Emin Çölaşan, Balbay'ı neden sildi?

Emin Çölaşan'ın yeni kitabı yine gündeme bomba gibi düştü. Kitaptaki çarpıcı detaylardan bazıalrı bugün sözcü gazetesinde yer aldı!

Gazeteci Emin Çölaşan, son kitabı ‘ Sakıncalı Gazeteci’de medya dünyasında yaşadıklarını, politikacı ve sanatçılarla anılarını yazdı. Yakında raflardaki yerini alacak kitaptan çarpıcı detaylar, bugünkü Sözcü Gazetesi'nde yer aldı.

Gazeteci Emin Çölaşan, Hürriyet Gazetesi’nden kovulma sürecini anlattığı “ Kovulduk ey halkım unutma bizi” ve işsiz geçen bir yılını kaleme aldığı “Her kuşun eti yenmez” den sonra yeni bir kitaba daha imza attı.

Usta gazeteci, son kitabı “Sakıncalı gazeteci” de geçmiş yıllarda yaşadıklarını, politikacı ve sanatçılarla olan anılarını da anlattı. Çölaşan, kitabında gündemden düşmeyen Ergenekon operasyonlarına da değindi. Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’la 4 yıl boyunca ART ekranlarında program yapan Çölaşan, Balbay’ın tutuklanmasının ardından programa CHP Milletvekili Şahin Mengü ile devam etmek istedi. Ancak program aniden yayından kaldırıldı.

Bunun arkasında Balbay ve ailesinin olduğunu anlatan Çölaşan, “Burada açıklamaya dilimin varmadığı olaylar da oldu” diyerek Balbay ile köprüleri attığının sinyallerini de verdi.

MUSTAFA BALBAY ÇOK AYIP ETTİ

İkinci Ergenekon iddianamesinde, benim, Mustafa Balbay ile bazı konuşmalarım da var. Tuncay Özkan Kanaltürk TV’yi Fettullahçılar’a satınca ben bunu kınamış, ama yaşadığı baskıları da göz önüne almıştım. Balbay ve benim, Pazar günleri ART’deki programımıza Tuncay’ı konuk edip yaşadıklarını ve kanal satışını anlatmasını istedim. Balbay, “Ben onun yüzüne karşı, ağır konuşurum” diyerek tavrını koydu. Tuncay kabul etti. Ama ART’nin Onursal Başkanı Mustafa Özbek, Tuncay’ı istemedi ve programa çağırılmadı.

Ergenekon iddianamesinde Özbek ile Balbay’ın bu konudaki konuşması da var. Özbek, Tuncay Özkan’ı kastederek, “Bu adamı çıkarmamalıyız. ‘Sahtekarı almışlar,aklamaya çalışıyorlar derler. Emin Bey’in de anlaması lazım. Anlamıyorsa parasal bir ilişkisi vardır, yoksa ne ilgisi var yani” diyor. Balbay’da, “Ben de onu tahmin ediyorum” cevabını veriyor. Bu bölümü okurken hayatımın en büyük şaşkınlıklarından birini yaşadım. Özbek benim için, “Tuncay’dan para almıştır” diyor. Balbay da bu sözleri onaylıyor. İnsaf, ayıp. İnsan bu sözleri söylemeye utanır.

TATLISES’İN KABAK FOBİSİ

10 Mart 2009 günü ATO Başkanı Sinan Aygün bazı arkadaşları yemeğe çağırdı. Birçok gazeteci geldi o yemeğe. Bir büyük gazetenin Ankara temsilcisi de davetli ama Sinan, Ergenekon’dan tutuklanıp serbest bırakıldığı için korkup gelemedi. O gece geç saatlerde masamıza İbrahim Tatlıses geldi. Bu arada garson masaya kabak tatlısı getirdi. Tatlıses bir anda yüzünü ellerinin arasına aldı. Kendini arkaya doğru attı. Fenalık geçiriyor. Garson uyarı üzerine kabak tatlısını masadan götürdü.

Meğer Tatlıses’in kabak görmeye, hatta kabak sözcüğünü duymaya alerjisi varmış. Ne dolmasına ne kızartmasına dayanamıyor. Tatlıses bu kitabı okur ve kabak sözcüğünü görürse inşallah fenalık geçirmez.

ANLAŞMA PEÇETE KAĞIDINDA

Erol Simavi ( Hürriyet Gazetesi eski sahibi) bütün çalışanların sevdiği, saydığı bir patrondu. Bir gün kendisine gazeteyi niye sattığını sordum, “Artık yaşlanıyorum. Benden sonra bu gazeteyi yürütecek kimse de yok” dedi. Önündeki kağıt peçeteyi göstererek. “Bak fiyatı böyle bir peçeteye yazdık. Ben ‘Tamam’ dedim. Aydın Doğan ‘Tamam’ dedi. Aracılık yapana da 2 milyon dolar komisyon ödedik” diye konuştu.

SEDAT’I CAMDAN ATIN

Yıllar önce Erol Simavi’nin eşi Belma Simavi Ankara’ya gelmişti. Gazeteye gittiğimde, Belma Hanım’ın en üst kattaki barda olduğunu duydum. Gece gelmiş ve sabaha kadar buzlu votka içmişti. Barın kapısından içeri girdiğimde, şimdi Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni olan Sedat Ergin ile konuşuyorlardı.

Beni görünce Sedat’ı göstererek “Alın bunu karşımdan, suratını bile görmek istemiyorum” dedi. Sonra mutfaktaki görevlilerden bir faraş ve süpürge istedi. Ve Sedat’ı göstererek “ Süpürün şunu, atın camdan, balkondan aşağıya “ dedi. Sedat’ta “Yeter artık” diye bağırıyordu. Ben kendisini alıp odama götürdüm ve kanepeye yatırdım. Rengi limon sarısına dönmüştü.

BASKILAR SÜRÜYOR

Kısa süre önce Reha Muhtar aradı. Beni, CNN Türk’te yeni başlayan programına davet etti. Ama CNN Türk Aydın Doğan’a ait ve Hürriyet binasında… Üstelik Aydın Doğan’ın benim Hürriyet’ten içeri sokulmamam konusunda vasiyeti bile var. Reha’ya bunları anlattım. O da beni tekrar arayacağını söyledi. İki gün sonra cep telefonuma mesaj geldi ve canlı yayın olmadı. Aynı günlerde Milliyet’ten de Devrim Sevimay, eşim Tansel Çölaşan’la röportaj yapmak için benden yardım istedi. “Olur” dedim ama Aydın Doğan’la mahkemelik olduğumuzu da hatırlattım. Devrim’den de bir daha haber çıkmadı.
ŞARABI İÇER GİBİ YAPIP KOLA İÇİYOR

2005 yılında İstanbul’daki bir törende Yalçın Bayer beni Ahmet Hakan’la tanıştırdı. Pek hoşlandığım biri değildi. Elinde kola bardağı vardı ve antibiyotik kullandığı için içki içmediğini söyledi. Aylar sonra Ankara’da bir restoranda karşılaştık. Masama oturdu. Ben rakı içiyordum. Ahmet Hakan’da şarap istedi. Kadehleri tokuşturduk. Baktım Ahmet şarap bardağını ağzına yakınlaştırıp değdirmeden bırakıyor. Sonra garsondan kola istedi.

DEMİREL NASIL DOLANDIRILDI?

Tansu Çiller iktidardayken DYP’den çok üst düzey bir isim bana “Bu kadın CIA ajanı. Belgesi geliyor” dedi. Bu belgenin getirilmesi için birilerine 400 bin dolar ödenmişti. Bu parayı da Süleyman Demirel ve Cavit Çağlar’a yakın DYP’li iş adamları ve müteahhitler vermişti. Belge geldi. Söz konusu belgede Tansu Çiller’in kod adı “ Rose of İstanbul” diye geçiyordu. Belgenin palavra olduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Bazı uyanıklar, Tansu’ya karşı Demirel’de dahil bazı DYP’lileri güzelce dolandırmıştı.

Medyanaliz Haberleri