Azam olarak ancak 8 ay görevde kalabilen Egeran, o zaman Skoç Ritinin 29. Derecesi’nde olmasına rağmen buradan ihraç edilir. O günleri, ‘Masonlukta 50 Yılım’ kitabında şöyle anlatmaktadır: “Beni tam yok etmek için, yüz kızartıcı kusurlarım veya ihtilas (hırsızlık) ve irtişa (rüşvetçilik) gibi suçlarım varsa tesbit etmek üzere bir komisyon kurmuşlar.”

Hatıralarında Demirel ile ilgili mevzuya fazla sayfa ayırmaması dikkat çeken Egeran, 1965’te ihraç edilmeyip büyük üstat olarak kalsaydı neler yapacaktı? Kendisi onları da kaleme almıştı: “Memleketimiz mutlaka en azından bir Avrupa ülkesi uygarlığını yakalamış olacaktı sanıyorum.” ‘Avrupa ülkesi uygarlığı’ ifadesi ne demekti yine bilemiyoruz, ama bunun 28 Şubat gibi süreçlerde özellikle inançlı kesimlere baskı olarak dönmeyeceğinin garantisi yoktu herhâlde!

Dr. Enver Necdet Egeran, ihraç edildikten sonra 8 yılı dış ülkelerde mesleki çalışmalar olmak üzere tam 20 yıl masonik faaliyetten uzak kaldı. Bu süreçte, 1972’de Gerçek Yüzüyle Masonluk kitabını kaleme alan Egeran, ancak 1985’te İstanbul’a dönüp, bizzat kurucusu olduğu Sevenler Locası’nda tekrar masonik çalışmalara başlayabildi. Geçen sürede masonluğa dair izlenimleri, hele masonik yan kuruluşların istenileni yapmamış olmalarına çok içerlemişti: “Gördüm ki masonluğumuz kesinlikle ikiye bölünmüş ve 1965’ten bu yana 20 senede esas bir aşama yapamamıştır. Toplumumuzla kucaklaşamamış, dışlanmaktan bile kurtulamamıştır. Hele ta başından incelemeye aldığımız ‘Eastern Star (Doğu Yıldızı), Rainbow Girls, DeMolay’ yan teşekkülleri bile ele alınmamıştır. Hatta İzcilik teşkilatının eğitim yardımları tamamen unutulmuştur.”

Bu durum karşısında Egeran tekrar kolları sıvar, kaldığı yerden yola devam eder. Bütün bu süreçlerin sonunda da, daha önce 29. dereceden ihraç edildiği Skoç Riti Yüksek Şurası 1993 yılında, 4’ten 33’e kadar bütün derecelerini bir törenle kendisine verir. Ona göre kardeşlik sevgisi galip gelmiştir.

Napolyon gibi büyük adam ol’

1956’da kurulan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın Consecration’unu yapan İskoçya Büyük Locası heyeti içinde yer alarak intizam için gerekli kutsallaştırmayı bizzat temin eden Enver Necdet Egeran, 17 Ocak 1907 tarihinde Kıbrıs’ın Baf kasabasında dünyaya gelmişti. Poli eşrafından Hacı İbrahim Efendi ile yine Poli’nin sahibi durumundaki Hasan Ağa’nın kız kardeşi Hatice Hanım’ın torunları olan Enver Necdet’in babası, şehirlerarası nakliyat şirketi sahibi Ahmet Behçet Bey’di. Annesi ise Hasibe Hanım. Anneannesinin annesi Kumru Hanım’ın Fransız şivesiyle, henüz 6 yaşında iken mahalle mektebine giderken kendisi için söylediği ‘Napolyon gibi büyük adam olmanı isterim’ sözünü hayatı boyunca unutmamış olan Egeran, varlıklı bir ortamda geçirmişti çocukluğunu. Üç kız kardeşi bulunan Enver Necdet, 15 yaşında ortaokulu bitirdikten sonra lise tahsilini Lefkoşa’da almıştı. Lisenin bittiği 1926’da, babası Lozan Antlaşması’ndaki seçme hakkını kullanarak tıp tahsili için onu İstanbul’a gönderdi. Bu yıllarda Kıbrıs’ta, I. Dünya Savaşı’ndan önceki Türk hâkimiyeti çoktan Rumların eline geçmişti. Babasının işleri de bozulmuş olan Egeran ailesi aslında adadan göçmeyi çoktandır düşünüyordu. Ailenin iki kolu daha önce Türkiye’ye yerleşmişti. Ancak babasının sağlığı buna izin vermedi. Ve sadece Enver Necdet Kıbrıs’tan yola çıkabildi. Mersin Limanı’na geldiğinde, göçmen olduğundan kendisine bir ev, bir tarla ve iki öküz ile bir saban hakkı olduğu bildirilen Egeran, bunları istememesi üzerine valinin huzuruna çıkarılarak göçmen haklarından feragat ettiğine dair bir dilekçe imzalamak suretiyle İstanbul’un yolunu tuttu. Burada ilk önce tıp fakültesine kaydını yaptırdı. Tıp derslerinin başlamasına epey zaman olduğundan bu arada yüksek mühendis mektebi –beğenmezse bırakma şartı ile- bir haftalığına misafir öğrenci olarak onu eğitimine dâhil etti. Bu vesile ile mühendislik eğitimine devam kararı alan Egeran, naklini maden mühendisliğine yaptırarak Zonguldak’taki Maden Yüksek Mühendis Mektebi’ne yazıldı. 1931’de burayı bitiren Egeran, mezuniyet stajını Belçika’da yaptı. Sonrasında iki yıl Zonguldak’ta Fransız Kömür Şirketi’nde çalışan Egeran’ın ifadesiyle Zonguldak o yıllarda işçiler hariç bir Fransız kasabası görünümündeydi. Buradaki sosyal hayat ortamını İstanbul’da bile bulmayı hayal edemeyeceğini anlatan Egeran, bu arada Maden Mektebi’nde Sinai Kimya ve Maden Jeolojisi asistanlığı yapıp ders veriyordu. Bu sırada, StGenevieve Sörler Okulu’ndan mezun, lise bakaloryasına hazırlanan ve Maden Mektebi’nde kimya derslerine samiin (dinleyici) sıfatı ile devam eden Sabriye (Ölçmen) Hanım ile nişanlandı. 1933’te evlenen Enver Necdet, ilki 1934’te doğan ve 1973’ün son günlerinde trafik kazasında kaybettiği Birol ile 1943’te dünyaya gelen Erol adında iki çocuğu oldu.

Askerliğini topçu asteğmeni olarak Tekirdağ’da yapan Egeran, askerden erken terhis olduğu için aradaki süreyi Ankara’daki arkadaşlarını görmeye ayırır. Maden Genel Müdürü Bekir Vehbi Ergene’den gelen, dünyadaki benzerleri gibi bir maden müessesesi kurma teklifi ile bir süreliğine Ankara’da kalır. Ve kısa sürede Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nün kanun tasarısı Reşit Osman (Gencer), Nadir Hakkı (Önen) ve Enver Necdet (Egeran) gibi üç maden yüksek mühendisi tarafından hazırlanır. Ardından petrol ve altın arama grupları teşkil edilir. Egeran, Jeolojik Etüd ve Prospeksiyonlar Grubu Direktörü tayin edilerek ailesi ile birlikte 40 yıl kalacağı Ankara’ya yerleşir böylece. Bu arada Etibank kurulmuştur. MTA’nın bulacağı madenler Etibank tarafından işletilecektir. 1936’da maden arama çalışmaları başlar. Kısa sürede demir, krom, bakır yataklarına dair ümitli sonuçlar çıkar ortaya. 1938’de Atatürk’ün işaretiyle maden ve petrol jeolojisi üzerine ihtisas yapmak üzere Fransa’ya gönderilen Egeran, 1939’da yurda döner. Doktorasını ise daha sonra, 1947’de tamamlar. Maden ve petrol aramaları konusunda uzun yıllar söz sahibi olan kadrolar içinde ismi önde yer alanlardan olur. Bu arada Raman’da petrol bulunmadığı için kapatılma kararı verilmesi ‘şüpheli dedikodulara’ yol açmıştır. Bunun üzerine kuyularda çalışması için Bakan Fuat Sirmen’in talebi ile göreve getirilen Egeran, Drilexco adlı Amerikan petrol sondajları şirketinin devreye girmesiyle Türkiye’nin ilk verimli petrolünün ortaya çıkmasında pay sahibi olduğunu anlatır. Bunun üzerine Egeran, petrol baş jeoloğu tayin edilir. 1948 yılında İTÜ’de, Maden Fakültesi’nin kurulması için hazırlanan komisyonda kurucu üye olarak çalışır. Bu arada Amerikan Petrol Jeologları kuruluşunun asli üyeliğine seçilir. 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle bazı Halk Partililer, bürokrasideki görevlerinden ayrılır. Egeran da Halk Partili olarak tanıtıldığı için iki yıl boyunca pek az iş verildiğini düşünür kendisine. Sonrasında 1952’de Petrol Grubu Direktörlüğü’ne getirilir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Adnan Menderes’in ziyareti sırasında Raman’daki çalışmalar hakkında onlara bilgiler verir. 1953 senesinde ise devletin petrol sanayisini özelleştirme kararı üzerine kendisine bir Petrol Kanunu hazırlama görevi verilir. Egeran o esnada İsrail’de bir petrol kanunu hazırlayan Amerikalı müşavir Max Ball ile temas kurar. Kanun 1954’te tamamlanır. Artık MTA’daki Petrol Grubu çalışmaları Egeran’ın bir raporuyla TPAO’ya devredilir. Böylece petrol aramaları yabancı petrol şirketlerine de açılmıştır. Kurulan Petrol Dairesi’nde genel müdür muavinliğine tayin edilen Egeran, emekliliğini isteyip özel sektöre geçmeye niyetlenir. Ve Türkiye’de petrol arama ruhsatı almış olan Amerikan Mobil Şirketi’nde başkan yardımcılığı görevine getirilir. Ama bunun öncesinde Bakan Samet Ağaoğlu, Mersin’de büyük bir rafineri kurmak üzere Mobil-Shell-BP Ortaklığı’nın müracaat ettiğini, kendisinin bu müzakerelerde bulunmasını ister Egeran’dan. O da ‘Mobil’de işe girdiğini ve Mobil karşısında devlet menfaatini korumak üzere müzakereye katılmasının dedikodu konusu olabileceğini’ söyler. Fakat Bakan, teklifinde ısrarcı olur, en azından kendisi böyle söylemektedir.

Mobil, yalnız bırakmamış

Bu işten sonra da 1956 yılında Mobil’de çalışmaya başlayan Egeran, şirketin yönetim kurulunda da üye olduğu için sık sık Avrupa ve Amerika’da toplantılara katılır. Mobil’in 1966’da Türkiye’de iş ağırlığını artırmaya karar verdiği bir dönemde, Mobil şirketinin başkanının da bulunduğu Ankara’daki büronun solcular tarafından ‘Go home’ diye taşlanması üzerine bu faaliyetten vazgeçilir. Türkiye Jeoloji Kurumu, Türkiye Petrol Jeologları Derneği, Türk-Fransız Mühendisleri Derneği gibi üç kurumun kurucu ve başkanlığı, Türk-Amerikan Derneği ile Rotary Kulübü’nün başkanlıklarını yapmış Dr. Enver Necdet Egeran, 1968 yılında Mobil’den de ayrılarak çocukları ile birlikte yürüteceği bir müşavirlik mühendislik firması kurar. Mobil, burada da kendisini yalnız bırakmayıp ona destek olur. Pek çok ülkede işler alır. Cezayir’de devletin toplu müşaviri olarak çalışır. 1985’te, Türkiye’ye dönmesi ile bürosunu da Cenevre’den İstanbul’a nakleder: “Ama çetecilik içerisindeki memleketimizin çalışma hayatına ayak uyduramadık ve 1991’de işlerimizi likidite ettik.”

AKSİYON
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri